1) BOĞULMA TEHLİKESİ GEÇİREN IRAKLI ÇOCUK, HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ
SAMSUN’da, denizde boğulma tehlikesi geçiren Irak uyruklu Murtaza Assam Hasan Nabı Saad (14), tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Atakum ilçesindeki Halk İskelesi’nde dün saat 14.00 sıralarında kardeşleriyle birlikte serinlemek için denize giren Irak uyruklu Murtaza Assam Hasan Nabı Saad, bir süre sonra suda çırpınmaya başladı. Durumu fark eden çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye Su Altı Grup Amirliği ve Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ‘kurbağa adamlar’ sevk edildi. Gelen ekipler, yaklaşık 50 metre açıktaki çocuğu, kıyıya çıkardı. Bilinci kapalı olan Murtaza Assam Hasan Nabı Saad, sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tedaviye alınan Saad, bu sabah saatlerinde doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı.
Görüntü Dökümü
———————–
– M.A.A.’nın ambulansa taşınması
– Olay yeri ve kurbağa adamlardan detay
Haber-Kamera: Oğuzhan UYSAL, Hakan AKGÜN/ SAMSUN, (DHA)
==============================================
2) YOLUN KARŞISINA GEÇERKEN OTOMOBİLİN ÇARPTIĞI ANNE VE KIZI YARALANDI
TUNCELİ’de yolun karşısına geçmeye çalışırken otomobilin çarptığı Melek Ataç (33) ile kızı Öykü Ataç (9), yaralandı.
Kaza, öğle saatlerinde Atatürk Mahallesi 15 Temmuz Bulvarı’nda meydana geldi. Mertcan Demirtaş yönetimindeki 33 LY 465 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmeye çalışan Melek Ataç ile kızı Öykü’ye çarptı. Kazada, anne ve kızı yaralandı. Çevredekilerin ihbarı üzerine kaza yerine ekipler sevk edildi. Melek Ataç ile kızı Öykü sağlık görevlilerinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla Tunceli Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağırlaşan Öykü Ataç, Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’ne sevk edildi.
Kazanın ardından sürücü Mertcan Demirtaş, ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü.
Görüntü Dökümü
———————–
-Kaza anındaki kalabalık
-Yerde yatan çocuk
-Vatandaşların yaralıları ambulansa bindirmesi
-Tunceli Devlet Hastanesi’nin önündeki ambulanslar
-Yaralıların akrabalarının hastane önnündeki kalabalığı
-Genel ve detay görüntüleri
Haber-Kamera: Serhat Ozan YILDIRIM/ TUNCELİ,(DHA)
==============================================
3) ESKİŞEHİR’DE KURAKLIKTAN YANAN BUĞDAY, HAYVANLARA YEM OLACAK
ESKİŞEHİR’de, yağışların istenilen düzeyde olmaması, sıcaklık nedeniyle tarlalara ekilen arpa ve buğdaylar yandı, üreticiler ekinlerini hayvanlara yem olması için biçmeye başladı.
Türkiye’nin Konya’dan sonra en büyük ‘tahıl ambarı’ olan Eskişehir’de, bu yıl 1 milyon 600 bin dekara buğday, 1 milyon 100 dekara ise arpa ekimi yapıldı. Ancak mevsim normallerinin altında seyreden yağışlar kuraklığı beraberinde getirirken, birçok bölgede ekili olan arpa ve buğdaylar sıcak esen rüzgarlarla yandı, sarardı. Tepebaşı ilçesine bağlı Yukarı Söğütönü Mahallesi’nde çiftçiler, yanan ekinlerini hayvanlara yem yapmak için hasat etmeye başladı.
Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, mayıs ayında havanı çok sıcak seyretmesi ve rüzgarın etkisi ile geçmişte yağan bütün yağışların etkisini yitirdiğini söyleyerek, “Ürünün büyümesi ve yağış alamamamız sebebi ile ekinler artık güçlendi. 3-4 bardak su isteyen bir kök haline geldi. Tarlalarımızdaki ürünler su bulamayınca, sıcak esen rüzgarla birlikte yandı. Üreticimiz ise en azından hayvan yemi yapabilmek için tarlasını biçiyor. Tepebaşı bölgemizde, her üreticimizin yaklaşık 300 dönüm arazisi var. Yukarı Söğütönü bölgemizde genellikle arpa buğday fazla. Ama maalesef mahsulde çok fazla yanık var” dedi.
‘YAĞIŞ GELSE DE ARTIK KURTULMAZ’
Tarlasındaki buğdayları hayvan yemi olarak kullanmak için traktörle biçen çiftçi Bilal Erkan (36), “Bu durumda söyleyecek hiçbir söz bulamıyoruz. Az önce 30 dekar yer biçtim. Yağışlar da çok zamansız oldu. Bir haftada biz bu hale geldik. Burası geçen yıl pancar yeriydi. Şu anda buğday yarım metre, bir metre boyunda olması gerekirken gördüğünüz gibi 10 santim. Hepsi sapsarı durumda. Biz de hayvanlarımıza yem olsun diye biçip, balya bağlayacağız. Yağış gelse de artık kurtulmaz. Bu sene artık bitti” şeklinde konuştu.
’10 BİN DÖNÜM EKİLİ ARAZİ ETKİLENDİ’
Yukarı Söğütönü Mahallesi çevresinde bulunan 13 bin dönüm araziden 10 binin kuraklıktan etkilendiğini belirten Muhtar Önder Özel ise, “Mahallemizde nisan yağmurları dönemi ne kadar güzel de geçse de, mayıs ayında sıcaklığın yüksek olması ve kuraklık yaşanması tarlaları bu hale getirdi. Maalesef tarlalardaki ürünlerimiz yandı. Şu anda ürünü hayvanlarımıza yem yapmak için biçiyoruz. Mahallemizdeki 13 bin dönüm araziden yaklaşık 10 bin dönümündeki mahsul yandı” dedi.
Görüntü Dökümü
———————–
-Tarlada kurumuş buğdaylar
-Traktör ile buğdayın biçilmesi
-Çiftçinin elindeki yanmış buğdaylar
-Çiftçi Bilal Erkan röp.
-Yukarı Söğütönü Mahallesi Muhtarı Önder Özel röp.
-Kurumaya başlayan tarlalar
-Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan röp.
-Tarlada buğday detay.
-Biçilen tarlanın dron görüntüsü
Haber-Kamera: Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ ESKİŞEHİR,(DHA)
=============================================
4) BU MAHALLEDE HERKES LAKABIYLA ANILIYOR
BALIKESİR’in Sındırgı ilçesine bağlı kırsal Pürsünler Mahallesi’nde, soyadı kanunu çıkmadan önce aynı isimli vatandaşları birbirinden ayıırmak için takılan lakaplar, halen kullanılmaya devam ediyor. Eşekarısı, çaycı, çıtır, pamuk, boyalı, berduş, kara, satır, camcı, bakkal, tanker gibi kullanılan lakapların çıkış öyküleri de oldukça ilginç.
İsviçre’den alınarak düzenlenen soyadı kanunu 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edildi, 2 Temmuz 1934 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak, 2 Ocak 1935’te yürürlüğe girdi. Kişilerin öz adlarının yanında bir soyadı yerine kullanılan lakaplar, dini, sosyal ve ailevi unvanlar taşımanın yol açtığı ayrımları ortadan kaldırmak, nüfus işlemleri, askere alma, okul kaydı, tapu işlemleri gibi alanlarda yaşanan karışıklıkları gidermek amacıyla çıkarılan soyadı kanunuyla zaman içinde kayboldu. Ancak bazı kırsal bölgelerde ise, lakaplarla anılma hala sürüyor. Sındırgı ilçesine bağlı kırsal Pürsünler Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar da lakaplarıyla anılıyor. Pürsünler’de lakabı devam etmeyen kimse yok. Babadan oğula geçen lakaplar, kimi zaman bir huydan, yaşadığı olaydan, fiziksel özellikleri veya bu özelliklerinin tam tersi bir nedenle konulmuş.
Eşekarısı, çaycı, çıtır, pamuk, boyalı, berduş, kara, satır, camcı, bakkal, tanker gibi ilginç lakaplar verilen vatandaşlar ise, bu durumdan memnun. Köyde ‘Alaman yaren’’in eşi olarak bilinen Fadime Çiftçioğlu, bu lakabın ölen eşine, kırsal mahallede yeni icatlar yaptığı için verildiğini söyledi. Çiftçioğlu, “Kibrit ve makaradan radyo yapmış. Teknolojik ürünler Almanya’dan geldiği için, ‘Bunda Alman aklı var’ diyerek ‘Alaman yaren’ lakabını vermişler. Hala devam ediyorö dedi.
Delibaşın karısı olarak tanındığını söyleyen Halime Çiftçioğlu ise, “Eşim ufaklığında çok hareketli bir çocukmuş. Büyükleri delibaş derken bu lakap kalmışö diye konuştu.
Babadan gelen lakabının ‘Beterler’ olduğunu söyleyen Fatma Çobanoğlu, “Babama ‘Beter’ derlermiş. Neden oluğunu bilmiyorum. Evlendikten sonra eşimin ‘Yılan’ lakabını aldım .Onun hikayesi de, kayınvalidemin koynuna yılan girmiş. Eşim de bağırmış, korkmuş, hastalanmış. Oradan aileye ‘Yılan’ lakabı verilmişö dedi.
Kendilerinin ‘Kamilceler’ ve ‘Pamuk’ lakaplarıyla tanındıklarını söyleyen Kamil Albayrak, ise, “Dedemin adı Kamil, onun dedesinin adı da Kamil’miş. Bundan dolayı, ‘Kamilceler’ denmiş. Dedem çok esmer tenli olduğu için tam tersi olarak ‘Pamuk’ lakabı da verilmişö dedi.
Kırsal Pürsünler Mahalle Muhtarı ‘Çakır’ lakaplı Mustafa Tekel, 250 haneli mahallede 400 kişinin yaşadığını ve herkesin lakabıyla tanındığını söyledi. Yazın nüfusun daha da arttığını belirten Tekel, lakaplar sayesinde kimsenin birbirine karıştırılmadığını belirtti.
Muhtar Tekel, “Bizim köyün kuralı, lakapsız kimse yoktur. Lakap dededen babaya, babadan oğula yürür gider. Benim lakabım ‘Çakır’. Bu lakap, dedemin, babasından kalmadır. Kendisi sarışın, mavi gözlü olduğundan bu lakap verilmiştir. Bazen de bu lakaplar farklı şekilde verilmiştir. Örneğin çaycı lakabı vardır. Bu mesleği çaycı olduğundan değil. Biri çaya düşmüş, kurtarmışlar. Sonra ‘Çaycı’ demeye başlamışlar. Saçını boyayan birine arkadaşları, ‘Amma boyalısın’ derken ‘Boyalı’ lakabı kalmışö dedi.
ZIT VE BENZETME LAKAPLAR DA VAR
Lakapların bazen zıt kelimelerden de oluştuğunu söyleyen Muhtar Mustafa Tekel sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ten rengi çok esmer olan birine ‘Pamuk’ lakabı verilebiliyor. Ağzına alkol koymadığı halde fiyakalı giyinen, güzel ıslık çalan bir vatandaşa ‘Amma berduşsun’ demişler ‘Berduş’ lakabı takıldı. Kendisi de birkaç yıl önce vefat etti. Yine mucitlik yapan birine de bir büyüğü, ‘Amma kafan çalışıyor Almanlar gibi’ derken, Alman da değil, ‘Alaman yaren’ lakabı takıldı. Böyle yakıştırılan lakaplar da var. Köyde aynı ad ve soyadı olan birçok kişi de lakaplarıyla birbirinden ayrılıyor. Örneğin Mustafa Durmuş adlı 4 kişi var. Lakapları ise ‘Satır’, ‘Camcı’, ‘Bakkal’ ve ‘Tanker’. Tabii evraklarda lakap olmadığı için gezip buluyorum. Bizde lakap olmayınca bulmak zor. Ahmet, Mustafa, Hüseyin gibi isimler çok. Kadınlarda da aynı şekilde. Evlenmeden önce aile lakabı, evlendikten, sonra da kocasının lakabı geçer. Bu gelenek devam ediyor. Rahmetli annem ‘Kabakçıların Meryem’ diye bilinir. Yoksa kimse tanımaz. Sülaleden gelen ve bireysel lakaplar da oluyor. Mesleğim aşçı olduğu için, ‘Aşçı Mustafa’ diyenler de var, ‘Çakır’ın Mustafa’ diyenler de var. Bu takılan lakaplardan kimse de rahatsız olmaz.ö
Görüntü Dökümü
———————–
-Kırsal Pürseünler Mahallesi’nden detay görüntüler
-Vatandaşlar ile röp
-Pürsünler Mahalle Muhtarı Mustafa Tekel röp
Haber-Kamera: Fatih Emrah ERDOĞAN-Necip KARATUNA/ SINDIRGI (Balıkesir), (DHA)
=============================================