1. Haberler
  2. Gündem
  3. DHA YURT BÜLTENİ- 6 

DHA YURT BÜLTENİ- 6 

featured
service

(ÖZEL)
1) ‘TÜRKİYE’NİN İLK YERLİ AŞISI, FAZ-3 AŞAMASINDA ACİL KULLANIM ONAYI ALABİLİR’

TÜRKİYE’de insan denemelerine ilk geçilen koronavirüs aşısı adayının geliştirildiği Kayseri’deki Erciyes Üniversitesi’nde (ERÜ), 250 gönüllü üzerinde yapılan Faz-2 çalışması tamamlandı. Rektör Prof. Dr. Mustafa Çalış, “Faz-3 aşamasındaki güvenlik verileri iyi çıkarsa kullanıma geçeceğiz. Ülkemizde kullanılan Çin aşısı da Faz-3 aşaması devam ederken, belli güvenlik aşamasından sonra ‘acil kullanım’ ile onay almıştı. Biz yerli aşımızda da böyle bir şey olabileceğini düşünüyoruz” dedi.

ERÜ bünyesindeki Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi (ERAGEM) ile İyi Klinik Uygulama ve Araştırma Merkezi (İKUM) tarafından koronavirüse karşı geliştirilen ve Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nca (TÜSEB) desteklenen Covid-19 yerli aşısının Faz-1 çalışması, 44 gönüllü üzerinde yapıldı. İnaktif aşının Faz-2 çalışması, 10 Şubat’ta 250 gönüllü üzerinde başladı ve 9 Mart’ta tamamlandı. Faz-2 çalışmasında elde edilen sonuçların raporlanması süreci ise devam ediyor.

‘ETKİNLİK SONUÇLARI RAPORLANACAK’
ERÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış, DHA’ya yaptığı açıklamada Covid-19’a karşı geliştirdikleri yerli aşıda Faz-1 aşamasını başarıyla geçtiklerini, Faz-2 aşamasının da başarılı geçeceğine inandığını söyledi. Tüm faz çalışmalarının bağımsız denetleme kurulu, etik kurulu ve Sağlık Bakanlığı’na raporlandığını hatırlatan Çalış, “Biz Faz-1 ile ilgili raporlarımızı tamamladık. Yine Faz-2 çalışmalarıyla ilgili raporlarımızı da nisan ayının sonuna doğru gönüllülerden aldığımız kanlardaki antikor oluşumu ve diğer paramediklere bakılarak etkinlik sonuçları raporlanacak. Bu raporlama sonucunda da inşallah hem güvenlik hem de etkinlik başarılı bir şekilde ortaya çıktıktan sonra Faz-3 aşamasına geçileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

‘FAZ-3 20-30 MERKEZDE YÜRÜTÜLECEK’
ERÜ Rektörü Prof. Dr. Çalış, Faz-3 çalışmalarına da değinerek, “Faz-3 aşamasını tek bir merkez ve üniversitenin yapmasının imkanı yok. Faz-3 çalışması Sağlık Bakanlığı ve TÜSEB koordinasyonunda yapılacak. Bizim tahminimiz bunun en az 20-30 merkezde yürütüleceğini düşünüyoruz. Yurt dışından da birkaç merkezin buna dahil olacağını tahmin ediyoruz. Biz Erciyes Üniversitesi olarak Faz-3 aşamasında yer almak istiyoruz ve alacağımızı da düşünüyoruz. Faz-3 aşamasındaki güvenlik verileri iyi çıkarsa kullanıma geçeceğiz. Ülkemizde kullanılan Çin aşısı da Faz-3 aşaması devam ederken belli güvenlik aşamasından sonra acil kullanım ile onay almıştı. Biz yerli aşımızda da böyle bir şey olabileceğini düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığımız verilere bakarak bu durumu takdir edecek. Faz-3 aşaması 2-3 ay sürer; ama bu hangi aşamada tamamen kullanıma sunulur bunu Sağlık Bakanlığı’mız kendi verileriyle ortaya koyacaktır” dedi.

‘SIRANIZ GELDİYSE AŞIYI OLUN’
Aşı konusunda vatandaşı uyaran Prof. Dr. Çalış, “Özellikle ‘Hangi aşıyı olalım’ konusunda toplumun birçok kesiminden bize sorular geliyor. Hangi aşıya ulaşıyorsanız onu olun. Yani ‘Şu aşıyı ya da diğer aşıyı seçelim’ lüksümüz yok. Zaten ülkemizde kullanılan Covid-19 aşıları güvenli ve etkin olmasa Sağlık Bakanlığı’mız izin vermez. Sağlık Bakanlığı’mız izin verdiği her aşı hem güvenli hem de etkindir. Vatandaşlarımız bu aşılardan hangisini bulursa olmalarını isterim. Tabi yerli aşıyla ilgili sorular geliyor. ‘Yerli aşıyı bekliyoruz’ diyenler oluyor. Ben bu vatandaşlarımıza şunu söyleyebilirim. Bu çok gurur verici ama şu anda pandemi döneminde hele hele 3’üncü piki yaşarken böyle bir şey doğru değil. Sıranız geldiyse bulduğunuz aşıyı olun. İnşallah yerli aşımız da kullanıma geçtikten sonra ileriki aşamalarda yerli aşımızı olursunuz demek istiyorum” diye konuştu. 

Görüntü Dökümü
——————————-
-ERÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış ile röportaj
-İKUM’dan genel görüntü
-Gönüllüye aşı yapılırken arşiv görüntüsü
-Genel detay

Haber-Kamera:Olcay DÜZGÜN/KAYSERİ,(DHA)

====================================================

(ÖZEL HABER)
2)TÜRKİYE’DE BİR ÜNİVERSİTEDE DAHA YÜZ NAKLİ YAPILACAK

TÜRKİYE’de ilk yüz naklinin gerçekleştirildiği Akdeniz Üniversitesi’nin ardından Konya’daki Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde de yüz nakli için hazırlıklar tamamlandı. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nedim Savacı, yüz ve kol nakli için Sağlık Bakanlığı’na yaptıkları başvurunun kabul edildiğini belirterek, “Bakanlıktan yetkili kişiler, gelip, buradaki durumu incelediler. Tecrübelerimizi ortaya koyduk ve bize ‘tamam’ deyip, kompozit doku nakli ruhsatımızı verdiler. Bundan sonra üniversitemizde yüz ve kol nakli yapabileceğiz” dedi.
Konya’daki Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nce Sağlık Bakanlığı’na yapılan yüz ve kol nakli için başvuru, kabul edildi. Ameliyatı yapmak için gerekli ruhsatı alan tıp fakültesi, artık yüz ve kol nakli bekleyen hastalara umut olacak. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nedim Savacı, naklin gerçekleştirilmesi için gerekli altyapıya ve uzman ekibe sahip olduklarını belirtti. Prof. Dr. Savacı, şunları söyledi:
“Kompozit dokuda altyapının yeterli olması lazım; çünkü bu olay, sadece işlem yapmak değil dokunun yaşatılabilmesi de çok önemli. Fakültemizde de bu altyapı mevcut. Her hastanede mevcut olmayabiliyor. Biz de tecrübemize güvenerek Sağlık Bakanlığı’mıza başvurduk. Bakanlıktan yetkili kişiler, gelip, buradaki durumu incelediler, tecrübelerimizi ortaya koyduk ve bize ‘tamam’ deyip ruhsatımızı verdiler.” 
Organ bağışının önemine de değinen Prof. Dr. Savacı, “İnsanlarımıza organ bağışının ne kadar kutsal olduğunu anlatmamız lazım. Bir insanı kurtarmanın, bütün bir dünyayı kurtarmak olduğunu öğretmemiz gerekiyor. Bunun hakikatten ne maddi ne de manevi bir ücreti söz konusu, tamamen özveriyle yapılan bir şeydir. 36 saat ameliyat ne demek? Bu sevmeden yapılmaz. Bu canla başla yapılan bir şeydir. Sağlık Bakanlığı’mız da vatandaşlarımızdan herhangi bir ücret talep etmemektedirö diye konuştu. 

‘HASTANIN, BAŞKA BİRİNİN YÜZÜNÜ KABULLENMESİ LAZIM’

Doç. Dr. Bilsev İnce de Akdeniz Üniversitesi’nden sonra Türkiye’de yüz ve kol nakli yapabilecek ikinci üniversite olduklarını dile getirerek, “Organ nakilleri uzun bir süreç, bu hastalara ömür boyu ilaç vermemiz lazım. Bağışıklık sistemini bastırıcı ilaçlar takviye ediliyor. Hem cerrahi işlem, ameliyat ve uzun fizik tedavi süreci olduğu için hastayı tamamen ele almamız gerekiyor. Bir insana başka bir insanın yüzünü ya da kolunu nakledeceksiniz. Bu nakiller sırasında hastanın bunu kabullenmesi lazım. Beyin ölümü gerçekleşmiş; ancak henüz vefat etmemiş hastalardan organ bağışı izini varsa nasıl ki karaciğer, böbrek ve kalp alınıyorsa yüz ile kol da nakil için alınabilir. Burada bizim insanımıza görev düşüyor. Organ bağışlarının artması lazım ki bizler de gerekli donörleri bulalım ve ihtiyacı olan hastaları ameliyat edebilelim” dedi.

25 kişilik ekiple hasta kabulüne başlayacaklarını söyleyen Doç. Dr. Mehmet Dadacı ise “Bu bir ekip işidir. Sadece cerrahi işlemle kalmıyor sonrasında hastanın takibi, yoğun bakım süreci; çünkü bu devamlılığını arz eden bir durum. Hastanın ölene kadar bu kurumda tedavisini devam ettirmesi gerekli. Bunun için biz hastane olarak bu işe gönül verdik. Koronavirüs düşüşe geçtikten sonra hasta kabul etmek istiyoruz” diye konuştu. 

Görüntü Dökümü
——————————-
– Doktor ve asistanlarının hasta muayenesi
– Organ nakli ünitesi
– Klinik doktorunun ameliyathaneye girişi
– Ameliyathane girişinden görüntü
– Organ nakli bağışçıları köşesine doktorun fotoğraf asması
– Meram Tıp Fakültesinin dışından görüntü
– Prof. Dr. Nedim Savacı ile röportaj
– Doç. Dr. Bilsev İnce ile röportaj
– Doç. Dr. Mehmet Dadacı ile röportaj
– Genel ve detay

 Haber-Kamera: Adem YILDIZ/KONYA(DHA))

======================================================

3)İSTANBUL’UN TRAKYA’DAN SUYUNU KARŞILAYAN BARAJLAR HAYAT BULDU

KIRKLARELİ’nin Vize ilçesinde İstanbul’un su ihtiyacının önemli bölümünün karşılandığı ve kuraklık nedeniyle kuruyan barajlardan Kazandere ile Pabuçdere, bölgedeki son yağışlarla hayat buldu. Barajlardaki su sevileri yüzde 70’lere ulaştı.
Geçen yıl kuraklığın yaşandığı Trakya’da, Istranca Dağları’ndan İstanbul’a su taşıyan en önemli barajlardan Kırklareli’nin Vize ilçesine bağlı Aksicim köyü yakınlarındaki Kazandere ile Pabuçdere barajlarında kuraklık nedeniyle doluluk oranları düştü. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) resmi internet sitesindeki verilere göre, 3 Ocak’ta Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 6,8, Pabuçdere’nin ise 4,3’e kadar gerileyerek adeta kurudu. 
Bölgede son aylarda sağanak yağmur ve kar yağışı ise barajlara hayat verdi. Kazandere’nin 3 Ocak’ta 6,8 olan doluluk oranı 72.53’e, Pabuçdere’nin 4,3 olan doluluk oranı ise 71.41’e  Kazandere’de kuruyan alanların tamamen suyla kaplandığı görüldü. 

‘ÜRKÜYORDUK, ÜZÜLÜYORDUK’
Barajların bulunduğu Aksicim köyünde yaşayan Nusret Aydın, yağışlarla birlikte barajların dolmasının yüzlerini güldürdüğünü ve bunun içinde büyük bir mutluluk yaşadıklarını söyledi. Aydın, “Geçen seneki büyük kuraklık o kadar büyük kuraklık vardı ki adeta burası çölü anımsatıyordu. Fakat bugünkü haliyle baktığımız da yani mutlu oluyoruz. Ben buralıyım burada doğdum, burada büyüdüm. Bu havayı teneffüs ettim, burayı böyle görünce tabi ki mutlu oluyorum. Baraj olduktan sonra ilk kez böyle kuraklık yaşandı. Derelerimiz, kaynaklarımız kurumuştu , bu sene kar yağdı, yağmur yağdı halen devam ediyor ve barajlarımızı doldu.  Kurumuş olarak gördüğümüz de ürküyorduk. Koca bir İstanbul buradan besleniyordu. Haliyle üzülüyorduk. Çünkü bizim de yakınlarımız orada yaşıyordu. Şimdi gülüyoruz neden gülüyoruz rabbim bizi güldürdü. Kar yağdırdı, yağmur yağdırdı tek kelime mutluyuz” dedi.

Aksicim köyü muhtarı Suat Aydın, yıllar sonra barajın dolu olmasından mutluluk duyduklarını belirterek, “Burası İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan bu bölgedeki en büyük barajlardır. Tabi burası yıllardır kurak kaldı. Her defasında söylemiştim dua edeceğiz. Dualarımız kabul oldu ve barajlarımız doldu. Hayırlısı olsun, inşallah bir daha böyle bir kuraklık yaşamayız” diye konuştu.

Görüntü Dökümü
——————————-
-Dolu barajdan görüntü
-Muhabir Mehmet Yirun anons
-Aksicim sakini Nusret Aydın iler öp.
-Pabuçdere barajından detaylar
-Kazandere barajından görüntü
-Drone ile iki barajdan görüntü
-Barajların daha önceki kuru hali drone  görüntüsü
-Detaylar
Haber- Kamera: Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR/KIRKLARELİ, (DHA)

===================================================

4) BIÇAKLI KAVGADA YARALANAN 2 KARDEŞTEN BİRİ ÖLDÜ
 
ADANA’da Orhan Sükmen’in, araç alışverişi nedeniyle çıkan kavgada bıçakladığı 2 kardeşten Cihat Özdağ (63), tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Kagada kendisi de yaralanan Sükmen, tedavisinin ardından gözaltına alınan Sükmen ile yanındaki arkadaş Ahmet B., tutuklandı.
Olay, önceki gün saat 18.00 sıralarında merkez Seyhan ilçesi Ziyapaşa Mahallesi’nde meydana geldi. Cihat ve Cahit Özdağ (54) kardeşler, araç alışverişi nedeniyle husumet yaşadıkları öne sürülen Orhan Sükmen’in evine gitti. Tarafların arasında çıkan tartışma, kavgaya dönüştü. Cihat Özdağ, yanında getirdiği odunla Sükmen’i dövmeye başladı. Bu sırada Sükmen’in yanında bulunan arkadaşı Ahmet B. (62), evin kapısını içeridekilerin üzerine kilitleyerek kaçtı. Orhan Sükmen de evden aldığı bıçakla Özdağ kardeşlere saldırdı. Kavgada Özdağ kardeşler bıçakla, Orhan Sükmen de başına aldığı odun darbeleriyle yaralandı.

İhbar üzerine adrese polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Evin kilitli kapısını kırıp içeri giren polis, 3 kişiyi de yerde yatarken buldu. Sağlık ekibinin ilk müdahalesini yaptığı yaralılardan Özdağ kardeşler Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, Sükmen ise Seyhan Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Ancak yaralılardan Cihat Özdağ, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı.

KAÇMASINLAR DİYE KAPIYI KİLİTLEMİŞ
Hastanedeki tedavisinin ardından taburcu olan Orhan Sükmen, İl Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince gözaltına alındı. Kavga sırasında evin kapısını kilitleyip kaçan Ahmet B. ise polis tarafından yakalandı.
Orhan Sükmen ifadesinde, Özdağ kardeşlere borcu olmadığını, aksine onların kendisine borcu olduğunu öne sürdü. Ahmet B. ise, Orhan Sükmen’i darbedenlerin kaçmamaları için kapıyı kilitlediğini iddia etti.
İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 2 şüpheli, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Görüntü Dökümü
———————–
*Güncel*
– Şüphelilerin emniyetten çıkarılması
– Emniyet Müdürlüğü tabelası
(13ada-bicakli-kavga01 kodu ile geçildi)

*Arşiv*
– Olay yerinden genel görüntüler
– Ambulanstan görüntü
– Polis ekiplerinden görüntüler
– Kavgada kullanılan odunun görüntüsü
Haber: Anıl ATAR – Kamera: ADANA, (DHA)

===================================================

(ÖZEL)
5) BU MAHALLEDE YAŞAYANLAR 25 YILDIR ‘PİLAVA PİLAVA’ DENİLEREK, SAHURA KALDIRILIYOR

Bursa’da, Emir Sultan Hazretleri’nin türbesinin ve camisinin bulunduğu mahallede, yaklaşık 70 yıldır sahurda davul çalınmıyor. 25 yıldır mahalle sakinlerini ‘pilava, pilava’ diye bağırılarak, sahura kaldıran Feridun Karabıyıkoğlu, “Mahallenin yerlileri bu geleneği biliyor ama sonradan taşınanlar bizi pilavcı sanıp sipariş veriyorlar” dedi.
Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesinde bulunan Emir Sultan Hazretleri’nin türbesi ve camisinin olduğu, aynı zamanda kendi adının verildiği Emir Sultan Mahallesi’nde, yıllardır vatandaşların sahura kalkması için davul çalınmıyor. Mahalle sakinleri, Hz. Muhammed’in soyundan gelen ve Osmanlı padişahlarından Yıldırım Bayezid’in damadı olduktan sonra ‘Emir Sultan’ olarak anılan Muhammed bin Ali El Hüseyni el Buhari’ye duyulan saygıdan dolayı, sahurda davul çalmak yerine, “Pilava, pilava” diye bağırılarak uyandırılıyor. 25 yıldır zilleri çalarak mahalleliyi sahura uyandırdığını belirten Feridun Karabıyıkoğlu, “Burada ‘pilava, pilava’ diye bağırılıyor. 25 sene oldu devamlı ‘pilava’ diyerek mahalleliyi sahura kaldırıyoruz. Emir Sultan Hazretleri peygamber soyundan gelen bir zat, onu rahatsız etmemek için böyle bir şey yapıyoruz. 70 yıllık bir gelenek bu. Emir Sultan Hazretleri’ne saygıdan dolayı o zamandan beri hep ‘Pilava, pilava’ diyoruz” dedi.

‘YENİ TAŞINANLAR BİZİ PİLAVCI SANIP, SİPARİŞ VERİYORLAR’
Mahallenin eski sakinlerinin bu geleneği bildiğini ifade eden Karabıyıkoğlu, “Mahalleye yeni taşınanlar ‘Pilavcı, bize pilav ver’ diyorlar. Kendimizi ve bu geleneği anlattığımız zaman şaşırıyorlar” dedi.

Görüntü Dökümü:
——————————
-Emir Sultan Mahallesi sokaklarından görüntüler
-Uzaktan ‘Pilava, pilava’ sesinin gelmesi
-Feridun Karabıyıkoğlu, ‘pilava’ diyerek bağırıp, zillere basması
-Feridun Karabıyıkoğlu röportaj
-Detaylar
Haber: Mehmet İNAN – Kamera: İsmail Hakkı SEYMEN/BURSA, (DHA)

============================================================

6)CAM KAPAK BULUNAMAYINCA, 200 MİLYON DOLAR İHRACAT KAYBI ODU

TENCERELERE cam kapak bulmakta zorlanan metal mutfak eşyası üreticilerinin yurt dışından aldıkları birçok sipariş iptal edilince, yaklaşık 200 milyon dolarlık ihracat kaybı oldu. Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Dinçer, pandemide artan taleplere cevap verebilmek adına kapasitelerini artırdıklarını, ancak cam kapak üreticilerinin bu talebe cevap veremediklerini, bu nedenle de 2020’de 1 milyar dolar olması beklenen ihracatın 800 milyon dolarda kaldığını söyledi.

Metal mutfak eşyası üretiminin yüzde 60’ını, ihracatın da yaklaşık yüzde 50’sini gerçekleştiren, Türkiye’de bu alanda merkez üssü konumunda olan Kahramanmaraş’ta üreticiler, talep artınca kapasitelerini artırdı. Pandemide üretime devam eden üreticiler, tencerelere cam kapak bulmakta zorlandı. Özellikle yurt dışındaki birçok müşteri, aylar geçmesine rağmen ürünleri gelmeyince siparişlerini tek tek iptal etti. İptaller nedeniyle ihracatta yaklaşık 200 milyon dolar kayıp yaşandı.

DİNÇER: 2020’DE 200 MİLYON DOLAR EKSİĞİMİZ OLDU
Aynı zamanda Kahramanmaraş’ın en büyük metal mutfak eşyası üreticilerinden olan, EVSİD Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Dinçer, cam kapak sıkıntısının pandemi ile başladığını söyledi. Sıkıntının hala devam ettiğini ifade eden Dinçer, şöyle konuştu:

“Özellikle pandemi döneminde tüm dünyada insanların evde yaşama kültürünün artırılmasıyla ev mutfak eşyalarında talep artışı oldu. Bizim firmalar da yatırımlar yaparak bu talepleri karşılama yönünde ellerinden geleni yapıyorlar ama bizimle cam kapak üreticileri bize paralel yatırımlarını artırarak ihtiyacı karşılayacak seviyeye gelemediler. Dolayısıyla bizim şu an taleplerimizi karşılayamıyorlar. Metal mutfak eşyaları olarak 2020 yılında pandemiye rağmen Türkiye’nin ihracatı 800 milyon dolar olarak gerçekleşti. Eğer bu cam kapak sorununu çözebilseydik metal mutfak eşyaları ihracatı 1 milyon dolar seviyelerinde olabilirdi. Yani cam kapak sıkıntısı dolayısıyla yerine getiremediğimiz taahhütlerden dolayı 200 milyon dolar eksiğimiz oldu 2020 yılı için. Bizim şehrimizde özellikle metal mutfak eşyası üreten firmalarımız sürekli işine, yatırıma devam ediyor, kapasite artırıyorlar.”

‘TENCERELERİMİZ KAPAKSIZ KALDI’
Cam kapağın sektör için çok önemli olduğunu belirten Dinçer, “Şu an cam kapak sıkıntısından dolayı yurt dışından gelen siparişleri zamanında yükleyemiyoruz, bu da sipariş iptallerine sebebiyet veriyor. Aynı zamanda yurt içinde marketlere verdiğimiz taahhütleri zamanında yerine getiremiyoruz. Bunlar da bizim firmalarımıza ciro ve iş kaybı olarak yansıyor. Tencere, kapak olmadığı zaman tam olmuyor. Zaten bir deyim var ‘Tencere-kapak’ diye. Tencerelerimiz kapaksız kaldı” dedi.

‘İNSANLAR YEMEĞİ YAPARKEN İÇİNİ GÖRMEK İSTİYOR’
Fatih Dinçer, daha önce tüm tencerelerin çelik kapaklı olduğu hatırlatılarak bu sıkıntı nedeniyle sektörün tekrar çelik kapağa yönelip yönelmeyeceği sorusuna şöyle cevap verdi:

“Bu iş birazcık moda işi. Artık inanlar yemeği yaparken yemeğin içini görmek istiyor, bu yüzden daha çok cam tercih ediliyor. Çelik kapak hitap eden bölgeler var, onlar da zaten bir sıkıntı yaşamadık çelik kapak da olduğu gibi devam ediyoruz. Ancak cam kapak isteyen bölgelerde şu an talepleri karşılamak da zorlanıyoruz.”

BALCIOĞLU: İHRACATIMIZA ZARARI OLDU
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu da pandemiye rağmen kentin mart ayı ihracatının geçen yılın mart ayına oranla yüzde 61.3 artarak 116 milyon doları geçtiğini ve bunun kendileri için rekor oluğunu söyledi. Kahramanmaraş’ın bu rakamın daha da üstüne çıkabilecek kapasiteye sahip olduğunu belirten Balcıoğlu, “Ama piyasadaki bazı olumsuzluklar belki 150 milyon doların üzerine çıkmamız gerekirken buna engel oldu. Çünkü çelikçi arkadaşlarımız 4 ay önce ihracat için bağlantı yaptıkları, anlaşma imzaladıkları çelik tencereleri yaptılar, hazır edip depoya koydular ama yükleyemediler. Çünkü cam kapağı alamadılarö diye konuştu.

Görüntü Dökümü
——————————-
– Banttaki cam kapaklar
– Kapaklara kulpların takılması
– Kapaklardan detay
– Cam kapakların banta konulması
– Makinede kulp takılması
– Paketlenmesi
– Paketlenmiş kapaklar
– Cam kapaklı tencereler
– Fatih Dinçer ile röp.
– Tencere üretiminden detay
– Tencerelerin paketlenmesi
– Fabrikadan detay
– Şahin Balcıoğlu ile röp.

Haber-Kamera: Ömer KOÇ-KAHRAMANMARAŞ-DHA)

========================================================

(ÖZEL)
7)ÇANAKKALE’DE 1,5 METRELİK MIGRİ YAKALANDI

Çanakkale’de 1,5 metrelik mıgri yakalandı ÇANAKKALE Boğazı’nda, halk arasında yılan balığı olarak da anılan 1,5 metre uzunluğunda mıgri avlandı. 10 kilo gelen balık, kilosu 20 liradan satışa çıkarıldı.
Balık avı sezonun bitmesine sayılı günler kala Çanakkale Balık Hali’ndeki tezgahlarda çeşitlilik devam ediyor. Kılıç, ıstakoz, çipura, levrek, hamsi, kolyoz ve torik gibi balık çeşitleri tezgahları süslerken, boğazda avlanarak satılması için balıkhaneye getirilen mıgri görenleri hem şaşırttı, hem de ürküttü. Genellikle deniz dibinde kayaların arasında gezdiği bilinen 1,5 metre boyunda ve 10 kilogram ağırlığındaki halk arasında yılan balığı olarak da bilinen mıgri, kilosu 20 liradan satışa çıkarıldı.
Balıkhanedeki bir dükkanda çalışan Haçiz Sürkhizadah, mıgri balığını görenlerin şaşkınlıkla dönüp bir daha baktıklarını belirterek, “Bu yılan balığıdır. Mıgri balığı olarak geçiyor. Uzunluğu 1,5 metre, ağırlığı ise 10 kilo. Kilosunu 20 liradan satışa çıkardık. Genellikle deniz dibindeki kayalarda gezer. Çok güzel ve kılçıksız bir balıktır. Izgara yapılabilir, çok güzel olur. Burada dilim dilim doğrayarak müşterilerimize hazırlayıp kilo olarak satıyoruz. Vatandaşlarımız balığı görünce şaşırıyor. Bazıları yılan balığı olduğundan korkuyorö dedi.

Görüntü Dökümü
——————————-
-Balıkhane’den görüntü.
-Mıgri balığından görüntü.
-Istakoz ve kılıç balığından görüntü.
-Tezgahlardaki balıklardan görüntü.
-Balıkhanedeki bir tezgâhta çalışan Haçiz Sürkhizadah ile röp.

Haber-Kamera: Nedim BAYHAN/ÇANAKKALE, (DHA)
========================================================

8)KORONAVİRÜSTE ORGANİK SABUNA YOĞUN İLGİ

Covid-19 süreciyle birlikte üretim bantlarına yeni ürünler dahil eden kozmetik firmaları, el ve vücut temizliğinde anti bakteriyel özelliği olan, aynı zamanda cilt dostu sabun üretimine ağırlık verdi. Yüzde 100 bitkisel yağlardan elde edilen sabunlar, alkol oranı yüksek dezenfektanlara alternatif olarak vatandaşlardan büyük ilgi gördü.
Antalya’da yıllık 250 ton sabun üretiminin yapıldığı bir kozmetik firmasının üretim bantları, koronavirüs salgınıyla birlikte kişisel temizlik ürünleri üretmek için gece gündüz çalışıyor. 40’tan fazla sabun çeşidiyle dikkati çeken firma, sabunları bitkisel yağlar ve ekstratlardan üretiyor. Sabunlar çeşitlerine göre kolojen, keratin, gliserin ve panthenol içeriğiyle de cildin PH dengesini koruyup besliyor, aynı zamanda el ve vücutta bakteri barınmasına izin vermiyor. 
Alkol oranı yüksek dezenfektan ve kolonyaların hijyeni sağlarken aynı zamanda temas ettiği yerleri kurutarak egzama ve deri döküntüsü gibi sorunlar yarattığını anlatan firma sahibi Kamuran Bağırsakçı, insanların ciltlerine zarar vermeyen, bir o kadar da koruyucu ürünler aradığını söyledi. Bağırsakçı, “Sabun Türk toplumunun yüz yıllardır kullandığı en önemli temizlik ürünü. Koronavirüs salgınıyla birlikte dezenfektanlara ilgi arttı. Fakat kimyasal dezenfektanlar ellerde çatlama, kuruluk ve egzama gibi rahatsızlıklar yapıyor. Tüketicinin talebi doğrultusunda organik yağlardan oluşan anti bakteriyel sabun üretimine geçtik. Sabunlar aşındırıcı içermez. Cildi nazikçe temizleyerek PH dengesi ciltle uyumludur. Sabun, ciltte yoğun ve kalıcı koku bırakır. Gün boyu ciltte tazelik ve temizlik hissi uyandırır” dedi.
Birbirinden güzel kokularının yanı sıra bitkisel yağlardan elde edilen sabunların doğallığıyla ilgi çektiğini sözlerine ekleyen Bağırsakçı, “Yeni sezonda orman meyve kokulu, limonlu, Hindistan cevizli, ardıç yağlı kara katran sabununun cilt hastalıklarına iyi geldiği biliniyor. Yaz sıcaklarında cildin nefes alması için de aloevera sabunu tercih ediliyor. Nar ve tropikal sabunlar da yıpranan ciltlerde gençleştirici etki yaratıyor. Limon yağıyla zenginleştirilen limon sabunu ise koronavirüs ile mücadelede en çok ürettiğimiz sabun” diye konuştu.

Görüntü Dökümü
——————————-
– Üretim bandırdan görüntü
– Sabunlar kesilirken 
– Sabunlar üst üste dizilirken
– Sabunlar dizilirken yakın plan
– Üretilen sabunların kontrolü
– Paketlemeden görüntü
– Sabunlardan detay
– Sabun vitrininden detay
– RÖP1: Kamuran Bağırsakçı röp

HABER-KAMERA: İbrahim LALELİ/ ANTALYA,(DHA) 

=========================

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!