1) TAMER BEBEK İÇİN SINIR ÖTESİ KARACİĞER OPERASYONU
BURSA’da, Suriye uyruklu ailenin bebeği, 1 yaşındaki Tamer Al Jadou’ya, akut karaciğer yetmezliği tanısı konuldu. Karaciğer nakli olması gereken Tamer’in Suriye’de yaşayan üvey annesi Hmameh Elhalef’in nakile uygun olduğu anlaşıldı. Uludağ Üniversitesi Organ Nakli Merkezi görevlileri, Kilis Valiliği ile iletişime geçerek Elhalef’i, sınır ötesindeki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı ekiplerin de yardımıyla Türkiye’ye getirdi. Üvey anne, Tamer’e karaciğerinin parçasını verdi. 1’inci yaş gününde karaciğer nakli olan Taner, sağlığına kavuştu.
Suriye uyruklu baba Saleh El Ceddu ile anne Nadima Al Jadou çifti, geçen yıl 28 Nisan’da dünyaya gelen çocuklarına Tamer ismini verdi. 6 aylıkken hastaneye kaldırılan Tamer bebeğe, akut karaciğer yetmezliği tanısı konuldu. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde (BUÜ) yatılı tedavisine başlanan Tamer bebeğe yapılan test ve tedavilerin sonucunda karaciğer nakli olmasına karar verildi. Tamer’in annesiyle kan grubu uyuşmazken, babası ise obez olduğu için oğluna karaciğerinin bir parçasını veremedi. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre kadavradan Türk vatandaşı olmayan kişiye organ nakli yapılamadığı için Tamer’in ailesi, nakil için yakın akrabalarını araştırmaya başladı. Ailenin aklına son olarak Tamer’in Suriye’de yaşayan üvey annesi Hmameh Elhalef (30) geldi. Elhalef’in, ülkesinden Bursa’ya gelmesinin zaman alacağı dikkate alınarak kadının testlerinin Suriye’de yapılmasına karar verildi. Yapılan tahliller sonunda Elhalef’in karaciğerinin uygun olduğu belirlendi.
6 ÇOCUĞU İLE TÜRKİYE’YE GELDİ
Bunun üzerine BUÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi görevlileri, üvey annenin Suriye’den Türkiye’ye getirilmesi için İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Yabancılar Şube Müdürlüğü ile iletişime geçti. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Kilis Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün de girişimleriyle üvey annenin 3 çocuğuyla Türkiye’ye gelmesinin izni alındı. Sınır ötesinde görevli Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı ekip, Halep’teki Hmameh Elhalef ve çocuklarını Türkiye sınırına getirdi. 3 çocuğuyla Türkiye’ye geliş izni olan Hmameh Elhalef, sınır kapısına 3’ü üvey 6 çocuğuyla geldi. 3 çocuğu ile Türkiye’ye giriş yapan Hmameh Elhalef, diğer 3 çocuğu Türkiye’ye giremezse Bursa’ya gelip, organ naklini gerçekleştirmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine seferber olan yetkililer, uzun bir uğraştan sonra diğer 3 çocuk için de Türkiye’ye giriş iznini aldı. Türkiye’ye gelen Hmameh Elhalef ve 6 çocuğu, Gaziantep’e getirildi. Maddi durumu kötü olan ailenin Bursa’ya geleceği otobüsün biletleri, Yabancılar Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru tarafından alındı.
İTAFİYE ERLERİ VE POLİSLERDEN KAN ALINDI
Bursa’ya gelen Hmameh Elhalef’in organ verebilmesi için İl Sağlık Müdürlüğü Başkanlığında Etik Kurulu acıl olarak toplandı. Etik Kurulu’nun onayının ardından üvey anne, Bursa Uludağ Üniversitesi’ne yatırıldı. Yapılan testler sonucunda Hmameh Elhalef, üvey oğluna karaciğerinin bir parçasını vermek için ameliyata alındı. Bu sırada ameliyat için gerekli olan 20 ünite kana ihtiyaç duyuldu. Kan ise, haber verilmesi sonucu Büyükşehir Belediyesi İtfaiye ekipleri, polisler ve hastane personeli tarafından karşılandı. 28 Nisan’da üvey anneden alınan karaciğer, 1’inci yaş gününde Tamer bebeğe nakil edildi. Ameliyattan sonra 5 gün yoğun bakımda kalan Tamer bebek, sağlık durumun iyi seyretmesi sayesinde dün sabah servise alındı.
Yaşanan bu gelişme ailesi kadar Tamer bebeğin yaşaması için sıra dışı uğraş veren doktorları ve kendisiyle yakından ilgilenen çalışanları sevindirdi.
‘ÇOCUĞUMUZ ULUSLARARASI BİR HASTAYDI’
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ekrem Kaya, “Hasta Türk vatandaşı olmadığı için kadavra nakil olması mümkün değildi. Çok zorlu bir süreç. Karaciğer nakline kadar hocalarımızın başarılı tedavileri sayesinde çocuk yaşayabildi. Üvey anneden sağlanan karaciğer parçasıyla başarılı nakil gerçekleştirdik. Profesyonel ekibe sahip olduğumuz için nakil ameliyatımız kolay oldu. Çocuğumuzun 10 gün içinde taburcu olma duruma gelmesini bekliyoruz. Sonuçtan çok mutluyuz. Burada önemli olan noktalardan biri çocuğun uluslararası hasta olması, bir noktası da üvey anneden karaciğerin alınması oldu. Vücudun karaciğeri reddetmeyeceğini düşünüyoruz. Bu çocuk yaşamak istiyor ve direniyor. Kendisine uzun ömürler diliyorum” dedi.
‘NAKİLE KADAR PLAZMAFEREZ TEDAVİSİ UYGULANDI’
Bursa Uludağ Üniversitesi Çocuk Gastroenteroloji Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Tanju Özkan, “Hasta bize Gaziantep’den ağır karaciğer hastalığı ön tanısıyla geldi. Aralık 2020 itibarıyla 8 aylıktı. Hastaya akut karaciğer yetmezliği tanısını o zaman koyduk. Ancak, bu süreçte çocuk cerrahı, transplant cerrahı arkadaşlarımızı durumdan haberdar ederek, çocuğun hastalığının ne aşamada olduğunu ve nedenini anlamaya yönelik tetkiklere, diğer yandan da akut karaciğer yetmezliği tanısıyla tedavimize başladık. Ülkemizde ‘köprü tedavisi’ olarak nitelendirilen, bizim de 10 yıl önce Uludağ Üniversitesi’nde pediatrik gastroenterolojide başlattığımız, diyalizin bir ileri versiyonu olan plazmaferez denilen bir yöntem de vardı. Karaciğerin fonksiyonunun yerini tutan bir tedaviye başladık. Diyaliz cihazlarındaki benzeri şekilde, plazmaferez yöntemiyle çocuğun bütün kanı, karaciğer hücrelerinin temizlemesi gereken maddelerden özel bir filtre vasıtasıyla temizlenerek, yine çocuğa naklediliyor” dedi.
‘ÜVEY ANNNEYLE İLGİLİ YASAL SINIRLAMALAR BULUNUYORDU’
Donör arama sürecini anlatan Prof. Dr. Özkan, “Biz bu arada, nakil için donör aramaya başladık. Çocuk Suriyeli olduğu için, yasalarımıza göre kadavradan nakil yapılma şansı yoktu. Yakınlarını araştırdık. Öz annesiyle kan grubu tutmadı. Babasıyla kan grubu uygundu fakat, baba ileri derece obez olduğu için verici olarak uygun değildi. Aile dil bilmediği için tercüman vasıtasıyla, Arapça bilen öğrenciler aracılığıyla ya da cep telefonundaki çeviri programlarından kısa cümleler yazarak anlaşma yoluna gittik. Biz onlara bunun, ne kadar ölümcül bir şey olduğunu defalarca söylememize rağmen, aile tedavinin çocuğun hastalığını tamamen geçireceğini düşünüyordu. Sonrasında baba, itirafta bulundu. Babanın, Suriye’deki asıl nikahlı eşi, çocuğun üvey annnesi, çocukla aynı kan grubundaydı, yani donör olabilirdi. Ancak bununla ilgili de yasal sınırlamalar bulunuyordu” diye konuştu.
‘ÇOK ZOR BİR SÜREÇTİ’
Ekip olarak geniş çaplı bir araştırma yaptıklarını belirten Prof. Dr. Özkan, “Göçmen bürosu ile bağlantılar sağlandı, hem valilik, hem Sağlık Bakanlığı ile çeşitli yazışmalar, sözlü bilgilendirmeler yapıldı. Çocuğun üvey annesi, çok zor koşullarda mevcut 6 çocuğa bakıyor. Çünkü babanın 2 eşten, 7 çocuğu var. 6 çocuğu Suriye’de. Hep beraber üvey anne, 6 çocuk ile birlikte geldi. Üvey annenin nakil için uygun olduğuna karar verildi. 140 günlük çok zor bir süreçti. Biz bu arada 40 küsür kez kan değişimi yaptık ve çocuğu yaşattık. Bütün enfeksiyonlara rağmen bu süreçte ekibimizin desteğiyle de, tedaviyi sürdürüyoruz. Üvey anne, geçen hafta donör oldu, karaciğer alındı, çocuğumuza nakil yapıldı. Şu anda çok daha iyi, son 2-3 gündür solunum cihazından alındı, artık kendisi solunuyor. Ağızdan beslenmeye başlandı. Bütün ekibimle gurur duyuyorum” diye konuştu.
‘HERKES ÇOCUĞUMUZ İÇİN ÇALIŞTI’
Bursa Uludağ Üniversitesi Hasta Hakları ve Halkla İlişkiler Sorumlusu ile Organ Nakli Koordinatörü Sahriye Keskin, “Çocuğumuz hastaneye yatınca 140 gün tedavisi yapıldı ve bu süreçte nakil için uygun kişi arandı. Yapılan testler sonucuna göre üvey annenin kan grubu, çocukla uyumluydu. Sonra İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Yabancılar Şube Müdürlüğü’nü aradım. Oradaki çalışanlar bize çok yardımcı oldu. Daha sonra başhekim yardımcımızın onayıyla üvey anneyi Türkiye’ye getirmek için yazışmalara başladık. Kilis Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü ile iletişime geçtik. Herkes hasta çocuk için seferber oldu. Çünkü çocuk gün geçtikçe tükeniyordu. Yazışmalarımız olumlu geçti ve annenin gelmesine karar verildi. Anneyi 3 çocuklu olarak belirtmiştik. Ancak anne sınır kapısına 6 çocukla gitmiş. Üvey anne 3 çocukla sınırdan Türkiye’ye geldi, diğer 3 çocuğu ise Suriye tarafında kaldı. Anne 3 çocuğu Suriye’de kalınca sınırdan ayrılmadı. Çocuklarını bırakıp gelmeyi kabul etmedi. Sabaha kadar çitlerin yanında çocuklarının başında beklemiş. Gerekli yazışmalarla diğer çocuklar için de izni aldık. Üvey anne ve 6 çocuğu Gaziantep’e geldi. Paraları olmadığı için otobüs biletini emniyetteki bir polis arkadaşımız aldı ve Bursa’ya geldiler. Çocuğun öz annesi olmadığı için nakil kararı için etik kurulu toplandı. İl Sağlık Müdürlüğü’nün desteğiyle kurul kısa sürede toplandı. Herkes çocuğumuz için çalıştı. Sonucunda da doğum gününde nakli gerçekleştirdik” diye konuştu.
‘UZUN VE ZOR BİR SÜREÇTİ’
Tamer’in öz annesi Nadima Al Jadou, “Çok zor bir süreç geçirdik. Doğumdan bir hafta sonra bu süreç başladı. Karaciğer yetmezliği olduğunu doğduğu zaman öğrendim.Nakil yapılması gerekti. Uzun ve zor bir süreçti. Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere doktorlara ve Sağlık Bakanı’na çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte bize çok yardım ettiler. Çocuğun hastalığı geçmeye başladı. Bu kadar sakin durmuyordu. Sürekli ağlıyordu. Şu an bambaşka bir çocuk görüyorum. Herkese minnettarım” dedi.
Görüntü Dökümü
———————-
-Hastane girişinden detaylar
-Ameliyata katılan doktorların toplantısından detaylar
-Ameliyat olan çocuktan detaylar
-Doktorların çocukla ilgilenmesi
-Annenin çocuğuyla ilgilenmesi
-Çocuğun kameraya gülümsemesi
-Genel detaylar
-Bursa Uludağ Üniversitesi dron görüntüleri
-Doktorlarla röportaj
-Çocuğun annesiyle röportaj
Haber: Muammer İRTEM -Kamera:Semih ŞAHİN/ BURSA, (DHA)
=================================================
2) UZMAN KLİNİK PSİKOLOG LOFÇALI: TAM KAPANMA AİLELERİN VERİMLİ İLETİŞİM KURMALARI İÇİN FIRSAT
UZMAN Klinik Psikolog Aslı Nilşah Lofçalı, tam kapanma sürecinin ailelerin çocuklarıyla daha verimli iletişim kurmaları için bir fırsat olduğunu belirterek, “Sosyal iletişim dediğimiz noktada onların dertlerini ya da bu zamana kadar okul hayatında problemlerini dinlemek için de çok güzel bir fırsat. Bu sorunlara aileler çözüm üretebilir” dedi.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Nilşah Lofçalı, tam kapanma sürecinde evlerinde olan anne ve babaların, çocuklarıyla olan iletişimi güçlendirerek, sorunlarını çözmelerinde yardımcı olabileceklerini söyledi. Tam kapanmayla birlikte ailelerin birbirleriyle iletişim kurmaları adına uygun bir ortam yaratıldığını belirten Lofçalı, “Anne, baba, çocuk iletişiminin gelişmesi için bir ortam sağlandı. Bunun yanında oyun iletişimi de gelişti. Genelde aileler çalıştığı için çocuklarıyla oyun oynamaya yeterli vakit ayıramıyorlardı. Bu dönemde çocukların oyuna çok ihtiyacı var. Aileler, çocuklarıyla belli sürelerde ev içinde oyun oynayabilirler. Onların yeteneklerini ortaya çıkarıcı etkinlikler oluşturarak bu tarz aktiviteler yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar şu an enerjilerini atamıyorlar. Bu nedenle de daha fazla agresif ve sinirli olabiliyorlar. Onların bu enerjilerini attırmamız gerekiyor. Ev içinde spor faaliyeti de yapabiliriz. Sosyal iletişim dediğimiz noktada onların dertlerini ya da bu zamana kadar okul hayatında problemlerini dinlemek için de çok güzel bir fırsat. Bu sorunlara aileler çözüm üretebilir. Aynı zamanda ev içerisinde küçük görevler vererek onların sorumluluk sahibi olmalarını da geliştirebilirler. Örneğin mutfakta, ‘ben salatayı hazırladım sen karıştır, tuzu ve yağını dök’ diyerek” dedi.
‘ÇOCUKLARIN ELİNDEN TELEFONU, TABLETİ VEYA BİLGİSAYARI ALMAK ÇÖZÜM DEĞİL’
Aslı Nilşah Lofçalı, bu dönemde ailelerin çocuklarıyla ilgili en fazla şikayetinin internet, oyun ve sosyal medyada çok fazla vakit geçirmeleri olduğunu ifade ederek, “Bu gibi durumda bir saat belirlemek lazım. Çocukların elinden telefonu, tableti veya bilgisayarı almak çözüm değil. Bu daha fazla sıkıntı yaratabilir. Bunun yerine belirli bir saat vermek daha uygun. Teknoloji çocuklara yaş kriterleri göz önünde bulundurularak sunulmalıdır. Bu yaş kriterleri bazın çocuğa belirli zamanlar verilebilir. Daha çok sıkıldığı aktivitelerin sonunda buna izin vermek çok daha mantıklı olur” diye konuştu.
‘YATARKEN TELEFON YA DA TABLETTEN DERS DİNLEMEK, ÖNERMEDİĞİMİZ BİR ŞEY’
Uzaktan eğitim gören çocukların daha verimli öğrenebilmeleri için derslerini cep telefonu ya da tablet yerine masaüstünde duran bilgisayardan almaları gerektiğini dile getiren Lofçalı “Bize şöyle şikayetler geliyor, ‘EBA’yı açıyorlar, alttan başka videolar izliyorlar. Masada duran bir bilgisayarda daha verimli ders dinleyebilirler. Ayrıca yatarken telefon ya da tabletten ders dinlemekte önermediğimiz bir şey. Çünkü uyku pozisyonuna girip, rahatlıyorlar. Bu nedenle de konsantre olamıyorlar. Masasının başında, dik bir şekilde konsantre olarak ders dinlemek çok daha verimli” ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü
———————-
-EBA üzerinden ders dinleyen çocuk
-Ders çalışan çocuk
-Tam panama nedeniyle boş olan çocuk parkları
-Çocuk parklarındaki uyarı levhaları
-Çocuk oyun alanlarından genel ve detay gör.
-Uzman Klinik Psikolog Aslı Nilşah Lofçalı röportaj
-Detaylar
Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),(DHA)-
=================================================
3) KATİL ARILARA KARŞI GELİŞTİRİLEN BÖCEKLER DOĞAYA SALINDI
ZONGULDAK’ta kestane ağaçlarını kurutarak ağaçların kurumasına neden olan ve halk arasında ‘katil arı’ olarak bilinen kestane gal arısına karşı Orman Bölge Müdürlüğü laboratuvarında çoğaltılan bin 50 adet ‘Torymus sinensis’ böcekleri, kestane ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanda bırakıldı. Gal arılarının yumurtalarıyla beslenen Torymus sinensisler ile ağaçların kurumasının önüne geçilmesi ve meyve veriminin arttırılması hedefleniyor.
İlk olarak 2014 yılında Yalova ile Bursa bölgesinde görülen gal arısı, geçen yıl Zonguldak ormanlarında da ortaya çıktı. Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü, kestane ağaçlarının tomurcuklarına yumurta bırakarak çiçek açmasını engelleyen ve zamanla ağaçları tamamen kurutan gal arısıyla mücadele için çalışma başlattı. Geçen Kasım ayında Gökçebey ilçesinde bulunan Orman Zararlılarıyla Mücadele Teşhis ve Tanı Laboratuvarı’nda gal arısıyla beslenen ‘Torymus sinensis’ adlı böceğin üretimine başlandı. Laboratuvar ortamında erkek ve dişi olarak çoğaltılan torymus sinensisler, bölge müdürlüğüne ait ormanlarda zarar gören kestane ağaçların dallarına bırakılacak. Bırakılan böcekler, yaprakları kurutan, çiçeklerin açmamasına neden olan gal arılarının yumurtalarıyla beslenecek. Çiftleştikten sonra yumurtalarını aynı yaprakların üzerine bırakacak torymus sinensisler sayesinde gal arılarının yumurtaları yok olacak ve ağaçların verimi artacak.
ÜRETİLEN İLK TORYMUS SİNENSİSLER DOĞAYA BIRAKILDI
Üretilen ilk torymus sinensisler, gal arısının Zonguldak ormanlarına yayıldığı bölge olan Kilimli ilçesine bağlı Göbü köyü ormanlarına getirildi. Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, Orman Bölge Müdürü Faruk Bayraktaroğlu, biyolog ve köylülerin katılımıyla kavanozlarla getirilen böcekler, kestane ağaçlarının yapraklarına bırakıldı. Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, kestanelere zarar veren bir parazitin doğal yolla sonlandırılmasına yönelik bir çalışma yapıldığını ifade etti. Kestane ormanlarının bölge için önem arz ettiğini ifade eden Vali Tutulmaz, “Bölgemiz için önem arz eden kestane ve kestane balına olumsuz yansıyacak zararlıyla ilgili mücadelede önemli bir aşamaya gelindi. Bunları bugün doğaya bırakıyoruz. İnşallah başarılı oluruz. Bölgemiz kestane ürünleriyle ekonomiye önemli bir katkı sağlıyor. Bu parazitle mücadeleyi kazanamazsak uzun vadede bu değerlerimizden uzaklaşmak durumunda kalacağız. İnşallah bu biyolojik mücadelede başarılı oluruz.” dedi.
‘BİYOLOJİK ÇALIŞMA İLE MÜCADELE EDİYORUZ’
Zonguldak Orman Bölge Müdürü Faruk Bayraktaroğlu, çalışma alanlarında toplam 8 bin 953 hektar kestane ağaçları alanı bulunduğunu söyledi. Gal arısının kestane ağaçlarına zarar veren önemli bir tür olduğunu ifade eden Bayraktaroğlu, şöyle dedi:
“Bizler buna karşı biyolojik mücadele çalışması yapıyoruz. Gal arısı, yumurtalarını kestane ağaçlarının tomurcuklarına koyuyor. Dolayısıyla burada çiçek, yaprak ve meyve oluşumuna engelleyecek şekilde etkide bulunuyor. Buna karşı torymus sinensisler ürettik. Gal arısı, 1940 yılında Çin’de görülüyor. 2002 yılına Avrupa’ya yayılıyor. Ülkemiz de 2014 yılında Yalova’da görülüyor. Bölgemizde ise 2020 Mayıs ayında tespit ediliyor. Biz tespitin ardından hemen akademisyen hocalarımızla birlikte çalışma başlattık. Biyolojik çalışma kapsamında Gökçebey’de ki laboratuvarımızda 100 adet dişi 50 adet erkek olacak özel koloniler oluşturup onları o şekilde doğaya sayıyoruz. Bugüne kadar yaklaşık bin 50 adet böcek ürettik. Amacımız doğadaki dengeyi korumak. Özellikle kestanede meyve verimini arttırmak. Kestane balı kaliteli bir bal. Bunun da kalite verimini arttırmak adına çalışma başlattık. İnşallah kısa sürede içerisinde de başarılı olacağımızı düşünüyorum.”
Görüntü Dökümü
———————-
-Vali Mustafa Tutulmaz ve ekibin gelmesi
-Torymus sinensislerin ağaç yapraklarına bırakılması
-Orman Bölge Müdürü Faruk Bayraktaroğlu’nun konuşması
-Vali Mustafa Tutulmaz’ın konuşması
-Labaratuvardan detay
-Ormandan detay
Haber-Kameara: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,(DHA)
=================================================
4) ‘ALO FETVA HATTI’NI ARAYANLAR KORONAVİRÜS İLE AŞI SORUYOR
ANTALYA’da, ‘Alo 190 Dini Danışma’ hattına aşı ve koronavirüsle ilgili gelen çağrı sayısında artış yaşandı. Arayanlar en çok “Koronavirüs hastaları oruç tutabilir mi ?”, “Koronavirüs aşısı yaptırmak orucu bozar mı?”, “Astım hastalarının kullandığı spreyler orucu bozar mı?” sorularını yöneltti.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, halktan gelen sorulara daha hızlı cevap verebilmek amacıyla kurulan ‘Alo Fetva Hattı’ olarak da bilinen ‘Alo 190 Dini Danışma’ hattına ramazan ayında gelen çağrı sayısında artış yaşandı. Antalya İl Müftülüğü bünyesinde, dini soruları cevaplayan vaiz ve din işleri uzmanlarının görev yaptığı hattı arayanlar, çoğunlukla koronavirüs ve aşı hakkında bilgi aldı. İl Müftülüğü bünyesindeki 2 erkek ile 2 kadın vaizin görev yaptığı hattı ramazan ayında günde yaklaşık 200 kişi aradı. Arayanlar en çok “Koronavirüs hastaları oruç tutabilir mi ?”, “Koronavirüs aşısı yaptırmak orucu bozar mı ?”, “Astım hastalarının kullandığı spreyler orucu bozar mı?” sorularını yöneltti.
‘AŞI, ASTIM HASTALARININ SPREYİ ORUCU BOZMAZ’
Antalya Müftüsü Nazif Fethi Yalçınkaya, müftülük bünyesinde vaizlerin ramazan ayı içerisinde 10.00 ile 22.00 saatleri arasında hattı arayanlara dini bilgi verdiğini anlattı. Ramazan ayında arayan sayısında 2 kat artış yaşandığını dile getiren Yalçınkaya, “En çok ‘Oruç tutarken aşı yapılabilir mi’ sorusu geliyor. Aşı yaptırmanın orucu bozmadığını anlatıyoruz. Astım hastalarının kullandığı püskürtmeli ilacın orucu bozup, bozmadığı soruluyor. Kronik hastalar oruç hakkında soruyor. Kronik hastalar sağlığı için oruç tutamıyorsa bunun karşılığında mali imkanları varsa 30 gün karşılığında 840 lira fidye vermesi gerektiğini belirtiyoruz” diye konuştu.
‘KORONAVİRÜS OLANLAR ORUCUNU RAMAZAN SONRASI TUTABİLİR’
Yalçınkaya, hattı arayanların bilgi aldığı konuları şöyle sıraladı:
“Ramazan ayında koronavirüs olunursa vücudun direnci açısından doktorlarımız tutulmamasının daha iyi olduğunu belirtiyor. Bizler de ramazan sonrasında kaza etmelerini, iyileştikleri zaman oruçlarını tutmalarının daha uygun olduğunu söylüyoruz. Astım hastalarının püskürtmeli ilaçları orucu bozmaz. Oruç tutarken ani, şiddetli ağrı ya da rahatsızlanmalarda gıda ya da vitamin cinsi olmayan, enjeksiyon kullanımı orucu bozmaz. Kızılay’a kan verme hakkında sorular soruluyor. Kan verebiliriz ama kan alamayız. Kan alındığı zaman oruç bozulur. Kan vermede oruç bozulmaz.”
Görüntü Dökümü
———————-
– Müftülük yazısı
– Telefona cevap veren görevlilerden görüntü
– Sorulara yanıt vermesi
– RÖP: Antalya Müftüsü Nazif Fethi Yalçınkaya ile röportaj
HABER:Tolga YILDIRIM-KAMERA: Semih ERSÖZLER/ANTALYA, (DHA) –
=================================================
5) HEM TOPRAKLI HEM TOPRAKSIZ ÇİLEK ÜRETİYOR, YILIN 12 AYI HASAT EDİYORLAR
NİĞDE’de 600 metrekarelik serada topraksız tarımla çilek üretimi yapan üretici Rıfat Erdoğan, 14 bin fideden yıllık 25 ile 30 ton çilek üretiyor.
Gümüşler Kasabası’nda Rıfat Erdoğan, 140 bin liralık maliyetle kendi imkanlarıyla 600 metrekare alanda sera kurdu. Erdoğan, 14 bin çilek fidesini topraksız yetiştirirken, kurulan sistem sayesinde 10 dakikada sulanabildiğini kaydetti. Erdoğan, toprakta da yetiştirmeyi sürdürdüğü çileklerle yılın 12 ayı boyunca hasat yapıp, geçimini sağladığını söyledi.
Kentte topraklı tarımda Kasım ve Nisan ayları arasında çilek üretimi mevsim nedeniyle yapılamadığını anlatan Erdoğan, “Bu boşluğu da kendi imkanlarımla kurduğum serayla kapatıp yılın 12 ayı boyunca burada doğal organik çilek üretmeye başladım. Bu işi eşim ve çocuklarımla birlikte yapıyoruz. Tarlada yaptığımız çilekle topraksız çilek arasında üretimde ve rekoltede farkı var. Kurduğumuz sera ile işçiliği ve maliyeti düşürmeye çalışıyoruz. Tarlada çilek hasadı yapacak çilekle ilgilenecek işçi bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Ama serada eşim ve çocuklarımla verimli bir şekilde üretim yapabiliyoruz. Çileklerimiz tamamen doğaldır. Aroması tadı ve kokusu iyidir. Seramızda yaklaşık 14 bin adet fide bulunmakta ve fide başı 2 kilo rekolte bekliyoruz. Burada 600 metre kare alanda kurulu olan seramızda 25 ile 30 ton içerisinde çilek bekliyoruz” dedi.
‘NİĞDE’DE İLK’
Niğde’de tek topraksız çilek üretimini kendilerinin yaptığını kaydeden Erdoğan, “Toprakla uğraşmayı çok seviyorum. Eşim ve benim hayalimiz çilek serası kurmaktı. Benim en büyük destekçim eşim ve çocuklarım. Niğde’de topraksız çilek üretimi yapan tek işletmeyiz. Ürünlerimizde hiçbir ilaç ve katkı maddesi kullanmıyoruz. Hormonsuz üretilen çileklerimizin kokusu ve tadı çok güzel. Bu nedenle çileklerimiz yoğun talep görüyor” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
———————-
-Seradan görüntü
-Çileklerden görüntü
-Sera içerisinden görüntü
-Çilek üreticisi Rıfat Erdoğan ile röportaj
-Genel ve detay görüntüler
HABER KAMERA ADNAN ÇELEBİ NİĞDE DHA
=================================================
6) 4 KATLI APARTMANIN ÇATI KATINDAN ATLAYARAK YAŞAMINA SON VERDİ
Antalya’da bilenmeyen bir nedenle bunalıma giren Kerem Ş. (47), 4 katlı apartmanın çatı katından atlayarak yaşamına son verdi.
Olay, sabah saat 09.00 sıralarında Konyaaltı ilçesi Gürsu mahallesi 345 sokakta meydana geldi. 4 katlı apartmanın çatı katında yaşayan Kerem Ş. çatıdan hızla koşarak otoparka atladı. Gürültü üzerine balkona çıkan apartman sakinleri Kerem Ş.’nin yerde hareketsiz yattığını fark edince durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbarın ardından adrese sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa süre içinde belirtilen adrese gelen ekipler yaptıkları kontrolde, Kerem Ş.’nin yaşamını yitirdiğini tespit etti.
Polis, olayla ilgili soruşturma başlatırken, Kerem Ş.’nin cenazesi otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü.
Görüntü Dökümü
———————-
– Polisin ceset üzerinde inceleme yapması
– Olay yeri ekiplerinden görüntü
– Polisin çatıda inceleme yapması
– Binadan genel görüntü
– Ekip arabalarından genel görüntü
HABER-KAMERA: Bülent TATOĞULLARI ANTALYA,(DHA)
=================================================
7) RÖGARA DÜŞEN TİLKİ YAVRULARINI İTFAİYE KURTARDI
Burdur’da rögara düşen 4 tilki yavrusu itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı.
Burdur merkez Şeker İşçi Evleri Mahallesi’nde 1,5 metrelik rögara düşen 4 tilki yavrusu olduğunu gören vatandaşlar Burdur Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’ne haber verdi. İhbar sonrası bölgeye itfaiye ekipleri yönlendirildi. Rögara giren itfaiye görevlileri tilki yavrularını dışarı çıkardı.
Ekipler yaptıkları kontrolde sağlık durumu iyi olan yavru tilkileri doğaya bıraktı.
Görüntü Dökümü
———————-
– Ekiplerin gelişi
– Rögara inmeleri
– Yavru tilkileri dışarı çıkarmaları
HABER- KAMERA: Mesut MADAN /BURDUR, (DHA)
=================================================