Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the jetpack-boost domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/haberolduk/domains/haberolduk.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the jetpack domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/haberolduk/domains/haberolduk.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ  – Haberolduk.com – Son Dakika Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ 

dha-yurt-ozel-gundemi-tFI9qLeH.jpg

Düğün sezonu öncesi ‘imitasyon altın’a ilgi arttı
 
ANTALYA’da küpeden bileziğe, kolyeden gelin tacına tüm ziynet eşyalarının orijinaline birebir benzeyen imitasyonlarının satışını yapan Sevim Karaca, altın almaya gücü yetmeyen gelin ve damat adaylarının imdadına yetişiyor. Gerçeğinden ayırt edilmeyen bu imitasyon takıların satışında, düğün sezonu öncesinde yüzde 40 artış yaşandığı belirtildi.

Antalya’da yaşayan Sevim Karaca, uzun yıllar ticaretle uğraştıktan sonra, farklı bir ürün satmak amacıyla İstanbul’dan birebir orijinaline benzeyen imitasyon ziynet eşyaları getirdi. İlk etapta 10 bilezik getirip teşhir amacıyla vitrinde sergileyen Karaca, ilk günden tamamını satınca bu işten para kazanabileceğini düşünüp yüklü miktarda ikinci siparişi verdi. Yüzükten kolyeye, küpeden bileziğe, gelin tacından hasır bilekliklere kadar bir kuyumcuda bulunabilecek her çeşitten ürün grubunu getiren Karaca, zamanla Antalya’nın en tanınmış imitasyoncusu oldu.

KUYUMCULAR DAHİ ALIŞVERİŞ YAPIYOR
Sadece kentte yaşayanlar değil, turist olarak gelen Alman, İngiliz, Rus ve İranlılar da bu dükkandan alışveriş yapıyor. Bilezikler, işçiliğinden ağırlığına kadar birebir orijinal altına benzerken ayırt etmek için mihenk taşına sürülmesi gerekiyor. İmitasyonları kuyumcular da satın alıyor. Özellikle soygunlara karşı önlem amaçlı vitrinde imitasyon ürün sergilemeyi doğru bulan kuyumcular, yüklü miktarda alışveriş yaparak hem vitrinlerini süslüyor hem de bir anlamda kendilerini güvene alıyor.

‘DÜĞÜN SEZONU AÇILDI, İŞLER YÜZDE 40 ARTTI’ 
Düğün sezonunun açıldığı bu günlerde altın alışverişine bütçe ayıramayan gelin ve damat adayları da Sevim Karaca’nın imitasyon dükkanının yolunu tuttu. Burada bir düğünde gelinin ihtiyacı olan tüm takıları bulabilen gelin adayları, 10 bin liralık altın alışverişini 1000 liraya tamamlayabiliyor. 30 liraya da 300 liraya da bileziğin satıldığı dükkanda hediyelik alanlar da oluyor. 10 bilezikle çıktığı bu yolda sayısız çiftin mutluluğuna destek olduğunu belirten Karaca, “Sezon açıldı, son bir haftada işlerim yüzde 40 arttı. Pandemi nedeniyle işler durmuştu ama yeniden hareketlendi” dedi.
Kuyumcu sanıp gelen müşterilerin şaşkınlık yaşadığını anlatan Karaca, “Gerçek altınlarını bozdurup gelip buradan alışveriş yapıyorlar. Kuyumcular bile gelip benden alışveriş yapıyor. Kuyumcu havası var burada. Altın bozdurmaya gelenler oluyor. Onlara imitasyon olduğunu anlatıyorum” dedi.

İLGİNÇ YAŞAM HİKAYELERİNE ŞAHİTLİK EDİYOR
İnsanların maddi durumu uygun olmayınca düğünde gösteriş olsun diye mecburen imitasyonu tercih ettiğini ifade eden Sevim Karaca, ilginç yaşam hikayelerine de zaman zaman şahitlik ettiğini aktardı. Bir çiftin yakın zamanda gelip gizli saklı alışveriş yaptığını anlatan Karaca, “Gelin adayı taktı, takıştırdı. Her şeyi beğendi. Damat adayına ‘Aşkım nasıl olsa kimse bilmeyecek’ dedi. Tam o sırada gelin adayının bir tanıdığı içeri girdi. Oje almaya gelmiş. İçeride bir şaşkınlık yaşandı. Tanıdığı, gelin adayına ‘Hayırdır bunlar ne?’ dedi. Kızcağız bir şaşkınlıkla ‘Deniyoruz abla’ dedi. Ancak durumu herkes anlamıştı” diye konuştu.
Karaca, işini büyütmek istediğini, ancak pandeminin sona ermesini beklediğini sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– İmitasyon ürünlerden detay
– Bilezik kolye gibi ürünlerin yakın plan görüntüsü
– Stantta bilezikler
– Yüzüklerden detay
– Bileziklerin kola takılması
– İmitasyon satışı yapan Sevim Karaca RÖP
– DHA Muhabiri Alparslan ÇINAR’ın bilezik stantıyla birlikte anonsu
– DHA Muhabiri Alparslan ÇINAR’ın elinde bilezik ile anonsu
– Detaylar
HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)

===================

İç savaşta evini ve eşini kaybeden Aliye el-Muhammed: Türkiye, hiçbir ihtiyacımızı eksik bırakmıyor
 
SURİYE’nin Hama kentinde rejim uçaklarının bombardımanında eşi ve evini kaybettikten sonra İdlib’teki el-Ardia yetimhanesine yerleşen Aliye el-Muhammed, 1’i zihinsel engelli 3 çocuğuna hem annelik hem babalık yapıyor. Yardımlarından dolayı Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür eden el-Muhammed, “Hayat zor geçiyor ama çok şükür hiçbir sıkıntımız yok. Burada hiçbir ihtiyacımız eksik bırakılmıyorö diye konuştu.

Mart 2011’de başlayan ve 1 milyonu aşkın kişinin hayatını kaybettiği Suriye’deki iç savaş nedeniyle, milyonlarca sivil evlerini terk edip, göç etmek zorunda kaldı. Savaşın en büyük mağdurları ise çocuklar oldu. Rejim unsurlarının yoğun hava saldırılarında ailelerini kaybeden yetim ve öksüz çocuklar, Türk Kızılay, AFAD ve diğer sivil toplum örgütlerinin kurduğu yetimhanelerde zorlaşan kış şartlarında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.

REJİM BOMBARDIMANINDA EŞİNİ VE EVİNİ KAYBETTİ
Rejim uçaklarının 3 yıl önce Suriye’nin Hama kentine düzenlediği bombardımanda eşi Halid el-Muhammed’i kaybeden Aliye el-Muhammed (33), zihinsel engelli çocuğu Kays el-Muhammed (9), diğer çocukları Ayşe el-Muhammed (7) ve Eymen el-Muhammed (5) ile birlikte İdlib’teki el-Ardia yetimhanesine yerleşti. Başta süt ve yumurta olmak üzere aylık gıda ve hijyen kolisi yardımında bulunulan el-Muhammed ailesi, Türk Kızılay’ın ‘Sevgi Butik’ adı altında kurduğu işletmeden de giyim ve kışlık kömür ihtiyaçlarını karşılıyor. Yetim kalan çocuklarına hem annelik hem de babalık yapan Aliye el-Muhammed, özellikle zihinsel engelli çocuğu Kays el-Muhammed’e zor şartlara rağmen gözü gibi bakıyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A TEŞEKKÜR ETTİ
Bombardıman esnasında evlerini terk ettiklerini anlatan Aliye el-Muhammed, eşi Halid el-Muhammed’in eşyaları almak için geri döndüğü sırada evlerine düşen bomba sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Eşinin vefat etmesinin ardından bir süre ailesinin yanında kaldığını belirten el-Muhammed, “Daha sonra bu tarz yetimhanelerin olduğunu öğrendim. Başvurumuz kabul edildikten sonra çocuklarımla birlikte el-Ardia’ya yerleştik. Hayat zor geçiyor ama çok şükür hiçbir sıkıntımız yok. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yardımları için çok teşekkür ediyorum. Hiçbir ihtiyacımızı eksik bırakmıyorlarö diye konuştu.

Görüntü Dökümü
———————-
– Savaşta evi yıkılan kadın ile röp
– Çocuklardan genel ve detaylar
– Genel ve detaylar
Haber:Anıl ATAR-Kamera:Eser PAZARBAŞI/İDLİB (Suriye), (DHA)

========================

Bartın’da yöresel ürünlerin deneme aşaması yapıldı

BARTIN Valiliği ile Japonya Büyükelçiliği tarafından yürütülen ortak proje kapsamında kurulan Kadın Mesleki Eğitim ve Beceri Merkezi’nde ayva, portakal ve kiren marmeladının deneme üretimi yapıldı.

Bartın Valisi Sinan Güner’in girişimleriyle Bartın Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın öncülüğünde Kozcağız beldesinde atıl durumda bulunan eski sağlık ocağı binası tadilat yapılarak, yöresel ürünlerin üretildiği merkez haline getirildi. Japonya Büyükelçiliği yerel projelerle hibe destek programı çerçevesinde alınan hibe ile 1 yılda tamamlanan 2 katlı 750 metrekare kapalı alanda ilk üretim başladı. 11 kadın kursiyerin katıldığı eğitimler sonunda yöreye ait ayva, portakal ve kiren marmeladının deneme üretimi gerçekleştirildi. Bina içerisinde bulunan bilim sanat atölyesi, çocuk oyun alanı, konferans salonu ve sergi sunum atölyeleri yer alıyor. 2 aylık kursun sonunda 11 kadın kursiyer belgelerini alarak, kooperatif kurarak yöresel ürünleri satışa sunacak.

‘GÜZEL BİR NOKTAYA GELECEĞİZ’
Kadın beceri eğitim merkezinde ilk kursu başlattıklarını söyleyen Bartın Halk Eğitim Merkezi Usta Öğreticisi Barbaros Al, “11 Kadın kursiyerimizle birlikte 6 haftadır yaptığımız kurslar neticesinde hijyen, marmelat eğitimleri yapılarak, deneme üretimlerini gerçekleştirdik. Bu hafta da turşu eğitimlerimize başladık. Şu anda pazara yönelik bir turşu değil ama, fermente turşu ile ilgili eğitimlerini alıyorlar. Bununda denemelerini yapacağız. Sonrasında ekmek üretimi ve unlu mamul eğitimi yapacağız. 3 hafta sonra eğitimlerin sonunda valiliğimizin de desteği ile bir oluşum içine girerek, güzel bir noktaya gelmiş olacağızö dedi.

‘KOOPERATİF KURARAK, AİLE BÜTÇEMİZE KATKI SAĞLAMAK İSTİYORUZ’
Kursiyerlerden Halime Ercan, “Doğal ürünler adı altında kurs açıldığını duyduk. Biz de katıldık. Şimdi kursumuza devam ediyoruz. Yapacağımız doğal ürünler hakkında bilgi ediniyoruz. Geçtiğimiz hafta da imalata geçtik. Önce pekmez ve birçok ürünün marmeladını yaptık. Şimdi de turşu yapılmasını öğreniyoruz. Ben mesela bunu yapmasını bilmiyordum. Çok memnun kaldım. Kursu tamamladıktan sonra bir kooperatif kurarak 11 kadın arkadaşımızla ekonomik olarak bir gelir elde etmeyi planlıyoruz. Bu oluşum içinde olduğumuzdan dolayı çok mutluyumö dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————-
-Mesleki eğitim merkezi dron görüntüsü
-Kadınların ürün hazırlaması
-Detay görüntüler
-Hazırlanan marmelatlardan görüntü
-Usta öğretici Barbaros Al ile röp.
-Kursiyer Halime Ercan ile röp.

Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN, (DHA)

===============================

Mesleğinin kentteki son temsilcisi çırak bulamıyor
 
BOLU’nun Gerede ilçesinde dericilik yapan Ali Aslan 20 metrekarelik dükkânında, unutulmaya yüz tutan ‘pösteki’ isimli hayvan derisi ve tüylerinden ürettiği halıları satıyor. Kentte bu işi yapan tek kişi olan ve çırak bulamadığından yakınan Aslan’ın pöstekileri hediyelik eşya olarak ilgi görüyor.

Bolu’nun Gerede ilçesinde yaşayan Ali Aslan, 12 yaşındayken çırak olarak bir dericinin yanında işe girdi. Aslan, burada özel işçilik ile yapılan ve zorlu bir ürün olan pösteki yapmayı öğrendi. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sırt kısmından elde edilen deri ve tüyleri çeşitli aşamalardan geçirdikten sonra post haline getiren Aslan, 20 metrekarelik dükkanında, elde ettiği ürünleri satıyor. 20 yıldır kendi ürettiği ürünleri dükkanında satan ve ilçede ‘Derici Ali’ olarak tanınan Ali Aslan’ın sattığı ürünler, özellikle hediyelik eşya olarak ilgi görüyor. Zaman içerisinde mesleğin zorlukları sebebiyle kentte bu işi yapan tek kişi haline gelen Ali Aslan, çırak yetişmemesi nedeniyle mesleğin sonlanmaya yaklaştığını söyledi.

‘ZORLU, MEŞAKKATLİ VE ÖZEL BİR İŞ’
Bolu’da bu işi yapan tek kişi olduğunu söyleyen Ali Aslan, “12 yaşımdan beri bu işi yapıyorum. Bu post derisi. Bunu yapan fazla yok. Yapanlar bitti. Burada sadece ben yapıyorum. Bolu’da tekim bu iş kolunda. Bu zorlu, meşakkatli ve özel bir iş. Bayağı zor. 40-50 defa elimizden geçiyor yapılırken. Bu nedenle yapımı zordur. Bir tanesini yapmak 1 ay sürüyor. Ben burada deri fabrikasında fason olarak bunları yapıyorum. Tamamen el emeği, göz nuru bunlar. Vatandaşın ilgisi iyi. Çok şükür karnımızı doyurabiliyoruz. Fiyatları 300’den başlıyor, 1000 liraya kadar çıkıyor. İnek, dana fark etmiyor. Çırak yetişmiyor. Çırak yok” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Pöstekilerin görüntüsü
-Dükkandan görüntüler
-Dükkanın dışından görüntü
-Röportaj
-Detaylar
Haber-Kamera: Murat KÜÇÜK/GEREDE(Bolu),(DHA)

=====================================

Küçük Bedirhan, sokak köpeklerinin saldırısında yaralandı

KOCAELİ’nin Başiskele ilçesinde anne ve babasıyla birlikte ekmek almaya çıkan 5 yaşındaki Bedirhan Öztürk, sokak köpeklerinin saldırısına uğradı. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan ve dikişler atılan küçük Bedirhan, plastik cerrahi servisinde tedavi edilecek.

Başiskele ilçesi Yeniköy Mahallesi’nde oturan Murat ve Emine Öztürk çifti, oğulları Bedirhan’ı da yanlarına alıp ekmek almaya çıktı. Küçük Bedirhan, araçla gideceklerini zannetti. Araca doğru koşan Bedirhan Öztürk’e iki sokak köpeği saldırdı. Köpekler Bedirhan’ı yüzü, boğazı ve göğsünden yaraladı. Mahallinin ihbarı üzerine olay yerine sevk edilen sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından Bedirhan Öztürk, Gölcük Necati Çelik Devlet Hastanesi’ne götürüldü, buradan da Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne sevk edildi. Yaralarına dikiş atılan Bedirhan’ın tedavisinin Plastik Cerrahi servisinde devam edeceği belirtildi.

‘BİZ OLMASAYDIK ÇOCUĞU PARÇALAYACAKLARDI’
Baba Murat Öztürk, “Dün ekmek almak için ailece markete çıktık. Çocuk, arabayı görünce bir yere gittiğimizi zannedip koştu. Bir anda köpek saldırdı. Biz koşunca, köpek çocuğu bıraktı. Bir baktım çocuğun her tarafı kan olmuş. Komşular ambulansı çağırmışlar o arada. Hastaneye götürdük çocuğu. Boğmaya atlamış köpek. Biz orada olmasaydık çocuğu paramparça edecekti. Dikişler atıldı. Daha sonra da plastik cerrahide tedavi devam edecek. Yanağında, boğazının altında ve göğsünde yaralanmalar var. Bir vahşet yaşadık. Belediye görevlileri o köpeği buradan almışlar. Sürekli iş merkezinin orada sokak köpekleri var. Biz bu tür olayları televizyonlarda görüyorduk ve başımıza gelince yaşadık. Yanında olmasaydık köpekler çocuğu parçalayacaktı. Bu köpeklerin ne yapacağı belli değil. Toplayıp barınaklara götürsünlerö dedi.

‘ÇOK KORKTUM’
Küçük Bedirhan ise, “Ben kaldırımdaydım. Arabaya doğru giderken köpek saldırdı. Hastaneye gittik. Çok korktumö diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————–
-Çocuğun görüntüleri
-Baba ile röp
-Çocuk ile röp
-Olayın yaşandığı yerden görüntüler
-Sokak köpeği detayları

HABER-KAMERA: Ergün AYAZ-Soner GÜLEZER/BAŞİSKELE(Kocaeli)(DHA)

================================

Ata tohumlarıyla katkısız ürünler üretiyorlar
 
ZONGULDAK’ın Ereğli ilçesinde köyde satın aldıkları atıl durumdaki evin tavan arasında buldukları, ‘Ata tohumu’ olarak bilinen 15 cam şişe içindeki sebze ve buğday tohumlarını ekerek organik tarım başlatan Somuncu ailesi, ürettikleri katkısız un, ekmek, tarhana ve erişte gibi ürünleri hem yurt içine hem de Almanya ve Hollanda’daki gurbetçilere gönderiyor.

Ereğli ilçesine bağlı Çevlik köyünde 2010 yılında 40 dönümlük arazi satın alan Recep Somuncu, buradaki eski ahşap evde tadilat yapmaya başladı. Somuncu ve çocukları, odalarda ve tavan arasında 15 cam şişe içinde saklanmış sebze ve buğday tohumları buldu. Tohumları, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TAGEM) bünyesinde bulunan Tohum Gen Bankası’na gönderen Somuncu, tohumların DNA’sı ile oynanmamış saf tohum olduğunu öğrendi. Bölgeden 125 dönüm arazi kiralayan Somuncu ailesi, buldukları tohumları bu arazilere ekerek çoğaltmaya başladı. Domates, biber, patlıcan, pırasa, fasulye, salatalık ve buğday yetiştirerek tohumları çoğaltmaya başlayan Somuncu, Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçilerle irtibata geçerek tohum gönderdi. Sebze üretimi için gelen taleplere de kayıtsız kalmayan aile, değirmen ve çeşitli makineler alarak un, ekmek, tarhana, erişte gibi ürünler üretmeye başladı. Demir çelik fabrikasında çalışan Recep Somuncu, ürettikleri ürünleri internet ortamında satışa sundu.

‘GÜNDE 50-60 KİŞİDEN TALEP ALIYORUZ’
Tohumları bulduktan sonra hayatlarının bir anda değiştiğini ifade eden Recep Somuncu, “Ahşap evde tadilat yaparken şişelerde çeşitli tohumlar bulduk. Çocuklar ‘Bunlar ne?’ diye getirdi. Ben de tohum olduğunu fark ettim ve ektik. Bayağı bir randımanlı ürünler aldık. Biz bunu Türkiye’nin her yerine göndermek istedik. Göndermeye başladık ve inanılmaz talep oldu. İzmir’e 3 binin üzerinde gönderdik. İstanbul, Ankara, Hatay’a kadar tohum gönderdik. İnanılmaz bir rağbet var. Ankara’dan incelemek için geldiler. İnanılmaz bir rağbet oldu. Almanya ve Hollanda’dan bile gelen oldu. Daha sonra korona da etkili oldu tabi insanlar arayışa geçti. Bu tohumların özelliği hiçbir şekilde kimyasal bir katkı maddesi görmemiş olması. Günde 50-60 kişiden talep alıyoruz telefonla. Tohum istiyorlar ekmek için. Şu an fide üreteceğiz. Üretilen fideleri talep edenlere göndereceğiz. 4 seneden beri hiç ekmek yemeyenler ekmek yemeye başladılar. Sizin sayenizde ilacı bıraktım diyen var. İnanılmaz dualar geliyor. Rüya gibi bir şey. Biz inanamıyoruz. Toprağımızı kurtaralım, tohumlarımızı kurtaralım, bedenlerimizi kurtaralım. Memleket böyle kurtulur diye düşünüyoruz” dedi.

TOHUMLARLA HAYATLARI DEĞİŞTİ
Tohumların üretiminde ailecek görev aldıklarını ve 10 yıldan beri hayatlarının değiştiğini ifade eden Semiha Somuncu ise, “2010 senesinde aldığımız evde bulduğumuz tohumlar oldu. Yetiştirme süreci falan birkaç seneyi buldu. Tohumları çoğalttık. Birkaç şehre ektik. Ekşi mayalı ekmeğini tarhanasını eriştesini pilavlık bulgurunu ve un olarak çoğalttık. Bu konuda satışlarımız başladı. Ekmek özellikle şeker hastalığına, bağırsak romatizma hastalığına destekleyici bir ürün. Talep çok yoğun. Çok istek var. Yetiştirmekte zorlanıyoruz ama yetişmek için gayret gösteriyoruz. Çok dua eden var, sağ olsunlar. Aslında ata tohumlarıyla o eski üretim hissini yaşatmaya çalışıyoruz. 100 yıllık bir tarihi yaşatıyoruz her konuda. Tohumlarımızla ürettiğimiz bu eski taş değirmende üreterek 100 yıllık tarihi yaşatmaya çalışıyoruz. 100 yıl önce nasıl üretildiyse, aynısını, hiçbir katkı kullanmadan üretim yapıyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
——————————-
-Drone ile bahçeden görüntü(arşiv)
-Ekilen ürünler(arşiv)
-Değirmende un yapılması
-Ailenin çalışması
-Fırında ekmek yapılması
-Recep Somuncu ile röp.
-Semiha Somuncu ile röp.
-Üretilen ürünler

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,(DHA)

====================================

Adıyaman’da aşı ekibinin yoğun mesaisi

ADIYAMAN’da, koronavirüsle mücadele kapsamında sağlık ekipleri, araçla ulaşımın mümkün olmadığı mezralara kilometrelerce yürüyerek gidiyor ve 65 yaş üzeri vatandaşları aşılıyor. İnternetin çekmediği bölgelerde yüksek noktalara çıkarak onay kodu alan ekipler, bugüne kadar kentte 69 bin 750 kişiye aşı yaptı.

Evde sağlık hizmeti alan veya sağlık sorunları nedeniyle hastaneye gidemeyen 65 yaş üstü vatandaşlar için Kahramanmaraş İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 83 aşılama ekibi oluşturuldu. Ekipler, her gün kent merkezinin yanı sıra köy ve mezralara giderek, 65 yaş üzeri kişilerin koronavirüs aşılarını yapıyor. 3’er kişilik ekipler zaman zaman araçla ulaşımın mümkün olmadığı köy ve mezralara ise ellerindeki malzemelerle birlikte kilometrelerce yürüyerek, sağlık hizmetini vatandaşın ayağına götürüyor. Gittikleri köy ve mezralarda aşılama çalışması yapan ekipler, internet çekmemesi halinde ise bölgedeki yüksek bir noktaya çıkarak tabletler ile sisteme girip onay kodu aldıktan sonra aşıyı yapıyor.

‘HER TÜRLÜ ŞARTTA AŞILAMA YAPIYORUZ’
Aşılama ekibinde yer alan doktorlardan Berat Akif Özberk, 28 gün arayla 2 doz halinde aşılama çalışmaları yapıldığını ifade etti. Kentte bugüne kadar 69 bin 750 kişiye aşılarının yapıldığını anlatan Özberk, “Adıyaman İl Sağlık Müdürlüğü tarafından aşı çalışmalarımız devam etmektedir. Aşı çalışmalarımız Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen 65 yaş ve üzeri hastalara 28 gün arayla iki doz şeklinde yapılmaktadır. Sağlık çalışanları olarak kar kış demeden hastane ve sağlık ocaklarına gidemeyen vatandaşlarımızın evlerine gidip aşısını yapıyoruz. Bu şartlar altında çalışırken vatandaşlarımızdan ricamız herkes aşısını tam olarak yaptırmaları yönündedir. Zaman zaman arazi şartları nedeniyle araçla gidilemeyen yerlere yürüyerek ulaşıyoruz ve bazı zamanlarda onay kodu almak için internetin çektiği alanları arıyoruz. Her türlü şartta aşılama yaparak, vatandaşlarımızı da koronavirüse karşı bilgilendiriyoruz” dedi.

Aşılama ekibinde yer alan doktorlardan Ezgi Işık ise aşılamanın yanı sıra ekiplerin koronavirüs testi pozitif çıkan kişilerin temaslı olduğu vatandaşlarla da irtibat kurarak filyasyon çalışması yaptıklarını ve herkesi pandemi sürecine ilişkin bilgilendirdiklerini kaydetti.
65 yaş üzeri vatandaşlar ise evlerine gelerek kendilerine aşılarını yapan sağlık ekiplerine teşekkür etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
———————————–
-Ekiplerin köylere gidişi
-Ekiplerin yüksek tepelere tırmanması
-Covid aşısı
-Vatandaşlara aşılama yapılması
-Tepeye çıkarak cep telefonunun şebekesi aranması
-Köylerde dik yamaçlara çıkılması
– Doktor Berat  Akif Özberk, ile röportaj
-Köylüler ile röportaj
-Filyasyon merkezi
-Filyasyon ekibinin vatandaşlar ile konuşması
– Poizitifli vakaların ekiplere bildirilmesi
– Aile  Hekimi Uzmanı Doktor Ezgi Işık ile röp
-Genel ve detay görüntü
Haber: Sercan SAKAR-Kamera -ADIYAMAN-DHA)

=============================

Unutulmaya yüz tutan ‘çulha’ sanatı yaşatılıyor
 
ŞANLIURFA’da unutulmaya yüz tutan geleneksel el sanatlarından ‘çulhacılık’ yaşatılmaya çalışılıyor. Yün ve pamuk ipliğin çeşitli işlemlerden geçirilerek bez çanta, masa ve başörtüsüne dönüştürüldüğü çulha sanatına, Şanlıurfa’da açılan kurslarda yoğun ilgi gösteriliyor.

Osmanlı dönemi el sanatlarından olan ancak sanayileşmeyle birlikte yok olma tehlikesi yaşayan çulhacılık sanatının yok olmaması için Şanlıurfa’da merkez ilçe Haliliye Belediyesi tarafından çalışma başlatıldı. Haliliye Belediyesi bünyesindeki tarihi bir konakta çulhacılık sanatının yaşatılması için kurslar açıldı. Çulha tezgahlarında; poşu, başörtüsü, seccade, masa örtüsü gibi ev tekstili ürünler geleneksel yöntemlerle üretilmeye başlandı.

‘Kamçılı tezgah’ adı verilen, el ve ayak gücüyle çalışan dokuma tezgahında kurs veren usta öğretici Mehmet Karadaş, 51 yıldır sürdürdüğü mesleğin yok olmamasını istiyor. Unutulmaya yüz tutan mesleğin yeniden canlanmasını isteyen Karadaş, “Eskiden Şanlıurfa’da neredeyse her evde bir çulha ustası vardı. Ama zamanla meslek unutulmaya başlandı. Daha önceleri ustalarımızdan duyduğumuz kadarıyla Şanlıurfa’da sadece kayıtlı yaklaşık 600 çulha tezgahı varmış. Fakat zamanla yurt dışından gelen ürünler nedeniyle 1980’li yıllardan itibaren tezgah sayıları azalmaya başladı. Babam bu mesleği bırakmadı ve 2006 yılında ölene kadar sürdürdü. Babamın ölümünün ardından mesleği ben devam ettiriyorum” dedi.

Belediyenin açtığı kurs ile yeni çulha ustaları yetiştirip mesleği gelecek nesillere taşımayı hedeflediklerini anlatan Karadaş, “Bu atölyede çeşitli tekstil ürünleri üretiyoruz. Mesleğin gelecek nesillere aktarılması için yeni ustalar da yetiştiriyorum. Bu meslek ölmesin ve yeni ustalar yetişsin istiyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————————-
– Tarihi konaktan genel görüntü
– Çulhacılık atölyesi
– Kamçılı tezgahta çalışan usta
– İp sarımı yapam usta
– Üretilen ürünler
– Çulhacılık hakkında açıklamada bulunan usta
– Genel ve detay görüntüler

Haber:Ali LEYLAK-Kamera:Ömer ŞULUL -ŞANLIURFA – DHA)

===================================

Sporla uyuşturucuyu bıraktılar, derece elde ettiler
 
GAZİANTEP’te, uyuşturucu bağımlısı Muhammet Ceyhun Demir (18) ve Samet Yeter (25), spor ile tanışınca hayatları değişti. Uyuşturucu madde kullanımını bırakan Demir ve Yeter, başladıkları Wushu Kung fu sporunda profesyonelleşerek hem Türkiye hem de Balkanlarda düzenlenen şampiyonalarda dereceler elde etti. Şu an mutlu olduklarını belirten Demir ve Yeter, gençleri başarıya ulaşmak ve uyuşturucudan uzak durmak için spor yapmaya davet etti.

Gaziantep’te uyuşturucu madde kullanan Muhammet Ceyhun Demir ve Samet Yeter, bağımlılığından kurtulmak için Wushu Kung fu milli antrenörü ve il temsilcisi Şeyhmus Çakmak ile temasa geçti. Spora yönelerek uyuşturucuyu bırakan Demir ve Yeter, antrenör Şehmus Çakmak’ın yönlendirmesi ile profesyonelleşmeye karar verdi. Bağımlılıktan kurtulan sporculardan Muhammed Ceyhun Demir, Wushu Kung fu müsabakalarında Türkiye üçüncülüğü ve Balkan şampiyonalarında ikincilik elde etti. Samet Yeter ise Balkan şampiyonasında düzenlenen şampiyonada derece elde etti.

‘SPOR İLE BAĞIMLILIKTAN KURTULUP, ŞAMPİYON OLDUM’
Muhammet Ceyhun Demir, arkadaş ortamının etkisi ile uyuşturucu madde kullanımına başladığını ve sonrasında Wushu Kung fu sporuna kendisini adayarak bağımlılıktan kurtulup önemli şampiyonluklara imza attığını söyledi. Hedefinin Avrupa ve Dünya şampiyonluğu olduğunu söyleyen Demir, “Uyuşturucu madde kullanımının yoğun olduğu kenar bir semtte yaşıyordum. Ben de bu madde bağımlılığının içerisinde bulundum. Arkadaş özentisi ile başladım. Daha sonra antrenörüm Şeyhmus Çakmak ile tanıştım ve uyuşturucu madde kullanımından kurtulma serüvenim bu şekilde başladı. Beni uçurumun kenarından aldı. Bu süreçte en büyük destekçim babam oldu. Babamın ve antrenörümün sayesinde bugün sağlıklıyım ve madde bağımlılığından kurtuldum. Uyuşturucu bağımlılığının pençesine düşmüş herkese tek tavsiyem, olayı akıllarında bitirmek için spora yönelsinler. Wushu Kung fu alanında il genelinde şampiyonluk derecem, Türkiye üçüncülük derecem ve Balkanlar ikincilik derecelerim var. Hedefim Avrupa ve Dünya şampiyonasında da derece elde etmek” dedi.

‘EN BÜYÜK BAŞARIM UYUŞTURUCUDAN UZAKLAŞMAM OLDU’
Uyuşturucunun pençesine düşme aşamasındayken antrenörü Şeyhmus Çakmak’ın destekleriyle bağımlılıktan kurtulduğunu ve Kung fu sporunda Balkan şampiyonasında derece aldığını söyleyen Samet Yeter ise, “Ne kadar gayret etsem de arkadaş çevresi ve özenti ile ister istemez ben de uyuşturucu batağının içerisinde yer aldım. Bir süre uyuşturucu kullandım. Ama bu süreçte Şeyhmus Hoca ile tanıştım. Kendimi onun sayesinde spora adadım. Şimdi hayatım düzene girdi. Hem çalışıyorum hem spor yapıyorum. Benim için en büyük kazanım, kötü alışkanlıklardan uzaklaşmam oldu. Wushu Kung fu spor dalında Gaziantep üçüncülüğüm var. Balkanlarda derecem var. İki yıl oldu bu spora başlayalı ve çok daha büyük hedeflerim var” şeklinde konuştu.

‘GENÇLERİ İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÇUKURDAN SPOR İLE ÇEKİP ÇIKARIYORUZ’
Wushu Kung fu il temsilcisi ve milli antrenör Şeyhmus Çakmak, sosyal sorumluluk projesi kapsamında yıllardır madde bağımlısı gençleri topluma kazandırmak için gönüllü olarak eğitimler verdiğini söyledi. Uyuşturucu kullanımına bulaşan bireylerin spor ile bu bağımlılıktan kurtulmalarının daha kolay olduğunu anlatan Çakmak, “Wushu Kung fu Federasyonumuzun da en büyük duyarlılık gösterdiği konulardan birisi, madde bağımlılığının pençesine düşmüş gençlerimizi spor ile topluma kazandırmak. Bu alanda onlarca gence ulaştık. Günümüzdeki en büyük risk uyuşturucu. Madde bağımlısı gençlerde öncelikle bir iştahsızlık ve hızlı bir zayıflama görüyoruz. Bunun yanında agresiflik, yalnızlaşma, okul ve işten kaçma, aileden sürekli para isteme gibi davranışlar sergiliyorlar. Bu tarz davranış değişikliklerini sezen aileler mutlaka bize ulaşsınlar. Ailelerin desteği ile bu gençlerimizi uyuşturucu batağından kurtarmaya çalışıyoruz ve başarılı birer sporcu yapıyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Wushu Kung fu antrenmanları
– Antrenör Şeyhmus Çakmak ile röp
– Muhammet Ceyhun Demir ile röp
-Samet Yeter ile röp
– Genel ve detay görüntüler
Haber: Ahmet ATMACA -Kamera: Ahmet KILIÇ-GAZİANTEP-DHA)

=============================

Karadeniz’e ‘çay göçü’ öncesi kritik ‘vaka’ uyarısı

DOĞU Karadeniz’de, mayıs ayında başlayacak çay tarımı için hasat döneminde geçen yıl olduğu gibi büyük kentlerden bölgeye 100 binin üzerinde üreticinin gelmesi bekleniyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, Türkiye’de Covid-19 vakalarında ‘Çok yüksek riskli’ kategorisinde yer alan Doğu Karadeniz’deki illere çay toplamak için gelecek üretici ve işçilerin virüsü taşıyabileceğine dikkat çekerek, “Mayıs ayına girilmeden önce vakaları azaltmak için daha fazla çaba harcanması gerekiyorö uyarısında bulundu.

Doğu Karadeniz’deki Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde, 830 bin dekar alanda 1 milyon üretici aile tarafından yapılan yaş çay üretiminde hasat dönemi yaklaşıyor. Çay tarımında geçen yıl olduğu gibi büyük kentlerden bölgeye 100 binin üzerinde üretici ve işçi gelecek. Büyük çoğunluğu İstanbul ve Ankara’dan bölgeye gelecek üreticilerin mayıs ayı başında yola çıkması bekleniyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre ‘Çok yüksek riskli iller’ arasında yer alan Karadeniz illerine yapılacak çay göçü vaka artışlarına neden olabileceği endişesi oluşturdu. Uzmanlar bu tarihe kadar vakaların azaltılmasının önemli olduğu uyarısında bulunuyor.

‘VİRÜSÜ TAŞIMA İHTİMALLERİ VAR’
KTÜ Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, Karadeniz’in önemli ekonomik ürünlerinden çay tarımında sezon öncesi uyarılarda bulundu. Türkiye’de Covid-19 vakalarında ‘Çok yüksek riskli’ kategorisinde yer alan Doğu Karadeniz’e çay toplamak için gelecek işçilerin virüsü taşıyabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Faruk Aydın, mayıs ayına girilmeden önce vakaları azaltmak için daha fazla çaba harcanması gerektiğini ifade etti.

Çay toplamak üzere Covid-19 vakalarının yüksek seyrettiği Doğu Karadeniz’de gelecek işçilerin sıkıntı yaşayabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Faruk Aydın, “Yaz sezonuna hazırlandığımız bu günlerde çok yakın bir zamanda çay sezonu başlıyor. Çay sezonu Karadeniz için çok önemli bir ekonomik sektör ve bölge ekonomisinin temellerinden biridir. Çay sezonunda da işçiye çok fazla ihtiyaç vardır. İl dışından, bölge hatta ülke dışından işçiler çay sürgünlerini toplamak üzere gelmektedir. Bu sayı pozitifliğin devam etmesi durumunda işçilerin buraya gelmesinde sıkıntılı oluşturacaktır. Gelse dahi bulaş olasılığı olduğu için de bunların dönüşlerinde gittikleri bölgelere virüsü taşıma ihtimalleri var. O nedenle bölgenin ciddi derecede kendini yeniden değerlendirmesi lazım ve bu ekonomik bir kayba neden olacağı açık olan kırmızı alanda bulunma durumundan hızlıca kurtulmak için yeni değerlendirmeler yapmak lazımö dedi.

‘MAYIS’A SARKITMAMAMIZ LAZIM’
Çay tarımının etkilenmemesi için sezon öncesinde sıkı tedbirler alınması uyarısında bulunan Prof. Dr. Aydın, “En azından bunu mayıs ayına asla sarkıtmamamız gerekiyor. O nedenle toplumdan ve bütün sektörlerden bu konuda destek istiyoruz. Bu virüsün bulaşını bir şekilde durdurmamız lazım. Devletin alacağı önlemlerin yanında burada vatandaşların da yapacağı çok şey var. O nedenle vatandaş devlet el ele bunu başarabilirö diye konuştu.

‘AYNI HATANIN TEKRARI GİBİ OLUR’
Geçen yıl çay sezonunda Covid-19 taşıyıcısı kişilerin bölgeye gelerek vakaların artmasında etken olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Aydın, “Bu yıl ise risk kaynağı hem bölge içerisinde hem de dışarıda. Geçen yıl uygulanan sağlık taramalarının bu sezon artırılarak yapılmasını gerekiyor. Tarımla uğraşan insanlar bunun için ortak karar alınmasını sağlayabilirlerse, çay tarımında çalışan işçilerin taramaları yapılabilir, aşılılar, hastalığı geçirenler, testleri yapılıp sağlık sorunu olmayanlarla çalışılırsa risk azaltılabilir. Virüsün geçen yıl dışarıdan geldiği gibi düşünüldüyse şimdi yerli kaynaklardan olabilecek. Sonuçta yaşam ve çalışma şekli elden ele temas gibi faktörlerde bulaştırıcılığa elverişli bir ortam. Virüsü taranmış ve bulaştırıcı olmayan insanların istihdam edilmesi temel çözümdür. Bunun yapılmaması durumunda geçen yıl yapılan hatanın biraz daha değiştirilerek yine bölgenin kendi içinden kaynaklanan bir bulaşa sebebiyet verebiliriz ve aynı hatanın tekrarı gibi olur. Bu da kabul edilmesi zor bir durumdur. O nedenle tarım işçileri çalıştırılırken sağlık durumlarının gözden geçirilmesi, gerekiyorsa testlerinin yapılması, aşı ve HES kodlarının kontrolüyle mutlak denetlenerek sektörde istihdam edilmeleri gerekiyor. Aksi halde sorun geçen yıl aynı halde tekrarlar” dedi.

‘ÇAY ÜRETİCİLERİ HASSAS DAVRANACAK’
Çay üreticilerinin pandemi ile ilgili ilk sınavı geçen yıl verdiğini ifade eden Çay Üreticileri Dayanışma Derneği (ÇAYÜDAD) Başkanı Mustafa Mavi, “Çay üreticileri olarak pandemi süreci ile ilgili en zor süreci geçen yıl atlattık. Üreticiler Rize’ye geldi, koronavirüs testlerini oldu, izole sürecini geçirdi, çaylıkla ev arasında zamanını geçirerek bu hassas süreci atlattık. Bu yıl da üreticilerimize güveniyoruz, kontrollü bir şekilde gelindiği vakit herhangi bir sıkıntı yaşanmayacaktır. İl dışından bölgemize gelecek olan çay üreticileri pandemi kuralları çerçevesinde hassasiyetlerini ortaya koyacaktır. Bir sorun yaşanacağına inanmıyorumö dedi.

Çay üreticisi Ahmet Aktepe, “Üreticiler çay bölgesine gelirken HES kodlarına bakılarak girişleri sağlansın. İnsanlar artık duyarlı. Geçen yıl sıkı önlemler alınmıştı. Çünkü karşımızda tam olarak bilmediğimiz bir hastalık süreci vardı. Bu yıl artık her şeyi biliyoruz, üreticiler de yapması gerekeni biliyor. Gerekli hassasiyeti gösterilecektir, bir sorun yaşanacağını düşünmüyorumö ifadelerini kullandı.

Ali Kasap ise “Virüsün mutasyona uğradığı bir süreçte bölgenin kırmızı olduğu bir dönemdeyiz. Üreticiler çayda gübre zamanı geldiği için artık yavaş yavaş bölgeye gelmeye başlayacaklar. Üreticiler olarak geçen yıl hiç bilmediğimiz bir süreci bence başarıyla atlattık. İl dışından gelen üreticiler daha dikkatli davranacaktır. Ancak yine de gerekli tedbirlerin alınması adına kurallar konulmalıdırö dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————-
-Çay bahçesi
-Çay hasadı yapan üreticiler
– KTÜ Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın
-Üretici röportajları
-Muhabir anonsu (ARZU ERBAŞ)

HABER:ARZU ERBAŞ-SELAY SAYKAL KAMERA:DOĞANCAN İLEK/RİZE-DHA

====================================

Karadeniz’de ilk insanların yaşadığı mağarayı defineciler, talan etmiş
 
TRABZON’un Düzköy ilçesi Çayırbağı Mahallesi Koskarlı mevkisinde milattan önce 11 bin yılına ait olduğu düşünülen çakmak taşı ve obsidyenden (magmatik kaya) yapılma taş aletlerin bulunduğu mağarada incelemeler sürüyor. Tarihi mağaranın defineciler tarafından daha önce kaçak kazı yapılarak talan edildiği ortaya çıktı. Yöre halkı, arkeologlarca inceleme sürdürülen mağaranın korunarak, turizme kazandırılmasını istedi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi öğretim üyelerinden Dr. Hülya Çalışkan Akgül ve Doç. Dr. Serkan Demirel’in 2018 yılında başlattığı ‘Trabzon Protohistorik (Kalkolitik ve Tunç çağları) Yüzey Araştırma Projesi’yle önemli bulgular tespit edildi. Proje kapsamında yürütülen çalışmalarda Trabzon’un Düzköy ilçesi Çayırbağı Mahallesi Koskarlı mevkisinde bulunan bir mağarada, arkeologlarca, farklı boyutlarda 103 parça taş alet bulundu. Yapılan ilk incelemelerle, ‘kesici’ olarak kullanılan taş aletlerin, milattan önce 11 bin yıl öncesine ait olduğu belirlendi.

ÖNEMLİ KEŞFE İMZA ATILDI
Obsidyen ve çakmak taşından yapılma aletlerden 7 tanesi, köken analizi yapılmak üzere Kanada’daki McMaster Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tristan Carter’e gönderildi. Elde edilen ilk sonuçlara göre, bölgede yaşayan ilk insan grubunun ‘kesici alet’ olarak kullandığı düşünülen taşlardan 5 tanesinin Kapadokya, 2 tanesinin Trans Kafkasya (Gürcistan-Ermenistan) kökenli olduğu tespit edildi. Bölgenin bilinen insanlık tarihine dair önemli bir keşfe imza atan arkeologlar, Göbeklitepe’ye yakın dönemlere tarihlendirilen ‘Koskarlı Mağarası’nda daha fazla bulgu elde edebilmek için kazı yapmayı hedefliyor.

DEFİNECİLERİN TALANINA UĞRAMIŞ
Bölgeyi heyecanlandıran tarihi kalıntıların bulunduğu mağaranın, daha önce define avcılarının talanına uğrağı ortaya çıktı. Defineciler tarafından tahrip edilen mağarada bulunan ve heykel olduğu öne sürülen 4 kayanın kırılarak yerinden alındığı tespit edildi. İçerisinde ateş yakarak, mağara ve çevresini tahrip ettiği belirlenen definecilerin yakalanması için çalışma başlatıldı. Yöre halkı, arkeologlarca inceleme sürdürülen mağaranın korunup, turizme kazandırılmasını istedi.

‘BU MAĞARADA DEFİNE YOK’
Yöre sakini Şenol Köroğlu, mağarada kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından kaçak kazı yapıldığını belirterek, “Önceden de gelip burada define arayanlar oldu. Son zamanlarda mağara tanınca buraya kazı yapmak için gelmeye başladılar. Biri gidiyor, biri geliyor, ama sonuç yok. Biz buradayız, buraya kimse giremez kolayına. Gelirse de jandarma burada, biz burada. Bu mağarada define yok, define olsa zamanında alırlardı onuö dedi.

‘DEFİNE İÇİN KİMSE GELMESİN’
Yöre esnafından Hamit Ercümer de çocukluğunun o bölgede geçtiğini belirterek, mağarada bulunan 4 heykelin kırılarak alındığını söyledi. Mağaranın tahrip edildiğini anlatan Ercümer, “Mağarada dört tane heykel vardı. Çocukluğum burada geçti, buraya devamlı geliyorduk ama buranın bu kadar meşhur olduğunu bilmiyorduk. Define aramak için gelenler, heykele benzeyen dört kaya parçasını kırıp aldılar. Başka da herhangi bir şey bulamadılar sanırım. Bu mağara ortaya çıktıktan sonra buraya çok kişi ziyarete geldi. Define için gelenler var, içerde kalıntılar var, hep kırıldılar. Fakat şimdi burayı kolluyoruz. Düzköy jandarması da elinden geleni yapıyor. Ziyaret için gelen gelsin, ama define için kimse gelmesinö diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————-
-Mağaranın yer aldığı bölgeden drone detayları
-Mağara dışı ve içinden görüntüler
-Bulunan tarihi kalıntılardan görüntü
-Vatandaş detay ve röportajları
-Genel detay görüntüler

HABER KAMERA: İnan KALYONCU/TRABZON-DHA

===============================

2050’ye kadar toplumun yüzde 60’ının ‘miyopi’ olması bekleniyor
 
ANTALYA’da Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Deniz Turgut Çoban, evde daha fazla zamanın geçirildiği pandemi döneminde bilgisayar, tablet ve telefon gibi teknolojik ürünlerin kullanımına bağlı olarak göz bozukluklarının arttığını anlattı. Doç. Dr. Çoban, “Bu dönemde toplumun yüzde 30-35’inde, özellikle bilgisayar kullanımına bağlı miyopi geliştiğini bilmekteyiz. Bilişim aletlerinin kullanılmasıyla 2050 yılına kadar toplumun yüzde 60’a yakınında miyopi olacağı öngörülmektedir” dedi.

Doç. Dr. Deniz Turgut Çoban, koronavirüs salgınıyla birlikte alışkanlıkların değiştiğini, pandemi dönemini evde geçirenlerin bilgisayar, tablet, televizyon ve telefon gibi teknolojik aletlerle iç içe olduğunu belirterek, bunların dijital göz yorgunluğuna neden olduğunu söyledi. Yetişkinlerin evde çalışma süresi ve öğrencilerin evde eğitim görmeleri nedeniyle özellikle tablet ve bilgisayar kullanımının arttığını belirten Doç. Dr. Çoban, çok yakın odaklı bakılması nedeniyle uzağı görme bozukluğu olarak adlandırılan miyopinin arttığını kaydetti. Son 1 yıl içerisinde toplumun yüzde 30 ile 35’inin bilgisayara bağlı görme bozukluğunun geliştiğini açıklayan Doç. Dr. Deniz Turgut Çoban, buna bağlı olarak 2050 yılına kadar toplumun yüzde 60’a yakınının miyopi olacağının öngörüldüğünü aktardı.

‘GÖZLER YAKINI GÖRMEK İÇİN ÇOK EFOR HACAR’
Doç. Dr. Çoban, normalde gözün uzak odaklı olduğunu anlattı. İnsanın uzağı gayet iyi görebildiğini belirten Doç. Dr. Çoban, “Yakın görme için ise gözlerimiz farklı bir efor harcar. Sürekli yakından baktığımızda ise gözümüz yakına odaklanmaya çalışarak miyop dediğimiz olayı ortaya çıkarır. Bu da uzak görme bozuklukları olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.

‘GÖRME BOZUKLUĞU DIŞINDA GÖZDE KAYMA MEYDANA GELİYOR’
Pandemi nedeniyle teknolojik ürünlerin çok sık kullanıldığına değinen Doç. Dr. Deniz Turgut Çoban, bunun sonucunda göz bozukluklarının arttığını aktardı. Doç. Dr. Çoban, “Pandemiden sonra son bir yıl içerisinde miyopi oranında artış görüldü. Miyopiye bağlı gözlerde kayma da gözlemledik. Sürekli yakına bakmak özellikle çocukların gözlerinde bozukluklara, şaşılıklara sebep olabiliyor. Bu nedenle aralıklı çalışmaya dikkat etmek gerekiyor” diye konuştu.

‘ÇOCUKLARIN GÖZLERİNDE MİYOPİ ARTTI’
Çocukların 8 saat eğitimlerini bilgisayardan gördüğünü hatırlatan Doç. Dr. Deniz Turgut Çoban, “Dışarıya çok çıkmadıkları için tablet, telefon gibi ürünlerle oynuyorlar. Onlardan istediğimiz şey ise yarım saatlik ya da 1 saatlik çalışmanın ardından açık havada 5 dakika uzağa bakacakları bir ortamda bulunmaları. Özellikle boş vakitlerini açık ve geniş ortamlarda geçirmelerini istiyoruz” dedi.

AÇIK HAVADA UZAĞA BAKMA TEDAVİSİ
Göz sağlığı için açık havada vakit geçirilmesi önerisinde bulunan Doç. Dr. Çoban, “Gün ışığının miyopiyi ve göz bozukluklarını engelleyen koruyucu etkisi vardır. Eğer dar alanda değilseniz gözünüzü 20 metre uzağa odaklamanızı sağlar, yakından bizi uzaklaştırır ve göz kaslarımızın rahatlamasını sağlar. Miyopinin gelişmesini de engeller, özellikle miyopinin tedavisinde bunu önermekteyiz” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
————–
– Doktor ve çocukların göz muayenesinden genel ve detay cep telefonu görüntüleri
– Çocuk muayenesinden görüntüler
– Göz numaralarından detay
– RÖP: Doç.Dr. Deniz Turgut Çoban ile röportaj
HABER-KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA, (DHA) – 

================================

Kripto parayla tost dönemi
 
ANTALYA’nın Alanya ilçesinde 2 yıldır tostçuluk yapan Ahmet Bağiçi, kripto parayla satışa başladı. Bağiçi dükkanına gelen müşterilerinin isterlerse kripto parayla ödeme yapabileceğini söyledi.

Alanya’da, yaklaşık 2 yıldır tost dükkanı işleten Ahmet Bağiçi, nakit ve kredi kartı ile satışın ardından son dönemde yaygınlaşan kripto para birimleriyle ödeme yöntemini başlattı. Dükkanına gelip yemek yiyen veya sipariş veren müşteriler Bitcoin, Ripple, Ethereum ve Waves gibi kripto paralarla ödeme yapabiliyor. Bu uygulamayla Alanya’da ilk ve Türkiye’de kurumsal firmalar dışında esnaf olarak tek olduğunu söyleyen Ahmet Bağiçi, müşterilerine ekstra bir ödeme kolaylığı sağladığını anlattı.

‘KRİPTO PARALARININ HEPSİYLE ÖDEME İMKANI SUNDUM’
Bir süredir yayınlaşan kripto paralarla ilgili kendisinin de işletmesinde bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek harekete geçtiğini kaydeden Ahmet Bağiçi, “Son dönemde gündemde olan kripto paralarla ilgili bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. O yüzden müşterilerime kripto paralarının hepsiyle ödeme imkanı sundum. Bu şekilde kendi kullandıkları borsadan ya da soğuk cüzdanlarından QR koduyla işletmemizin kripto para hesabına ödeme yapabiliyorlar” dedi.

‘GÜZEL TEPKİLER ALIYORUZ’
Uygulama sonrası güzel tepkiler aldığını aktaran Ahmet Bağiçi, “Gençlerin kullanmaya başladığı kripto paralarla ilgili bu yaptığımız uygulama sonrası güzel tepkiler alıyoruz, daha da güzel tepkiler alacağımızı düşünüyoruz. İlerleyen dönemlerde ilginin tamamen kripto paraya artacağını düşünüyorum. Müşterilerimize ekstra bir ödeme seçeneği sunuyoruz” diye konuştu.

‘HERKES ŞAŞIRIYOR SONRA NASIL YAPILDIĞINI SORUYOR’
Herkesin ilk duyduğunda şaşırdığını, ancak çok beğendiğini de anlatan Bağiçi, şunları söyledi:
“İlk başta şaşırıyorlar sonra nasıl yapıldığını soruyorlar. Herhangi bir kripto para borsası kullanıyorlarsa onunla ödeme yapan arkadaşlarım oluyor. Tepkiler güzel, biz de memnunuz. En azından ilgi çekmenin mutluluğunu yaşıyoruz.”

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Müşterinin gelişinden görüntü
– Müşteriyle ilgilenme ve siparişten görüntüler
– Kripto parayla ödemeden görüntüler
– Ahmet Bağiçi RÖP.

HABER- KAMERA: Burcu MUTLU- Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)

===================

Adıyla şaşırtan ‘iki yüzlü kebap’ Adanalılardan yoğun ilgi görüyor
 
ADANA’da kebapçı Cihangir Korkmaz’ın kıyma ile bonfile eti birleştirerek ortaya çıkardığı ‘iki yüzlü kebap’ yoğun ilgi görüyor. Kısıtlamanın olmadığı süreçte günde yaklaşık 80-90 porsiyon ‘iki yüzlü kebap’ sattıklarını belirten Korkmaz, “İsmiyle tebessüm ettiren bu kebabı hem kuşbaşı hem de Adana kebabı bir arada yemek isteyen müşterilerimiz için tasarladıkö dedi.

Kebabın başkenti olarak bilinen Adana, yemek kültürüyle öne çıkan kentlerden biri olarak biliniyor. Özellikle neredeyse tüm dünyada tanınan Adana kebabı, kentin en gözde yemeği olarak görülüyor. Gerek yurt dışı gerekse yurt içinden birçok kişi sırf Adana kebabını tatmak için kente geliyor. Durum böyle olunca kebapçılar da daha çok müşteri çekmek için yenilikler yapmaya başladı. Bunlardan biri olan kebapçı Cihangir Korkmaz, merkez Çukurova ilçesinde işlettiği restoranında Adana kebaba yorum katarak ortaya çıkardığı yeni kebabı müşterilerine sunuyor. Adını ‘iki yüzlü kebap’ koyduğu bu yemeğin kırmızı eti çok seven Adanalılar için güzel bir lezzet olduğunu belirten Korkmaz, özellikle kısıtlama olmadığı dönemler günde yaklaşık 90 porsiyon iki yüzlü kebap sattıklarını söyledi.

‘ADINI DUYAN İLK ETAPTA GARİPSİYOR’
Kendileri için yemekler arasında, Adana kebabının tahtını sarsacak hiçbir kebap türü olamayacağını aktaran Korkmaz, bununla birlikte yeniliklerin de yemek kültürüne zenginlik katacağını dile getirdi. Adana yemeklerini tanıtmak ve insanlara farklı lezzetler sunmak adına çalışmalar yaptıklarını kaydeden Korkmaz, “Adana kebabını biraz yorumladık. Dışına bonfile eti sardık. İçini farklı tatlarla zenginleştirdik. Ortaya bu yemek çıktı. Tabi ismi ilk etapta olumsuz bir çağrışım yapıyor. Adı her ne kadar ‘iki yüzlü’ olsa da tadı mutlu eder. Tabii adını ilk duyduklarında bir garipsiyorlar. Bu yemek restorana gelip ‘kuşbaşı mı yoksa Adana kebap mı yesem?’ diye ikilemde kalan müşterilerimiz için tasarlandı. İki lezzeti tek şişte birleştirdik. Bir buçuk kişilik olarak porsiyonu 45 liradan satıyoruzö diye konuştu.
Bir Adanalı olarak kebaptan vazgeçemediğini dile getiren Esra Uyan ise iki yüzlü kebabı damak lezzetine uygun bulduğunu ve severek yediğini söyledi.

Görüntü Dökümü
——————————–
– İki yüzlü kebabın genel görüntüsü
– Muhabir Can Çelik anonsu 
– Kıymanın şişe dizilmesi
– Kıymanın bonfile ete sarılması 
– Kebapçı Cihangir Korkmaz ile röportaj 
– Kebabın mangalda pişmesinden detaylar
– Sunum hazırlanması
– Kebabın masaya servis edilmesi
– Müşteri Esra Uyan ile röportaj
– Genel ve detay görüntüler
Haber :Can ÇELİK – Kamera: Eser PAZARBAŞI/ADANA, (DHA)

=========================

Prof. Dr. Yıldızdaş: 5 yılda 2 bin çocuk, evde yaşanan kazalarda öldü
 
ÇUKUROVA Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son 5 yılda 120 binin üzerinde çocuk için ev kazaları yaralanmalarıyla acile başvurulduğunu, bunun 2 bininin ölümle sonuçlandığını bildirdi. Türkiye’de, ev kazalarının çocuk ölümlerinde 4’üncü sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. Yıldızdaş, “Ev kazalarından çocuklarını korumak istiyorsanız gözlemleyin, yakın takip edin, farkında olun. Ani meydana gelebilecek durumlarda ise müdahalenizi yapmanız gerekiyor. Mümkünse bu konuda deneyim ve tecrübe kazanıp, eğitim alabilirsiniz” dedi. 

Koronavirüs salgını döneminde daha fazla zaman geçirilen evlerde meydana gelen kazalarda artış olduğunun düşünüldüğünü belirtildi. ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş, çocuklar için ise evde ebeveynlerinin gözetiminde olduklarından bu durumun tam tersinin beklendiğini kaydetti. Ev kazalarının en önemli özelliğinin önlenebilir olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldıztaş, düşme, yanıklar, zehirlenmeler, boğulmalar ve özellikle yabancı cisim aspirasyonlarının en sık görülen ev kazaları içinde yer aldığını dile getirdi. Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş, çocukları bu kazalardan korumada evin ortamı ve ebeveynleri ile ilişkilerinin önemli olduğunu kaydetti.

‘5 YILDA 120 BİN ÇOCUK İÇİN ACİLE BAŞVURU’
Türkiye’de çocuk ölümlerinin ev kazalarında 4’üncü sırada olduğunu bildiren Prof. Dr. Yıldızdaş, “Sağlık Bakanlığı verilerine baktığımız zaman son 5 yıl içerisinde 120 binin üzerindeki çocuk ev kazası acile başvuru yapmış. Maalesef bu nedenle 2 bin çocuğumuzu kaybetmişiz. Ama ev kazalarının hepsi de acile yansımıyor. Yansımayan herhalde bunun 3-4 katı vaka var. O nedenle ev kazaları ülkemiz için toplumumuz için en önemli kaza ve ölüm nedenlerinden biridir. Ev, çocukların yaşam alanıdır. Onlar da bu yaşam alanında devamlı aktif ve hareketlidir. Çocuklar da neden bu kadar ev kazası görüyoruz çünkü meraklılar ve tehlikenin bilinci değillerdir. Aynı zamanda çevresel risklere karşı hem duyarlı hem de açıktır. O nedenle yaşam alanlarında çocuklarımızı kazalardan korumak için ailelere, ebeveynlere, bizlere çok büyük görev düşüyor” diye konuştu.

EV KAZALARINDAN KORUNMAK İÇİN RİSKLER NASIL AZALTILIR?
Risklerin tamamen yok edilemeyeceğini belirten Yıldıztaş, bunun bir miktar azaltmak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: 
“Pencerelerin önüne eşya bırakmayalım. Pencerelere parmaklık takalım. Çok ufak bebekleri tek başına bırakmayalım. Bebeklerin üzerinde boncuk ya da emzik gibi şeyleri bulundurmamaya çalışalım. Kaygan halı ve benzeri ürünleri kullanmayalım. Merdivenlere mutlak ve mutlak korkuluklar yapmamız gerekiyor. Yanıkları önlemek için sobanın yanında çocukları yalnız bırakmayalım. Kaynar su, leğen, kova, küvet gibi şeylerle çocuğu karşı karşıya bırakmamamız gerekiyor. En önemli kazalardan biri de zehirlenmeler. Bazen kostik maddeler, gazoz, kola şişelerine konuluyor. Çocuklar da bunu gazoz ya da kola diye içip çok ciddi yutak borusunda yanıklara neden oluyor. Özellikle ilaçlar, bazı fare zehri, tarımda kullanılan zehirler gibi ya da yakıcı kostik maddeleri çocukların ulaşamayacağı yerlere koymak lazım.”

TAM TIKANMADA YAPILACAK MANEVRALAR HAYAT KURTARIR
En sık görülen ev kazasının yabancı cisim aspirasyonları olduğunun altını çizen Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş, tam tıkanma durumunda eğitim almış ebeveynlerin müdahalesinin hayat kurtaracağına vurgu yaparak, “Özellikle 1 ile 3 yaş arasında çok sık görüyoruz. Ama bazen 8-9 aylık bebekler de bu vakadan gelebiliyor. Genellikle evde bir ağabey veya abla varsa kendisi fındık, fıstık yerken bebeğe de yedirmeye çalışıyor. Bu nedenle çok ciddi yabancı cisim aspirasyonları görülüyor. Yabancı cisim aspirasyonları tam tıkanıklık yapmıyorsa acile gelip müdahaleler yapılabilir. Esas tam tıkanma yaptığı zaman artık çocuk nefes almamaya ve morarmaya başladığı zaman birtakım manevraları uygulamamız gerekiyor. Ev kazalarından çocuklarını korumak istiyorsanız gözlemleyin, yakın takip edin, farkında olun, ani meydana gelebilecek şeyleri de müdahalenizi yapmanız gerekiyor. Mümkünse bu konuda deneyim ve tecrübe kazanıp, eğitim alabilirsiniz. Bu konuda hiç eğitiminiz yoksa lütfen acil durumlar dışında çok fazla müdahale etmeden en yakın sağlık kuruluşuna götürmenizin iyi olacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.  

Görüntü Dökümü
———————-
– Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş ile röp
– İlk yardım uygulaması
– Detaylar
Haber:Gülşah ÖZGEN-Kamera:Eser PAZARBAŞI/ADANA,(DHA)

 

Exit mobile version