1-) SAMSUN VALİSİ DAĞLI: VAKALAR DÜŞÜYOR, REHAVET OLMAMALI
SAMSUN Valisi Zülkif Dağlı, kısıtlama öncesi her gün en az 10 pozitif vakanın sokakta dolaşırken yakalandığını belirterek, bu nedenle bir dönem vaka sayısında Türkiye’de ilk sıralarda yer aldıklarını söyledi. Samsun ve kendileri için zor dönem geçirdiklerini anlatan Vali Dağlı, “Bunu halkımızın desteğiyle biraz da olsa stabil hale getirdik. Vaka sayılarında bir düşme yaşanıyor. Bu kısmi düşüş asla bizde rehavete sebep olmamalı; çünkü daha önce yaşadığımız bir rehavet neticesindeki acı tecrübeyi hepimiz gördük” dedi.
Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, 17 günlük tam kapanma süreci ve koronavirüs vakaları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Vali Dağlı, “Halkımızın desteğiyle biraz da olsa stabil hale getirdik. Vaka sayılarında düşüş yaşanıyor. Bu kısmi düşüş asla bizde rehavete sebep olmamalı; çünkü daha önce yaşadığımız bir rehavet neticesindeki acı tecrübeyi hepimiz gördük. Düşüşlerde sürekliliği devam ettirebilmek için alınan kararlara ve hususlara uymak durumundayız. Vaka sayısında ilk sıralarda olduğumuz günlerde pozitif olup dışarıda dolaşan vatandaşlarımız vardı. Maalesef günlük 10’dan aşağı düşmüyor. Bu konuda duyarlılığımız devam ediyor. Vatandaşlarımız pozitif ve temaslı olanların dolaştığını görürse ekiplere ihbar etsinler” dedi.
Kentte kurallara uyan çok önemli kesim olduğunu kaydeden Vali Dağlı, “Maalesef uymayanlar da hala var. Kesinlikle muafiyetlere izin vermeyeceğiz; çünkü talimat da bu şekilde. Bu manada daha fazla artık vatandaşlarımız çıkamayacaklar. Dün ilk gün olması itibarıyla belki biraz algılanmadı belki de kendileri belge üretenler de oldu. 3 gün sonra belgeler özel sektör çalışanları için e-Devlet üzerinden alınacak. Bu 3 gün sonra çok da kolay olmayacak. İstismarların önüne bu şekilde geçebileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
Görüntü dökümü
———————–
-Vali Zülkif Dağlı açıklamaları
-Detaylar
Haber: Hakan AKGÜN – Kamera: Oğuzhan UYSAL SAMSUN-DHA
=========================================
2-) DOÇ. DR. AYDIN: KKKA BELİRTİLERİ COVİD-19’A BENZİYOR, KENE TEMASI SORGULANMALI
TRABZON Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökçe Gayretli Aydın, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) belirtilerinin Covid-19’a benzediğini belirterek, “Ateşli hastalıklarda öncelikle insanın aklına Covid-19 geliyor ama kene temasını da mutlaka sorgulamak gerekiyor” dedi.
Artvin’in Ardanuç ilçesinde, 3 gün önce bahçede Emre Selim Geçici’yi (16) kene ısırması sonucu yeniden gündeme gelen KKKA hastalığına karşı uzmanlar uyarılarda bulundu. Pandemi döneminde özellikle kalabalık ortamlardan kaçarak, doğada vakit geçirmek isteyenlerin vücudu kapatan kıyafetler tercih etmeleri, pantolon paçalarının çorapların içine sokulması ve kenelerin daha kolay görülebilmesi için açık renk kıyafetler tercih etmeleri istendi.
‘KKKA MEVSİMİ BAŞLADI’
KTÜ Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydın, KKKA’nın koronavirüsle benzer belirtiler gösterdiğini belirterek, “KKKA mevsimi başladı. Biz nisan sonu mayıs başlarında KKKA hastalıkları görüyoruz. Bu kenelerle bulaşan bir hastalık. Kene tutunduktan sonraki 10 gün içinde ateş, halsizlik, baş ağrısı, vücut ağrısı, ishal gibi şikayetlerle hastalar başvurabiliyorlar. Covid döneminde herkes köyüne, bağına, bahçesine gitti. Bu dönemde tarlada, bağda, bahçede oynayan çocuklar ve erişkinlerde kene tutunmaları olabiliyor. Dikkatli olmakta fayda var. Ateşli hastalıklarda öncelikle insanın aklına Covid-19 geliyor ama kene temasını da mutlaka sorgulamak gerekiyor” diye konuştu.
‘EN YAKIN SAĞLIK KURULUŞUNA GİDİLMELİ’
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yüksek ateş şikayeti olan çocuklarda kene tutunmasının mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Aydın, “Paçaları çorapların içerisine koyacak şekilde ve tüm vücudu saracak şekilde giyinmeli insanlar. Bağdan, bahçeden döndükten sonra mutlaka tüm vücut kene açısından kontrol edilmeli. Kene tutunmuşsa kendileri değil en yakın sağlık kuruluşuna giderek kenenin çıkarılması gerekiyor. Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın gelişmesi ile ilgili önlem almakta gecikmemiş oluyor. İlk çocuk vakası Artvin’den geldi. Ne yazık ki hastalığı ağır geçiriyor ama yetişkin bölümüne başvuran hastaların olduğunu biliyoruz. Bölgemizde Artvin’den, Kelkit Vadisi’nden ve Giresun’dan hastalarımız oluyor. Bu bölgelerden başvuran ateşli çocuklarda kene tutunmasını mutlaka sorgulamak gerekiyor. Hepimizin Covid’e yoğunlaştığı bu dönemde diğer enfeksiyon hastalıklarını da sorgulamakta fayda var” dedi.
EMRE’NİN SAĞLIK DURUMU KRİTİK
Peynirli köyünde, Zeki- Gurbet Geçici çiftinin oğlu Emre Selim Geçici’yi 3 gün önce evlerinin önündeki bahçede kene ısırmıştı. Aile fertlerince omzundaki kene çıkarılan Emre Selim, ilçedeki devlet hastanesine kaldırılmıştı. Kene ısırmasına bağlı KKKA hastalığına yakalanan Emre Selim, Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’ne sevk edilmişti. Burada tedaviye alınan Emre Selim Geçici’nin sağlık durumunun kritik olduğu belirtildi.
Görüntü dökümü
—————-
-Doç. Dr. Gökçe Gayretli Aydın açıklaması
-Hastane detayları
-Yaylalardan detaylar (ARŞİV)
Haber: Aleyna KESKİN – Kamera: Selçuk BAŞAR TRABZON-DHA
=============================================================
3-) DEFİNE YÖNETMENLİĞİ DEĞİŞTİ, İKİNCİ ‘DİPSİZ GÖL’ VAKASI ENGELLENDİ
ORDU’nun Çaybaşı ilçesindeki doğa harikası Aşıklı Şelalesi gölünde define olduğunu öne süren B.B., arama yapmak için yasal başvuruda bulundu. Ordu Valiliği ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, akış yönü değiştirilerek suyu kesilecek gölün iş makineleri ile kazılacağı define arama başvurusunu yönetmeliğe aykırı olduğu gerekçesiyle reddetti. Avukat Ozan Karagöz, “Dipsiz Göl’de hassasiyetin oluşmasından sonra yapılan mevzuat değişikliği ikinci bir Dipsiz Göl vakasını engelledi” dedi.
Çaybaşı ilçesi İlküvez Mahallesi’nde Cuma Deresi üzerinde yer alan doğa harikası Aşıklı Şelalesi gölünde define olduğunu öne süren B.B., hazırlattığı 51 sayfalık define arama faaliyeti proje tanıtım dosyası ile Ordu Valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne başvurdu. Define araması sırasında dere yatağında suyun akış yönünün 50 metre uzaklıktaki değirmene yönlendirileceği, göle su akışının doğal taşlarla yapılacak bentle kesileceği, kırıcı ekskavatör kullanılarak göl dibinin kazılacağına yer verildi. Gölün en derin noktasının yaklaşık 1 metre olduğu belirtilen dosyada akışın kesilmesinin ardından gölde kalacak suyun dalgıç pompa ile dere yatağına verileceği ve 50 metrekare alanda, 5 personelin 15 gün boyunca arama yapacağı belirtildi.
ÖNEMLİ FLORA VE FAUNA TÜRLERİ YOKMUŞ
Define arama faaliyeti proje tanıtım dosyasında şelale alanında hassas ya da önemli flora ve fauna türleri bulunmadığı belirtilirken, olası Uluslararası Bern Sözleşmesi’ne göre koruma altına alınan türlerin koruma kriterlerine uyulacağı taahhüt edildi. Alanda ve yakın çevrede bulunması muhtemel türlerin özel habitatlara ihtiyaç göstermeyen ve Türkiye’nin hemen her yerinde rastlanabilen türler olduğu iddia edilen dosyada faaliyet alanındaki hayvanların aynı ekolojik koşulları gösteren diğer bölgelerde de mevcut olması ve bu türlerin ekosistemde şu an için herhangi bir tehlike sinyali vermiyor olmasının faaliyetinin işletilmesine bir engel oluşturmayacağına yer verildi. Proje sahası çevresinde saptanan mevcut fauna ve flora türleri içerisinde endemik türler ile nesli tehlikede olan türler bulunmadığı da iddia edildi.
YÖNETMENLİĞE AYKIRI BAŞVURU REDDEDİLDİ
Proje dosyası, 1/25000 ölçekli topoğrafik, jeoloji ve deprem haritaları, uydu fotoğrafları, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Çevre Düzeni Planı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü görüşü ve acil eylem planını içeren ekleri ile birlikte Ordu Valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne teslim edildi. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Aşıklı Şelale gölü için yapılan define arama başvurusunu son değişen yönetmeliğe aykırı olduğu gerekçesiyle reddetti.
DİPSİZ GÖL SONRASI YÖNETMENLİK DEĞİŞTİ
Gümüşhane’nin Taşköprü Yaylası’nda Buzul Çağı’ndan kalma, 12 bin yıllık Dipsiz Göl, 6 Kasım 2019’da ‘define’ söylentisi üzerine yapılan yasal kazıda yok olmuştu. Türkiye gündemine gelen kazı sonrası gölün eski haline getirilmesi için çalışma yapıldı. Dipsiz Göl’ün yok olmasının ardından tartışılan define arama yönetmenliği değiştirildi. Çevre ve Şehircilik ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yapılan değişiklikle, define arama koşulları sınırlandırıldı. Başvuru sürecinde, define araması yapacaklara noter tasdikli muvafakatname ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu alma şartı getirildi. 100 metrekare olan define arama sınırı 50 metrekareye düşürülen yönetmenlikte, karasal ortam dışındaki göl, dere ve denizlerde kazılar yasaklandı. Bu kararla birlikte Aşıklı Şelalesi gölünde define aranmasına izin verilmedi.
‘İKİNCİ DİPSİZ GÖL VAKASI ENGELLENDİ’
Avukat Ozan Karagöz, hukukun ve mevzuatın açıkça belirlendiğinde ne derece çevre felaketleri ve tahribatının önüne geçildiğinin görüldüğünü belirterek, “Dipsiz Göl’de hassasiyetin oluşmasından sonra yapılan mevzuat değişikliği ikinci bir Dipsiz Göl vakasını engelledi. Aşıklı Şelalesi bugün olduğu gibi gelecek kuşaklar için de korunmasına sebebiyet verdi. Şelale gibi doğal değeri yüksek, binlerce yılda oluşmuş alanlarda tüketmeye veya define aramaya yönelik tutumların aslında ne derece kabul edilemez olduğunu da gözlemlemiş olduk. Hukuk devleti, her şeyin hukuka ve mevzuata uygun yapıldığı bir devlet değil, aslında hataların hukuk eliyle düzeltildiği devlettir. Dipsiz Göl vakasından sonra yapılan mevzuat değişikliği idarelere hakim olan prensip ve bakış açılarının değişmesi sonucu şelalenin kurtarılması çok sevindiricidir” dedi.
‘ŞELALEMİZİ TAHRİP ETMEYE KALKTILAR’
İlküvez Mahallesi halkı da, Aşıklı Şelalesi’nde define arama talebinin reddedilmesini sevinçle karşıladı. Ali Karayiğit, “Burası bizim tarihi yerimiz. Tüm çocukluğumuz burada geçti. Sözde altın varmış. Burayı define için yıkacaklardı, doğasını bozacaklardı” derken, Veli Karayiğit ise, “Bazı uyanıklar, bizim bu şelalemizi ‘hazine var’ diyerek tahrip etmeye kalktılar. Biz köy halkı olarak buna karşı çıktık. Buraya kazma vurdurmadık” ifadesini kullandı.
Görüntü dökümü
————
– Aşıklı şelalesi görüntüleri
– Ali Karayiğit röportajı
– Veli Karayiğit röportajı
-Proje dosyasından fotoğraflar
-Ozan Karagöz röportajı
-Dipsiz Göl görüntüleri
-Detaylar
Haber: Selay SAYKAL- Kamera: Mustafa KIRLAK-Selman KUTLU/ORDU(DHA),
===========================================================
4-) AVRUPA VE ORTA DOĞU ÜLKELERİNE, ÜZÜMDEN SONRA MANİSA YAPRAĞI İHRACATI
MANİSA’da, ilkbahar aylarında kadınlar tarafından toplanan asma yaprakları, tesislerdeki salamura işleminin ardından Akdeniz ülkeleri başta olmak üzere Avrupa ve Orta Doğu ülkelerine ihraç ediliyor. Manisa Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk, asma yaprağının, üzümün yanında üreticilere ikinci gelir kaynağı olduğunu belirterek, geçen yıl 476 bin ton yaprağın işlenip, ihracatının gerçekleştirildiğini söyledi.
Manisa’da kadınların asma yaprağı toplama mesaisi başladı. İlkbahar aylarında toplanan üzüm yaprakları, il genelindeki 20 tesiste gerçekleştirilen salamura işleminin ardından dünya sofralarında yer alıyor. Kadınlar tarafından üzüm hasadından önce toplanan asma yaprağı, il genelinde oluşturulan asma yaprağı alım merkezlerine getiriliyor. Buralarda tüccarların aldığı asma yaprakları, tesislerde yaklaşık 5 ay boyunca bekletiliyor. Özellikle Akdeniz ülkeleri tarafından büyük talep gören asma yaprakları, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Orta Doğu ülkelerine ihraç ediliyor. İnce ve altının tüysüz olması ile özel tadı ve aroması bulunan asma yaprağı, üzümün yanında üreticiye ikinci gelir kaynağı olurken, geçen yıl 476 bin ton ihracatı yapıldı.
‘AŞIRI YAPRAK ALIMINDAN KAÇINILMALI’
Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Gıda Teknolojisi Başkanı Ali Güler, yaprak alımı yapan üretici ve işletmecilere uyarılarda bulunarak, “Salamura yaprak üretimiyle bölgemiz önemli bir potansiyele sahip. Bölgemizin çeşitli yerlerinde yaprak alımları başladı, salamura işlemlerine geçiliyor. Burada yaprağın kalitesi ve son ilaçlama tarihi ile arasındaki süreye dikkat edilmesi gerekir. Yaprak alımı yapılırken, özellikle yaprakların normal boyutlarının 3’te 2’sine geldiği zaman alım yapılması lazım. Normal şartlarda aldığımız yaprakların kilogram adedi 350 ile 500 arasında değişmektedir. Bu aralıklarda alınan yapraklar genelde salamuralık yaprak olma özelliği taşımaktadır. Yaprak alımında aşırı yaprak alımından kaçınılmalı, maksimum alınması gerekilen yaprak yüzde 15 ile yüzde 20 arasında olmasını öneriyoruz” dedi.
‘ÜZÜMÜN BAŞKENTİ’
Manisa Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk ise meyvenin yanında yaprağının da üreticinin yüzünü güldürdüğünü dile getirerek, şunları söyledi:
“Manisa üzümün başkenti. Türkiye’de Sultaniye çekirdeksiz üzümün yüzde 85’i Manisa’da üretiliyor. Çekirdeksiz kuru üzüm olarak dünyanın dört bir yanına ihraç ediyoruz. Bununla beraber asma yaprağı da dış pazarlarda çok rağbet gören, özellikle son yıllarda 800 bin dekarlık bir alanda üretim yapan 50 bin ailenin ikinci gelir kaynağı oldu. Ülkemiz için de önemli ihracat ürünü olan asma yaprağı gerek yaprak olarak gerekse de sarması olarak, Akdeniz ülkeleri başta olmak üzere dünyada çok büyük bir talep görmeye başladı. Hazır yemek sanayinin de yemek menüsü arasında yerini aldı. Dolayısıyla asma yaprağına her geçen gün artan bir ilgi var. Üreticilerimiz topladığı asma yapraklarını, ilimizde oluşturulan asma yaprağı alım merkezlerine getiriyorlar. Yurt dışına ihracat yapan üreticilerimiz, buralardan asma yapraklarını alarak gerek salamura gerekse de yaprak sarma olarak ihracata konu ediyorlar. İlimizde daha çok kavanozlarda salamura olarak ihracatı yapılıyor. Üzümle birlikte önemli bir gelir kaynağımız oldu. Geçen yıl itibarıyla ilimizdeki 20 işletmemiz, 476 bin ton ihracat gerçekleştirdi. Bu durum Manisa Sultaniye çekirdeksiz üzümün yaprak özelliğinden de kaynaklanıyor. Yaprak; ince, altı tüysüz, kendine göre tadı ve aroması olan bir yaprak. Üzümde meyve olarak İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika, Japonya ve Jamaika’ya kadar ihraç ediyoruz. Asma yaprağında ise daha çok ilgiyi Akdeniz ülkelerinden görüyoruz. Yunanistan başta olmak üzere tüm ülkelere gönderiyoruz. Bunun yanında Avrupa ve Orta Doğu ülkelerine de ihracatımız söz konusu.”
Görüntü dökümü
—————
-Asma yaprağı toplanmasından detay
– Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Gıda Teknolojisi Başkanı Dr. Ali Güler’in konuşması
– Manisa Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk’ün konuşması
Haber-Kamera: Ersan ERDOĞAN/ MANİSA, (DHA)
=====================================================
5-) AÇ KALAN YAVRU KEDİYİ, ANNE KEDİYE VEFA SOSYAL DESTEK EKİPLERİ YETİŞTİRDİ
SİVAS’ta, Vefa Sosyal Destek Ekibi, gelen ihbar üzerine aç kalan yavru kediyi bulunduğu yerden alarak başka bir bölgede bulunan anne kedinin yanına yerleştirmek için seferber oldu.
Kentte Meraküm Mahallesi Esentepe TOKİ Bloklarında yaşayan ve koronavirüs tedbirleri kapsamında uygulanan ‘tam kapanma’ nedeniyle sokağa çıkamayan Rabiye Aman gece saatlerinde evinin bodrumundan kedi sesi duydu. Bodruma inen Aman, yavru kedi ile karşılaştı. Aman karnının aç olduğunu düşündüğü ve üşüyen kediyi evine aldı. Yavru kediyi uzun süre uğraşmasına rağmen süt ile besleyemeyince Aman, çareyi süt annelik yapacak kedi aramakta buldu. Kendisi de evinde kedi besleyen Aman yaptığı araştırma sonrasında süt anne olacak kediyi Çayyurt Mahallesinde 1’inci sokakta yaşayan Gül Dursun’da buldu. Aman, durumu Vefa Sosyal Destek Ekiplerine bildirerek yardım istedi. İhbar üzerine adrese giden ekipler yavru kediyi alarak süt anne olacak Şeker ismindeki kedinin yanına götürdü. Süt anne Şeker yanına konulan yavru yavru kediyi hemen kabullendi.
‘İLGİLENDİKLERİ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM’
Küçük kediyi evinin bodrumunda bir arkadaşının bulduğunu belirten Rabiye Aman, “Benim evde kedim olduğundan arkadaşım bakmam için bana getirdi. Şu anda bakmam mümkün değil, küçük olduğundan bir anne gerekiyor. Tanıdığım birileri vardı. Onları aradım getirin, bizde anne kedi var dediler. Bunun üzerine bende Vefa Sosyal Destek Ekibini arayarak yardım istedim. Onlarda hemen geldiler. İlgilendikleri için çok teşekkür ederim.” dedi.
‘YAVRUMUZ HAYATA TEKRAR TUTUNDU’
Aç kalan yavru kediyi teslim alarak evinin bodrumunda beslediği diğer sokak kedilerinden Şeker isimli anne kedinin yanına bırakan Gül Dursun ise, “Burada ben sokak kedilerine bakıyorum. Bir bayan bu kediyi bulmuş, bana telefon ettiler. Vefa Sosyal Destek Ekibini aramışlar, onlarda bize yardımcı oldu. Getirdiler yardımcı olan herkese çok teşekkür ederim” diye konuştu.
İhbarın kendilerine düştüğü an harekete geçtiklerini söyleyen Vefa Sosyal Destek Ekibi görevlisi Ahmet Özdemir, “Bir yavru kedi bulmuşlar, o kediyi farklı bir mahallede bulunan anne kediyle buluşturmak istediklerini bize söylediler. Bizde ekiplerimiz ile hemen anında müdahale ettik. Yavru kediyi, anne kediyle buluşturduk. Anne kedide yavru kediyi kabul etti. Yavrumuz hayata tekrar tutundu. Çok mutluyuz” ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü
———————
-Vefa destek ekiplerinden görüntüler
-Yavru kedinin alınması
-Anne kediye götürülmesi
-Kedinin yanına bırakılması
-Rabiye Aman röportaj
-Gül Dursun röportaj
-Ahmet Özdemir rportaj
-Genel Detay
Haber-Kamera: Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS, (DHA)-
================================