Darbedilen kadını kurtaran otobüs şoförünü bıçakla tehdit eden 2 şüpheli tutuklandı
ANTALYA’da, yol üzerinde bir kadının darbedildiğini görünce, aracını durdurup, hemen müdahale eden şehir içi otobüs şoförü Barış Aytar’ı (30) bıçakla tehdit eden 2 şüpheli tutuklandı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Antalya Ulaşım A.Ş.’de 07 AU 336 plakalı şehir içi otobüste CV47 hattında (Meydan- Minicity) şoförlük yapan Barış Aytar, çarşamba günü saat 06.30 sıralarında, Zeytinköy olarak da bilinen Yeşildere Mahallesi Aşık Veysel Caddesi’nde bir kadının darp edildiğini gördü. Kadının saçından tutulup zorla araca bindirilmek istendiğini gören Aytar, olayı anlamak için otobüsü yolun üzerinde durdurup indi. Aytar’ın müdahale edip kurtardığı kadın koşarak oradan uzaklaşırken, onu darbeden kişi bıçak çıkardı. Bu sırada darbeden kişinin bir arkadaşı da koşarak gelip, elindeki bıçakla Barış Aytar’ı tehdit etti. Hemen ardından otobüse binen Aytar, olay yerinden ayrıldı. Barış Aytar’ın, darp edilen kadını kurtarma anı, otobüsün güvenlik kamerasına anbean yansıdı.
İKİ SALDIRGAN TUTUKLANDI
Barış Aytar’ın şikayetçi olması üzerine çalışma başlatan polis, dün akşam saatlerinde şüpheliler E.G. ve V.G.’yi, suçta kullandıkları kesici aletlerle birlikte yakaladı. Birçok suçtan kayıtları olduğu belirlenen 2 şüpheli, işlemlerinin ardından bugün adliyeye sevk edildi. ‘Silahla Tehdit’ ve ‘Cebir Tehdit veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma’ suçlarından tutuklanmaları talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen E.G. ve V.G., tutuklanarak cezaevine gönderildi.
(ARŞİV GÖRÜNTÜLERLE VERİLEBİLİR)
HABER: Aslı DURAN/ANTALYA, (DHA)-
===================
Muratpaşa’da ‘Müzik sokakta’
ANTALYA’da Muratpaşa Belediyesi, covid-19 pandemisi nedeniyle zor bir yıl geçiren şehrin müzisyenlerini kent sakinleriyle buluşturuyor. 2 ay boyunca her cuma kentin farklı noktalarında kurulacak sahnelerde 200’ün üzerinde müzisyen yeniden dinleyicileriyle buluşacak, müzik bu kez sokaktan yükselecek.
Muratpaşa Belediyesi, pandemi nedeniyle çalışmalarına ara vermek zorunda kalan müzisyenlere destek olmak için “Müzik Sokakta” etkinliğini başlattı. Şehrin müzisyenlerinin dinleyicileriyle yeniden buluştuğu etkinlik, 2 ay boyunca her cuma gerçekleştirilecek. Türkiye Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu Antalya Şubesi iş birliğiyle düzenlenen projeyle klasik müzikten, Türk Halk Müziği’ne, cazdan Türk Sanat Müziği’ne farklı türlerdeki müzikler Muratpaşa’nın sokaklarından, parklarından, meydanlarından yükselecek.
Cuma günü saat 16.00’da başlayıp iki saat sürecek dinletilerde 200’ün üzerinden müzisyen sahne alacak. Müzik Sokakta için Aydın Kanza, Bayındır, Düden, Falez 2 parklarıyla birlikte her hafta değişecek farklı noktalarda sahneler kurulacak.
Serinin ilk dinletileri bu hafta gerçekleştirildi. Hafta sonu uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamaları öncesi biraz nefeslenmek için parkları dolduran Antalyalılar, müziğin sesini duyunca sandalyelerini sahneye doğru çevirdi, parkta bisikletiyle tur atanlar fren yaptı, kahveleriyle uzak köşede oturanlar sahneye doğru yaklaştı. Bir yılı aşkın süredir böylesi açık hava dinletilerinin düzenlenemediği kentte, müziğe oturdukları yerden eşlik eden kent sakinleri, ilerleyen dakikalarda mesafeleri ihlal etmemeye özen göstererek, müziğin ritmine kendilerini bırakıp dans etti.
Düden Park’ta gerçekleşen etkinliğe Başkan Uysal da kısa bir süre eşlik etti. Başkan Uysal, şöyle konuştu:
“Müzik Sokakta etkinliğimiz en az iki ay devam edecek. Bu süre içinde her cuma Antalya’mızın, Muratpaşa’mızın 6 noktasında müzisyenlerimiz komşularımızla buluşacak. Bu hem komşularımız için, müzisyenlerimiz için, birlikte yaşam, kent kültürü, kent kimliği için, sanatla birlikte var olabilmek için harika bir şey. Bu ortamda sanatçılarımızı komşularımızla buluşturmuş oluyoruz.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Sahnedeki grubun müzik performansı
– Parkta sandalyele çimler üzerinde oturanlar
– Küçük bir bebek ve annesinin çimlerde
– Dans edenlerden görüntü
– Başkan Ümit Uysal’ın gelişi
– Başkan Uysal’ın verilen arada konuşması
– Detay
HABER-KAMERA: ANTALYA,(DHA)
=============
Doktorunun ‘bu hastalık erken öldürür’ sözü hayatını değiştirdi
ANTALYA’da akromegali (büyüme hormonu fazlalığı) teşhisi konulmasının ardından doktorunun, ‘Bu hastalık erken öldürür’ sözüyle hayatını değiştirme kararı alan Sema Doğan (32), 6 yıldır dağcılık, kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü etkinliklerinin yanı sıra, Türkiye’yi il il gezerek hayallerinin peşinden gidiyor.
Antalya’da oturan Sema Doğan, 6 yıl önce kontrol amaçlı gittiği hastanede hormon testi için analiz yapılırken tıbbi sekreterin bilgisayarda farkında olmadan prolaktin ölçümü talep etmesi sonucu, akromegali hastası olduğunu öğrendi. Yanlışlıkla istenen test sonrası sonuçlarda prolaktin değeri yüksek çıkınca farklı testler de uygulanan Doğan’ın vücudunda, growth (büyüme) hormonunun da fazlalığı fark edildi. Tetkiklerde akromegali hastalığı teşhisi konulan Doğan, vücudunun fazla büyüme hormonu salgıladığını öğrendi. Tedavi sürecini aksatmadan yürüten Doğan, doktorunun ‘Bu hastalık erken öldürür’ sözüyle hayatında değişiklik yapmaya karar verdi.
HAYALLERİNİN PEŞİNDE İL İL GEZİP, ZİRVEYE TIRMANIYOR
Çocukluğunda dağlara tırmanma hayali kuran Doğan, hastalığı nedeniyle kronik engelli birey olarak ilk etapta tırmanış eğitimi aldı. Daha sonra Antalya ve çeşitli illerde dağlara tırmanış gerçekleştiren Doğan, Türkiye’nin farklı illerine seyahatler gerçekleştirdi. Her ilin tarihi, kültürel ve turistik yerlerini ziyaret eden Doğan, kendisini gezgin olarak tanımlayıp, yaşamını hayallerini gerçekleştirmeye adadı. Son olarak Niğde’de Demirkazık Dağı’na tırmanan Doğan, pandemi sonrası gitmeyi çok istediği ülkeleri ziyaret edeceğini söyledi. Kendisini ‘aklına ilk geleni yapan’, ‘hayallerinin peşinde koşan gezgin’ sözleriyle tanımlayan Doğan, hastalığının şu ana kadar vücudunda görünür herhangi bir belirtti göstermediğini anlattı.
‘HAYALLERİMİ YAŞAYACAĞIM DEDİM’
Gezdiği yerlerde yaşadıklarını fotoğraflayan Doğan, sosyal medya hesabındaki paylaşımlarıyla takipçilerine sevincini, heyecanını, gözlemlerini anlatıyor. Hastalığını öğrendikten sonra hayallerini ertelememeye karar verdiğini aktaran Doğan, şunları söyledi:
“Büyüme organının fazla salgılanması, vücutta, uzuvlarda absürt büyümelere neden oluyor. El, ayak, burunda, yüzde, alında büyüme olabiliyor. Bende şu ana kadar gözle görülür değişim yaşanmadı. İç organlarda büyüme olabiliyor. Sürekli kontrollerimi yaptırıyorum. Hastalığımı ilk öğrendiğimde doktorum ‘Bu hastalık erken öldürür’ dedi. Doktorun odasından çıktıktan sonra ben de yapmak istediğim hiçbir şeyi ötelememeye karar verdim. ‘Hayallerimi yaşayacağım’, dedim. Çocukluk hayallim dağcılığa başladım. Gezgin olmak istedim. Yurt içinde birçok ile gittim. Hayatta yapmak istediklerimi, ötelememeye karar verdim.”
’70-80 YAŞINI GÖREMEYECEĞİMİ BİLİYORUM’
Akromegalinin 1000 hastada 1 görüldüğünü dile getiren Doğan, hastalığında ender rastlanan bir durum yaşandığını dile getirdi. Vücudunun büyüme hormonu salgılamasının kontrol altına alınamadığını aktaran Doğan, “Hastalık, engellilik, isteklerime engel olmadı. Bu hastalık 30-40 yaşında öldürmüyor ama 70-80 yaşını göremeyeceğimi biliyorum. Ben kendimi geliştiriyorum, yabancı dil öğreniyorum. Pandemi sonrası yurt dışına gideceğim. Doğada olmak, sevdiğim şeyleri yapmak beni iyileştiriyor. Ben, kronik engelliyim. Growth, prolaktin hormonu, hipofiz bezinden salgılanan bir hormon. Hipofiz bezindeki tümör bulunamadığı için ameliyat gerçekleştirilemiyor. Tedavi sürecinde o nedenle büyüme hormonu salgılanması kontrol altına alınamıyor. Doktorlarım bu duruma ender rastlandığını belirtti” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Sema Doğan’ın tırmanırken drone görüntüleri
– Doğan’ın tırmanırken detayları<
– Doğan’ın yürüyüş yaparken ve yamaç paraşütü yaparken görüntüleri
– Sema Doğan’dan detaylar
– Sema Doğan röp.
HABER: Tolga YILDIRIM-KAMERA: Semih ERSÖZLER/ANTALYA, (DHA) –
================
Yangında küle dönen Türkiye’nin ilk bitki fabrikası, 7 ayda yeniden inşa edildi
ANTALYA’da topraksız ve güneş görmeyen kapalı alanda yüzde 95 daha az su kullanılan Türkiye’nin ilk bitki fabrikası, geçen yıl 19 Ağustos’ta çıkan yangında tamamen yandı. 1000 metrekare olan bitki üretim alanı, 8 bin metrekareye çıkartılan fabrika, 60 milyon TL’lik yatırımla 7 ay gibi sürede yeniden inşa edildi.
Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) uzun yıllar gıda saklama, işletme ve soğutma teknolojileri alanında faaliyet gösteren Cantek Group bünyesinde Türkiye’nin ilk bitki fabrikası, ‘Farminova’ adıyla geçen yıl şubat ayında kuruldu. 5 milyon Euro’luk Ar- Ge çalışmaları kapsamında, 2.5 milyon Euro yatırımla kurulan Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın en büyük bitki fabrikasında, topraksız ve güneş görmeyen kapalı alanda yüzde 95 daha az su kullanılarak üretime başlandı. Fabrikada ilk etapta marul, roka, tere, ıspanak, kekik, fesleğen gibi yeşil yapraklı bitkiler üretildi.
Üretimden ziyade, yurt dışında benzer bitki fabrikaları için model oluşturması amacıyla kurulan, kutuplarda veya çölde dahi aynı kalitede üretim yapılabilecek teknolojilere sahip fabrikadan dünya genelinde 100’e yakın ihracat hedefleyen firma, 19 Ağustos 2020 tarihinde talihsiz bir yangın yaşadı. Fabrikanın tamamının küle dönüştüğü yangın sonrasında yeniden harekete geçilerek, molozlar temizlendi ve yeni fabrikanın inşasına başlandı. Mart ayı itibari ile yeni fabrikanın yüzde 95’lik kısmı tamamlandı ve önümüzdeki bir-iki ay içerisinde yeni fabrikanın çok daha büyük ve teknolojik olarak hizmete açılması hedefleniyor.
‘JAPON PROFESÖRDEN EĞİTİM ALDIK’
Türkiye’de ilk, Avrupa’nın en büyüğü olarak kurdukları bitki fabrikasının 1000 metrekare bitki üretim kapalı sahası bulunduğunu hatırlatan şirketin yönetim kurulu başkanı Can Hakan Karaca, “Günde 2 bin marul üretiyorduk. Maalesef geçen yıl fabrikayı kaybettik. Aradan geçen 7 ay sürecinde fabrikayı yeniden devreye almak üzereyiz. Bitki fabrikası tamamen kapalı ortamlarda bitki yetiştirmek için kullanılan bir konsept. Bu disiplinin kurucusu, Japon Profesör Kozai. İki kere gidip Japonya’da eğitim aldık. Onun gösterdiği vizyonlar çerçevesinde kendi usul ve tekniğimize uygun bitki fabrikası konsepti hazırlamıştık” dedi.
YENİ FABRİKA ÇOK DAHA BÜYÜK VE MÜKEMMEL
20 kadar bitkiyi tamamen bütün formülleri tamamlanmış halde yetiştirdiklerini anlatan Karaca, “200 tane bitki deneyimledik, dört çeşit mantar, 3 çeşit çilek yetiştirdik, çok önemli bir tecrübeye sahip olmuştuk. Bu tecrübelerin ışığında devam ederken maalesef talihsiz bir yangın geçirdik ve tesisimiz komple yok oldu. Yeni fabrikada bambaşka bir teknikle, üç yılın da verdiği tecrübeyle artık çok daha hızlı, çok daha büyük sahada çalışan, çok daha az elektrik ve su tüketen, çok daha mükemmel iklimlendirilmiş bitki fabrikaları neslini yarattık” diye konuştu.
‘KUTUPLARLA ÇÖLDE BİTKİ YETİŞTİRMEK MÜMKÜN OLACAK’
Bitki fabrikalarının, tarımda seradan sonraki yeni nesil tarım metodu olduğunu belirten Karaca, “Artık tabiattan aldığınız güneş de kalmıyor, tamamen bitki beslemeyi kendi şartlarınızda su, ışıklandırma ve fotosentezi dizayn ediyorsunuz. Artık bitki fabrikalarıyla beraber hem kutuplar hem de çölde bitki yetiştirmek mümkün olacak. Model olarak fabrika ihracatı yapmak için bu fabrikaları kendimiz kurguladık. Yoksa Türkiye sebze meyve adına bir cennet, çok uygun fiyatlı, çok kaliteli sebze-meyve üretiliyor. Biz tarım teknolojisi üretmek maksatlı bu işe başladık. Yani teknik bir fabrika üretmek maksatlı başladık” ifadelerini kullandı.
İLK SİPARİŞ NİJERYA’DAN
Fabrikanın bütün disiplinlerinde üreticisi olduklarını açıklayan Can Hakan Karaca, “Hem mekanik sistemler hem elektronik hem de aydınlatma sistemlerini kendimiz üretiyoruz. Bu işi komple kendi fabrikamızda yaptığımız için bitki fabrikalarının da ihracatını yapmak için işe başladık. Bu fabrika yandığı zaman Nijerya’dan ilk siparişimiz gelmişti, şimdi onun parası da geldi. Bundan sonra ilk bitki fabrikasını da inşallah Nijerya’ya yapacağız. Bu tesis komple yeni baştan 60 milyon TL’ye mal oldu. Çünkü yeni nesil makineler, otomasyonlar yarattık. O üç yıllık tecrübemizle bambaşka bir fabrika yarattık” dedi.
ENERJİ VERİMİ VE HIZ ARTIRILDI
Eski fabrikada 2 kilovat enerjiyle bir marul üretirken, şimdi bunun 1.5 kilovatın altına indiğini belirten Karaca, şunları söyledi:
“Daha da aşağı inebilecek gibi görünüyor. Eskiden elle işlemek 4 dakikamızı alırdı, şimdi 30 saniyeye düştü. Eskiden bir işçiye 2 lira vermek zorunda kalırdık, şimdi 15 kuruşa düştü. Çünkü onu da robotik makinelerle yapıyoruz. Bitki fabrikalarının en önemli olayı enerji maliyeti ve işçilik, bunları azaltma yolunda çok önemli tecrübelerimiz vardı. Otomasyonlarla beraber hem enerji verimliliğini hem de hızımızı artırdık. Hızla beraber işçilik de çok azaldı. O yüzden özellikle boyu çok yüksek olmayan 30-40 santime kadar bitki fabrikasında her şeyi üretebilirsiniz.”
YİNE AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜ
Yeni üretim sahasının da büyüdüğüne işaret eden Can Hakan Karaca, “Yine Avrupa’nın en büyük bitki fabrikasıyız. Laboratuvarlarımız çok genişledi, deneme odalarımız dört misli arttı. Bitki fabrikalarında mantarlara, çileklere, yeşil yapraklı ve aromatik bitkilere çok değişik bir giriş yaptık. Çok daha köklü, çok daha devrimlerle dolu bir giriş yaptık. Günde 20 bin marul alabilmek için 150 dönüm araziye ihtiyacınız var. Biz bunu 7 bin metrekarede yapabiliyoruz ve fideliği de içinde yapabiliyoruz. Bu çok büyük bir yer tasarrufu” diye konuştu.
YÜZDE 95 SU TASARRUFU
Ayrıca dışarıdaki üretime göre suda yüzde 95 tasarruf etiklerine vurgu yapan Karaca, “Hiçbir böcek ilacı kullanmıyoruz. Zirai mücadele yapmıyoruz. O yüzden çok çevreci, dar alanda üretim yapıldığı için çok da sağlıklı bir yöntem. 8 bin metrekare üretim alanımızda, 150 dönümden çok daha fazla alandaki üretimden fazlasını yaparız. Çünkü burada karmaşık disiplinler var. Çilek, mantar, yeşil yapraklı bitkiler, tıbbi aromatik bitkiler, burası bambaşka bir kombine tesis haline geldi. Mantar tesisini 20 misli büyüttük. Bu tesisle bitki fabrikaları pek çok tarımsal üretimde pek çok devrimle karşılaşacak” ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Fabrikanın yandığı zaman çekilen görüntüler (ARŞİV)
– Fabrika içinden çalışmalardan görüntü
– Can Hakan Karaca, fabrika içinde çalışmaları incelerken
– RÖP: Can Hakan Karaca ile röportaj
HABER: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA, (DHA)
===============
‘Kanatsız koruyucu melekler’in adres ve fotoğraf mesaisi
ANTALYA’nın kalbi Cumhuriyet Meydanı’nda lüks resmi otomobilde sabit görev yapan kadın polisler, vatandaş ve esnaftan ilgi görüyor. Vatandaş, kadın polislerin yanına en çok adres sormak ve fotoğraf çektirmek için geliyor.
Antalya Emniyet Müdürlüğü, Muratpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü sınırları içinde bulunan ve kentin simgeleri arasında yer alan Cumhuriyet Meydanı’na iki kadın polis görevlendirdi. Özellikle turizm sezonunda yaya trafiğinin yoğun olduğu ve turistlerin gezi güzergahında olan meydanda görevli kadın polisler, kendilerine tahsis edilen ve lüks sınıfta yer alan bir markanın otomobilini ekip aracı olarak kullanıyor.
EMNİYETİN GÜLEN YÜZÜ, MEYDANIN MELEKLERİ
Turizm kenti Antalya’nın marka imajını desteklemek için uygulanan bu proje, kısa sürede meydandaki vatandaş ve esnafın beğenisini kazandı. Bölgede her gün kepenk açan esnaf, kadın polisleri ‘Emniyetin gülen yüzü, Cumhuriyet Meydanı’nın kanatsız koruyucu melekleri’ olarak tanımlıyor. Cumhuriyet Meydanı ve çevresinde meydana gelen kaza, toplumsal olay ve asayiş olayları dışındaki konularda da vatandaşa yardımcı olan kadın polisler, yabancı dil bilmeleri nedeniyle turistlerle de güçlü iletişim kurabiliyor.
ADRES VE FOTOĞRAF MESAİSİ
Meydandan geçen vatandaşın ilgisini önce lüks resmi otomobil, ardından içindeki iki kadın polis çekiyor. Çocuklar ve kadınların büyük ilgi gösterdiği polisler, görev süreleri boyunca en çok vatandaştan gelen adres tarifi soruları ve fotoğraf çektirme istekleriyle ilgileniyor. Özellikle çocukların polislerle fotoğraf çektirme isteğine kayıtsız kalamadıklarını belirten 10 yıllık polis memuru Esra Yöntem (32), 4 ay önce Antalya’ya görevlendirildiğini söyledi. 12 saat boyunca meydanda vatandaşla iç içe olduğunu belirten Yöntem, “Vatandaş bize çok sempatik yaklaşıyor ve bizi gerçekten merak ediyorlar. Fotoğraf ve video çektirmek istiyorlar. Aileler ‘Çocuğumun polis korkusu var’ diyerek gelip o korkuyu yenmeye çalışıyor. Çocuklar yanımıza ağlayarak gelip, gülerek gidiyor. Otomobilimizi merak edip gelenler de oluyor. Adres sormak için çok fazla gelen oluyor” dedi.
Yöntem, kadınların yaşadıkları sorunları kendilerine daha kolay anlatabildiklerini de sözlerine ekledi.
13 yıllık polis memuru Merve Tuğ (35) ise vatandaşla iletişimlerinin çok güçlü olduğunu söyledi. Asayiş uygulamalarının ardından fotoğraf istekleriyle karşılaştıklarını ifade eden Tuğ, “Daha çok bizimle fotoğraf çektirmek istiyorlar. Kimlik sorgusunun ardından fotoğraf çektiriyoruz. Vatandaş otomobilimize de ilgi gösteriyor. Biz de burada görev yapmaktan dolayı çok mutluyuz. Vatandaşla iç içeyiz” diye konuştu.
KADINLAR GURUR DUYUYOR
Genel Bilgi Taraması (GBT) yapılan Süleyman Eroğlu, çok güzel iletişim kurduklarını ve kadın polislerin görevlerini iyi yaptığını düşündüğünü söyledi. Sevim Karaloğlu ise kadın polislerle gurur duyduğunu belirterek, “Çok beğendim onları. Gurur duydum. Çok güzel” dedi.
Çocuklarıyla birlikte kadın polislerin yanına gelen Zeynep Öz de “Polislere karşı çocuklarda bir korku var. Buraya o korkuyu yenmek için geldik. Çok güzel bir karşılaşma oldu. Bir kadın olarak da gururlandım” ifadelerini kullandı.
Ebru Aslım da kadınların her yerde olduğunu ve gururlandıklarını söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Ekip aracının görüntüsü
– Cumhuriyet meydanından görüntü
– Kadın polislerin Cumhuriyet meydanında yürürken görüntüsü
– Vatandaşları uyarmaları
– GBT uygulaması yapmaları
– RÖP 1: Süleyman Eroğlu
– RÖP 2: Sevim Karaloğlu
– RÖP 3: Zeynep Öz
– RÖP 4: Ebru Aslım
– Kadın memurların çocuklarla resim çektirmesi
– Gençlerle selfie çekmeleri
– DHA Muhabiri Alparslan Çınar ANONSLARI
– RÖP 5: Esra Yöntem (Polis)
– RÖP 6: Merve Tuğ (Polis)
– Detaylar
HABER: Alparslan ÇINAR-KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN-Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)
===================
Artvin’in kabusu yangınlar yetersiz elektrik tesisatı, soba ve baca kaynaklı
ARTVİN’de son yıllarda çıkan büyük çaplı yangınlar, kabusu yaşatıyor. Uzamnalrın hazırladığı raporda, kentte yılda 70 dolayındaki yangının tamamının yetersiz elektrik tesisatı, soba ve baca kaynaklı çıktığı belirlendi. Az olan tarıma elverişli arazileri daha verimli kullanmak isteyenlerin evlerini iç içe inşa etmesi ile hızla yayılan alevlere, yerleşim yerlerinin uzaklığı ve köy içi araç yollarının uygun standartlarda olmaması, itfaiye ekiplerinin yangına müdahalesini zorlaştırıyor.
Artvin, son aylarda yaşanan büyük çaplı yangınlarla sarsıldı. Köylerde çıkan yangınlarla çok sayıda ev, ahır ve samanlık yandı. Kentte son olarak çıkan yangınlarda, Yusufeli ilçesi Dereiçi köyünde 52’si konut olmak üzere ahır ve samanlıklarla birlikte 193 yapı zarar gördü. Merkeze bağlı Ortaköy köyünde ise iki gün önce 11 ev ile 3 ahır ve 8 samanlık yandı. Can kaybı ve yaralanın olmadığı yangınlarda büyük çapta maddi zarar meydana geldi. Evsiz kalan vatandaşlar, yakınlarının yanına yerleşti. Bakanlıkların destekleri ile yardım yapılan aileler için konut projeleri hazırlandı.
YANGIN RAPORLARINDA NEDENLER AYNI
Artvin’de büyük ve orta çaplı yılda 70 dolayında çıkan yangınlarla ilgili uzmanların yaptığı teknik inceleme sonrası hazırlanan raporlarda yangınların çıkış nedenlerine dair çarpıcı detaylar yer aldı. Raporlarda yangınların tamamının yetersiz elektrik tesisatı, soba ve baca kaynaklı çıktığına yer verildi. Kentte tarıma elverişli az olan arazileri daha verimli kullanmak isteyenler, evlerini toplu alanlarda iç içe inşa ediyor. Bir evde başlayan yangın böylece bitişiğindeki evlere kolayca sıçrıyor. Çoğu ahşap ve eski olan evlerde eskiden sadece aydınlatma kullanılırken, günümüzde televizyon, buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi ile elektronik cihazlar da eklenince elektrik tesisatları yetersiz kalıyor. Yangınlara sobalardan sıçrayan kıvılcımlar ile ahır ve samanlıkların yanına yakılan ateşler ve bacaların temizlenmemesi de neden oluyor. Kentte çıkan yangınlarda yerleşim yerlerinin uzaklığı ve köy içi araç yolunun uygun standartlarda olmaması da itfaiye ekiplerinin alevlere müdahalesini zorlaştırıyor.
’27 YILLIK İTFAİYECİYİM GÖRDÜĞÜM ANA SEBEP ELEKTRİK TESİSATI’
Artvin Belediyesi İtfaiye Müdürü Ercan Cebeci, kentte yaşanan yangınlarla ilgili Demirören Haber Ajansı’na (DHA) değerlendirmelerde bulundu. Yılda 70 dolayında yangın ihbarı aldıklarını ifade eden Cebeci, “Olaylara müdahalede arazi yapısı bizi zora sokuyor. Köylerin uzak olması, köy içlerinde araç yolunun uygun olmaması, itfaiye ekiplerini zorluyor. Yörede tarıma elverişli arazinin az olması dolayısıyla insanlar arazileri harcamamak için evleri iç içe inşa etmişler. Bu da tabii yangınlarda alevlerin kontrol altına alınmasını zorlaştırıyor. 27 yıllık itfaiyeciyim, Ortaköy’de 7-8 yangına geldim. Hepsinde ana sebep elektrikti. Ahşap evlerdeki elektrik tesisatları çok eski. Vatandaşların bu tesisatı değiştirmesi de maliyetli. En az 30-40 yıl önce yapılmış elektrik tesisatlarına çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon, elektrik süpürgesini çalıştırarak yükleme yapıyoruz. Bizim önerimiz eğer evdeki tesisatınız eski ise elektronik cihazların aynı anda çalıştırılmaması gerekiyor. Prizlerden aktarma prizler alınmamalı. Cihazların fişleri prizlerde bırakılmamalı. Televizyon izlemediğimiz zaman fişini prizden çekmeliyizö dedi.
‘KÖYLER ÇOK DAĞINIK’
Vatandaşların sobalarına da çok dikkat etmeleri gerektiğini söyleyen Cebeci, “Evden ayrılacakları zamanlarda sobalarının söndüğünde emin olmalı. Ahır ve samanlıkların yanında ateş yakılmamalı, yakılırsa başından ayrılmamalı. Yine ahşap evlerde baca temizliğine de çok fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Kurum tutuşmasına bağlı yangınlar da var. Artvin’de köyler çok dağınık olduğu için itfaiye araçlarının çok hızlı bir şekilde o köylere ulaşması mümkün olmuyorö diye konuştu.
‘HER YIL YANGIN KORKUSUNU YAŞIYORUZ’
Ortaköy Köyü Muhtarı Yaşar Uğural, yangınların çoğunun elektrik tesisatlarından kaynaklı yaşandığını belirterek, “Elektrik tesisatları çok eski ama evde aynı anda kullanılan çok sayıda elektronik alet var. Bu durum, istemediğimiz şeylerin yaşanmasına sebep oluyor. Arazimiz yok, o yüzden de evler hep iç içe. Samanlıklar hemen evlerin yanında. Ahşap yapılar yoğunlukta. Başlayan bir yangın ne yazık ki tüm köyü etkisi altına alabiliyor. Ne yazık ki her yıl bu yangın korkusunu yaşıyoruzö ifadelerinde bulundu.
‘EVLERİMİZ ÇOK YAKIN’
Fatma Güneş ise, “Köylerde çoğunluğu ahşap evler var ve elektrik tesisatları çok eski. Çıkan yangınların elektrik tesisatlarının çıktığını düşünüyoruz. Evler de birbirine çok yakın, etrafta samanlıklar var. Bir yerden alev yükselince kontrolden çıkması çok kolay oluyor. Her yıl mutlaka bir yangın yaşıyoruz. Bazısını ucuz atlatıyoruz, bazısında ise birçok ailenin canı yanıyorö dedi.
‘BİR KIVILCIMLA KÜL OLUP GİDİYOR’
Gülten Kuru da, “Evler birbiri ile iç içe. Yer yok ki uzak uzak evler yapalım. Mecburen birbirimize çok yakınız, samanlıklar da hemen evlerin yanında. Elektrik tesisatlarımızda da problem yaşıyoruz. Ahşap evlerimiz çıkan bir kıvılcımla kül olup gidiyor. Bütün köy toplansak da yangın önüne geçemiyoruzö diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Yanan evlerden detaylar
-Ahşap evler
-Köy detayları
-Yanan elektirk panosu
-Vali Doruk röportaj
-İtfaiye Müdürü Ercan Cebeci röportaj
-Vatandaş röportajları
-Muhabir anonsları (ARZU ERBAŞ)
HABER:ARZU ERBAŞ KAMERA:SELMAN KUTLU/ARTVİN-DHA
===============