Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the jetpack-boost domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/haberolduk/domains/haberolduk.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the jetpack domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/haberolduk/domains/haberolduk.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
DHA YURT BÜLTENİ- 9  – Haberolduk.com – Son Dakika Haberler

DHA YURT BÜLTENİ- 9 

dha-yurt-bulteni-9-Jxwg6H8t.jpg

 

1- KÜRTAJ OLDUĞU HASTANEDE ÇOCUKLARINI BIRAKTI, ‘NARKOZ ETKİSİNDEN UNUTTUM’ DEDİ
 
ADANA’da, kürtaj olmak için kızı Ayşe el-Ali (14) ve oğlu Yusuf (3) ile hastaneye gelen Suriye uyruklu Rim el-Ali (31), çocuklarını bırakıp, gitti. Çocuklar polis ekiplerince emniyete götürülürken, annelerine ulaşıldı. Rim el-Ali, ifadesinde narkozun etkisiyle çocuklarını unuttuğunu söyledi. Olay, dün öğle saatlerinde Yüreğir Devlet Hastanesi’nde meydana geldi. Suriye uyruklu Rim el-Ali, çocukları Yusuf ve Ayşe el-Ali’yi yanına alıp, kürtaj olmak için hastaneye gitti. Rim el-Ali, kürtaj olduğu sırada çocukları da annelerini doğum servisinde bekledi. İşlemin bitmesinin ardından Rim el-Ali, tuvalete gideceğini söyleyip, odadan çıktı. Bu sırada uzun süre Ayşe el-Ali ile kardeşi Yusuf’un uzun süredir doğum servisinde oturduğunu fark eden hasta bakıcılar, iki çocuğun annesini aradı ancak bulamadı. Çalışanların ihbarı üzerine hastaneye İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü ekipleri sevk edildi. Polis, Yusuf ile ablası Ayşe el-Ali’yi emniyete götürdü. 
‘KAÇMADIM’
Polisin uğraşları sonucu anne Rim el-Ali’ye ulaşıldı. Emniyete götürülen Rim el-Ali’nin ifadesinde, çocuklarını bırakıp kaçmadığını, kürtajdan sonra verilen narkozun etkisiyle çocuklarını unuttuğunu söylediği öğrenildi. Çocuklar, anneye teslim edildi.

Görüntü Dökümü
———————–
– Çocukların polis ekiplerince hastaneden alınması
– Çocukların araca bindirilmesi
– Hastaneden genel ve detay görüntüler

Haber: Anıl ATAR – Kamera: ADANA, (DHA)
=========================

2- GÜVENLİK GÖREVLİSİ, RAHATSIZLANAN YOLCUYU KALP MESAJI İLE HAYATA DÖNDÜRDÜ

SAMSUN’da durakta tramvay beklerken kalp krizi geçiren Serkan K.’ya (31), güvenlik görevlisi Eray Parlak kalp masajı yaparak, hayatta kalmasını sağladı. Yaşadığı anları anlatan Parlak, “2-3 gün olayın etkisinde kaldım. Kalp kriziyle ilk kez karşılaştım. ‘Beni kurtar, nefes alamıyorum’ demesi gözümün önünden gitmiyorö dedi.

Olay, 27 Mart’ta Canik ilçesindeki Balıkçı Barınağı tramvay durağında yaşandı. Tramvay beklerken bir anda rahatsızlanan Serkan K.’nın zor nefes aldığını fark eden güvenlik görevlisi Eray Parlak, yanına gitti. Serkan K., Parlak’a ‘nefes alamıyorum, kendimi iyi hissetmiyorum’ deyince Parlak hemen 112 acil servise haber verdi.  Serkan K., çevredeki vatandaşların yardımıyla duraktaki bankın üzerine yatırıldı. Durumu gittikçe kötü olan Serkan K.’ya, Parlak kalp masajı yaptı. Kalp masajı sayesinde hayata tutunan Serkan K., olay yerine sevk edilen 112 acil sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırıldı.O anlar ise duraktaki güvenlik kamerasına anbean yansıdı. Kalp krizi geçirdiği belirtilen Serkan K.’nın ise durumunun iyi olduğu öğrenildi.

‘KALP MASAJINDAN SONRA NEFES ALMAYA BAŞLADI’

Yaşadığı anları anlatan Eray Parlak, “O gün benim nöbetim vardı, vatandaş durağa doğru geldi ancak iki büklüm bir haldeydi. ‘Nefes alamıyorum, kendimi hiç iyi hissetmiyorum’ dedi. Dudakları morarmıştı ve kusması da vardı. Aslında kalp krizi belirtileri gösteriyordu. Hemen ambulansa haber verdim. Bazı istasyonlar da tek bazılarında çift çalışıyoruz. O gün de ben tek çalışıyordum. Vatandaşı, içeri taşıdım ve kendisini sert bir zemine yatırdım. Bu sırada da kendisiyle sürekli konuştum, adını ve yaşını sordum. O an sıkıntı yoktu ama birden kötü olmaya başladı ve kustu, ‘ben artık gidiyorum, nefes alamıyorum, beni kurtar’ deyince kalp masajı yapmaya karar verdim. Masajdan sonra biraz daha rahatladı ve nefes almaya başladı. Ben de biraz rahatladımö diye konuştu.

‘2-3 GÜN OLAYIN ETKİSİNDE KALDIM’

Zaman zaman ilk yardım eğitimleri aldıklarını ve eğitimleri güncellediklerini ifade eden Parlak, “11 yıldır SAMULAŞ’ta güvenlik görevlisi olarak çalışıyorum. Burada ben değil de diğer personeller de olsaydı aynı özveriyi onlar da gösterirdi. O dakikalarda insan panik oluyor. Kendisiyle konuşmaya çalışırken telefonu çaldı ve açmak zorunda kaldım. Arkadaşı arıyordu ve kendisine, ‘panik olmaması gerektiğini ve arkadaşının biraz rahatsızlandığını’ belirterek, adresi de verdim. Serkan beyin çok bilinci yerinde değildi. Daha sonra sağlık çalışanları geldi, ilk müdahalenin ardından hastaneye kaldırıldı. Elimizden geleni yaptık, görevli olmazsak bile bu bir insanlık vazifesidir. O hastanın iyi olduğunu duyunca çok mutlu oldum, bu da bana yetti. Olaydan sonra durumunu çok merak ediyordum, hep aklımdaydı. Telefonla görüştük, o bana teşekkür etti, ben de ona teşekkür ettim. Durumunun iyi olduğunu söyledi. Çok rahatladım, zaten aklımdan hiç çıkmadı, elimden geleni yaptım ama bir şey oldu mu diye hep düşündüm. 2-3 gün olayın etkisinde kaldım. Kalp kriziyle ilk kez karşılaştım. ‘Beni kurtar, nefes alamıyorum’ demesi gözümün önünden gitmiyorö şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü:
—————
– Güvenlik kamerası detayları
– Muhabir Zeynep Irmak ÖCAL anonsu
– Güvenlik görevlisi Eray Parlak’tan detaylar
– Eray Parlak röportajı

Haber-Kamera: Zeynep Irmak ÖCAL, Oğuzhan UYSAL/SAMSUN, (DHA)

============================

3- PROF. DR. TECER: ERGENE HAVZASI DIŞINDA SUYU BU KADAR KİRLENEN BÖLGE YOK
 
TRAKYA’da, kirliliğiyle gündemde olan Ergene Nehri’nin önemli kollarından Çorlu Deresi, son günlerde endüstriyel atıklarla simsiyah akmaya başladı. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, bölgede muazzam endüstriyel faaliyet olduğunu belirterek, “Bu da doğal olarak Ergene Nehri’ni besleyen dereler üzerinden atık su kirliliğini oluşturmaya devam ediyor. Yüzeysel suların bu kadar kirlendiği başka bölge yok, Ergene Havzası dışında” dedi.

Trakya’da, kirliliğiyle gündeme gelen Ergene Nehri’nin önemli kollarından biri olan Çorlu Deresi, endüstriyel atıklar nedeniyle simsiyah akmaya başladı. Yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı Çorlu Deresi’nin geçtiği Sağlık Mahallesi’ndekiler, yıllardır kirlilik yaşanan derede önlem alınmasını istiyor. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tecer, ‘tahıl ambarı’ Ergene Havzası’nın Türkiye’de önemli havzalardan olduğunu söyledi. Bölgede Ergene Nehri’ni besleyen dereler bulunduğunu ve Çorlu Deresi’nin de bunlardan biri olduğunu belirten Tecer, şöyle konuştu:

“Bu bölge hem tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu hem de endüstriyel faaliyetlerin yoğun olduğu bir bölgedir. Bir dilemma yaşanıyor tabiri caizse burada, tarımsal faaliyetler de var endüstriyel faaliyetler de var. Pandemi devresinde geçen yıl bu zamanlarda endüstriyel faaliyetlerde bir kısıtlama meydana gelmişti. Bu kısıtlamanın oluşmasıyla beraber pandemi sürecinde endüstriyel faaliyetler de azaldığından dolayı atılan atık suların miktarında azalma meydana gelmişti ki bu bölgede özellikle Velimeşe, Çerkezköy ve Türkgücü gibi OSB’lerde yüzde 54’e varan atık su deşarjında azalma meydana gelmişti. Bu da bir anlamda doğanın kendi kendini temizlemesi için fırsat olmuştu o zamanlarda. Geçen günlerden bugüne kadar endüstriyel faaliyetlerin de artmasıyla beraber yine pandemi devam ediyor ama endüstriyel faaliyetlerdeki kısıtlamalar ortadan kalktı. Dolayısıyla tam kapasite çalışmasa bile sanayi tesisleri eski kapasitelerine ulaşmış durumdalar. Bu da doğal olarak Ergene Nehri’ni besleyen dereler üzerinden atık su kirliliğini oluşturmaya devam ediyor. Yüzeysel sularının bu kadar kirlendiği başka bölge yok Ergene Havzası dışında. Ergene Nehri’nin debisi 240 bin metreküp/gün. Fakat ölçümler günlük 700 bin metreküp günlük suyun ölçüldüğünü gösteriyor. Yani Ergene Nehri kendi doğal debisinin 3 katı kadar debi akıyor. Bu nereden geliyor? Evsel ve endüstriyel su kullanımının neticesinde meydana geliyor. Dolayısıyla buradaki bu kirlilik baskısını, bu endüstriyel faaliyetlere devam ederek ortadan kaldırmak mümkün değil. Endüstriyel faaliyetlerden vazgeçemeyiz bu doğru bir şey ama doğal kaynaklarımızı da korumak zorundayız.”

‘KORUNMASI İÇİN YAPILACAK BİRÇOK İŞ VAR’

Prof. Dr. Tecer, sanayi ağırlıklı bölgenin yer altı ve yer üstü sularının korunması için yapılacak çalışmalar olduğunu belirterek, “Öncelikle endüstriye yönelik veya evsel kentsel kullanıma yönelik olarak tüketilen suların tekrar kazanılarak sanayiye endüstriye geri dönüştürülmesi lazım. Yağmur suyu hasatlarının yapılması lazım. Bir de sanayide ekonomik ve verimli üretim biçimine dönüştürülmesi lazım. ‘Best available teknoloji’ dediğimiz mevcut en iyi teknolojilere dönüştürülmesi lazım. Daha az su tüketen endüstriyel faaliyetlerin burada yer alması ve su tüketen faaliyetlerde de kullanılan teknolojinin tasarruflu ve ekonomik teknolojilerle yer değiştirmesi lazım. Yani bu dönüşümün bu bölgede özellikle hızla gerçekleştiriliyor olması gerekir. Endüstrinin evsel ve kentsel suyun tekrardan kullanılabilirliğinin yolunun açılması lazım. Yani bugün sanayide 460 bin metreküp/gün su tüketiliyor. Gerçi arıtma tesisleri kullanılacak burada ama bunlar da yeterli gelmeyecektir. Bu suyun arıtılarak tekrar kullanılarak sanayiye, ekonomiye dönüştürülmesi lazım” diye konuştu.

‘TEKNOLOJİYİ KULLANMAK GEREK’

Bölgedeki su kaybının kullanılacak olan teknolojiyle önlenebileceğinin altını çizen Tecer, “Sanayicilere gerçekten ihtiyacımız var. Ülkenin ekonomik faaliyetlerinin, istihdamın, endüstriyel ürün ve hizmetlerin üretilmesi gerekiyor. Bu gerçek, bunu yadsıyamayız, bunu yok sayamayız. Bunu yaparken de doğal kaynakları koruyarak, çevreyi daha az kirleterek yapılması lazım. Önce bilinç değişikliğinin ortaya çıkması lazım. Sanayicinin bu bölgeden para kazanırken bu bölgenin doğasına, doğal kaynaklarına, suyuna, havasına, toprağına zarar vermemeyi düşünecek zihniyet yapısına dönüşmesi lazım. Bu zihni dönüşümün olduğunu ya da zihniyetin olduğunu varsayıyoruz. Yok saymıyoruz ama bunun artık eyleme geçmesi lazım. Ben inanmıyorum hiçbir sanayicimizin ‘Buradan parayı kazanalım, doğal kaynaklarını da tüketelim, suyu da kirlenmiş, umurumuzda değil’ dediğini asla düşünmüyorum. Zihni yapımız var ama bunun eyleme ve bunun sahaya yansıması gerekiyor. Bunun için artık birtakım şeylerin yapılması lazım. Öncelikle daha az su tüketen teknolojilerin tercih edilmesi lazım. Üretim süreçlerini buna dönüştürmeleri gerekiyor. Sonrasında da yağmur suyu hasadı yapması lazım petrol endüstrinin” dedi.

‘HEM YER ALTI HEM YER ÜSTÜ SULARI CAN ÇEKİŞİYOR’

Bölgede muazzam endüstriyel faaliyet olduğunu söyleyen Tecer, “Su kaynakları kısıtlı. Yer altı suyu da yer üstü suları da artık tabiri caizse can çekişiyor. Bununla sürdüremezsiniz. Zaten bu bölgedeki sanayici bu su potansiyeliyle ve bu tüketim biçimiyle burada üretimini veya endüstriyel faaliyetlerini sürdüremeyecekler. Bu kesin ama 5 yıl, ama 10 yıl, ama 20 yıl. Nasreddin Hoca’nın bindiği dalı kesmesi gibi bir durum yaşanmıyor burada. Dolayısıyla bunun sürdürülemeyeceğini artık sanayicinin de kabul etmesi, kullandıkları suları arıtarak geri kazanım yoluna gidilmesi lazım. Bunun için de mevcut teknolojiler var. Gelişmekte, geliştirilmekte olan teknolojiler var. Bunların kullanılmasından çekinilmemesi gerekiyor ve o zihni yapısının da çevreyi koruma, kaynakları koruma, gelecek nesillere bu kaynakları aktarma bilincinin artık eyleme dönüşmesi gerekiyor” diye konuştu. 

Prof. Dr. Tecer, sistemin kurulmasıyla Ergene Nehri’nin simsiyah akmayacağını dile getirip, “Arıtma teknolojileri ve geri kazanım teknolojileriyle zaten suya olan ihtiyacımız azalıyor. Dolayısıyla buradaki atık su oluşumunun miktarı azalıyor. Atık su oluşmadığı sürece Ergene Nehri ve bunu besleyen dereler de kirlilikten uzak, renkten uzak, berrak bir şekilde, eskiden olduğu gibi yüzülebilen hale gelecektir. Bu 8-10 sene sonra beklenen bir sonuç olacaktır” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————-
-Kirli akan Çorlu Deresi’nden detaylar
-Muhabir Mehmet Yirun anons
-Prof. Dr. Tecer ile röp.
-Derenin dronla havadan görüntüleri
-Detaylar

Haber- Kamera: Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR/TEKİRDAĞ,(DHA)

=====================

4- KIRMIZI KATEGORİDEKİ GAZİANTEP’TE, ÇARŞI VE MEYDANLAR BOŞ KALDI

KORONAVİRÜS risk haritasında, ‘çok yüksek riskli’ iller arasında yer alan Gaziantep’teki çarşı ve meydanların bugün boş kaldığı gözlendi. 
Kırmızı kategorideki kentin işlek noktalarından, hafta içi genellikle kalabalık olan Gaziler Caddesi’ndeki çarşıların bugün boş olması dikkat çekti. Çarşı ve meydanların giriş- çıkışlarında ise polis ve zabıta ekipleri, halkı uyararak, sosyal mesafe ve maske denetimi yaptı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Çarşıdaki sakinlik
– Vatandaş ile röp
– Dolaşan insanlar
– Polis ve zabıta ekipleri
– Genel ve detay görüntüler

Haber:-Kamera:Kadir GÜNEŞ -GAZİANTEP-DHA)

=========

5- İŞ YERİ ÖNÜNDEKİ HALININ ÇALINMASI GÜVENLİK KAMERASINDA

MERSİN’de bir kuaför dükkanının önündeki halının çalınması güvenlik kameralarına yansıdı. Şüphelinin sakin tavırları, görenleri şaşırttı.
Merkez Yenişehir ilçesi Barbaros mahallesi Nevit Kodallı Caddesi üzerinde Emine Çelik’e ait kuaför iş yerinin önündeki halı, gece saatlerinde çalındı. Sabah işyerini açan Çelik, kapısının önündeki halıyı göremeyince kamera görüntülerini inceledi. Görüntülerde 02.00 sıralarında işyerinin önüne gelen şüpheli, önce etrafı gözetliyor. Etrafta kimsenin olmadığını gören şüpheli, gecenin karanlığından da faydalanarak iş yeri önünde duran halıyı sararak götürüyor. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
———————-
-Şüphelinin işyerinin önüne gelmesi
-Şüphelinin etrafı gözetlemesi
-Şüphelinin halıyı toplayıp götürmesi
-İşyeri önü 

Haber-Kamera: Soner AYDIN/MERSİN, (DHA)

============

6- TOPLADIĞI ESKİ TAŞLARLA EVİNİN BAHÇESİNİ MÜZEYE ÇEVİRDİ
 
KAYSERİ’de emekli mobilyacı Mahmut Gengeç (61), eski dönemlerde yalak, kuyu ağzı, şırahane, dam bacası olarak kullanılan taşları evinin önünde sergiliyor.

Hacılar ilçesi Yediağaç mahallesinde oturan 4 çocuk babası Mahmut Gengeç, 20 yıl önce evine gelirken yol kenarında bulunan hafriyat içinde yalak taşını gördü. Gengeç, yok olmaması için taşı alarak evinin bahçesine götürdü. Ardından bu tür taşlara merak saran Gengeç, o günden sonra yalak taşının yanı sıra kuyu ağzı, şırahane, değirmen, soku ve dam bacası taşlarının  koleksiyonunu yapmaya başladı. Gengeç, biriktirdiği farklı türlerdeki 400 taş ile evinin bahçesini müzeye çevirdi. Mahmut Gengeç, eski dönemlerde kullanılan taşların kendisinde merak uyandırdığını belirterek, “Tarihe her zaman merakım vardı. Hikayem 20 yıl önce yol kenarında bulduğum bir taştan başlıyor. Bahçemde oluşturduğum 400 eserlik taşların bir kısmını para ile satın alırken, diğer kısmı da tarafıma hediye edildi. Geçmiş dönemlerde kullanılan birçok taşı değerlendirmek amacıyla aldım. Bahçeme müze kurma nedenim, insanların ziyaret etmeleri ve bu eserleri görmeleridir. Son dönemlerde ilçemizde başlayan kentsel dönüşüm nedeniyle tarihi niteliği taşıyan birçok taşı arabamla alarak müzeme getirdim. Umarım müzemi daha da büyüteceğim” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————
– Müze yapılan bahçeden görüntü
– Taşlardan genel ve detaylı görüntü
– Evinin bahçesini müzeye çeviren Mahmut Gengeç ile röportaj

Yasin DALKILIÇ-İlyas KAPLAN/KAYSERİ,(DHA)

=================

7- KAYSERİ’DE TAHİNLİ PİDE, İFTAR VE SAHUR SOFRALARININ VAZGEÇİLMEZİ

KAYSERİ’de fırınlarda sadece ramazan ayına özel pişirilen tahinli pide, iftar ve sahur sofralarının vazgeçilmez lezzeti arasında.

Ramazan ayında iftar ve sahur sofralarını süsleyen tahinli pide, fırınlarda mayalı hamurun üzerine pekmezli tahin ve şeker dökülerek hazırlanıyor. Pide, usta ellerde ince bir şekilde açılan ve hamura uygulanan karışım ile belirli bir süre dinlenmeye bırakılıyor. Ardından da pişmesi için taş fırına sürülüyor. Ramazan ayına özel pişirilen tahinli pide, iftar ve sahur sofralarının vazgeçilmez lezzeti arasında.

Fırıncı Benal Akyar, “Kayseri’nin vazgeçilmez lezzeti tahinli pide. Tahinli pide yapılırken, tahin, şeker ve şekersiz de olabilir. Hamuru açarız, tahini koyarız, oklavayla inceltiriz. Sonrasında kat kat katmerleyerek yaparız. Daha sonra bol susamla pişiririz. Tahinli pide genellikle ramazan ayına özgün bir lezzettir. Tahinli pide normal günde çok fazla satılmaz; ama ramazanda oldukça satış oluyor. Vatandaşlar tahinliyi hem iftara hem de sahura alıyorlar. İnsanı tok tutar ve hemen yemeğin arkasına şeker veya baklava gibi lezzettir. Bazı tahinli pideler ebattan kaynaklı 30 veya 50 TL’ye satılıyor; ama bizde ebatlar küçük olduğu için ortalama 10 TL fiyatı var. Günlük olarak üretilen ve tüketilen bir lezzettir” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
– Tahinli pidenin hazırlanmasından görüntü
– Tahinli pidenin açılmasından ve fırına sürülmesinden görüntü
– Pişen tahinli pideden görüntü
– Pide ustası ile röportaj
– Diğer görüntüler

Haber-Kamera: Melih KAMIŞ/KAYSERİ, (DHA)

Exit mobile version