DHA YURT BÜLTENİ- 9 

dha-yurt-bulteni-9-6KmATKBd.jpg

1) RİZE’DE BÜYÜK RİSK, YIKIMDA ORTAYA ÇIKTI
 
RİZE’de, 1960’lı yıllarda büyük taşlarla doldurulan, arasına kum ve balçık gibi malzemelerle dolgu yapılan 350 bin metrekarelik alan, deniz dolgu alanı olarak kazanıldı. Kentte, 173 bin metrekarelik dolgu alanında korozyon nedeniyle riskli duruma gelen 4 bin 174 bağımsız yapıda kentsel dönüşüm projesi için harekete geçildi. Projede tahliye edilen alanda başlanan yıkım çalışmalarında sona gelindi. Bu riskli binalar, çoğu kez iş makinelerinin tek dokunuşu ile anında yerle bir oluyor. Vali Kemal Çeber, “Her bina yıkıldığında, çok doğru iş yaptığımızı teyit ettik. İş makinesinin çok zorlanarak o binayı yıkması gerekirken, dokunduğu anda nasıl tuzla buz olduğunu gördük” dedi. 

Rize’de, 1960’lı yılların ortalarında, dönemin Belediye Başkanı Ekrem Orhon tarafından deniz dolgusu başlatıldı. Büyük taşlarla doldurulan, arasına kum ve balçık gibi malzemelerle dolgu yapılan 350 bin metrekarelik alan, deniz dolgu alanı olarak kazanıldı. Ekrem Orhon, ‘Denizi kara, karayı para yapan başkan’ olarak anıldı. Şehir merkezinin yaklaşık 3’te 1’ini oluşturan dolgu alanı üzerinde, ilk etapta 3 kat halinde yapı izni verildi; ancak geçen sürede, dolgu alanına yüksek katlı binalar inşa edildi. Bugüne kadar aralarında valilik, belediye başkanlığı, kültür merkezi, adliye gibi kamu kurumlarının da yer aldığı çok sayıda binanın inşa edildiği alanda yaklaşık 70 bin kişi yaşıyor.

YIKIMLARDA SONA GELİNDİ
Kentte, 173 bin metrekarelik dolgu alanında korozyon nedeniyle riskli duruma gelen 4 bin 174 bağımsız yapıda, kentsel dönüşüm projesi için harekete geçildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Rize Belediyesi’nce yürütülen çalışmayla daha az katlı, kentin kültürüne ve mimarisine uygun yapılar inşa edilecek. Projede 118 dükkan, 174 ofis ve 60 konutun tahliye edilmesinin ardından başlanan yıkım çalışmalarında da sona gelindi. Korozyon nedeniyle riskli hale gelen binalar, çoğu kez iş makinelerinin tek dokunuşu ile anında yerle bir oluyor.

VALİ: İŞ MAKİNESİNİN DOKUNDUĞU BİNA TUZLA BUZ OLUYOR
Rize Valisi Kemal Çeber, her şeyin planlandığı gibi gittiğini ve yıkımda sona gelindiğini belirterek, “Rize’de şu anda önem verdiğimiz 3- 4 projeden biri de kentsel dönüşüm projesidir. Hepimiz Rize’de canlı olarak tarihin değişimine şahitlik yapıyoruz. Rize’nin kaderi bu faaliyetler ile değişiyor. Buradaki kaygı estetik kaygı değildir. Her bina yıkıldığında çok doğru iş yaptığımızı teyit ettik. İş makinesinin çok zorlanarak o binayı yıkması gerekirken, dokunduğu anda binanın nasıl tuzla buz olduğunu gördük. Yani ne kadar doğru bir faaliyet yaptığınızı teyit ettik. Her şey planladığımız gibi gidiyor” dedi.

‘TAMAMLANDIĞINDA ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK’
Vali Çeber, yıkımların tamamlanması ve hafriyatın kaldırılmasıyla yüklenici firmaya yer teslimi yapılacağını belirterek, “Sonrasında hak sahiplerine binalarını teslim edebilmek için hızlı şekilde çalışacağız. Sokakta beni görenler, ‘Buraya hiç bina yapmasak da park olarak kalsa olmaz mı?’ diye soruyorlar; ama şunu unutmamak lazım, oradan ekmek yiyen ve fedakarlık yapan ve taşın altına elini kafasına koyan esnaf kardeşlerimiz var. O bölge şehrimizin kalbinin attığı bir yer. Tamamlandığında orası eskisi gibi olmayacak, güzelliği ile bizleri de tatmin edecek görüntüye kavuşacak. Hemen karşısındaki millet bahçesini de yaptığımızda buradaki kentsel dönüşümle bütünleşme olacak. Bu çalışma tamamlanınca kentsel dönüşümün 2’nci 3’üncü etapları başlayacak. Rize’nin merkezini Rize’ye yakışır hale getireceğiz” diye konuştu. 

‘DEVLET OLARAK BAŞIMIZI TAŞIN ALTINA KOYDUK’
İnsanları, can güvenliği riskinin olmadığı binalara kavuşturacaklarını belirten Vali Çeber, “Bu kentsel dönüşüm, bina yıkıldığında ‘Nerede bu devlet’ denilmesini engellemek için yapılan çalışmadır. Devlet buradadır, yapılan iş de çok büyük iştir. Can damarı olan yerde böyle çalışma yürütmenin ne büyük risk ve ne kadar büyük sorumluluk olduğunu herkes takdir eder. Biz burada devlet olarak başımızı taşın altına koyduk. Yerel yönetimler, siyasiler, esnaf bizimle bu işe baş koydu. Bu ayaklardan biri eksik olsaydı biz bu işi yapamazdık. Bugüne kadar başarı ile getirdiğimiz bu süreci bundan sonra da alnımızın akıyla zamanında tamamlayacağız” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Yıkım alanından drone detay
-Yıkılan alandan detaylar
-İş makinasının çalışması
-Binaların yıkılma anları
-Rize Valisi Kemal Çeber Röportaj
-Muhabir anonsu(Arzu ERBAŞ)
HABER:ARZU ERBAŞ KAMERA:EMİRHAN PEHLİVAN/RİZE-DHA

=============================

2) ‘SİVRİSİNEKLE MÜCADELE ORDUSU’NUN TARİHİ YAPI HASSASİYETİ
 
ANTALYA Büyükşehir Belediyesi, 1250 personeli, 200 aracıyla her yıl 15 milyon lira harcayarak sivrisinekle mücadele ediyor. Kentteki her noktayı titizlikle ilaçlayan ekipler, falezler ve tarihi yapıların dış yüzeyinin zarar görmemesi için kimyasal yerine biyolojik ilaçları tercih ediyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi, yılın belli dönemlerinde vektörel mücadele kapsamında sivrisinek popülasyonunu kontrol altında tutmak adına periyodik ilaçlama yapıyor. Özellikle ikametlerin yoğun olduğu bölgelerde yaya ekiplerle yapılan bu mücadelede, farklı yöntemler kullanılıyor. Rögarlar, binaların bodrum katları, su biriken her türlü yeri ilaçlayan ekipler, hafta sonları dahi sahada ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor.  

TARİHİ YAPILARA ZARAR VERMEYEN ÖZEL İLAÇ
Kent içinde yapılan ilaçlama faaliyetlerine katkı olarak, özellikle vatandaşın ve turistlerin yazın yoğun bulunduğu yerlerde özel ilaçlama yapılıyor. Bu kapsamda kentin silüetini de oluşturan 40 metre yüksekliğe çıkan falezlere, kentin simgelerinden Üç kapılar, Yivli Minare, Saat Kulesi gibi tarihi alanlarda da ilaçlama uygulanıyor. Özellikle buralarda yapılan ilaçlamada tarihi yapılara zarar vermemek için hassas davranılıyor. Kimyasal ilaçlar yerine biyolojik ilaçlar tercih ediliyor. Doğal olarak elde edilen ilaçlar sayesinde yapıların ve falezlerin dış yüzeyine herhangi bir zarar verilmezken, insanların bu alanlarda yoğun olması nedeniyle insan sağlığı da gözetilmiş oluyor.

FALEZLERE SİS ÇÖKÜYOR
Termal sisleme yöntemiyle falezlerin içlerinde oluşan oyuklar, mağaralar, su birikintisi oluşabilecek her türlü nokta biyolojik ilaç kullanılarak ilaçlanıyor. Falezlerde yaşayan yarasa ve diğer canlılara ise bu ilaçlama sistemi hiçbir zarar vermiyor. İlaçlama sırasında dünyaca ünlü falezlerin yüzeyine dağılan duman nedeniyle falezlerin bazı noktalarına sis çökmüş gibi görüntü oluşuyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi Çevre Sağlığı Şube Müdürü Mesut Çınar, kentin 640 kilometrelik sahil bandı bulunduğunu, kent içi dahil olmak üzere sahillerde sivrisinekle mücadelenin Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet kapsamında olduğunu söyledi. Özel koruma alanlarına daha hassas davranıldığını belirten Çınar, “Özellikle buralarda ilaçlama yapan personelin özel eğitimli olmasına dikkat ediyoruz. Kışlak dönemde vektörel mücadele faaliyetini larva aşamasındaki canlılara karşı yapmaktayız. Sağlık Bakanlığı onaylı ilaçları kullanıyoruz. 1250 personel, 200’e yakın araçla bu çalışmaları sürdürüyoruz. Toplamda 7.5 tona yakın ilaç kullanılıyor vektörle mücadelede” diye konuştu.

‘FALEZLERDE YÜZDE 99,9 BAŞARI YAKALIYORUZ’
Vektörel mücadeleyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çetin de yapılan uygulamanın başarılı olduğunu söyledi. Sivrisineklerin yalnızca tatlı suda yaşamadığını, tuzlu suya da adapte olduğunu ve deniz suyunun biriktiği falezler kenarına da larva bıraktığını ifade eden Prof. Dr. Çetin, “Sinekler artık her türlü ortama uyum sağlar oldu. Tuzlu ya da tatlı su fark etmiyor. Sinekle mücadelede kullanılan yöntemler işe yarıyor. Başarı oranı yüzde 99,9 seviyelerinde. Vatandaş bu sayede yazın sahil bandında ya da dışarıda rahatça gezebiliyor” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
————–
– Ekiplerin falezlerde sis dumanıyla beraber çalışması detay
– Ekiplerin hazırlıkları detay
– Antalya Büyükşehir Belediyesi Çevre Sağlığı Şube Müdürü Mesut ÇINAR
– Falezlerden ve ekiplerin müdahalesinden drone görüntüleri
– Tekne ile ilerleyen çevre koruma teknesi
– DHA Muhabiri Alparslan ÇINAR’ın tekne üzerinde ve arka planda falezleri ilaçlama yapan ekiplerle birlikte anonsu
– Prof. Dr. Hüseyin Çetin RÖP
– Antalya’nın tarihi simgesi Üçkapılar’dan detay
– Detaylar
HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)

=====================

3) PROF. DR. HASAN SÖZBİLİR’DEN ‘YATAY YAPILAŞMA’ ÇAĞRISI
 
İZMİR Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İstanbul’un da aralarında bulunduğu 14 ilden diri fay geçmediğini açıkladı. Buna rağmen çevresinden geçen faylardan kaynaklı olası depremde nüfus yoğunluğunun fazla olduğu İstanbul’da depremin bilançosunun ağır sonuçlara yol açabileceğini de kaydeden Sözbilir, son dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dile getirdiği yatay yapılaşmayla riskin azaltılabileceğine dikkati çekti.

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, DAUM tarafından yapılan son araştırmayı aktardı. Türkiye genelinde İstanbul dahil 14 ilde diri fay bulunmadığını belirten Prof. Dr. Sözbilir, diri fay anlamında en zengin ilin ise Afyonkarahisar olduğunu kaydetti. DAUM araştırmasında, ‘Türkiye diri fay veri tabanı’nı kullandıklarını belirten Sözbilir, “Bu veri tabanına göre Türkiye’deki 14 ilin içinden diri fay geçmiyor. Bu illerde bir deprem olduğunda dolaylı olarak etrafındaki faylardan etkilenecek. Bu illerimiz Artvin, Bartın, Bayburt, Edirne, Giresun, Gümüşhane, İstanbul, Kilis, Kırklareli, Mardin, Ordu, Rize, Sinop ve Trabzon. Doğu Karadeniz, diri fayın geçmediği bir bölge. Güneydoğu Anadolu’da da bazı yerler aynı şekilde. Mesela; içinde diri fayın geçmediği il olarak bilinen Konya’da diri faylar kırmızı çizgilerle çizilmiş durumda. Dolayısıyla içinden diri fay geçen iller doğal olarak riskli iller sınıfında değerlendirilebilir. Bu anlamda ülkede diri fay anlamında en zengin il 32 fayla Afyonkarahisar” diye konuştu.

RİSKLİ İLLER
İstanbul’un içinden diri fayın geçmediğini kaydeden Prof. Dr. Sözbilir, “İstanbul yerleşim yerinden diri fay geçmeyen bir il ancak güneyinden, denizin içinden geçen fay nedeniyle deprem tehlikesi olan bir il. Deprem riski olarak değerlendirildiğinde İstanbul, Türkiye’nin en riskli ili olarak değerlendiriliyor; çünkü nüfus yoğunluğu çok fazla. Tabi bu şekilde Manisa, İzmir yine deprem riski yüksek olan iller arasında; çünkü bu illerdeki faylar uzun yıllardır deprem üretmiyor. Aydın ve Muğla’da aynı şekilde deprem riski yüksek kentler” dedi.

‘BİZ YIKMAZSAK DEPREM YIKACAK’
Riskleri azaltmak için nelerin yapılabileceğini değerlendiren Prof. Dr. Sözbilir, “Her depremden sonra başlatılıyor. Kentsel dönüşüm çalışmaları, doğal afet tabanlı yapılaşmayla birlikte devreye girdi. Dikey yöndeki yapılaşmalardan sakınmak gerekiyor. Özellikle 1999 yılı öncesi binaların çok iyi incelenmesi, depreme dayanıksız olanların bir an önce de yıkılması gerekiyor. Biz yıkmazsak zaten deprem onları yıkacak” diye konuştu.

OLASI DEPREM BÜYÜKLÜKLERİ
Türkiye ölçeğine göre, 1939 Erzincan depremiyle başlayan deprem silsilesinin bulunduğunu da belirten Prof. Dr. Sözbilir, “Bu depremler düşünüldüğünde 7.9’u aşacak depremler değil. Türkiye’de en büyük deprem 7.9 olarak belgelenmiş durumda dolayısıyla diğer faylarda 7.9’a varan bir büyüklük gözükmüyor. Özellikle güney kesimlerinde 7.5’e varan depremler söz konusu. Batıda 7.2 büyüklüğündeki depremlerin yoğunluğu söz konusu. Kuzeye çıktığımızda ise 7.6, 7.7’ye varan depremler de beklenebiliyor” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
Prof. Dr. Hasan Sözbilir röp. 
Genel ve Detay görüntü
Haber- Kamera: Kadir ÖZEN / İZMİR, (DHA)

========================

4) ÇİN’DEN GETİRTİP SATTIĞI AHŞAP KARIŞTIRMA ÇUBUKLARINI, KENDİSİ ÜRETMEYE BAŞLADI
 
İSTANBUL’da 20 yıl boyunca Çin’den Türkiye’ye ithal edilen çay ve kahve karıştırmada kullanılan ahşap karıştırıcı çubukları pazarlayan Rıdvan Akıncı (44), pandemi sürecinde Çin’den gelen ürünlere rağbet azalınca 3 ay önce memleketi Tokat’ın Pazar ilçesine döndü. Burada karıştırma çubuklarını kendisi üretmeye başlayan Akıncı, şimdilerde siparişlere yetişmekte zorlanıyor.

İstanbul’da yaşayan ve Çin’den getirttiği ahşap karıştırıcı çubukların pazarlamasını yapan Rıdvan Akıncı, koronavirüs nedeniyle işlerinde düşüş nedeniyle memleketi Tokat’ta döndü. Pazarlamasını yaptığı ahşap çay-kahve karıştırıcılarının üretimiyle ilgili Ar- Ge çalışması yapan Akıncı, 3 ay önce Pazar ilçesinde 800 metrekare kapalı alanı bulunan fabrikada ahşap karıştırıcı çubuk üretimine başladı. 28 kişiye iş imkanı sağlayan fabrikada üretilen karıştırıcı çubuklar yoğun talep gördü.

‘SİPARİŞLERE YETİŞEMİYORUZ’
Koronavirüs nedeniyle İstanbul’daki işlerinde düşüş olunca memleketine dönerek bu işe yöneldiğini belirten Rıdvan Akıncı, “Pandemi nedeniyle işler durunca, bizim de hep hayalimizde olan bir işti tek kullanımlık ahşap karıştırıcılar. Bunlar ile ilgili hep üretim yapmayı düşünüyorduk. Ama pandemi başlayınca ve bizim işlerimizde yavaşlayınca, kendi memleketimize gelerek bir Ar- Ge çalışması yaptık. Sağ olsun Pazar Belediye Başkanımız Erdoğan Yılmaz Beyin de destekleriyle burada bir yer bularak makine siparişlerimiz verdik. Yaklaşık 3 aylık bir süreç oldu üretime başlayalı. Şu anda biz siparişlere yetişemiyoruz. Talepleri karşılayamıyoruz. Pandemi sonrasında daha da büyük bir beklenti içerisindeyiz. Kendi imalat fabrikamızı büyütmek için de ileriye dönük planlar yapmaktayız” dedi. 

‘HEDEFİMİZ ÇİN’İN ÖNÜNE GEÇMEK’
Tek kullanımlık ahşap karıştırıcı işinde dünya pazarının Çin’in elinde olduğu söyleyen Akıncı “Çin’den gelen ağaç Huş ağacı. Fakat bizim burada kullandığımız ağaç yerli ağaçtır. Çin’deki ürün ile bizdeki ürün arasında bir fark var. Yurt dışından gelen ürünlerin yüzeylerinde parafin var. Bu parafin petrolün ham maddesi, yani ürüne bir parlaklık kazandırmak için uyguluyorlar. Biz ise burada yüzde 100 doğal üretiyoruz. Biz bunu müşterilerimize de anlatıyoruz. Şu anda da yavaş yavaş Çin’in önüne geçmeye başladık. Şimdiden 1,5 aylık siparişlerimiz dolu. Hedefimiz ise bu alanda Çin’in önüne geçmek” diye konuştu.
Pazar Belediye Başkanı Erdoğan Yılmaz ise ilçede böyle bir yatırımın hayata geçmesinden memnun olduklarını, tüm yatırımcı iş insanlarını beklediklerini söyledi. 

Görüntü Dökümü:
-Fabrikadan görüntüler
-Üretim aşamasından görüntüler
-Üretilen karıştırıcı çubukların görüntüsü
-Rıdvan Akıncı’nın açıklamaları
-Belediye Başkanı Erdoğan Yılmaz’ın konuşması 

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/PAZAR(Tokat), (DHA) 

============================

5) ‘KIR ÇİÇEKLERİ’ PROJESİ HAYATLARINA DOKUNDU

BURSA’da, Ayşe Çayır (22) ve Ceylan Eraslan (22), Aziz Sancar’ın mektup yazdığı Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nce hayata geçirilen dar gelirli kız çocuklarının eğitim almasını sağlayan ‘Kır Çiçekleri’ projesiyle köylerinden şehir merkezine gelerek, lise ve üniversite eğitimi aldı. Kırsaldan şehir merkezine gelerek, yurt odasında tanışan Çayır ve Eraslan, dost oldu. Erarslan üniversitede son sınıf eğitime devam ederken, Çayır ise okul öncesi öğretmen oldu.

Bursa’da 1995’te kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi (ÇEK), 2002 yılında kırsalda yaşayan ve eğitim için yeterli olanağı olmayan kız çocukları adına ‘Kır Çiçekleri’ projesini geliştirdi. Projeyle birlikte, burs ve ücretsiz yurt imkanı sunulan kız çocuklarının eğitimlerine devam etmesi sağlandı. Halen yüzlerce kız çocuğunun eğitimi devam ederken, 19 yılda çok sayıda öğrenci okuyup, meslek sahibi oldu.

Orhaneli’nin kırsal Gümüşpınar Mahallesi’nde yaşayan Ayşe Çayır, lise öğrenimine kadar hem okula gidip hem de ailesiyle tarlada çalıştı. Yıldırım’ın kırsal Vakıf Mahallesi’nde yaşayan Ceylan Erarslan ise lise 1’inci sınıf öğrenimde her sabah 4 saatlik yol giderek, öğrenimini sürdürdü. Dar gelirli ailelerin çocukları olan Çayır ve Erarslan eğitimlerini sürdürebilmek için annelerinin de desteğiyle ‘Kır çiçekleri’ projesine katıldı. İki genç kız, 2013’te proje kapsamında kaldıkları yurtta oda arkadaşı oldu. Eğitim süreçleri boyunca birbirine destek olan Çayır ve Erarslan’ın lise yıllarındaki dostlukları üniversitede de devam etti.

Çayır, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Çoçuk Gelişimi bölümünü; Erarslan ise Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. Okulunun bitmesinin ardından okul öncesi öğretmeni olan Çayır, geçen yıl ÇEK’in anaokulunda çalışmaya başladı. Üniversite 4’üncü sınıftaki eğitimini sürdüren Erarslan ise pandemi nedeniyle kapatılan yurttan ayrıldı. Eğitim süreçleri boyunca ailelerinden uzak kalan iki arkadaşın dostluklarını hala sürüyor.

‘ANNEM İLK BAŞTA İZİN VERMEDİ’
Projeyle tanışma hikayesini anlatan Ceylan Erarslan, “Lisenin ilk yılında evden okula gidip geliyordum. Okulum çok uzaktı. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Çağdaş Eğitim Kooperatif ile tanıştım. Evde de ders çalışacak ortamım olmuyordu. Benim için mükemmel bir yer olduğunu anlamıştım. Durumu aileme anlattım ama annem izin vermedi. Annemle de gittik. Daha sonra ailem de ikna olunca eğitim ve öğretimimi tamamladım. Şimdi de üniversite hayatıma devam ediyorum” dedi.

‘BU PROJE SAYESİNDE İSPANYA SOKAKLARINDA GEZDİM’
Projenin kendisine olumlu katkılar sağladığını söyleyen Erarslan, “8’inci sınıfta ailem beni kursa göndermişti. Ben kaybolmuştum. Çünkü hiç evden dışarı çıkmıyordum. Annem yurda yerleşeceğim süreçte bu yüzden çok telaşlıydı. Ben kararımda ısrarcı oldum, biraz ağladım. Sonunda annem ikna oldu. Okuldan mezun oldum. Şimdi anneme ‘Yine böyle yurt olsa gönderir misin?’ diye sorduğumda ‘Hiç tereddüt etmem’ diyor. Çünkü ben 8’inci sınıfta gönderdikleri kursta kayboldum ama bu yurtla tanıştıktan sonra İspanya sokaklarında kaybolma fırsatı yakaladım” diye konuştu.

‘KARDEŞTEN ÖTE OLDUK’
Ayşe Çayır ile dostluklarından bahseden Erarslan, “Yurda ilk gittiğimde bir sürü insanın arasında biraz zorlanmıştım. Eve geri dönmeyi bile düşündüm. Daha sonra Ayşe ile tanıştık. İlk başta çok anlaşamadık ama daha sonra 3 yılımız birlikte geçti. Kardeşten öte olduk. Üniversite yurdunda da aynı odalardaydık. Çok yakın arkadaşlar edindim. Çok mutluyum. Bakış açım değişti. Hayalim İspanya’ya gitmekti. Bana okul yönetimi hediye almak istedi. Ben olmayacağını düşünerek yurt dışına çıkmak istediğimi söyledim. Daha sonra 3 arkadaşımla 3 ay İspanya’ya gittik. Daha sonra Almanya’ya, Amerika’ya giden arkadaşlarım oldu. Böyle şanslar edindik. Bir sürü şehir gezdim. Şu an zor durumda kalsam elimi uzatabileceğim bir sürü büyüğüm var” dedi.

‘PROJE OLMASAYDI BURSA MERKEZE GELEMEYECEKTİM’
Projeyle tanışmadan önce kırsal mahallede yaşadığını belirten Ayşe Çayır, “İlçede okumak istemediğim için ilde okumak istiyordum ama gelemiyordum. Kalacak yer sıkıntısı ve yol gibi sıkıntılarımız vardı. Sonrasında Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin yurdu karşımıza çıktı. Yurt okuluma yakındı, imkanları çok iyiydi ve ailemin rahatlıkla güvenebileceği bir yerdi. O yüzden Çağdaş Eğitim Kooperatifi ile liseye başladığımda tanıştım. Tanışmasaydım belki de büyüklerimin yanına gittiğimde nasıl davranacağımı bilemeyecektim. Muhtemelen ilçede okumak zorunda kalacaktım. Bursa merkezine gelemeyecektim. İlçede okuduğum zaman da köy ile ilçe arasında gidip gelecektim. Çağdaş Eğitim Kooperatifi ile tanıştıktan sonra birçok insanla farklı ortamlara girdim. Bu ortamlarda arkadaş olmayı, aile olmayı, aile olmak için kan bağına ihtiyaç olmadığını öğrendim. Bunlar sayesinde de Çağdaş Eğitim Kooperatifinde kaldım” diye konuştu.

‘BİRBİRİMİZİ TANIYIP DOST OLDUK’
Proje sayesinde tanıştığı Ceylan Eraslan ile başlarda çok iyi anlaşamadıklarını söyleyen Çayır, şöyle konuştu: 
“Ceylan bizim aramıza 10’uncu sınıfta katıldı. İlk başlarda çok iyi anlaşamadık. Bir insanı tanımak zaman alıyor. İlk başlarda Ortak noktamız ve arkadaşlığımız yoktu. Sonrasında bir arada bulunarak, arkadaş çevrelerimiz vesilesiyle birbirimizi tanıyıp, yakın arkadaş ve dost olarak yıllarımız geçti. Hala da kendisiyle görüşüyoruz. Şu an anaokulunda öğretmenlik yapıyorum. Tabi  ki burasıyla tanışmamı da Çağdaş Eğitim Kooperatifi sağladı. Lise 3’e geldiğimde burslu olarak montessori eğitimi aldım. Liseden mezun olduktan sonra çalışmak istediğimi dile getirince, burada bana yer açıldığında bana yer verdikleri için de anaokuluna 5 yıl önce giriş yaptım. Buraya benim kurumum diyebiliyorum. İlk çalışmaya başladığınız zaman insanları tanımak, ortamı tanımak biraz zordur. Ama ben o kadar zorlanmadım. Çağdaş Eğitim Kooperatifinin temelini tanıdığım için burada çalışmak ayrı bir duygu. Öğrencisi olduğum bir kurumda öğretmen olmak bambaşka bir duygu. Burada öğretmenim ama diğer kır çiçeklerinin etkinliklerine katılmaya çalışıyorum. Her tanıştığım veliye bu projeden bahsederek onların da projeyi bilmelerini sağlıyorum. Elimden geldiğince geldiğim yeri unutmamaya ve tanıtmaya çalışıyorum.”

NOBEL ÖDÜLLÜ SANCAR MEKTUP GÖNDERMİŞTİ
Nobel Ödüllü Bilim İnsanı Prof. Dr. Aziz Sancar, ‘Kır Çiçekleri’ projesinde eğitim görenler için geçen ay bir mektup kaleme aldı. Prof. Dr. Aziz Sancar, mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“Sevgili Kır Çiçekleri, yarın ülkemizin sorumluluğunu üstlenecek sevgili genç arkadaşlarım, gençlere fırsat eşitliğini gözeterek öğrenimin yolunu açan Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin kurucuları. Gençlerimizin, özellikle kız çocuklarımızın eğitim ve öğrenimine katkıda bulunarak Atatürk ve Cumhuriyet sevgisiyle ülkesine bağlı değerli insanların yetiştirilmesine yaptığınız özverili katkıların artarak, çoğalarak, büyüyerek sürmesini diliyorum. Sevgili çocuklar, yarın ülkemizin tümü sizlere emanet olacak. Atatürk’ün bize miras bıraktığı yol gösterici ilkesi, bilimdir. İyi yetişmiş, ülkesine, ailesine, çevresine yararlı; gerektiğinde dünya çapında yaratıcı, büyük çalışmalara imza atmış gençlerin yetiştirilmesidir. Bunun için çok gerekli olan ise azimle, cesaretle ve başaracağım duygu ve düşüncesiyle yılmadan çok çalışmaktır. Ben bu yoldan gittim ve başarıya ulaştım. Çalışmalarımın Nobel Ödülü ile değerlendirilmesinden çok, bu ödüle giden yolda yaptığım çalışmalar bana heyecan vermiştir. İnsanlığa yaptığım hizmetin, aynı zamanda ülkemin ve Türklüğün adıyla anılacak olması, bana mutluluğun en büyüğünü tattırmıştır. Bilim için, insanlık için, ülkem için hala laboratuvarımda günde 12 saat çalışıyorum ve arkadaşlarımla birlikte insanlığın en büyük illetlerinden biri olan kansere çare bulma uğraşı içindeyiz. Eminim sizler de çok iyi işlere başarıyla imza atacaksınız. Bilim insanı olacaksınız, mühendis olacaksınız, sanatçı olacaksınız veya yeteneğinizin sizi götüreceği hayatın herhangi bir alanında ilerleyeceksiniz. Size tavsiyem, her işin en iyisini yapmaya, en iyilerinden biri olmaya çalışmanızdır. Emek sarf etmeden, azimli olmadan, karınca gibi çalışmadan, işinize odaklanmadan başarı gelmez. Başarının, üstünlüğün ve zaferin sizlerin elinizde olduğunu hiç unutmayın. Çağdaş Eğitim Kooperatifi, 26’ncı yıl dönümünde eminim ki bu yolda sizlere, özellikle kızlarımıza çok iyi yol gösterici görevini tüm imkanlarını seferber ederek yerine getirecektir. Hepinizin gözlerinden öperim.”

Görüntü Dökümü
————————-
-Öğrencilerden detaylar
-Okuldan detaylar
-Genel detaylar
-Röportajlar (Ayşe Çayır siyah montlu, Ceylan Eraslan mavi montlu)

-Haber: Muammer İRTEM-Kamera: Semih ŞAHİN/BURSA, (DHA)

========================

6) MUŞ’TA, NİSANDA 20 METRE KARLA MÜCADELE 

MUŞ İl Özel İdaresi ekipleri, fırtına ve tipi nedeniyle kar kalınlığının yer yer 20 metreyi bulduğu bölgelerde yoğun çalışma ile kapalı köy yollarını ulaşıma açtı. 

Kış mevsimini geride bırakan Muş’ta, İl Özel İdaresi ekipleri, fırtına ve tipi nedeniyle kar kalınlığının yer yer 20 metreyi bulduğu bölgelerde, ulaşımı sağlayabilmek için yol açma çalışması başlattı. Kent merkezine bağlı 10 köy ve 21 mezraya ulaşımın sağlandığı 23 kilometrelik Üçevler Çavuştepe grup köy yolu, karla mücadele ekiplerinin zorlu çalışmasıyla ulaşıma açıldı. 4 aydır fırtına ve tipi nedeniyle kullanılamayan yolda çalışma yapan ekipler, 4 iş makinesi ve 10 personelle yürüttüğü bir haftalık çalışma sonucu, 20 metrelik kar kalınlığını aşarak, çalışmalarını tamamladı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-İş makinelerinin çalışması
-Dev kar kütlelerinden görüntü
Haber: Muhammed Sami MARAL / MUŞ, (DHA)  

Exit mobile version