DHA YURT ÖZEL GÜNDEM
19’luk milli yüzücü Melikşah, gözünü olimpiyatlara dikti
MERSİN’li milli yüzücü Melikşah Düğen (19), 2’nci Uluslararası Edirne CUP’ta 200 metre sırtüstü’nde 2:00,93’lük derecesi ile 2:01,03 olan Olimpiyat B Barajı’nı geçerek Türk yüzme tarihine adını yazdırdı.
Milli yüzücü Melikşah Düğen, 2’nci Uluslararası Edirne CUP’ta 200 Metre Sırtüstü’nde 2:00,93’lük derecesi ile 2:01,03 olan Olimpiyat B Barajı’nı geçerek önemli bir başarıya imza attı. Olimpiyat A Barajı’nı geçerek finallerde yüzmek için çalışmalarına sıkı şekilde devam eden Düğen’in en büyük hedefi olimpiyat madalyasını kazanmak. Antrenör Volkan Burak Tuncil de Melikşah’ın olimpiyat A Barajı’nı geçerek finallere adını yazdıracağına inandıklarını söyledi.
‘14 TÜRKİYE REKORU’
Genç sporcu Melikşah Düğen, henüz 5 yaşındayken başladığı yüzme sporunda kısa sürede adını duyurmayı başardı. Fas’ta 2018 yılında düzenlenen Dünya Okul Sporları Olimpiyatı’nda 100 Metre Sırtüstü Yarışması’nda 0.59.03’lük derecesiyle dünya 3’üncüsü olan Melikşah, İstanbul’da 2019’da düzenlenen 31’inci Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’nda da birinci olarak dikkatleri üzerine çekti. Avrupa Gençler Yüzme Şampiyonalarında 3 kez Türkiye’yi temsil eden Melikşah Düğen, kariyerine 14 Türkiye rekoru sığdırdı.
‘EN BÜYÜK HAYALİM MADALYA TAKMAK’
Mersin Olimpik Yüzme Havuzu’nda hazırlıklarını sürdüren Melikşah Düğen, “Henüz küçük yaşlarda yüzmeye başladım. Açıkçası bu noktaya geleceğimi düşünmemiştim. Kariyerim boyunca birçok rekor kırdım, madalya kazandım. Son olarak 200 metre sırtüstünde Olimpiyat B Barajı’nı geçtim. Benim için çok önemli bir başarı oldu. Her sporcunun hayalidir olimpiyatlara gitmek, benim de hayalim. Önümüzdeki 4 yılda A Barajı’nı da geçerek 2024 Olimpiyatlarına gitmek istiyorum. Tabi orada madalya kazanmak en büyük hayalim. Bunun için çalışmalarımı sürdürüyorumö diye konuştu.
‘HEDEFİMİZ A BARAJINI GEÇMEK’
Melikşah Düğen’in antrenörü Volkan Burak Tuncil de, “Melikşah aldığı başarı ile bizi çok mutlu etti. Pandemi dolayısıyla uluslararası yarışmalar iptal oldu. Bu hazırlık için bir avantaj oldu. Melikşah, bu süreçte olumsuz etkilendi. Eski performansına gelmesi kolay olmadı. Çalışmalarımız devam ediyor. 27 Haziran son gün, biz o güne kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tüm sistemimizi olimpiyatlarda final yüzmek için kuracağızö dedi.
Görüntü Dökümü:
———————–
– Havuzdan görüntü
– Yüzücülerin çalışmalarından görüntü
– Melikşah Düğen’den detay görüntü
– Melikşah Düğen röp
– Volkan Burak Tuncil röp
Haber-Kamera: Soner AYDIN /MERSİN, (DHA)
========================
Sıfır kilometre aldığı otomobilin şanzımanı hatalı çıktı
HATAY’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Burhan Tangut, sıfır aldığı lüks cipin şanzımanı hatalı çıktığını, kullanmaya başladığı ikinci günde yolda kaldığını öne sürdü. Beş ay sıkıntılı günler yaşadığını ve şanzımanın tamamen yenisiyle değiştirildiğini belirten Tangut, aracındaki değer kaybını talep ettiği davanın hala sürdüğünü söyledi.
İlçede gümrük işleri yapan Burhan Tangut, engelli oğlu için 2019 yılında vergi indiriminden faydalanarak 135 bin TL’ye sıfır kilometre cip aldı. Tangut, iki gün sonra eşi rahatsızlanınca Ankara’ya gitmek için yola çıktıktan sonra şanzıman arızası nedeniyle yolda kaldığını öne sürdü. Tangut, otomobili satın aldığı plazanın servisine başvurduktan sonra 1-3-5 viteslerinin eksik olduğu belirlenen şanzımanın tamir edildiği ancak problemlerin bir türlü giderilememesi üzerine 6 kez tamir gördüğünü dile getirdi. Son olarak şanzımanın tamamen değiştirilerek sorunun giderildiğini dile getiren Tangut, ilerideki dönemde otomobilini satmak istediğinde değer kaybı yaşanacağından, bu konuyu mahkemeye taşıyarak değer kaybının kendisine ödenmesini istedi. Konu hakkında düzenlenen bilirkişi raporunda ise değer kaybı yaşanmayacağı belirtildi.
Bilirkişi raporuna itiraz eden Tangut, “Kayıtlarda şanzıman değişikliği olduğundan araçta satılacağı zaman bir değer kaybı olacağından bu konuyu da mahkemeye taşıdım. Bilirkişi raporunda fabrika çıkışlı olduğu için arızanın tarafımızdan bilinmesi söz konusu olmadığı vurgulanmasına karşın araçta değer kayı olmayacağı ifade edildi. Bunun üzerine yaptığımız araştırmada aracı ikinci el satışa koyduğumuzda değişen parçası nedeniyle değer kaybına uğradığını tespit edince bilirkişi raporuna itiraz ettim. Şu anda itirazımız üzerine davamız devam ediyor” dedi.
Engelli bir çocuğu ve hasta bir eşinin olduğunu sözlerine ekleyen Tangut, bir süre sonra arabayı satmaya kalktığında bu ekonomik zararı yaşamak istemediğini sözlerine ekleyerek, tek isteğinin aracındaki değer kaybının kendisine ödenmesi olduğunu söyledi.
Görüntü Dökümü:
———————–
– Burhan Tangut aracına giderken,
– Tangut’un araca binmesi ve sürmesi
– Aracın içinden ve dışından görüntü
– Burhan Tangut ile röp
Haber-Kamera Ufuk AKTUĞ /İSKENDERUN (Hatay), (DHA)
=============================
Koronavirüs salgınında talebin arttığı ‘turşu suyu’ ambalajlanıp raflara girdi
PANDEMİ’de talebin arttığı turşu suyu, Adana’da içecek fabrikası sahibi Selahattin Naz’ın girişimiyle ambalaja girdi. Selahattin Naz, “İnsanlar artık gazlı içeceklerden kaçıyor. Biz de annelerimizin turşu suyunu ambalajlayıp, raflara getirdik. Bunu yaparken Münir Özkul ile Adile Naşit’in ‘limon mu sirke mi?’ fikrini birleştirerek sağlıklı bir turşu suyu çıkardık” dedi.
Koronavirüs salgınıyla birlikte bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtilen turşu suyuna talep arttı. Adana’da iş insanı Selahattin Naz, şalgam ürettiği tesisinde turşu suyu da üretme kararı aldı. 6 aylık Ar-Ge çalışmasının ardından üretime geçtiklerini kaydeden Naz, turşu suyunun şu an 81 ile satılmaya başlandığını ve aldıkları geri dönüşlerin çok olumlu olduğunu belirtti.
‘ANNEMİZİN TURŞU SUYUNU RAFLARA KOYDUK’
Turşu suyunun tıpkı şalgam ve ayran gibi milli bir içecek sayıldığını belirten Selahattin Naz, pandemi sonrası çevresinden yoğun bir şekilde turşu suyu talebinin geldiğini söyledi. Ekip olarak talebi değerlendirdiklerini ve pazarda bu ürüne ihtiyaç olduğunu fark ettiklerini kaydeden Naz, 500 yıllık turşu suyunu daha sağlıklı bir formülle seri üretime geçirip, ambalajlayıp satmaya başladıklarını dile getirdi. İnsanların ambalajlı ürün olarak sadece gazlı içecekleri görmekten sıkıldığını ve vücuda olan zararlı etkilerinden dolayı bu içeceklerden kaçtıklarını aktaran Naz, “İnsanlar sağlık açısından faydalı ürünler arıyor. Biz de bunu görerek tüketimi ve ulaşması daha kolay olsun diye annemizin yaptığı turşu suyunu ambalajlayıp raflara koyduk” dedi.
‘ADİLE NAŞİT VE MÜNİR ÖZKUL’UN FİKRİNİ BİRLEŞTİRDİK’
Turşu suyunu litrelik şişeler halinde şu an ülkedeki 81 ildeki yerel marketlere gönderdiklerini kaydeden Naz, insanların ürüne büyük ilgi gösterdiğini vurguladı. Bugüne kadar caddelerdeki tezgahlarda ya da turşucularda açık bir şekilde satılan turşu suyunun kapalı şekilde ilk defa satıldığını belirten Naz, “İşin diğer yanı da bu turşu suyu bildiğimiz turşu suyundan ayrılıyor. Çünkü normal turşu suyunun tuz oranı yüzde 18’dir. Biz bu oranı düşürmek ve turşu suyunu daha içilebilir hale getirmek için şalgam suyu, elma sirkesi ve limon suyunu kullanıyoruz. Bunu yaparken Münir Özkul ile Adil’e Naşit’in ‘limon mu sirke mi?’ fikrini birleştirerek sağlıklı bir turşu suyu çıkardık. Market raflarında litresi 6-7 TL civarında satılıyor. Yakında Avrupa ülkelerinde de göreceğiz” diye konuştu.
‘MİDE RAHATSIZLIĞI OLANLAR DİKKAT ETSİN’
Turşu suyunun içeriğindeki yararlı bakteriler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirici etkilerinin olduğunu kaydeden Gıda Mühendisi Seda Kilinçli, turşu suyunun içindeki bakterilerin aynı zamanda mide, ağız ya da vücudun herhangi bir yerinde bulunan kötü bakterilerle de savaştığını söyledi. Spor ve yemek sonrasında içilecek turşu suyunun vücudu rahatlatabileceğini de ifade eden Kilinçli, buna karşın mide rahatsızlığı, kolesterol ve sindirim sistemi rahatsızlığı olanların turşu suyunu dikkatli tüketmesi gerektiğini kaydetti.
Görüntü Dökümü:
————————
– Turşu suyu şişelere doldurulurken
– Üretim tesisinde şişelenme işlemleri
– Ambalajlamadan detaylar
– İşletme sahibi Selahattin Naz ile röportaj
– Turşu suyunun bardağa doldurulması
– Genç bir kızın turşu suyu içmesi
– Gıda Mühendisi Seda Kilinçli ile röportaj
Haber: Can ÇELİK – Kamera: Yusuf KANTARLI/ADANA, (DHA)
==============================
Nüfusu azalan Zonguldak’ta kentin kurtuluş projesi Filyos
EMEKLİ sayısının aktif çalışan sayısını geçtiği Zonguldak’ta, nüfus son 10 yılda 28 bin 499 kişi azaldı. Emeğin başkentinden emeklinin başkentine dönen Zonguldak’ta, yapılan çalışmalarla maden sektörünün yanında yeni istihdam alanları yaratılmaya çalışılırken, 20 bin kişi istihdamın hedeflendiği Filyos projesi, kentin kurtuluş projesi olarak görülüyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ki sanayi kalkınmasından itibaren taş kömürüyle ülke ekonomisine uzun yıllar katkı sağlayan Zonguldak’ta son yıllarda emekli sayısı, aktif çalışan sayısının üzerinde seyrediyor. Zonguldak SGK İl Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre, kentte toplam 141 bin 650 aktif sigortalı bulunurken, 162 bin 793 emekli bulunuyor. Kentte, emekli sayısının çalışan sayısı 21 bin 143 kişi daha fazla. Özellikle enerji sektöründe taş kömürüne olan ilginin azalması ve 1990’da 35 bin işçinin çalıştığı Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda (TTK) işçi sayısının 7 binlere düşmesi, kentten göçü arttıran nedenler arasında yer aldı. Farklı istihdam alanların da oluşturulmaması nedeniyle iş bulmakta güçlük yaşayan gençler, büyük şehirlere göç ediyor. Nüfus sayımına göre İstanbul’da 125 bin 533 Zonguldaklı yaşıyor. 2010’da 619 bin 703 olan Zonguldak nüfusu 2019 yılında 596 bin 53, 2020 yılında ise 591 bin 204 olarak açıklandı. Kentin nüfusunun 10 yılda 28 bin 499 kişi azaldığı görüldü.
KENTİN KURTULUŞ PROJESİ FİLYOS
Zonguldak Valiliği ve bazı sivil toplum kuruluşları ile dernekler kentte farklı istihdam alanları yaratmak için çalışmalar yapıyor. Çaycuma ilçesinde bağlı Filyos beldesinde çalışmaları devam eden Filyos Projesinin hayata geçmesiyle gelecek yıllarda 20 bin kişinin istihdam edilmesi hedefleniyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı da lojistik merkezi kurarak Karadeniz’deki doğalgazı Filyos Limanı’ndan karaya çıkartacak olması kentin enerji sektöründe yeninden adının anılmasına neden oldu. Zonguldak’ta vatandaşlar da Filyos’u kentin kurtuluşu olarak görmeye başladı. Balıkçı Zeki Beybeyoğlu (40), maden sektörünün geriye gitmesi nedeniyle kentte nüfusun da gerilediğini belirterek, “Önceden maden işçisi vardı. 50 bin işçi vardı kentte. Küçülmeye gidince kent herkes kaçtı buradan. Bugün 110 bin nüfus var merkezde. Böyle giderse daha da geriye gideriz. Acil olarak Filyos’un bitirilip Zonguldak’a fabrikalar kurulması lazım. Yoksa bu şehir daha kötüye gider. Filyos sadece Zonguldak’ın değil Türkiye’nin kurtuluşudur. Birçok yabancı ülkelerin buraya mal getirmesi demektir. Fabrikalar kurulunca buranın gençleri ekmek yiyecek. İnşallah diyoruz” diye konuştu.
‘İSTANBUL’A KAPICILIK YAPMAYA GİDİYORLAR’
Emekli madenci Oktay Girgin ise, Zonguldak’ın geçmişte Türkiye’nin en önemli şehirleri arasında yer aldığını ifade ederek, “TTK emeklisiyim. Biz 40 bin işçiyle çalıştık. Harika, çok hareketli bir şehirdi. İş sorunu yok denecek kadar azdı. Şu andaki durumu hep beraber görüyoruz. Filyos’u görmek lazım. Şu an için ne söylesek yanlış olacak. Bunun icraatını görmemiz lazım halk olarak. Olur mu? Mükemmel olur. Ancak görmek lazım. Zonguldak’ta nüfus azalıyor. İnsanlar iş yok diye göç ediyorlar. Anne ve baba köye yerleşmiş ama çocuklar gelecek yok diye kenti terk ettiler. İnsanların tedirginliği korkusu nedeniyle İstanbul’a kapıcılık yapmak için bile gidiyor” dedi.
Görüntü Dökümü
-Kentten detaylar
-Filyosdan detaylar
-Dron ile kent görüntüsü
-Zeki Beybeyoğlu ile röp.
-Emekli madenci Ahmet Eyüp ile röp.
-Emekli madenci Oktay Girgin ile röp.
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Aytaç ÖZTÜRK/ZONGULDAK,(DHA)
=========================
Evlenecek çiftlere ‘Suriye Altını’ uyarısı
GAZİANTEP Kuyumcular Odası Başkanı Sedat Özdinç, kontrollü normalleşme süreci ile birlikte başlaması beklenen düğünlerin en önemli geleneklerinden olan altın satışlarında artış olacağını ifade etti. Özdinç, evlenecek çiftleri, düşük ayarlı Suriye altını ve sahte altın alımına karşı uyardı.
Kontrollü normalleşme süreci ile birlikte uzun süre ertelenen düğünlerin başlaması beklenirken, Kuyumcular Odası Başkanı Sedat Özdinç, altın alacak çiftlere önemli uyarılarda bulundu. 21 ayar olan ve Suriye altını olarak bilinen altının uzmanlar tarafından bile ayırt edilmesinin güç olduğunu dile getiren Özdinç, 22 ayarlı altın ile arasında ciddi fiyat farkı olduğunu ve hem kuyumcu esnafının hem de altın alacakların dikkat etmeleri gerektiğini belirtti. Sedat Özdinç, kentte 53 Suriyeli kuyumcu olduğunu ve bu esnafın genelde 21 ayar altın satışı yaptıklarını dile getirerek, “Suriyeli esnafımız Gaziantep’teki atölyelerden yapılmış olan bilezikleri satıyorlar. Bu tür bileziklere 21 ayar deniliyor ve 21 ayar olarak alınıp yine 21 ayar olarak satılıyor. Bu altınları genelde Suriyeliler satın alıyor. Ancak, fark etmeden alacak olanların buna dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü piyasada bulunan bu altınlar düşük ayarlı olduğu için bizlerin sattığı altınlara göre daha ucuz. Altın alacak olanlar damga ve patent yazılarına dikkat etsinler. Bu damga ve patentte 21 ayar olduğu zaman 875, 22 ayar olduğu zaman 916 yazar. Özellikle başlaması beklenen düğün sezonunda çiftlerimizin mağdur olmaması için buna dikkat etmeleri gerekiyor. Yine çok fazla sahte altın mağdurları var ve vatandaşların bu duruma düşmemek için mutlaka bildikleri ve güvendikleri adreslerden alışveriş yapsınlar” diye konuştu.
‘ALTINA YATIRIM YAPMA ZAMANI’
Sedat Özdinç, altın fiyatlarındaki düşüşün fırsat niteliğinde olduğunu da ifade etti. Özdinç, altının her zaman güvenli bir yatırım aracı olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
“Altın her zaman güzel bir yatırım aracıdır. Altını vatandaşlarımız alsınlar. Evlenen çiftler özellikle altınlarını alsınlar ve ileriye dönük yatırım amaçlı düşünsünler. Yavaş yavaş normalleşme ile birlikte düğün sezonları da başlayacak. Bu sezonda altının gramı da düşmüşken tam yatırım yapma zamanı. Kuyumcu esnafı pandemi sürecinde iş yapmadı. Düğünler olmadı. Bu süreçte daha çok teknolojik hediyeleşmeler gerçekleştirildi. Her zaman şunu diyorum. Bugün on bin lira verilip alınan bir telefon bir yıl sonra yarı fiyatına dahi satılamaz. On bin liralık altın almış olsanız bir yıl sonra çok daha fazlasına satabilirsiniz. Altın uzun vadede her zaman kazandırır.”
Öte yandan kuyumcular ise pandemi sürecinde kontrollü normalleşme ile birlikte sektörde de hareketlenme başladığını ifade etti. Vatandaşların düşük ayarlı altınları ayırt etmelerinin zor olduğunu dile getiren esnaf, her zaman bildikleri kuyumculardan alışveriş yapmaları tavsiyesinde bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Sedat Özdinç ile röp
– Erhan Tabur ile röp
– Ömer Kılıç ile röp
– Çarşı alışveriş
– Kuyumcu görseller
-Altın alışverişi yapan vatandaşlar
Haber: Kadir GÜNEŞ-Kamera: Ahmet ATMACA-GAZİANTEP-DHA)
=====================================
Eşek ve keçi sütünden yapılan sabunlara ilgi
ŞANLIURFA’da, koronavirüs salgınıyla birlikte vatandaşlar, doğal sabunları tercih etmeye başladı. Kentteki tezgahında 63 çeşit sabun bulunduran Mehmet Halil Akkuş, yaptığı bitkisel sabunlarla halkın cilt sorunlarına çare olduğunu iddia etti. Akkuş, eşek ve keçi sütünden yapılan sabunlar da vatandaşların yoğun ilgi gösterdiğini söyledi. Cildiye Dermatoloji Uzman Doktor Hacer Altın Sürücü ise bu tür sabunların kullanılmadan önce mutlaka uzmana başvurulması gerektiğini söyledi.
Şanlıurfa’da tezgahında 63 çeşit sabun bulunduran Mehmet Halil Akkuş, yaptığı bitkisel sabunlarla halkın saç ve cilt sorunlarına deva olduğunu söyledi. Akkuş, tezgahında bulunan eşek ve keçi sütünden yapılan sabunların pandemi sürecinde vatandaşların en çok tercih ettiği sabunlar olduğunu ifade etti. Koronavirüs sürecinde vatandaşların şampuanı bırakıp kimyasal madde kullanılmadan hazırlanan doğal sabunlara yöneldiğini belirten Mehmet Halil Akkuş, en çok ilginin keçi ve eşek sütünden yapılan sabunların gördüğünü belirterek, “Bitkisel sabunlar, doğal ev yapımı sabunlardır. Kimyasal madde katılmadan yapılıyor. Şu an 63 çeşit sabunumuz var. Bu sabunların içerikleri, yapımları ve etkileri farklıdır. Doğal sabunlar tüm cilt rahatsızlıklarına, saç dökülmesi, kepek, saç diplerindeki bakteri ve lekelere karşı çözüm oluyor. Eşek sütü sabunu özellikle güneş lekelerine, sivilce, akne lekeleri ve kırışıklıklara iyi geliyor. Keçi sütü sabunu da hem lekelere iyi geliyor hem de düzenli kullanıldığı zaman ten rengini beyazlatıyor. Saf defne sabunlarımız ise saçları güçlendiriyor” diye konuştu.
Cilt hastalıkları için çeşitli karışımlardan yapılan sabunun faydalı olduğunu öne süren Akkuş, “Ardıç katranı, çam katranı, kükürt ve zeytinyağıyla karışım elde ettik. Bu sabunumuz; sedef, egzama, mantara ve kaşıntıya çok iyi geliyor. 15 yıldır sabun işiyle uğraşıyorum. Vatandaşlar son zamanlarda doğal sabunlara ilgi gösteriyorlar” dedi.
DOKTORLAR UYARDI
Cildiye Dermatoloji Uzman Doktor Hacer Altın Sürücü ise eşek ve keçi sütünden yapılan sabunların kullanımından önce mutlaka uzmana başvurulması gerektiğini belirterek, “Eşek ve keçi sütü sabunu son zamanlarda popüler hale geldi. Şu an için eşek ve keçi sütü sabunuyla ilgili herhangi bir araştırma mevcut değil. Son zamanlarda özellikle sosyal medyada eşek ve keçi sütü sabununun nemlendirme ve kırışıklıklara iyi geldiğine dair bir algı oluşturulmaktadır. Yalnız araştırma yapılmadan bu tür şeylerin, kullanılmaması gerekmektedir. Sonrasında vücutta alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Bu konuda vatandaşlarımızı uyarıp dikkatli olmalarını istiyoruz” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————————-
– Tezgahta satılan sabunlar
– Sabun almaya gelen vatandaşlar
– Sabun hakkında açıklamada bulunan esnaf
– Sabun alan vatandaşlarla röp
– Cildiye uzmanıyla yapılan röp.
– Genel ve detay görüntüler
Haber:Ali LEYLAK-Kamera:Ömer ŞULUL -ŞANLIURFA – DHA)
==================
Kar ve yağmur suları biriktirilerek yeşil alan sulamasında kullanılacak
BAYBURT’ta kuraklıkla mücadelede kentin yoğun kar yağışı alması da göz önüne alınarak proje hazırlandı. Üniversite yerleşkesinde yer altında kurulan 100 ton kapasiteli, 3 su tankında depolama sistemiyle biriktirilen kar ve yağmur suları, yaz aylarında yeşil alanların sulamasında kullanılacak.
Bayburt Üniversitesi’nce kuraklığa karşı hazırlanan proje kapsamında, Baberti yerleşkesi ve çevresinde bulunan yeşil alanların sürdürülebilir yöntemlerle sulanması amacıyla yer altına her biri 100 ton kapasiteli olan 3 su tankı yerleştirildi. Yerleşkenin çevresine döşenen bin 500 metrelik boru hattıyla kar ve yağmur suları bu tanklara taşınacak. Karların erimesiyle tamamen dolan tanklar, kurak dönemlerde kampüsün yeşil alanlarını sulamada kullanılacak. Projeyle bin 200 dönümlük arazinin üzerindeki kar ve yağmur suları, 200 bin metrekaredeki yeşil alanı sulayacak
‘KAR VE YAĞMUR SULARINI, BİRİKTİRİP KULLANACAĞIZ’
Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, kuraklıkla mücadelede üniversite olarak üzerlerine düşeni yaptıklarını belirterek “Bayburt Üniversitesi Baberti külliyesinde yer altına inşa ettiğimiz 3 farklı depoda yağmur ve kar sularını biriktirmek istedik. Depolarımız bitti, bu seneden itibaren artık yağmur ve kar sularını depolarımızda biriktireceğiz. Yaz aylarında ise yeşil alanların sulanmasında kullanacağız. Muhtemelen depolarımız yetmeyecek ve yeraltına ilave depolar yapacağız. Arazimize düşen kar ve yağmur sularından maksimum seviyede istifade etmeye çalışacağız, biriktireceğiz ve kullanacağız. Depolarımız yaklaşık 300 tondan oluşuyor, bin 200 dönümlük bir arazimiz var. Bu arazinin tabi ki her tarafı yeşil alan değil, biz sadece yeşil alanları sulamak için burada biriktirdiğimiz suları kullanacağız. Kuraklıkla mücadele dünyanın gündeminde olan bir şey ve artık devlet politikası haline geldi. Dolayısıyla her birim ve her kurum kendi çapında kuraklıkla mücadeleyle ilgili tedbirlerini almak durumunda, biz de üniversite olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” dedi.
Görüntü Dökümü
———————–
-Drone detayları
-Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun’un röportajı
-Depolardan detaylar
Haber-Kamera: Murat SÖYLEMEZ/BAYBURT, (DHA)
==========================
Kayıp köpeğini bulana para ödülü verecek
SİNOP’ta bir ay içerisinde 3 köpeği kaybolan Hasan Çorum (40), bu durumun rastlantı olamayacağını belirterek, çalan ya da satın alan kişilerin geri getirmesi halinde para ödülü vereceğini vadetti. Son olarak 5 gün önce ‘Fındık’ adını verdiği köpeğinin kaybolduğunu ifade eden Çorum, bu köpeğini kendisine getirene bin, kimden aldığını söyleyene ise 5 bin TL ödül vereceğini söyledi.
Osmaniye Mahallesi’nde oturan Hasan Çorum’un evinin bahçesindeki kulübesinde zincirle bağlı olan ‘Fındık’ isimli köpek, 5 Mart’a kayboldu. Çorum, köpeğini göremeyince mahallede aramaya başladı, ancak sonuç alamadı. Çorum, köpeğinin evinin çevresinden tek başına ayrılıp gitmeyeceğini, bu nedenle çalınmış olabileceğini iddia etti. Daha önce de ‘Boncuk’ ve ‘Tarçın’ isimli 2 köpeğinin daha çalındığını ileri süren Çorum, köpeklerini bulup getirene ödül vereceğini ifade etti.
‘EVİMİN BAHÇESİNDEN 3 KÖPEĞİM ÇALINDI’
Öğle saatlerinde köpeğin kulübesinde olduğunu anlatan Hasan Çorum, “Bu benim evimin bahçesinden çalınan 3’üncü köpeğim oldu. Bir ay önce de Boncuk ve Tarçın isimi köpeğim 3 gün arayla çalındı. Bu 2 köpek serbestti ve ‘dışarı çıkıp, kaybolmuş olabilir’ diye düşündük. Ancak Fındık, kulübesine zincirle bağlıydı ve zincir çıkartılmıştı, köpeğimi alıp gitmişler. Herhangi bir yırtıcı hayvanın alması da söz konusu değil, korunaklı bir yuvası var. Zaten yırtıcı bir hayvan gelmiş olsa bu hayvanın zinciri tekrar böyle kulübeye konmaz. Merak ettiğim konu ise bir ay içinde 3 tane hayvanı benim kapımın önünde kim alıyor? Biz Sinop’ta kapımızı, penceremizi kilitlemeyiz, her şeyimiz açıktır. Ben şimdi annem ve babamı nasıl bırakayım? Çünkü köpeğimi bu kadar rahat bir şekilde çalan kişi ya da kişiler, benim evime girip herhangi bir kişiye de zarar verebilir. Anne ve babam 80 yaşında, çok tedirginim. Ayrıca köpek, tavuk fark etmez, bunlar da evimizin bireyi. Annem köpekler kayboldu diye ağlıyor. Neden insanları tedirgin ediyorlar, köpeği çalan kişi hangi akla mantığa dayanarak çaldı? Çalan kişi gelip bana köpeği çok sevdiğini ve beğendiğini söyleseydi ben ona da bulurdum. Bu tamamen hırsızlıkö dedi.
‘KÖPEKLERİMİ BANA GETİRSİNLER’
Köpeğinin satılmış olabileceğini ifade eden Çorum, “Bu köpeği çalan kişi sattı diye düşünüyorum. Alan kişi lütfen şöyle düşünsün burada aileler üzülüyor. Yaşlı insanlar tedirgin oluyor. Lütfen bu kişi bana ulaşsın. Ben köpeğimi bulana ödül de veriyorum. Köpeğimi getiren olursa bin TL, eğer köpeği kimden aldığını söylerse de 5 bin TL ödül veriyorum. Rica ediyorum, köpeklerimi gören ve duyan varsa bana getirsin, onlara ödül vereceğim. Açık ve net söylüyorum, benim kapımın önündeki canlıyı kimse alamaz. Gerçekten çok üzüldüm. Anne ve babamın üzülmesi de beni çok etkiliyorö diye konuştu.
Görüntü Dökümü
————————–
-Hasan Çorum’un evinden ve bahçesinden detaylar
-Köpek kulübesinden detaylar
-Hasan Çorum’un röportajı
-Köpeğin zincirinden detaylar
-Detaylar
-Kayıp Fındık’ın fotoğrafı
Haber-Kamera: Deniz ÖZEN/SİNOP, (DHA) –
==========================
Estetik uğruna dudağı çürüyen Songül’ün hukuk mücadelesi devam ediyor
ANTALYA’da özel bir klinikte estetik ameliyat sonrası dudağı çürüyen Songül Uzunoğlu (42), Prof. Dr. Ömer Özkan’ın bir dizi ameliyatı sayesinde yemek yiyip su içebilir hale geldi. Uzunoğlu, “Prof. Dr. Ömer Özkan hocamın yaptığı ameliyatlar hayata tutunmama neden oldu. Ancak 2 yıldır verdiğim hukuk mücadelesinde bir adım ilerleme olmadı” dedi.
Antalya’da aşçılık yapan 3 çocuk annesi Songül Uzunoğlu, gözaltı torbalarından kurtulmak için arkadaşlarının tavsiyesi üzerine 2019 yılının şubat ayında Muratpaşa ilçesi Lara turizm bölgesindeki güzellik ve estetik merkezine gitti. Uzunoğlu’na, göbek bölgesinden alınan yağın, yüz bölgesinin dolgusunda kullanılacağı, operasyonun çok kalıcı, ekonomik ve 2 yıl garantili olduğu söylendi. Estetik merkezindeki yetkililerle görüşen ve mart ayı başında ameliyatının yapılmasını isteyen Uzunoğlu, operasyon için 5 bin 500 lirayı nakit ödedi.
OPERASYON BAŞARISIZ OLDU
Mart ayında, Uzunoğlu’nun yanaklarına yapılan ve kalıcı olacağı söylenen dolgu, kısa süre sonra yok oldu. Operasyonun başarısız olması nedeniyle Uzunoğlu, nisan ayında ikinci kez aynı operasyonu geçirdi. Yüzündeki dolgu işlemi tamamlanmadan, ameliyatı yapan doktorlar, “Alt dudağınıza da dolgu yapalım, çok daha iyi görünür” dedi.
Alt dudağına yapılacak işlem için gün sayan Songül Uzunoğlu’na, nisan ayında yapılan ikinci operasyon da sonuç vermedi. Doktorlar, geçen yıl mayıs ayında Uzunoğlu’nu üçüncü kez estetik operasyon için merkeze çağırdı. Uzunoğlu’nun göbek bölgesinden alınan yağ dokusu yanaklarına uygulanırken, alt dudağına da dolgu yapıldı.
Yapılan tüm işlemler için estetik merkezine 7 bin 500 lira ödeyen Uzunoğlu’nun yüzüne ve dudağına yapılan dolgu kısa sürede kayboldu. Bunun üzerine 18 Kasım’da Uzunoğlu’nun göbek bölgesinden alınan yağ dokusu, 4’üncü kez yüzüne, ikinci kez de alt dudağına dolgu olarak kullanıldı.
DUDAĞI ÇÜRÜDÜ ŞİKAYETÇİ OLDU
Son operasyonun ardından bir sabah uyandığında çene altında morluklar ile alt dudağında siyahlaşma ve çürüme olduğunu gören Uzunoğlu, Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi’nde tedaviye alındı. Uzunoğlu, estetik operasyonları yapan doktor E.D. ile tıp merkezi hakkında şikayetçi oldu.
PROF. DR. ÖZKAN SAHİP ÇIKTI
Alt dudağının büyük kısmını kaybeden çaresiz kadın, AÜ Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından muayene edildi. Prof. Dr. Özkan, zarar gören dudağı eski haline getirmek için bir dizi operasyona başladı. Songül Uzunoğlu’nun dudağına, Prof. Dr. Özkan tarafından iki kez operasyon yapıldı.
‘USULSÜZ RAPORLAR SÜRECİ UZATIYOR’
2019 yılında yaşadığı kötü bir uygulama sonucu alt dudağını kaybettiğini anlatan Songül Uzunoğlu, 2019 yılında başlayan hukuk sürecinde hala bir ilerleme kaydedilmediğini ifade etti. Uzunoğlu, “Bunun nedeni hatalı operasyon yapan merkezle alakalı. Bu uygulamayı yapan insanların benimle ilgili raporları usulüne uygun tutmadıkları görülüyor. Dosyam üç kez Adli Tıp Kurumu’na gitti ve geri döndü. Bu insanların tuttuğu usulsüz raporlar sürecin uzamasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.
DOSYA DÖRDÜNCÜ KEZ ADLİ TIPA GİTTİ
Dosyasını inceleyen Cumhuriyet Savcısının üst yazıyla dördüncü kez dosyayı Adli Tıp Kurumu’na gönderdiğini aktaran Uzunoğlu, “İnşallah bunun üzerine raporumun düzenleneceğini düşünüyorum. Tüm evrakım dosyamda mevcut. Fakat hukuk sürecinin yavaş ilerlemesi mağduriyetimi artırıyor” dedi.
TABİP ODASI, ‘DOKTOR HATALI DEĞİL’ DEDİ
Tabipler Odası’ndan gelen raporun da kendisini etkilediğini söyleyen Uzunoğlu, “Gelen rapor doktorun suçsuz olduğu yönünde düzenlenmiş. Raporda ‘doktor hatalı değildir’, deniyor. Ben bunun dışında Sağlık Bakanlığı’na şikayette bulunmuştum. Sağlık Bakanlığı’ndan gelen raporlarda ise, ‘Bu kişinin bilgisi eksiktir, dikkat dağınıklığı vardır. Damara çok yoğun miktarda yağ enjekte ettiği için damar tıkanmıştır’ deniyor. Fakat, raporun sonunda işlemi yapan doktorun yetkisinin olup olmadığının araştırılması isteniyor. Burada da eksikler var. Ben bu eksiklerin giderilmesini istiyorum” diye konuştu.
ÇOK SAYIDA MAĞDUR VAR
Bu durumu yaşayan mağdurun sadece kendisi olmadığını ifade eden Songül Uzunoğlu, “Ben öne çıkabilenim, cesurca sesimi duyurabilenim. Bu merkezin zarar verdiği o kadar çok mağdur bana ulaşıyor ki. Onlar benim kadar cesur olamıyor. Öne çıkamıyorlar. Tek mağdur ben olsaydım milyonda bir ihtimal o da beni buldu, olabilir, kötü şans diyebilirdim. Fakat bu merkezde insanlara ciddi zararlar veriliyor. Bu merkez halen faaliyetlerini sürdürüyor. Bu demek oluyor ki halen bu merkezde operasyon gören insanlar zarar görebilir, bu gerçekten çok üzücü” ifadelerini kullandı.
İŞİMİ VE RUH SAĞLIĞIMI KAYBETTİM
Tüm bunların dışında çok zorlu bir süreç yaşadığını aktaran Uzunoğlu, “Prof. Dr. Ömer Özkan bana sahip çıktı, dudağımda iyileşme süreci var. Ancak bunun ruhsal ve psikolojik boyutları var. Ekonomik boyutu da var. 2 yıl içerisinde hayatım tamamen durdu. İşimi ve ruh sağlığımı kaybettim. Çok ciddi tedavi süreci yaşadım, hala da devam eden bir süreç var. Yine de ben güçlü ve dik durmaya çalıştım. Hukuksal süreçte de bir ilerleme kaydedilmesini istiyorum” diye konuştu.
UZLAŞMAYA BAŞVURDUK
Geçen haftalarda uzlaştırma bürosuna başvurduklarını söyleyen Uzunoğlu, “Tazminat davaları öncesinde böyle bir prosedür varmış. Bu adımı böylece atmış olduk. Uzlaşmada ikinci oturum yapıldı. Fakat karşı taraftan yapıcı adım gelmedi. Önümüzdeki hafta tazminat davası açıyorum” dedi.
HUKUK MÜCADELEM SÜRECEK
Hukuk mücadelesinin devam edeceğini ifade eden Songül Uzunoğlu, şöyle konuştu:
“Yaşadığım o zor günler nedeniyle bir kadın olarak çok yıprandım, görüntüm değişti. Kadınlar bu operasyonu 15 günde bir yaptırabiliyor. Bu çok büyük operasyonların yapıldığı bir uygulama değil. Ben bu sürece göz altlarımdaki torbalanma ile başladım. Çalışmak zorundayım, tek başına ayakta durmaya çalışan bir kadınım. Daha güçlü durmam gerekiyor. İçinde bulunduğumuz toplumun da baskısı oluyordu, göz altlarıma operasyon yaptırmam yönünde. Bir yıl biriktirdiğim parayı o merkeze verdim. Sonucun böyle olması beni çok fazla üzüyor. Benim yaşadığım mağduriyeti başkaları yaşamasın. Hukuki sürecin tamamlanması içimi rahatlatacak. Çektiğim acıların kimsenin yanına kalmasını istemiyorum. Ben aylarca beslenemedim, su içemedim. Gıdasızlıktan bayılıyordum. İnsanların elini kolunu sallayarak benim gibi birçok insanı mağdur edip hayatlarını sürdürmelerini istemiyorum. Adaletin yerine gelmesini istiyorum. Ben yine hayatıma devam edeceğim, güçlü olmaya çalışacağım. Sonuna kadar hukuk mücadeleme devam edeceğim. İnanıyorum ki adalet yerini bulacaktır. Hayatımda mutlaka bir şeyler ilerlemek zorunda, ben bir kadın olarak, bir anne olarak dik durmam gerektiğini biliyorum. Sureci sonun kadar takip edeceğim.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Songül Uzunoğlu DHA Muhabirini bilgi verirken görüntüsü
– Songül Uzunoğlu’nun dudağının yakın plan görüntüsü
– RÖP: Songül Uzunoğlu
***arşiv***
– Ömer Özkan, Songül’e ameliyat yaparken
– Ömer Özkan, dudak muayenesi yaparken
– Songül’ün dudağının yanık halde ve sarılı
– Songül’ün sağlıklıyken dudağında ve yüzünden fotoğraflar
HABER: Erol AKKIR -KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,(DHA)
=======================
Arkeologlar, su altında 17 işaretle yeni bir dil geliştirdi
SU altı dünyasının gizemli tarihi katmanlarını ortaya çıkarıp kültür mirasını insanlığa tanıtmak için çalışmalar yapan su altı arkeologları, su altındaki eserlerle ilgili kendi aralarında anlaşabilmek için 17 işaretten oluşan ‘dil’ geliştirdi. Çalışmalarda belirlenen amforalar, bakır kaplar, gemi batıkları gibi 17 eser ve kalıntıyı, dalış yapan ekip birbirine işaretle anlatacak. Mısır, Türkiye ve Polonya’nın katkı sağladığı bu çalışmada belirlenen işaretler ise Akdeniz Üniversitesi tarafından hazırlandı.
Dünya Sualtı Federasyonu (CMAS), Akdeniz Üniversitesi, Varşova Üniversitesi ve İskenderiye Üniversitesi iş birliğiyle su altı arkeoloji çalışmalarında ekibin kendi arasında anlaşmasını sağlayacak 17 ‘Sualtı Kültür Mirası’ işareti geliştirildi. Akdeniz Üniversitesi Sualtı Kültür Mirası yüksek lisans öğrencileri, belirlenen işaretleri çizimlerle anlatıp dijital hale getirerek tüm dünyadaki su altı arkeologları ve dalıcıların kullanımına sundu. Yeni dilin geliştirilmesinde, Mısır’dan İskenderiye Üniversitesi Denizcilik Arkeolojisi ve Sualtı Kültür Mirası Merkezi’nden Prof. Emad Khalil, Türkiye’den Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz ve Polonya’dan Varşova Üniversitesi Arkeoloji Fakültesi’nden Magdalena Nowakowska yer aldı.
EKİBE BÜYÜK KOLAYLIK SAĞLAYACAK
Son 20 yıldır gerçekleştirilen su altı arkeoloji çalışmalarında, dalış yapan ekibin su altındaki eserleri ve arkeolojiyle bağlantılı sorunları birbirine anlatmakta sıkıntı yaşadığını kaydeden Doç. Dr. Öniz, artık bu konunun çözüme kavuştuğunu söyledi. Akdeniz Üniversitesi olarak, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu kanalıyla CMAS Bilim Kurulu’nda görev yaptıklarını ifade eden Doç. Dr. Öniz, su altı kültür mirasları konusunda oldukça aktif görevleri bulunduğunu ifade etti.
İŞARETLERİ AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HAZIRLADI
CMAS Bilim Kurulu’nun toplantılarında su altı dalış işaretleri konusunun ele alınarak Akdeniz Üniversitesi, İskenderiye Üniversitesi ve Varşova Üniversitesi’nin önerileriyle su altında iletişimi sağlayacak 17 işaret belirlendiğini anlatan Doç. Dr. Öniz, Akdeniz Üniversitesi olarak işaretler konusunda önemli bir çalışma yapıldığını sözlerine ekledi. Doç. Dr. Öniz, “AÜ Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü’nün Sualtı Kültür Mirası yüksek lisans öğrencileri belirlenen bu işaretleri çizimlerle ifade edip dijital hale getirdi. Tüm dünyada kullanılacak işaretlerin belirlenmesinde ülkemizin katkılarının yanı sıra, bu işaretlerin standart hale getirilmesi ve dijital olarak hazırlanması da yine Türkiye’de su altı arkeologları tarafından Akdeniz Üniversitesi’nde yapıldı” dedi.
AÜ DÜNYA ÇAPINDA BİR ÇALIŞMA YAPMIŞ OLDU
Halen 5 kıtadan 130 üye ülkesi bulunan CMAS’ın kendi web sitesinde ve sosyal medya hesaplarında Akdeniz Üniversitesi’nce hazırlanan işaretleri paylaşmaya başladığını belirten Doç. Dr. Öniz, bu işaretlerin sadece su altı arkeologları tarafından değil, tüm dünyada dalıcılar tarafından da kullanılacağını kaydetti. Doç. Dr. Öniz, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Şahin Özen ve CMAS Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Ralph O. Schill’in katkılarıyla Akdeniz Üniversitesi’nin bu işte dünya çapında önemli rolü olduğunu ifade etti.
Su altı kültür mirasının büyüleyici olduğunu kaydeden Doç. Dr. Öniz, su altındaki bir nesne, batık veya buluntunun keşfedilmesinin, geçmişe dalma olasılığını mümkün kıldığını ve uzun zaman önceye ait anılara, kimi zaman da savaşlar ve gemi kazaları gibi trajedilere bu yolla ulaşmanın mümkün olduğunu söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Su altı dalışı yapılmasından görüntü
– Su altında bulunan objelerden görüntü
– Su altında kullanılacak işaret dili resimleri
– Doç. Dr. Hakan Öniz bilgi verirken görüntüsü
– Doç. Dr. Hakan Öniz DHA muhabiri ile birlikte görüntüsü
– RÖP : Doç. Dr. Hakan Öniz
HABER: Selma KUNAR-KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,(DHA)
==============================
Plaj şemsiyeleri elektrik üretecek
ANTALYA’da güneş enerjisi panel üretiminde farklı ürünler geliştiren firma, güneş enerjisinden elektrik üreten plaj şemsiyeleri üretimine başladı. Plaj ve havuz başlarındaki bu şemsiyelerin ürettiği elektrik enerjisi, cep telefonu, tablet gibi cihazların şarj sorununu ortadan kaldıracak.
Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) faaliyet gösteren ve Türkiye’deki en büyük 500 firma arasında yer alan CW Enerji, iş yerleri ve fabrikalar, evlerin çatıları gibi alanlar dışında kış bahçeleri, havuz başları, kafe bahçeleri ve seralarda kullanılabilecek gölgelik tarzındaki güneş paneli üretimine, plajlar ve havuz başlarında kullanılan şemsiyeleri de ekledi. Güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren panel üretiminde Avrupa’nın en büyük fabrikasına sahip CW Enerji’nin Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Sarvan, başta Antalya olmak üzere hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok turizm kenti sahillerinde plajlar ve havuz başlarında cep telefonu, tablet ve dizüstü bilgisayar gibi cihazların şarj sorununu çözebilecek, güneşten elektrik enerjisi üretebilen prizli plaj şemsiyesi ürettiklerini söyledi.
SAHİLDE PRİZ BAŞINIZIN UCUNDA
Tarık Sarvan, bu yeni üründe plaj şemsiyesi üzerine yerleştirilen, ayakta kalmasını sağlayan düzeneğin içine lityum iyon batarya ile depolama da sağlanabildiğini kaydetti. Sarvan, “Artık tablet, dizüstü bilgisayar ve cep telefonlarımız tatillerde de bizi bırakmıyor. İşimizi yönetiyoruz veya bir şeyler okuyabiliyoruz. Şarjımız yetmiyor ve havuz başları veya sahillerde priz arıyoruz. Artık priz aramaya gerek yok. Güneşlendiğiniz, dinlendiğiniz noktada başınızın ucuna koyduğunuz şemsiyeyle bu cihazları çalıştırabileceksiniz. Gövdesinde bulunan lityum iyon bataryalar gündüz güneşten enerjiyi depolayacak ve şarj işlemlerinin yanı sıra akşam sahili veya evinizin bahçesini aydınlatabilirsiniz” dedi.
AVRUPA’DAKİ BİRA FABRİKASINDAN YÜKLÜ TALEP
Bu tür şemsiyelerin Avrupa’da özellikle kafe önleri ve bahçelerde kullanıldığını belirten Sarvan, bu türdeki tenteler için de aynı sistemin uygulanabileceğini söyledi. Yurt dışındaki bazı bira üretici firmalardan yüklü miktarda talep aldıklarını kaydeden Sarvan, “Ülkemize bir ihracat kalemi daha oluşturduğumuz için bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Yakın zamanda ihracatımızı yapıp tabi ki farklı modellerde dünyanın her yerinde bu ürünleri görebileceksiniz. Şu an ürünü daha yeni bitirdik ve piyasaya çıkardık. Fiyat, maliyet kullanılacağı ortamlar, müşterilerin ihtiyaç duyduğu noktalar, şemsiyelerin büyüklükleri, çapları, ne kadar güce ihtiyaçları var, bütün bu teknik çalışmalar bitti” diye konuştu.
ŞEMSİYE MODELLERİ DEĞİŞEBİLİYOR
Siparişleri almaya devam ettiklerini, bu yaz itibari ile her yerde bu tür şemsiye ve tentelerin görülebileceğini dile getiren Sarvan, “Şemsiyenin zaten bir maliyeti var. Aldığınız şemsiye bin veya 10 bin liralık olabilir. Bizim üzerine getirdiğimiz teknolojik kısmın, ihtiyaca göre bin 500- 2 bin lira arasında başlangıç fiyatları var. Şemsiyenizi alıp onun üzerine yapabiliriz veya şemsiyeyi çalıştığımız partner firma modellerinden beğenip de ürünü gönderebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
————–
– Şemsiyeden genel görüntü
– Şemsiye üzerindeki güneş kolektörlerinden görnütü
– RÖP: Tarık Sarvan ile röportaj
– Şemsiyeden ve elektrik düzeneğinden
– Şemsiyenin elektrik düzeneğinden şarj yapılırken
– Detay
HABER: Mehmet ÇINAR-KAMERA: Tolga YILDIRIM/ANTALYA,(DHA)
=================================
Gazipaşa’da üretilen passifloranın kilosu bahçede 75 lira
ANTALYA’nın Gazipaşa ilçesinde yetiştirilen ‘çarkıfelek’, ‘aşk meyvesi’, ‘gençlik iksiri’ gibi isimlerle de anılan passiflora (passion fruit) hasadına başlandı. Üretici İsa Görgülüer’in bir yıl önce deneme amaçlı 500 metrekare açık alana ekimini yaptığı ve ilk meyvelerini aldığı passiflora, toptan kilosu 75 liradan alıcı buldu.
Gazipaşa’da muz, avokado, passiflora (çarkıfelek), liçi (lychee- kral meyvesi), longan, mango, papaya (ağaç kavunu), ejder meyvesi (pitaya), guava (sarı ve kırmızı çilek), kahve, sapote (çikolata meyvesi), feijoa (kaymak ağacı), karambola (yıldız meyvesi), kei elması, sapodilla, pomela, lime limon, graviola (tarçın elması), goji berry, jackfruit, ambarella (altın elma), moringa, snake fruit (yılan meyvesi), rose apple (gül elması) ve pawpaw meyvesi gibi ürünler üretiliyor.
‘KİLOSUNU TOPTAN 75 LİRADAN VERİYORUM’
Gazipaşa Muzkent Mahallesi’nde çiftçilikle uğraşan İsa Görgülüer’in bir yıl önce 500 metrekare açık alana ektiği passiflora meyvelerinin hasadını yapmaya başladı. Görgülüer, “Temmuz ile eylül ayları içerisinde ektiğimiz ürünün ilk hasadını yapmıştık. Şimdi ikinci hasadımızı mart ayı içerisinde yapıyoruz. Verim olarak gayet güzel bir ürün. Kilosunu toptan 75 liradan veriyorum. Herkese ekmeyi tavsiye ederim. Yerimi daha da büyüteceğim” dedi.
YURT DIŞINDAN GELEN 250, TÜRKİYE’DE ÜRETİLEN 90 LİRA
Tropikal ürünlerin tanıtılması ve üreticilerin bahçeleşmeye yönelmesi için fidan ve pazarlama desteği sağlayan Mustafa Ezici, “Çarkıfelek meyvesinin hasadını yapıyor çiftçi. Ben de sertifikalı fidan desteği veriyorum. 1 dekara yaklaşık 444 fidan ekiliyor. Dekardan 4 ile 7 ton arası verim elde ediliyor. Dekardan 100- 150 bin lira arasında gelir sağlıyor çiftçi. Ben de 20 dekar Alanya’da ekimini yaptım. Şu anda çiçeklenmeye başladı. Temmuz- eylül ayı gibi hasat yapacağız. Yılda 2 defa meyve veriyor ürün. İhracatı var. Tüm Avrupa’ya ve Rusya’ya kilosunu 5 Euro’dan alıcı kapıda bekliyor. Üretimde hedefimize ulaşınca hem iç piyasaya hem de dış piyasaya vereceğiz. Üreticiler Antalya ve ilçelerinde ekimine başladı. Çok karlı bir ürün. Bu ürün normalde Avrupa’ya Kolombiya’dan geliyor. Türkiye’de bir markette kilosu 250 liradan satılıyor. Şu anda yerli ürünleri üretici toptan 75 liradan veriyor. Markette ise 90-100 lira arasında tüketicisiyle buluşuyor. Çok ciddi bir gelir kaynağı olan bir ürün. Ekimle birlikte 9 ay sonra hasat edilebilen bir ürün. Kısa bir zamanda geri dönüşümü olan bir ürün. Muz ve avokadonun 5-6 katı para kazandıran bir ürün” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
– Passiflora ekili alandan görüntü
– Meyvelerden görüntü
– Hasat yapımı
– Paketlere toplanmış passiflora meyveleri
– Genel ve detay görüntüler
– RÖP 1: İsa Görgülüer (Üretici)
– RÖP 2: Mustafa Ezici (Fidan tedarikçisi)
HABER- KAMERA: Yücel BULUT/GAZİPAŞA (Antalya), (DHA)