Koronavirüs testi pozitif olan pazarcı, tezgahta yakalandı
SAMSUN’da koronavirüs testi pozitif olan E.A. (48) pazarda sebze meyve tezgahının başında yakalanmasının ardından Sağlık İl Müdürü Dr.Öğr.Üyesi Muhammet Ali Oruç “Pozitif veya temaslı vatandaşlarımızın kimsenin hakkına girmeden evlerinde izole olması gerekiyor. Bizler de buna rağmen kurallara uymayan kişileri tespit ederek yurda yerleştiriyoruz” dedi.
Çarşamba Belediyesi’nde görevli zabıta memurları Doğuyaka Kapalı Pazar’ında denetim yapmaya başladı. E.A.’nın sebze meyve satışı yaptığı tezgahı denetleyen ekipler, pazarcının Hayat Eve Sığar (HES) kodunu sordu. E.A., telefonunun yanında olmadığını söyleyerek HES kodunu vermek istemedi. Kimlik bilgileri üzerinden yapılan sorguda, kızının koronavirüs olması sebebiyle E.A.’nın da temaslı olarak karantina da olması gerektiği anlaşıldı. Yapılan detaylı sorgulamada ise E.A.’nın da PCR testinin pozitif olduğu öğrenildi. Zabıta ekiplerince cezai işlem uygulanan E.A., Samsun il merkezinde karantinaya alınmak üzere yurda yerleştirildi.
‘SIKI DENETİM YAPILIYOR’
Pazarlar, marketler, alışveriş merkezleri, fabrikalar ve kamu kurumlarına giriş çıkışlarda, Hayat Eve Sığar (HES) Kodu sorgulaması yapılmasına karar verildiği ve buna bağlı olarak sıkı denetimlerin gerçekleştirildiğini belirten Oruç, “Çarşamba ilçemizde de HES kodu riskli olan bir kişi yapılan denetimler sırasında pazarda yakalandı. Bizim amacımız ve isteğimiz zaten durumu riskli veya pozitif olan kişilerin dışarıya çıkmamasıdır. Günlük 6-7 bin civarında test yapıyoruz. Test sayısını artırmamızdaki sebep, vakaları daha erken teşhis edip onları izole etmektir. Ama ne yazık ki bazı vatandaşlarımız bu kurallara uymayarak virüsün yayılmasına sebebiyet veriyor. Bu durumda daha duyarlı olmamız lazım. Pozitif veya temaslı vatandaşlarımızın kimsenin hakkına girmeden evlerinde izole olması gerekiyor. Bizler de buna rağmen kurallara uymayan kişileri tespit ederek yurda yerleştiriyoruz” dedi.
Görüntü Dökümü:
————
– Pazar yerinden detaylar
– İl Sağlık Müdürü Dr.Ögr.Üyesi Muhammet Ali Oruç röportajı
– Detaylar
Haber-Kamera: Tayfur KARA, Mehmet Emin COŞKUNDERE/SAMSUN, (DHA)
======================
İki kardeş, atalarından öğrendiği keçeciliği sürdürüyor
Afyonkarahisar’da Mehmet Erkuş (71) yaklaşık 63 yıldır, kardeşi İsmail Erkuş (56) ise yaklaşık 50 yıldır keçecilik yapıyor. Dedeleri ve babalarından öğrendikleri mesleği şimdi birlikte yürütmeye çalışan Erkuş kardeşler yurt içi ve yurt dışına başta çobanların kullandığı kepenek olmak üzere birçok ürün sattıklarını söyledi. İşlerinin iyi olduğunu anlatan Erkuş kardeşler, tek sıkıntılarının mesleği sürdürecek eleman yetişmemesi olduğunu kaydetti.
Afyonkarahisar merkezde dedeleri ve babalarının yanında keçecilik mesleğine başlayan Mehmet ve İsmail Erkuş kardeşler şimdi birlikte mesleklerini sürdürüyor. İş yerlerinde beraber çalışarak, keçeden çeşitli ürünler yapan Erkuş kardeşler, bunları yurt içi ve dışında birçok noktaya satıyor. Başta çobanların kullandığı kepenek olmak üzere, çeşitli hediyelik eşyalar, yatak keçeleri, bel korseleri, turistik patikler ve şapkalar gibi çok sayıda ürün yelpazesine sahip Erkuş kardeşler, Japonya’ya bile ürün ihraç ediyor.
‘BU MESLEĞİ YAKLAŞIK 40 SENEDİR YAPIYORUM’
Keçecilik mesleğine 7-8 yaşında babasının ve ağabeyleri yanında başlayan İsmail Erkuş, babasının da dedesi ile mesleğe başladığını anlattı. İsmail Erkuş, “Dedemizden süre gelen bir meslek biz üçüncü kuşağız. Ağabeylerimle birlikte ben bu mesleği yaklaşık 40 senedir yapıyordum. Ağabeyimin birisi geçen sene vefat etti. Öbür ağabeyimle birlikte yine bu mesleği yapmaya çalışıyoruz” dedi.
‘JAPONYA’YA SİPARİŞLERİMİZ VARDI’
Çobanların üzerine giydiği kepeneklerin imalatını yaptıklarını aktaran İsmail Erkuş, yatakların üzerine bel ağrısı olanlara yatak keçeleri, ince kumaş halinde bel korseleri de yaptıklarını kaydetti. İsmail Erkuş, “Turistik amaçlı patikler, şapkalar, ithal yünlerden yapılan şapkalar, renkli yünlerden onları yapıyoruz. Yani yün olduktan sonra aklınıza ne geliyorsa her türlü imalat yapma imkanımız var. Bu imalatları mesela yurt dışından siparişlerimiz oluyor, yurt dışına olan siparişlerimizde Japonya’ya siparişlerimiz vardı. Dikiş olmayan bütün çanta yaptık, çok miktarda bayağı, ama tabii biz aracılar vasıtasıyla gönderebiliyoruz. Onların istemiş olduğu üzerlerinde bazı figürler vardı, şekiller vardı, hayvan figürleri vardı. Onları filan işledik, onların teslimatını yaptık. Türkiye çapında biz her yere çoban kepeneği yapıp gönderiyoruz kargolarla. Genellikle İç Anadolu Bölgesi’nde, Konya, Niğde, efendim Ege’de Uşak’tır, Doğu taraflarında Van, Erzurum, Kars, aklınıza gelen hayvancılığın olduğu bütün illerden biz bu kepenek imalatını yaptıklarımızı gönderiyoruz. Bazı illerimizde bizim perakende satış yapmak için gönderdiğimiz toptancı arkadaşlarımız var. Bazı çoban arkadaşlar bizi internetten buluyor, onlara tek olarak kargo ile gönderiyoruz. Yani bu hizmetleri devam ettirmeye çalışıyoruz daha hala şu anda” dedi.
‘BİZİM EN BÜYÜK SIKINTIMIZ ŞUANDA BİR ELEMAN YETİŞMİYOR’
Türkiye’de keçecilik sektöründe atölye olarak çalışan 10- 15 işletme kalmadığını belirten İsmail Erkuş, “Bizim en büyük sıkıntımız dışarıdan bir çocuk gelip de bu mesleğe heveslenip öğrenmeye çalışmaması. Fantezi şeylerde küçük minyatür şeylerde bu mesleği yapan çok. Bir tane çanta yapıyor, bir tane kuş resmi yapıyor, bu ithal yünlerden öyle keçeci çok. Ama büyük parça yapmaya geldiklerinde ona da atölye gerekiyor, ona bir hizmet gerekiyor. Önemli olan bizim yerli yünlerimizden keçe imalatı yapıp da ‘ben keçeciyim’ diyebilmek yani. Yurt dışından gelen ithal yünlerimizden keçelerin sıkışması çok kolay. Onları evde şimdi kadınlar da yapıyor. Biz keçeciyiz diye kendilerini reklam ediyorlar yani. Bizim en büyük sıkıntımız şu anda bir eleman yetişmiyor” diye konuştu.
’63-64 SENEDİR BU MESLEĞİ YAPIYORUM’
Babası ve dedesiyle çalışırken, 7 yaşında çırak olarak mesleğe başlayan ve 1958’den bu yana bu mesleği yapan Mehmet Erkuş da dedesinin vefatından sonra babasıyla kardeşleri Mustafa ve İsmail ile birlikte bu işi yürüttüklerini söyledi. 2020 yılında kardeşi Mustafa Erkuş’un vefat ettiğini belirten Mehmet Erkuş, şöyle dedi:
“Şu anda İsmail ile beraber çalışmaktayız. Babam 99’da vefat etti. 40 yıl beraber çalıştık. Şu anda da 63-64 senedir bu mesleği yapıyorum. Elimizden geldiği kadarıyla müşterilerimize hizmet vermeye gayret ediyoruz. Şu anda işlerimiz iyi, Allah bin bin bereket versin, herkesin işi rast gelsin. Bu işleri hem yurt dışına hem Türkiye’nin bütün vilayetlerine çobanlık olduğu müddetçe; çoban keçesi mecburi kullanılmaktadır. Ayrıca yatakların üzerine keçe yapıyoruz, bel korseleri yapıyoruz, yünden ne gerekirse yapmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Erkuş kardeşler birlikte keçe sararken
– Erkuş kardeşlerin keçeyle çalışmaları
– Çalışan makinelerden detay
– Hazırlanan çoban kepenekleri
– Kepeneklerin asılması
– RÖP 1: İsmail Erkuş
– RÖP 2: Mehmet Erkuş
– İsmail Erkuş giydiği kepeneği göstermesi
HABER-KAMERA: Ali Fuat GÜÇLÜER/AFYONKARAHİSAR, (DHA) –
======================
Çölyak hastası olunca ‘glutensiz’ pastane açtı
Antalya’da oturan Mürüvet Özel (68), 8 yıl önce çölyak hastalığı teşhisi konulmasının ardından ekmek, pasta, tatlı, simit gibi hamur ürünleri yiyemeyince, bu rahatsızlığı yaşayanların isteklerini karşılayabilecek ‘Çölyak Pastanesi’ açtı.
Antalya’da oturan Mürüvet Özel’e, 8 yıl önce çölyak hastalığı teşhisi konuldu. Çocukluğundan itibaren yaşadığı rahatsızlığa geç teşhis konulan Özel, glutensiz ürünleri tüketmek zorunda kaldı. Belli bir süre ekmek, tatlı, pasta gibi ürünleri tüketmeyen Özel, ardından evinde glutensiz ürünler yemeye başladı. Doktor kontrolüne gittiğinde çölyak hastalarının glutensiz ürünlerin temininde zorlandığını fark eden Özel, pastane açmaya karar verdi. Evinin alt katındaki dükkanı kiralayan Özel, ‘Glutensiz Çölyak Pastanesi’ adını verdiği iş yerini açtı.
İşletmeci olduğu pastanede pasta ustası ve kızıyla glutensiz pasta, börek, kurabiye hazırlayan Özel, çölyak hastalarına satış yapıyor. Her gün glutensiz hazırladığı ekmek, yaş pasta, tatlı ve tuzlu kurabiye, simit, poğaça, baklavayı satan Özel, hem kendisine hem de kendisiyle aynı rahatsızlığı yaşayanlara çare oluyor. Müşterileri arasında 4 aylık çölyak hastası bebeğini emziren anneden, 70 yaşındaki yetişkinlere kadar herkese satış yaptığını anlatan Özel, kanser hastalarının glutensiz ekmek, şeker hastalarının şekersiz pasta satın almak için pastaneden alış veriş yapmayı tercih ettiğini söyledi. Özel, anne ve babaların çölyak hastası çocuklarına yaş pasta, kurabiye ve tatlı satın aldıklarını dile getirdi.
Özel, Glutensiz Çölyak Pastanesi’nde her gün taze olarak hazırladığı ekmek, yaş pasta, ekler, profiterol, şerbetli tatlılar, simit, poğaça, kuru pastayı müşterilerine sunuyor. Müşterilerinin özel günleri için de sipariş alan Özel, isteğe göre, gözleme, börek, lahmacun satışı yaparak çölyak hastalarının özlemini duyduğu tatlara ulaşımına olanak sağlıyor. Kendisi de çölyak hastası olduğu için pastanesine gelenlerle yakından ilgilenen Özel, müşterilerine bu hastalık hakkında bilgi verip, dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgilendiriyor.
Çölyak hastalığının geç fark edildiğini anlatan Özel, “Ailemizde genetik bir hastalık olduğunu öğrendik. 4 yıl kadar ekmek, hamur işi yiyemiyordum. Doktora gittiğimde, çoğu çölyak hastasının glutensiz ürün temin edememekten şikayetçi olduğu dikkatimi çekti. Bunun üzerine glutensiz ürün hazırlamayı düşündüm. Küçük bir dükkan kurup, imalathane yaptım. Pasta ustamızın yardımıyla, kızım ve ben yaş pastadan kurabiyeye çölyak hastaları için ürünler ürütmeye başladık. Ekmek, simit alan müşterilerimiz oluyor. Kendim de çölyak hastası olduğum için müşterilerimi çok iyi anlıyorum. Aramızda özel bağ oluyor” dedi.
Glutensiz Çölyak Pastanesi’nden alışveriş yapan Fidan Çetin, 4 yaşındaki kızı Esila Yağmur’un çölyak hastası olmasından dolayı sağlıklı beslenmesi gerektiğini belirtti. Antalya’ya 45 kilometre uzaklıktaki Korkuteli ilçesinden pastaneye alışverişe geldiklerini aktaran Çetin, glutensiz pasta, kurabiye, ekler gibi çocukların severek tükettiği ürünlerden satın aldıklarını aktardı. Glutensiz pasta, ekmek gibi ürünlerin temininde zorluklar yaşadıklarını dile getiren Çetin, çölyak hastalarına özel pastanenin uzakta da olmasının mutluluk verici olduğunu söyledi. Çetin, glutensiz besinlerin fiyatının pahalı olmasından yakındı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Glütensiz ürünlerden detaylar (pasta, börek, simit, baklava ve ekmek gibi yakın ve uzak plan detayları)
– Glütensiz pastane dış plan detay
– Ekmeklerin satışa hazırlanması detay
– Raf üzerine dizilmesi detay
– Pastane işletmecisi Mürüvet Özel detay
– Pastaneye gelen müşteriler ve Mürüvet Özel arasında diyaloglar detay
– Mürüvet Özel RÖP
– Çocuklarına glütensiz ürünler alan müşteriler detay
– Müşteri Fidan Çetin RÖP
– Fidan Çetin’in 4 yaşındaki kızı glütensiz ürün yemesi detay
– Ekmeğin kesilmesi detay
– Şekersiz pasta detay
– Genel ve detaylar
HABER: Tolga YILDIRIM- KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)
======================
Pandemiden ruh sağlığımızda etkilendi
ZONGULDAK Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Nuray Atasoy, pandemi döneminde koronavirüs geçirenler, yakınlarını kaybeden ve sürekli hastalık tehdidi altında çalışmanın psikiyatrik açıdan insanların zorlanmasına neden olduğunu belirterek, “Araştırmalar gösteriyor ki pandemi öncesinde ve pandemi sonrasında depresyon ve kaygı bozuklukları olmak üzere bazı psikiyatrik hastalıkların yaygınlığı oldukça arttı” dedi.
Tüm dünyada 1 yılı geçen pandemi dönemi insanların ruhsal sağlıklarını da olumsuz yönde etkiledi. Prof. Dr. Nuray Atasoy, koronavirüsün insanlarda ruhsal problemlere de yol açtığını söyledi. Koronavirüs geçirmiş, bir yakını yoğun tedavi süreci geçirmiş veya hayatını kaybetmiş kişilerin polikliniklerine başvurduğunu belirten Prof. Dr. Atasoy, hasta sayılarında da artış yaşandığını ifade etti. Prof. Dr. Atasoy, sürekli hastalık tehdidi altında yaşamanın bazı insanlarda problemler yaratabileceğini belirterek, “Korona hastalığı geçirenler, yakınlarını kaybedenler, sürekli korona tehdidi altında çalışmak ve yaşamak, hayatın kısıtlanması, sürekli bir hastalanma korkusu yaşamak psikiyatrik açıdan genel olarak insanların zorlanmasına neden oldu. Araştırmalar gösteriyor ki pandemi öncesinde ve pandemi sonrasında depresyon ve kaygı bozuklukları olmak üzere bazı psikiyatrik hastalıkların yaygınlığı oldukça arttı. Bizzat kendisi korona yaşayan yada yakını korona hastalığı geçiren veya ölen kişilerin yakınları çok daha fazla. Özellikle yoğun bakım ihtiyacı belirdiyse bu hastalık süreci korona süreci oldukça travmatik anılar, etkiler bıraktı. Tekrar hastalanma, iyileşememe korkusu, sağlık sistemine bağlı kalma korkusu oldu.” dedi.
‘ETKİLERİNİ HASTALARIMIZDA GÖRÜYORUZ’
Pandemi sürecinin sadece hastalığın doğrudan etkisi değil, toplumsal strese de neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Atasoy, şöyle dedi:
“Sadece hastalığın doğrudan etkisi değil pandemi sürecinin yarattığı toplumsal stres, çocukların eğitimden uzak kalmak, kadınların ev yükü üzerine çocukların eğitim yükü de eklendi. İş kayıpları, ciddi ekonomik zorlanmalar yaşattı. Bunun da ruh sağlığında oldukça etkilerini hastalarımızda görüyoruz. Yaşlılarda ve çocuklarda izolasyon ve sosyal ortamdan uzaklaşma olumsuz yönde etkiledi. Yaşlılarda özellikle bilinçsel gerilemeler meydana geldi. Hafıza ve aktife sorunları oluştu. Pandemi, hem ülkemizde hem dünyada yarattığı yük ciddi bir stres ve kayıplarla gidiyor. Süreç halen zorlu geçmeye devam ediyor.”
BAŞA ÇIKAMAYANLAR MUTLAKA UZMANA DANIŞMALI
Prof. Dr. Atasoy, pandemi süreciyle başa çıkmak için her insanın ilgisini çeken aktiviteleri daha fazla yapmaya çalışmasını önerdiğini söyledi. Ayrıca pandemi konusunda doğru bilgiyi güvenilir haber kaynaklarından alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Atasoy, “Stresli dönemlerde stresle mücadele etmek için olabildiğince negatif ve güvenilmez haber kaynaklarından uzak durmayı öneriyoruz. Çünkü sürekli her korona hastası ölecek gibi hava yaratılıyor. Öyle bir şey yok. Korona yüzde 3’e kadar ağır seyredebiliyor. Özellikle genç insanlar ayakta geçiriyorlar. Tabi ki burada amaç pandeminin önüne geçmek için virüsün yayılımını önlemek. Maske, mesafe ve hijyene önem vermeye devam edilmeli. Eğer yoğun bir duygusal problem varsa, yoğun stres günlük yaşamı etkileyen yoğun duygular var ise mutlaka psikiyatrik yardım istemek gerekiyor. Aktiviteyi arttıracak etkinlikler yapılmalı. Her insan kendi ilgi alanına göre aktiviteler yapması bu süreçte kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olacaktır.” dedi.
Görüntü Dökümü:
-Hastaneden detaylar
-Prof. Dr. Nuray Atasoy’un çalışması
-Prof. Dr. Nuray Atasoy ile röp.
Dosya Adı: zngnurayatasoy
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,(DHA)