Sabah yazarı Yüksel Aytuğ’un yazısından alıntı
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız. Ama tarihinden ders alana, tecrübelerini eyleme dönüştürebilene, unutmayana, unutturmayana… Her ne kadar suya yazı yazdığımı bilsem de, az sonra söyleyeceklerimin bir sonraki felakete kadar unutulacağına inansam da, son depremlerden kendi adıma çıkarttığım dersleri sıralayacağım. Bir kişinin bile kulağında kalsa kârdır.
Biz bir deprem ülkesiyiz. Fay hatları haritası hep gözümüzün önünde olsun. Çünkü tek ve değişmez gerçeğimiz bu. Ya daha sağlam binalarda yaşamanın bir yolunu bulacağız, ya öleceğiz.
Pahalıya satılan her ev güvenli değildir.
Malzemeden çalan, masumların hayatından çalar.
Çürük binayı onaylayan, insanlık suçu işlemiş demektir.
Deprem sonrası hasarlı binaya girmek, Allah’ın verdiği ikinci şansı elinin tersiyle itmektir.
Enkazdan can kurtarmayı çok iyi öğrendik ama kurtarılacak hale gelmemeyi bir türlü öğrenemedik.
Etrafımız vatan hainleriyle dolu. Ar damarlarındaki çatlak, kolonlardaki çatlaklardan daha çok zarar verir.
Neyse ki etrafımız aynı zamanda yardımsever insanlarla çevrili. Keşke bütünleşmek için kırılmaya ihtiyaç duymasak.
Dünyada düşmanımızdan çok dostumuz varmış.
Köpeklere, kedilere, kuşlara ve hatta karıncalara daha iyi davranalım. Enkazda can kurtaran, sahibinin yerini gösteren, deprem olacak diye uyaran hep onlar.
Yatmadan önce sevdiklerimize sarılmayı, çocuklarımızı öpüp, kokularını içimize çekmeyi ihmal etmeyelim. Anladık ki bazen hiç sabah olmuyor.
Hiçbir şeyi ertelemeyelim.
Kiraya 15 bin, eve 5 milyon isterken elimiz vicdanımızda olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Asla aklımızdan çıkarmayalım.
Kaynak: Patronların Dünyası