İSTANBUL, (DHA) – ABD-İngiltere ve Avustralya arasında kısa adı ‘AUKUS’ olan yeni bir güvenlik anlaşması imzalandı. Anlaşmanın Çin’e karşı yapıldığının bariz olduğunu belirten Prof. Dr. Celalettin Yavuz, “Anlaşmanın asıl amacı Uzakdoğu’da giderek ABD ve İngiltere’nin çıkarlarına ters bir şekilde ekonomik, siyasi ve askeri gücünü ‘ürkütücü’ oranda arttıran Çin’e karşı caydırıcılık” dedi. Yavuz, anlaşmaya Fransa’dan gelen tepkilere de dikkat çekti.
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı, Güvenlik Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, kısa adı AUKUS olan güvenlik anlaşmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Yavuz, “ABD, Trump döneminde özellikle Çin’e karşı başlatmış olduğu ‘Ticaret Savaşları’nı başka boyuta da taşımak niyetinde gibi. Bu kez yanına AB’den ‘Brexit’le ayrılan İngiltere’yi de aldı” diye konuştu.
ÜÇ ÜLKE ARASINDAKİ TARİHİ BAĞLARA DİKKAT ÇEKTİ
ABD, İngiltere ve Avustralya arasındaki tarihi bağlara dikkat çeken Prof. Dr. Celalettin Yavuz, “Aslında bu üç ülke birbirine tarihi bağlarla da bağlı. ABD, bağımsızlık savaşını verdiği İngiltere’nin dominyonu idi. İngiliz mahkumların gönderilerek ilk Avrupalı yerleşimcilerin iskân edildiği Avustralya da gene İngiltere’yle bağlantılı ve hala ‘İngiliz Milletler Topluluğu’ (Commenwealth) üyesidir. Yeni Zelandalı ve Avustralyalı askerlerin (ANZAC) Çanakkale’de İngiltere tarafından savaşa sürüldüğünü bilmeyen yoktur. Ayrıca İngiltere ve Avustralya, ABD’nin tüm dünyayı dinleyen ve izleyen istihbarat kurumu NSA’nin bilgileri paylaştığı 4 ülkeden (İsrail ve Y. Zelanda) ikisidir” açıklamasında bulundu.
ÖNCE ÇİN ARDINDAN FRANSA
AUKUS gelişmesine farklı ülkelerden gelen tepkilere de değinen Yavuz şu değerlendirmelerde bulundu:
“AUKUS gelişmesi duyulduğu zaman en büyük tepki önce Çin’den, ardından da Fransa’dan geldi. Tabii AB’nin ağır topları da medyadaki kalemşörlerle tepkilerini duyurdular. Çin’in, Hint-Pasifik okyanusları bölgesinde bu üç ülkenin ortak çıkarlarına karşı büyüyen tehdidini savunmak için hayati öneme sahip olduğunu düşündükleri AUKUS’a ilk tepki Çin’in Washington Büyükelçiliği’nden ‘ABD, İngiltere ve Avustralya’nın diğer ülkelerin çıkarlarını hedef alan dışlayıcı bloklar kurma’ yanlışlığına değinilerek geldi. Daha sonra Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien de ‘AUKUS, bölgesel barış ve istikrarı ciddi şekilde baltalıyor, silahlanma yarışını yoğunlaştırıyor ve uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarına zarar veriyor’ diyerek eleştiriyi sürdürdü. Bir diğer eleştiri de bölge ülkelerinden Endonezya’nın Dışişleri Bakanlığı’ndan ‘bölgedeki silahlanma yarışının endişe yarattığı’ belirtilerek geldi.”
FRANSA’DAN PEŞPEŞE YAYLIM ATEŞİ GİBİ TEPKİLER
Üç ülke arasında oluşturulan bu yeni pakta Fransa’dan gelen tepkilere dair değerlendirmelerde bulunan Yavuz, “Çin’in bu yeni pakta karşı tepkileri kuşkusuz ki devlet düzeyinde zamanla devam edecektir. ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak parlatılan bu anlaşmaya asıl büyük tepki ABD ile NATO ve Batı ittifakları içerisinde yer alan Fransa’dan geldi. Zira Avustralya, 2016’da bir Fransız gemi inşa firmasıyla imzalanan 12 nükleer denizaltı projesini de iptal etti. Toplam değeri 90 milyar doları bulan bu anlaşmanın feshi Fransa tarafından ‘ihanet’ olarak değerlendirildi. Hatta anlaşmanın ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, ‘sırtımızdan vurulduk’ diyerek feryat etti. Fransa’nın bir diğer tepkisi Washington Büyükelçiliği’nden geldi. Fransız Büyükelçinin rezidansında düzenlenecek ABD-Fransa dostluk galası iptal edildi. Gala, ABD’nin bağımsızlık savaşı sırasında Fransa deniz kuvvetlerinin yardımıyla Chesapeake Muhaberebesi’nde İngiliz kuvvetlerinin yenilgisinin, bir bakıma ABD’nin bağımsızlına kavuşmasının en önemli olayının 240. yıl dönümünü kutlamak amacıyla düzenleniyordu” diye konuştu.
Fransa 17 Eylül’de de ABD ve Avustralya’daki büyükelçilerini geri çekerek tepkisini sürdürdüğünü hatırlatan Yavuz şöyle devam etti:
“AB’den cılız bir tepki varsa da asıl tepkiler AB medyasından yükseldi. Daha Afganistan’dan çekilişin şokundan kurtulamayan Avrupa’nın, bu son gelişmeyle ABD tarafından bir kez daha yaya bırakıldığı ileri sürüldü. Hatta İngiltere’nin AB’den ayrılmasını (Brexit), ABD’nin AB yerine sadece İngiltere ile ittifakı sürdürme projesinin gereği olduğu dahi ileri sürülmektedir.”
Prof. Dr. Yavuz, konu biraz daha kurcalanınca Avustralya’nın, ABD’nin “Ya benimlesin, ya da Çin’in yanındasın!” şeklindeki baskısı karşısında, ABD’yle düşman olmaktansa aynı ittifak içerisinde yer almak mecburiyetinde kaldığının da ileri sürüldüğünü ekleyerek, “Yani Avustralya’nın AUKUS üyeliği bir bakıma ‘zoraki nikah’ gibi olmuş.” dedi.
HEGEMONYA MÜCADELESİ
ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında tek kutuplu küresel güç hegemonyasını bırakmak istemediğini söyleyen Prof. Dr. Celalettin Yavuz, “Dünya çapında ‘küresel salgın Covid-19’un tam bitti diye sevineceği zamanda yeni ve daha tehlikeli bir dönüşümünün (varyasyon) ortaya çıkması, hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guiteress’in ‘sera gazı artışı’nın yaratacağı felaketlere dikkat çekmeye çalışması bile küresel hegemonya dürtülerini frenleyemiyor. Daha doğrusu ABD, özellikle soğuk savaş sonrası yakalamış olduğu ‘tek kutuplu küresel güç’ hegemonyasını bir türlü paylaşmaya yanaşmıyor. Üstelik ‘yumuşak güç’, ‘ılımlı güç’ gibi bir zamanlar küreselleşmeyi alabildiğine şirin göstermeye çalışan ‘Demokratların yönetimi’ sırasında bile bu devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“BIDEN TRUMP’I ARATMIYOR”
Joe Biden’ın yönetim tarzının farklı yanları olduğunu aktaran Yavuz, “Mevcut Başkan Joe Biden, her ne kadar isimleri unutması ve bazı gafları ile dikkatleri üzerine toplasa da Demokratlar’ın çıkardığı başkan olmasına rağmen, soğuk savaş sonrasının Demokrat başkanlarından Bill Clinton’ın ‘yumuşak güç’lü ABD’sinden çok farklı bir yönetim tarzını güdüyor. Hatta bir diğer Demokrat ve başkan yardımcılığını yaptığı ‘Ilımlı güç’ün yöneticisi H. Barack Obama’dan da farklı yönetimi benimsemiş gibi…Oysa özellikle Clinton döneminde başta ABD olmak üzere, ‘Liberal’ politikayı güden ülkeler yaratacağı dalgalanmalarla ekonomik istikrara hasar verebilecek gelişmelerden mümkün olduğunca kaçınırlardı. Biden ise adeta kendisinden önceki Başkan Trump’ı aratmıyor. Tek fark var: Trump konuşurdu, Biden ise uygulamayı başlatıyor” dedi.
ABD’nin ittifaklar noktasında rotasını AB’nin dışına yöneltmeye ağırlık verdiğini söyleyen Celalettin Yavuz şu ifadeleri kullandı:
“Anlaşılan o ki ABD, bir türlü siyasi birliğini tamamlayamayan AB’den ‘bir şey olmaz’ diyerek, mevcut kutbunu İngiltere ve olabildiğince Uzakdoğu’daki ittifaklarla güçlendirmek istiyor. ABD’nin küresel gücünü tehdit eden Çin ise her şeye rağmen yoluna devam ediyor. Zira Afganistan’ın geleceği büyük ölçüde Çin’e devredilmiş gibi. ABD’nin yaptırımlarla ‘hizaya getirmeye’ çalıştığı İran da 17 Eylül’de, lokomotifi Çin olan Şanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ)’nün üyeliğine kabul edildi. Açıkçası ünlü Jeopolitikçi Brzezinski’nin ‘Büyük Satranç Tahtası’nda, kendisini usta zannedenler hamle üstüne hamle yapmaya devam ediyorlar. Ne için? Oysa yaşlı dünyamız ‘Ölüyorum, bırakın kavgayı da beni kurtarın!’ diye feryat ederken…”