Salih TEKİN/ERZURUM, (DHA)- IĞDIR Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sait Yıldırım, “Çocuğu aslında medyaya ve sosyal medyaya iten ailesidir. Çocuk çok meraklıdır sorup öğrenmek ister. Eğer kafasındaki soruları çözemezse ailesiyle karşılayamazsa bunu sosyal medyadan rahatlıkla karşılayabilir” dedi.
Türkiye’de farklı üniversitelerden 17 akademisyen ‘Çocuk, medya ve sosyal medya’ üzerine bir çalışma yaptı. Iğdır Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sait Yıldırım ve Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aysun Doğutaş’ın editörlüğündeki çalışmada medya ve sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisi incelendi. Akademisyenlerin çalışmalarını içeren kitap ‘Çocuk, Medya ve Sosyal Medya’ ismiyle yayınlandı. Çocuğun gelişim sürecine medya ve sosyal medyanın etkisinin değerlendirildiği kitapta, çocuk ve iletişim bağlamında sosyal medya bağımlılığı, aile ve çocuk arasında medyanın işlevi ele alındı. Kitabın üçüncü başlığını ise çocuk ve güvenlik oluşturdu. Akademisyenlerin araştırmalarına yer verilen kitapta, özellikle siber zorbalık ve istismar eylemlerinin niteliği, çevrimiçi oyunlarının zararları, suç ve şiddet eğilimlerinin medya boyutu ve tüm bu sürecin hukuki temeline dair incelemeler yer aldı.
Akademisyenler tarafından gerçekleştirilen ortak çalışma sonunda sosyal medya gerçeğini ve sorunları belirlediklerini belirten Iğdır Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sait Yıldırım, sosyal medyanın günümüzde toplumsal yapının her alanında ve her kesiminde yaygın bir şekilde kullanıldığını kaydetti. Yıldırım, çalışmalarında dezavantajlı grup olarak çocukların sosyal medya ile olan ilişkisini ele aldıklarını bildirdi. Konusunda uzman akademisyenlerle birlikte çocukların gelişim, iletişim ve güvenlik anlamında medya ve sosyal medya ile olan iletişimlerini incelediklerini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
“Öncelikle gelişim odağına baktığımız zaman küçüklük döneminde, okul öncesi dönemde çocukların çok yaygın bir şekilde sosyal medya kullanımı, sosyal medya izleme alışkanlıklarının çok sık olduğunu gördük. Bu noktada sosyal medyanın ödül ve ceza olarak kullanımının yaygın olduğunu, özellikle anne ve babaların çocuklara işte yemek yerken tablet vermeleri, ya da çizgi film izlemeye izin vermesi gibi onu bir aracı olarak sunması çocukların beslenme bozukluğuna yol açabiliyor. Birçok obezite vakasında artık çocukların bir şey izlerken yemek yemesi, beslenmesi belirleyici oluyor. İletişim noktasına geldiğimiz zaman, çocukların sosyal medya aracılığıyla sadece çizgi film izlemesi ve oyun oynaması değil, bunlar aracılığıyla farklı kanallarla iletişim halinde olması, sağlıksız bilgiler elde etmesi, güvenlik açığı olan oyunlarda ortamlarda yer almaları çok ciddi tehditleri doğuruyor. Oyunlar aslında sanal anlamda bir iletişim kaynağı olarak çocukların karşına çıkıyor. Bizler bu noktada siber zorbalığa mağdur birçok çocukla karşı karşıya kaldık. Bu noktada ailelerin çok ciddi bir tedbir alması söz konusu. Fakat sosyal medyayı çocukların hayatından çıkarmak da söz konusu olmadığı için kontrollü bir şekilde bunun kullanımı ve gözetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çocuk ailesinden bir şey öğrenmeye çalıştığı zaman bir şey sorduğu zaman cevabını alamıyorsa bunu internetten öğrenebilir. Çünkü internette ne sorarsa sorsun karşılığını alabiliyor. Bu noktada aile ile olan bağ sağlıksız olduğu zaman çocuk o ihtiyacını sosyalleşme ihtiyacını aslında internetten sosyal medyadan karşılıyor. Sosyal medya da asosyal bireyler ortaya çıkarıyor. Çünkü çocuk aileden saygı sevgi ve o beraber zaman geçirme sürecini yaşamadığı zaman bütün ihtiyaçlarını rahatlıkla sosyal medyadan karşılayabilir.”
ÇOCUK İÇİN ROL MODEL ANNE VE BABA
Ebeveynlerin telefon ya da bilgisayarda sosyal medyada uğraşırken çocuklara izin vermemesinin de yanlış bir uygulama olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:
“Çocuk rol model olarak anne babayı gördüğü için anne baba ne yapıyorsa aynısını yapıyor. Çocuk özeniyor bu noktada. Temel olarak önerebileceğimiz iş, ailenin çocuklarla zaman geçirme süresinin artması ve birlikte ortak paydada buluşabilecekleri zamanlar inşa etmesi. Akşam yemeği olabilir, birlikte çay içme olabilir. Problemler konusunda çocukla iletişim kurmada zorluk yaşamamak gerekiyor. Çocukla dalga geçmemek gerekiyor. Çocuk ciddiye alınmadığını gördüğü zaman aynı şekilde o karşılığını sosyal medyada yansıtabilir. Güven ilişkisi zayıf olduğu zaman sosyal medyada çok daha rahat insanlara güvenebilir. Çocuk ister istemez kendisi belli bir yaşa geldiği zaman medyayla sosyal medyayı ya da tableti istemiyor, aile onla tanıştırıyor. Oyuncak aracı gibi çocukluktan itibaren bir denge unsuru gibi bir alet. Onu verip kendi işlerini yapabilir annesi. Çocuk gelişimciler daha iyi bilir, 3-4 yaştan önce sosyal medyayla temas etmemesi isteniyor. 3-4 yaşından sonra da kısa zamanlarda ailenin yanında öğretici içeriklerle donatılması gerekiyor. Çocuk yetiştirmek ciddi bir iştir. Evde yapılan bir iş gibi değil. Ailenin çocuğun gelişimi, davranışlarıyla ilgilenmesi gerekiyor ki medyaya, sosyal medyaya kaptırmayalım. Bu noktada ailenin sürekli ilgisi alakası çok mühim. Beraber geçirdiği zamandan keyif alırsa çocuk sosyal medyaya gitmez. Somut ilişkiler çok daha önemlidir. Çocuk meraklıdır, sorup öğrenmek ister. Bunu ailesiyle karşılayamazsa medyadan ve sosyal medyadan karşılayabilir. Çocuğu aslında medyaya ve sosyal medyaya iten ailesidir. Bir noktada temelden o ilişki ve iletişimi sağlam kurarsa, ailesiyle çevresinde okulda gittiği zamanda o ilişkileri çok rahat bir şekilde yönetebilir.”
FOTOĞRAFLI