Tıbbi mantar yetiştiriciliğini öğreniyorlar
DÜZCE Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi bünyesinde yetiştirilmeye başlanan başta reishi mantarı olmak üzere tıbbi mantarlara ilgi arttı. Tıbbi mantar yetiştiriciliği için düzenlenen kurslara katılanlar mantar yetiştiriciliğini öğrenmeye çalışıyor.
Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi’nde üretimine başlanan ve kültürü elde edilen tıbbi mantarlar, vatandaşların ilgisini çekti. Hem mantar yetiştirmeyi öğrenmek hem de ev bütçelerine katkı sağlamak isteyenler tıbbi mantar yetiştiriciliği kurslarına başladı. Özellikle ölümsüzlük mantarı olarak bilinen ve kilosu 500 ile bin liradan satılan kırmızı reishi mantarı için kurslara katılan kursiyerler, mantar dikimi, üretimi ve kompostlamasını öğreniyor.
Düzce Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Kaya, kurslara ilginin olduğunu ifade ederek, “Tıbbi mantar üretimindeki çalışmalarımızda belli bir aşamaya geldik. Şu anda çalışmalarımızın yayılması adına vatandaşlarımıza tıbbi mantar yetiştiriciliği eğitimleri veriyoruz. Bunun için kurslar düzenliyoruz. Tıbbi mantar yetiştiriciliği kurslarına yoğun talep var. Biz bölgemiz için bir kurs düşündük ancak birçok ilden katılım var. Eskişehir, Samsun, Elazığ, Siirt gibi illerden gelip katılanlar oluyor. Küçük gruplar halinde yaptığımız için yoğun bir talep var. Sık sık kursları tekrarlıyoruz. Tıbbi mantarların ülkemizde çok fazla yetiştirilmeyen türlerinin yetiştirilmesine çok büyük ilgi var. Bunların maddi kazançları da uygun olacaktır. Mantar yetiştirilip satılması profesyonel konular. Bu konularda da eğitim veriyoruz. Üretip, ürün geliştirmek isteyenlere de destek oluyoruz” dedi.
Prof. Dr. Kaya kırmızı reishi mantarından ürün üretildiği zaman fiyatın daha da yükseldiğini belirterek, “Tıbbi mantarların birçoğu aynı zamanda gıda olarak da kullanılıyor. Gıda olarak kullanıldığında çok fazla üretici olduğu zaman fiyatlar düşüyor. Sürümden kazanmak söz konusu oluyor. Fakat sadece tıbbi amaçla kullanılan mantarlarda fiyatlar yükseliyor. Bu mantarların satışı da zor oluyor. Gıda olarak değil de tıbbi olarak satıldığı zaman sadece ihtiyacı olanlar alıyor. En popüler mantar reishi mantarı olarak biliniyor. Toptan satış fiyatları 500 ile bin lira arasında değişiyor. Fakat bundan ürün üretilirse fiyatı çok yükseliyor. Bizim merkezimizde çay ve toz formu olarak 3 bin liraya kadar satabiliyoruz. Piyasada daha pahalıya satanlarda olabiliyor. Fiyatın üst sınırı yok” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Kurstan görüntü
Kursiyerlerin mantar dikerken görüntüsü
Kursiyerlerin kompost yaparken görüntüsü
Kursiyerler ile röp
Prof.Dr. Ertuğrul Kaya ile röp ve detaylar
HABER-KAMERA: Tugay BEKTAŞ/DÜZCE, (DHA)
=================
Balon balığı zehri, ağrı kesici ilaca dönüşüyor
BALIKÇILIK ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Balıkçılık Daire Başkanı Doç. Dr. Mahir Kanyılmaz, balon balıklarının siyanürden 1200 kat daha güçlü zehriyle ilgili Kanada’da bir ilaç firmasının Türkiye’den bir miktar balon balığı alımı yaptığını ve çok ciddi bir ağrı kesici ilaç üzerinde çalışıldığını söyledi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Kaynak Yönetimi ve Balıkçılık Daire Başkanı Doç. Dr. Mahir Kanyılmaz, Akdeniz ve Ege’de son yıllarda hem ekosistem, hem balıkçılık, hem de insan sağlığı açısından büyük tehdit oluşturan balon balığı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Kanyılmaz, siyanürden 1200 kat daha yüksek zehre sahip balon balıklarının bu zehrinin ekonomik açıdan değerlendirilmesi için başlangıç aşamasını geçmiş önemli çalışmalar olduğunu söyledi.
TÜRKİYE’DEN BALON BALIĞI ALIMI YAPTILAR
Doç. Dr. Kanyılmaz, “Bu çalışmalar yurt dışında, bir ülkenin (Kanada) önemli bir firması balon balığı alımıyla ilgili bizimle temasa geçti. Pandemi koşulları süreci etkiledi ama ilgili firma bir miktar balon balığı alımı gerçekleştirdi bilimsel çalışmalarında kullanmak üzere. Çok ciddi bir ağrı kesici ilaç üzerinde çalışılıyor” dedi.
DERİSİNDEN AYAKKABI ÜRETİLİYOR
Balon balığının sağlam ve kaliteli bir derisi olduğunu belirten Doç. Dr. Kanyılmaz, “Bizim de desteklediğimiz, çalışmalarına izin verdiğimiz birkaç firma var ve bunlar çok güzel ayakkabılar yaptılar balon balığı derisinden. Çok yakın zamanda balon balığı derisinden üretilmiş ayakkabıların bakanlığımızın da desteğiyle mağazalarda yerini alacağını ümit ediyorum. İlk ürünler yapıldı” diye konuştu.
ZEHRİ, BESLENDİĞİ BİR BAKTERİDEN ALIYOR
Strese girdiği ya da kendini tehdit edecek başka bir canlı organizmayla karşılaştığında şişerek, cüssesi büyüyen balon balığının zehrinin nedenini de açıklayan Doç. Dr. Mahir Kanyılmaz, “Balon balığı aslında kendisi zehir üreten bir balık değil. Beslendiği, bulunduğu sulardaki ortamda bulunan bir bakteri türündeki toksinin balon balığının özellikle üreme organları, iç organları, deri ve kasında birikmesi sonucu oluşan bir toksin. Bu da balon balığının fizyoloji ve metabolizmasından kaynaklanıyor” dedi.
TATLI SU BARİYERİNİ GEÇEMİYORDU
Balon balıklarının 2000’li yılların ortalarından itibaren Türkiye kıyılarında görülmeye başladığını açıklayan Doç. Dr. Kanyılmaz, bildirilen sekiz tür olduğunu, tamamının ekositem ve insan sağlığı açısından tehlike oluşturduğunu belirtti. Doç. Dr. Kanyılmaz, balon balıklarının Akdeniz ve Ege’ye geliş şekil ve sebeplerini ise şöyle anlattı:
“Sadece ‘İklim değişikliği etkiledi, Süveyş Kanalı’ndan geldi’ değil, bunun bir hikayesi var. Süveyş Kanalı yaklaşık 150 yıl önce açıldı, balon balığı son 20 yıldır sularımızda görülüyor. Neden son 20 yıl, gerek küresel iklim değişikliği, gerekse Nil nehrinin üzerine çok fazla sayıda baraj yapılması, Nil nehrinin Süveyş Kanalı’nın önüne gelen tatlı suyu azalttı. Sadece tatlı suyu değil, Süveyş Kanalı yapılmadan önce üzerinde bulunan tatlı su gölleri vardı, o göllere de Nil nehrinden su geliyordu ve birkaç yerde tatlı su bariyeri vardı. Balon balığı tuzlu su balığı olduğundan o tatlı su bariyerini geçip gelemiyordu.”
SEBEP İNSAN ELİYLE DOĞANIN BOZULMASI
Suların azalmasıyla aradaki tuzluluk farkı kaybolduğu için balon balıklarının önce Mısır’ın Nil Nehri açıklarına, İsrail bölgesinden yukarıya doğru yayıldığını ve Türkiye kıyılarına kadar ulaştığını aktaran Doç. Dr. Kanyılmaz, “Sonra kıyılarımızdan hızla Ege ve daha yukarıya doğru ulaştı ve ulaşmaya devam etmesi bekleniyor. Bu durumda küresel iklim değişikliğine sebep olan insanoğlunun ve insan eliyle doğanın bozulmasının sonuçları balon balığı gibi Indo-Pasifik kökenli bir türün ülkemiz sularına gelmesine neden oldu. Bu da tüm insanlığın çevreye, ekosisteme duyarlı olması, çevre dostu bir yaşam sürmesi gerektiği sonucunu ortaya koyuyor. Balon balığında sadece Süveyş kanalı değil, insan etkisi de ortada” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Balon balığından görüntüler
– Balın balığının derisi detay
– Balon balığının su altı görüntüleri
– Balon balığının oltayla yakalanması
– Doç. Dr. Mahir Kanyılmaz açıklama
– Balon balığının metal şişeyi yemesi
– Genel ve detaylar
HABER: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)
=================
Bu plajda şehit yakınları ve gazilere her şey ücretsiz
ANTALYA’nın dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’nde bir plaj, şehit yakınları ile gazilerin hizmetine sunuldu. Plajda şehit yakınları ile gazilere şezlong, şemsiye ücretsiz verilirken, çay ve kahve de ikram ediliyor.
Konyaaltı Sahili’nde 65 numarada hizmet veren Alice Cafe-Plaj, yaz sezonu gelmeden anlamlı bir kampanyaya imza attı. Dedesi Trablusgarp Savaşı’nda şehit olan plaj işletmecisi Ali Akın, iş yerine gelecek tüm şehit yakınları ile gazilerin plaj hizmetlerinden ücretsiz yararlanacağını söyledi.
Şehit yakınları ve gazilerin yararlanacağı şezlong ve şemsiyeden ücret almayacaklarını ifade eden Ali Akın, “Kahve ve çay da ikramımız olacak. Ailemizde şehit olması dolayısıyla böyle bir uygulamaya gittik. Ayrıca, plajımızda pandemi kurallarını uyguluyoruz. Şezlonglar arasındaki mesafeyi en az 1,5 metre belirledik. Dezenfektanlarımız var” dedi.
Babası Kore şehidi olan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktor Yasemin Yiğit ise verilen hizmetten memnun olduğunu belirterek, “Ben hekimim. Hava almak için çıkmıştım. Bu işletmeyi biliyordum ama şimdi daha da gelişmiş. Girişteki şehit ve gazi yakınlarına özel yazıyı okuyunca çok hoşuma gitti. Ben de Kore gazisi kızıyım. İşletmeciye başarılar diliyorum. İyi bir estetik. İnşallah faydalananlar olur. Pandemi biter ve hepimiz faydalanırız” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
– Plajdan görüntüler
– Şehit ve gazi yakınlarına şezlong ve şemsiye ücretsiz yazısı detay
– İşletme dış plan detay
– Sahil ve şezlonglar detay
– İşletmeci Ali AKIN RÖP
– Ali AKIN detay
– Yasemin Yiğit RÖP
– Genel ve detaylar
HABER: Süleyman EKİN- KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)
========================
45 yıldır iğnesi elinden düşmedi
BURDUR’da yaklaşık 45 yıldır yorgancılık yapan Sadık Can (75), işlerinin azalmasına rağmen mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Her gün dükkanına gelip çalışmalarını sürdüren Sadık Can, “Zor meslek ama hamdolsun yine iğneye ipliği gözlüksüz takıyorum, Allah’a çok şükür, ışık gözümü alıyor ben hiç ışıksız dikerim” dedi.
Yukarı Pazar’da 45 yıldır yorgancılık yapan Sadık Can, mesleğinin kentteki son temsilcilerinden. Yıllar önce birden çok çırak ve kalfa çalıştıran Sadık Can, şimdi tek başına yorgan dikiyor. Özel yapım yorganlara ilginin azalması nedeniyle eskiden olduğu gibi iş yapamadıklarını anlatan Sadık Can, her şeye rağmen mesleğini yaşatmaya devam ediyor.
Eskiden saten, ipek, basma yorganların gelin çeyizlerinin olmazsa olmazı olduğunu söyleyen Sadık Can, şimdi onların yerini elyaf, silikon yorganların aldığını söyledi. 45 yıldır bu mesleği sürdürdüğünü anlatan Can, “Şimdi eskisi gibi müşterilerimiz yok. Ben eskiden kamyon ile pamuk alıyordum, şimdi çuval ile alıyorum. El işleri ölmesin diye devlet vergiyi kaldırdı bizden yani el işi olanlardan, yorgancılardan, bakırcılardan. Böyle olmasına rağmen işler çok zayıf, siftah yapmadan kapatıyoruz” dedi.
‘İĞNEYİ GÖZLÜKSÜZ TAKIYORUM’
Meslekte çırak yetişmemesinden yakınan Sadık Can, “Çırak mırak hiçbir şey yok. Eskiden benim 8 tane kalfa, 2- 3 tane çırak oluyordu, muhakkak 10 kişi oluyorduk, 35 sene önce. Her geçen gün zorlaşıyor el işleri. Aslında dediğim gibi iğneyle kuyu kazıyoruz. Yorganlar tek tek elden çıkıyor. Burada da vardı 15 kişi, bu bölgede şu an için 8 kişi, 30’dan fazlaydı. 3’te 1’i kaldı. Zor meslek ama hamdolsun yine iğneye ipliği gözlüksüz takıyorum, Allah’a çok şükür, ışık gözümü alıyor ben hiç ışıksız dikerim” diye konuştu.
‘MODELİNE GÖRE 2- 3 GÜN SÜRENLER OLUYOR’
İpek yorganın, modeline göre 2 ile 4 gün arasında dikildiğini anlatan Can, şunları söyledi:
“Mesela tavus kuşu modeli 4 günde zor bitiyor. Tabii bütün iğneyle modelini çıkarıyorsun modelle çiziliyor. Bunlar normal model. Bunları bir gün, bir buçuk günde biter. Basma yorganları günde bir tane rahat bitiririz. Ama ipekliler dediğim gibi modeline göre 2- 3 gün sürenler oluyor. Çeşit çeşit modellerimiz var, onlardan çiziyoruz üstünü kalıpla ona göre modelini çıkartıyoruz. Ama şimdi ne model isteyen var, ne model soran var.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Sadık Can yorgan dikerken
– RÖP: Sadık Can
– Detay
HABER-KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR, (DHA)
=========================
Geliştirilen aktiviteler, otizmli bireylerin dikkat süresini artırdı
TÜRKİYE’de 9 okulda, zihinsel gelişim geriliği olan ve otizmli bireylerde akademik başarıyı ilerletmek için uygulanan ‘Dikkatli ol, Başarılı ol’ projesi hayata geçti. Antalya’da da uygulanan proje kapsamında yapılan aktiviteler sayesinde, özel bireylerin dikkat süreleri uzadı.
Antalya Hatice- Ramazan Savaş Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda özel eğitim öğretmeni Cem Akyol tarafından hazırlanan ‘Dikkatli ol, Başarılı ol’ Projesi, Antalya, Ankara, İzmir, Balıkesir, Kırşehir ve Sinop’ta 9 okulda uygulanmaya başlandı. Zihinsel gelişim geriliği olan ve otizmli bireylerde dikkat süresini artırmayı hedefleyen projede, özel bireylerin akademik başarılarında ilerleme, günlük hayata adapte sürelerinde azalma kaydedildi.
‘7 DAKİKADA BİTEN YAPBOZ ŞU AN 4 DAKİKADA BİTİYOR’
Antalya’nın Muratpaşa ve Finike ilçelerinde bu projenin hayata geçtiğini anlatan Cem Akyol, projede her şeyin yolunda gittiğini değinerek, özel bireylerin dikkat sürelerini artırmayı amaçladıklarını aktardı. Akyol, “Yaptığımız dikkat çalışmaları sayesinde, öğrencilerimizin akademik gelişimlerinde önemli aşamalar kaydettiğini gördük. Örneğin bir yapbozu 7 dakikada yapabilen öğrencilerimiz şu an 4 dakikada bitirebiliyor. Bu tamamen yaptığımız çalışmalar sonucunda elde ettiğimiz güzel geri bildirimler” dedi.
OTİZMLİ BİREYLERİN GÖZ KONTAĞI UZADI
Otizmli bireylerin dikkat süresinin yaşıtlarına göre kısa olduğunu vurgulayan Cem Akyol, “Proje ile otizmli öğrencilerimizin dikkat sürelerinin arttığını gördük. Trafikte daha dikkatliler veya mutfaktaki tehlikelere daha dikkatliler. Bunlar ise onların tehlikelerle karşılaşmalarını azaltıyor. Eskiden öğrencilerimizle yaklaşık 10-15 saniye göz teması kurabilirken, bu çalışmalar sonucunda daha uzun göz teması kurabiliyoruz. Göz teması iletişimin ilk aşamasıdır. İletişim için gerekli en temel beceridir. O yüzden özellikle otizmli öğrencilerle kuracağımız göz teması çok önemlidir” diye konuştu.
‘DİKKAT SÜRELERİNİN NE KADAR ARTTIĞINI PLANLIYORUZ’
Projenin diğer bir kurucusu Finike Hasyurt Yarbaşı İlkokulu Öğretmeni Kübra Soydan, özel bireylerin dikkat sürelerini artırarak, odaklanmalarını sağladıklarını anlattı. Soydan, “Dikkat sürelerini artırırken günlük yaşamda gerçekleştiremediği becerilere yardımcı olmak ve akademik başarılarını artırarak yaptıkları işin becerilerinin farkında olmalarını sağlamaktır. Bu kapsamda öğrencilerimize çeşitli testler uyguluyoruz. Etkinlikler, çalışma kağıtları ve materyaller hazırlıyoruz. Dikkat oyunları düzenliyoruz. Bu oyunlarda öğrencilerimizin aşamalı olarak dikkat sürelerini artırıyoruz. Daha sonra dikkat sürelerini ölçüyoruz. Ön test ve son test yapıyoruz. Farklı çalışma ve etkinliklerle dikkat sürelerinin ne kadar arttığını planlıyoruz” diye konuştu.
‘AİLELER EVİN İÇERİSİNDE EĞİTİME DEVAM ETMELİ’
Antalya Hatice Ramazan Savaş Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda 2 otizmli çocuğunun eğitim gördüğünü anlatan Fatma Kayran, özel eğitimin otizmli bireyler için çok önemli olduğunu vurguladı. Evde de ailelerin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Kayran, “22 yıldır otizmle iç içe yaşıyorum. Otizmli çocuklarda dikkat eksikliği çok fazla. Evin içerisinde aileler öğretmenlerin haricinde çocuklarıyla dikkat odaklı çalışırsa o kadar verim alır. Örneğin, yap-boz, boyama gibi etkinlikler yapabilir. Oğlum Egemen şu an okuma yazma öğreniyor, dikkatimiz arttı. Kendi başına ders yapabiliyor. Özel çocuklar için bu çok önemli. Bütün bunlar dikkat odaklı dersler sayesinde oluyor. Onun için aileler de evin içerisinde eğitime devam etmeli” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Ramazan Hatice Savaş Özel Eğitim Uygulama Okulu’ndan genel görüntü
– Özel eğitim sınıfında öğretmenin otizmli Egemen Karagül isimli öğrenciyle çalışma yapma genel ve detay görüntüleri
– Özel eğitim öğretmeni Cem Akyol’un röportajı
– Özel eğitim öğretmeni Kübra Soydan’ın röportajı
– Otizmli öğrenci ve annesinin sınıf içerisindeki görüntüleri
– Otizmli birey annesi Fatma Kayran’ın röportajı
HABER-KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA, (DHA) –