Estetik uğruna yüzü yanan kadın, aynalarla barıştı
ANTALYA’da yaklaşık 6 ay önce gittiği güzellik merkezlerinde yüzünde 2’nci derece yanıklar meydana gelen Aslı İlhan (42), dermapen (mikro iğneleme) uygulamasına başladı. Bu uygulamayla yüzünün eski haline dönmeye başladığını aktaran İlhan, aynalarla barıştığını söyledi.
Muratpaşa ilçesinde yaşayan 1 çocuk annesi Aslı İlhan geçen yıl 2 Kasım’da sosyal medyada gördüğü reklamlara kanarak gittiği A.A.’ya ait güzellik salonunda, yüz toparlama işlemi yaptıracağını söyledi. Burada işlemleri başlayan Aslı İlhan’a ikinci seansta lazerli uygulama yapan işletme sahibi, iddiaya göre telefonda sevgilisiyle tartışmaya başladı. Bu sırada Aslı İlhan yüzünde yanıklar hissetti. Bu durumu A.A.’ya söyleyen Aslı İlhan, uygulamanın ardından evine gitti. Yanıklardan dolayı acı çeken İlhan, eczaneye giderek yüzü için kremler aldı. İlhan, 25 Şubat günü yanıkların tedavisi için bu kez A.G.’ye ait başka bir güzellik merkezine gitmeye karar verdi. Daha önce gittiği merkezde uygulanan işlem nedeniyle yüzünde yanıklar oluştuğunu anlatan İlhan, ikinci gittiği merkezde de uygulanan işlem sonrası benzer sorunlarla karşılaştı.
PARASINI İSTEYİNCE TEHDİT EDİLDİ
Yüzünün tamamında yanıklar oluşan Aslı İlhan, iki güzellik merkezinden, ödediği 6 bin TL’nin iadesini istedi. İki güzellik merkezinin sahibi de talebi reddederek, iddiaya göre kendisini tehdit etti. Aslı İlhan bunun üzerine polis merkezine giderek şikayetçi oldu. İlhan’ın aldığı raporda, yüzünde 2’nci derece yanıklar oluştuğu belirlendi.
Güzellik merkezi sahipleri ise konuyla ilgili konuşmadı.
DERMAPEN TEDAVİSİ UYGULANIYOR
Güzellik merkezlerinde istediği sonucu alamayan Aslı İlhan, yüzü için bu kez bir sağlık merkezine başvurdu. Burada ayda bir yapılan dermapen (mikro iğneleme) uygulamasıyla yüzünde belirgin düzelmeler başladı. İlhan, dermapen uygulamasını şu ana kadar 2 seans gerçekleştirdi.
‘UZMAN HEKİM VE DOKTORLARLA İŞLEMLERİ YAPTIRIYORUM’
Güzellik merkezlerinde yaptırdığı uygulamalarda yüzünde yanıklar meydana geldiğini ifade eden Aslı İlhan, süreci yavaş yavaş atlattığını kaydetti. İlhan, “Yüzümdeki yanıklar için tedavi görmeye başladım. Bu tedavi olumlu sonuçlar vermeye başladı. Uzman hekim ve doktorlarla işlemleri yaptırıyorum. Dermapen işleminde cilt soyularak yenileme yapılıyor. Krem ve serumlarla da tedaviyi destekliyorum” dedi.
2’NCİ DERECE YANIK RAPORU
Güzellik merkezlerinde yapılan işlemlerden dolayı yüzünde 2’nci derecede yanıklar oluştuğunu söyleyen Aslı İlhan, “Tehdit edildiğim ve mağdur olduğum için karakola şikayette bulunmuştum. Bunun için rapor aldım ve yüzümde 2’nci derece yanıklar oluştuğu ortaya çıktı” diye konuştu.
‘AYNALARLA BARIŞMAYA BAŞLADIM’
Gördüğü tedavi sayesinde yüzündeki yanıkların geçmeye başladığını belirten Aslı İlhan, “Çok zor süreç geçirdim hem ağrılı hem de psikolojik olarak depresyona girdiğim günlerdi. Çok şükür gülmeye başladım. Aynalara küsmüştüm, bakmak istemiyordum ama barışmaya başladım. Tedavim de devam ediyor. Çevremdeki insanların pozitif düşünceleri beni daha da mutlu ediyor. Yüzümde herhangi bir sıkıntı yokken gitmiştim güzellik merkezine, ister istemez insanın psikolojisi bozuluyor. Tedavim sonucunda yüzümdeki yanıkların şu an yüzde 20’si düzeldi ama eski halime dönmem için 6 aylık zaman gerekli” dedi.
Bir daha alanında uzman olmayan hiçbir doktora ya da hekime gitmeyeceğini söyleyen İlhan, “Bu hatayı iki defa yaptım, ikinci gittiğim yer, yüzümde daha çok yanıklar oluşturdu” ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
—————
– Yüzü yanan Aslı İlhan detay
– Aslı İlhan’ın işyerinden detay
– Aslı İlhan aynaya bakması
– Aslı İlhan’ın yüzünün yanık olması detay
– Aslı İlhan’ın yüzünden detay
– Genel detaylar
HABER-KAMERA: Adem AKALAN-Bülent TATOĞULLARI/ANTALYA, (DHA)
========================
2’nci Abdülhamid’in tahta çıkış yıl dönümünde inşa edilen saat kulelerinin en yükseği Niğde’de
OSMANLI Padişahı 2’nci Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci yıl dönümü nedeniyle Türkiye’nin çeşitli illerinde inşa edilen saat kulelerinin en büyüğü olan ve Alaaeddin Tepesi üzerindeki kale içerisinde yer alan Niğde Saat Kulesi, ilk günkü ihtişamıyla ayakta duruyor.
31 Ağustos 1876’da Osmanlı Padişahı ilan edilen 2’nci Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci yıl dönümünde Türkiye’nin çeşitli illerinde saat kuleleri inşa edildi. Her biri, bulundukları ilin simgesi haline gelen saat kulelerinin en yükseği ise 41 metre ile Niğde’de yer alıyor. Saat kulesinin, Niğde Kalesi’nin surları üzerinde 114 yıl önce yapımının tamamlandığını anlatan Niğde Kültür ve Turizm Müdürü Alper Göncü, “Saat Kulesi kesme taştan, sekizgen kaide üzerinde ve sekizgen gövdeli olarak yapılmış olup, kulenin kaidesi, gövdeden daha kalındır. Bu gövdenin üzeri iki silme ile üç bölüme ayrılmıştır. Bunun üzerinde demir parmaklıklı bir şerefeye yer verilmiştir. Şerefe üzerinde ise köşeleri içeriye doğru kavisli kübik görünümlü bir gövde eklenmiş, bunun üzerine de birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış dört sütunun taşıdığı bir köşk yerleştirilmiştir. Bu küçük köşkün üzeri de sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Saat kadranı şerefe üzerindeki kübik gövdenin şehre bakan tarafına yerleştirilmiştir” dedi.
8 SAAT KULESİNİN EN YÜKSEĞİ
Niğde Saat Kulesi’nin inşasına 1901 yılında başlanıldığını ve 1907 yılında tamamlandığını ifade eden Göncü, şöyle konuştu:
“Burası aslında bir höyük ve Roma dönemindeki kale kalıntıları üzerine Selçuklular döneminde yeni kale yapılmış. Burada bulunan saat kulesi, çok zarif ve heybetli görünümüyle dikkat çekiyor. Bu saat kulesi Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci yıl dönümü dolayısıyla Türkiye genelinde yaptırılan 8 adet saat kulesinden bir tanesi ve en yükseği olup, 41 metre boyundadır. Kulenin yapılışıyla ilgili çeşitli yerlerde kayıtlara geçmiş birtakım bilgiler bulunmakta. Saat kulesinin 1886 yılında Ziya Paşa tarafından yaptırıldığı söyleniyor ve bu şekilde kayıtlara geçmiş. Ancak bununla ilgili çalışmalar yapan akademisyenler bu bilginin doğru olmadığını teyit ettiler. Zaten Sultan Abdülhamid, tahta 1876 yılında çıkıyor ve 25’inci yıl 1901 senesine tekabül ediyor.”
SAAT AVRUPA’DAN SİPARİŞ EDİLDİ
Saat kulesinin inşasının tamamlanmasıyla birlikte buraya konulacak dev saatin Avrupa’dan sipariş edildiğini söyleyen Göncü, şöyle devam etti:
“Saat, Türkiye’ye Sirkeci Gümrüğü’ne geliyor ve gümrük vergisi ödenmediğinden burada bekletiliyor ve sonunda saat gümrükten çekilerek Niğde’ye getiriliyor, kuleye monte ediliyor. Seksenli yılların sonuna kadar Saat kulesi saat başlarında iki defa çalar, yarım saatlerde ise bir kere çalardı. Maalesef 1990’lı yıllarda bu saat kulesinde bulunan çanın sesi kesildi. 70’lerde bu tepe aynı zamanda bir mesire yeriydi. Niğdeli aileler ve Adanalı yaylacıların tercih ettiği bir mekandı. Kalenin burçları ve alt tarafta görünen kısımlar eski devirlerde hapishane olarak kullanılmış. Bu bölgede çeşitli mağaralar bulunmaktadır. Burada yatan mahpuslardan birisi meşhur Katırcıoğlu bozlağını öyle yanık söylermiş ki; Fertek’ten duyulurmuş.”
Görüntü Dökümü
– Saat kulesinden görüntü
– Saat kulesinin dron ile çekilmiş görüntüsü
– Saat kulesinin genel ve detay görüntüleri
– Kültür ve Turizm Müdürü Alper Göncü ile röportaj
Haber – Kamera: Adnan ÇELEBİ/ NİĞDE (DHA)
======================
Yüzde 90 engelli Emircan’ın Çanakkale ve asker sevgisine, jandarma duyarsız kalmadı
ZONGULDAK’ta yüzde 90 engelli olan Emircan Saydam’ın (17) televizyondan izleyerek öğrendiği 18 Mart Çanakkale Savaşı’nı anlattığı videonun ardından jandarma ekipleri tarafından kendisine sürpriz yapıldı. Bir gün önceden gönderilen yüzbaşı üniformasını giyen, ancak ziyaretten haberi olmayan Emircan Saydam, karşısında jandarma ekiplerini görünce duygu dolu anlar yaşadı.
Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Geriş köyünde yaşayan Fatma ve Sedat Saydam’ın çocukları Emircan Saydam, doğum sırasında beynine oksijen gitmemesi sonucu yüzde 90 engelli kaldı. Bedensel engelli Emircan Saydam, evdeki zamanının büyük çoğunluğunu televizyonda asker videoları ve Çanakkale Savaşı’nı anlatan film ve belgeseller izleyerek geçiriyor. Emircan Saydam’ın Çanakkale Savaşı’nı anlatan bir konuşması sosyal medya hesaplarından yayınlanınca, kentte büyük ilgi gördü. Sosyal medyada çok sayıda kişi, Saydam’ı tebrik eden yorumlarda bulundu.
KOMANDOLARDAN EMİRCAN’A ÖZEL VİDEO
Zonguldak İl Jandarma Komutanlığı ekipleri Emircan Saydam’a bir sürpriz hazırladı. Emircan Saydam’a ziyaret planlayan jandarma ekipleri, ziyaretten bir gün önce ona yüzbaşı rütbeli üzerinde ‘Saydam’ yazılı üniforma gönderdi. Üniformasını görünce çok mutlu olan ve hemen üzerine giyen Emircan Saydam’ı, Çaycuma İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Samet Tonga ve beraberindeki astsubay ve uzman çavuşlar evinde ziyaret etti. Karşısında jandarma ekibini gören Emircan Saydam’ın mutluluğu gözlerinden okundu. Jandarma ekibi, Saydam’a 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni anlatan kitap, Türk bayrağı, üzerinde isminin yazılı bulunduğu jandarma logolu bardak ve çeşitli hediyeler verdi. Hediyeleri görünce duygulanan Emircan Saydam, jandarma ekibine teşekkür etti. Emircan Saydam’a kentte görev yapan komandolardan da özel bir video geldi. Komando marşını Emircan için söyleyen komando ekibi, videonun sonunda hep bir ağızdan yüksek sesle ‘İyi ki varsın Emircan’ dedi. Kendi ismini duyan Emircan, çok sevindi.
‘VATANIMIZI DÜŞMANDAN KORUSUNLAR DİYE DUA EDECEĞİM’
Ziyaretin kendisini çok mutlu ettiğini belirten Emircan Saydam, “18 Mart, Çanakkale savaşıyla işgalden kurtuluş günü. Filmlerini izliyorum sürekli. Televizyonda videolar izliyorum. Belki bir gün ben de Çanakkale’ye giderim. Bir gün askere gidersem jandarma olmak istiyorum. Tüm askerlere, jandarmaya selam söylüyorum. Onlar da iyi bir asker olsun ve vatanımızı düşmandan korusunlar diye dua edeceğim” dedi.
‘OĞLUM ÇOK MUTLU OLDU’
Jandarma ziyaretinin oğlunu çok mutlu ettiğini söyleyen anne Fatma Saydam da, “Evde hep Çanakkale filmi açıyor. Askerlere de duyarlılığı çok fazla. Emircan’ın videolarını görmüşler. O yüzden ziyaretimize geldiler. Onlara çok teşekkür ederim. Oğlum çok mutlu oldu. Askere gitmeyi çok istiyor. İnşallah bir gün askerlik de yapabilir. Çok heyecanlıydı ve çok mutlu oldu oğlum” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————-
-Jandaramanın Emircan’ın evine gelmesi
-Evinde ziyareti ve hediyelerin verilmesi
-Çanakkale zaferinin anlatılması
-Askerlerle konuşması
-Emircan Saydam ile röp.
-Anne Fatma Saydam ile röp.
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Aytaç ÖZTÜRK/ZONGULDAK,(DHA)
====================================
Doğa Koruma, falezlere ışıklandırmanın iptalini istedi
DOĞA Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 6’ncı Bölge Müdürlüğü, Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun, dünyaca ünlü falezlerin iki etabının ışıklandırılmasına yönelik Büyükşehir Belediyesi’ne verdiği iznin iptalini istedi. DKMP 6’ncı Bölge Müdürlüğü uzmanları, falezleri ışıklandırmanın, Akdeniz foku, yarasalar ve diğer yaban hayatı için büyük tehdit ve sakınca oluşturacağı uyarısında bulundu.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Büyükşehir Belediyesi sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımla ortaya çıkan falezlerin ışıklandırılacağına yönelik projeye tepkiler sürüyor. Dünyada sadece 700, Türkiye’de ise 100 tane kalan nesli tehlike altındaki türlerden Akdeniz foklarının yuvalarının bulunduğu falezler, binlerce yarasa ve diğer kuş türleriyle bölgeye özgü bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Üç etaptan oluşan projede falezlerde toplam 3 bin 400 metrelik alan ışıklandırılacak.
KOMİSYON İKİ ETABA ONAY VERDİ
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bünyesindeki Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun, projenin iki etabına onay verdiği ortaya çıktı. Buna göre Yavuz Özcan Parkı- Kadınyarı hizasında 650 metre birinci bölge, Karaalioğlu Parkı-Hıdırlık Kulesi arası 1000 metre ikinci bölge projeleri onaylandı. Komisyon, üçüncü bölge 1750 metrelik Atatürk Parkı’na ilişkin kararın ise bu iki projenin ardından yapılacak değerlendirmeye göre verileceğini belirtti.
YABAN HAYATI VE GÖRSEL AÇIDAN TEPKİ
Onay tarihi 9 Mart 2021 olan projeyle ilgili Büyükşehir Belediyesi’nden işi alan firmanın, imalatlarına başladığı öğrenildi. Sosyal medya hesaplarında paylaşılması üzerine birçok vatandaşın ‘pavyon gibi’ benzetmesinde bulunduğu ışıklandırma projesine, bilim insanları da tepki gösterdi. Bilim insanları, başta nesli tehlikede altındaki Akdeniz fokları olmak üzere falezlerde yaşam süren binlerce yarasa ve diğer kuş türleri açısından projenin iptalini istedi.
DKMP KOMİSYONA ÇAĞRILMAMIŞ
Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun iki etabına onay verdiği ışıklandırma projesinin gündeme gelmesi üzerine, yaban hayatı açısından sorumluluk alanına giren DKMP 6’ncı Bölge Müdürlüğü uzmanları, proje ve falezlerdeki yaban hayatına yönelik inceleme yaptı. Ayrıca Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu üyesi olması ve yaban hayatı açısından mutlaka görüşünün sorulması gereken DKMP yetkililerinin, toplantıya çağrılmadığı ortaya çıktı.
YABAN HAYATI İÇİN SAKINCALI
DKMP 6’ncı Bölge Müdürlüğü uzmanları tarafından yapılan incelemeler neticesinde, falezlerdeki mağaralara yuva yapan Akdeniz fokları, yarasa türleri, gökdoğan, yalıçapkını, Arap bülbülü, ötleğen gibi aralarında nesli tehlike altındaki çok sayıda tür olduğuna işaret edilerek, Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun, verdiği onayı iptal etmesi istendi. Yazılı talepte, falezler üzerine yapılacak her türlü ışıklandırmanın burada yaşayan tüm yaban hayatı türleri açısından büyük sakınca oluşturacağı vurgulandı.
TEKNİK ŞARTNAMEDE PROJEKTÖRLER VAR
Öte yandan ışıklandırma projesinde Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin teknik şartnamesine göre, çeşitli güç ve büyüklüklerde 140 adet aydınlatma projektörü yer alıyor. Ayrıca 30 bin metre civarında yer altı ve yer üstü kablo kullanımı, 20 bin metreden fazla da elektrik tesisat borusunun kullanımı öngörülüyor. Bu kablo, elektrik tesisatı ve projektörlerin yer altı ve yer üstüne yerleştirilmesi için de falezlerde birçok kazı vb. işlemin yapılacağına yer veriliyor.
İMZA KAMPANYASI BAŞLATILDI
Işıklandırmanın gündeme gelmesi sonrası görsel ve yaban hayatı açısından sosyal medya başta olmak üzere hem bilim insanları hem de Antalyalılardan projenin iptaline ilişkin talepler devam ediyor. Bu kapsamda imza platformu change.org.tr üzerinde projenin iptali için kampanya başlatıldı. ‘Antalya’nın doğal simgesi falezlerdeki canlıların yaşaması için falezler ışıklandırılmasın’ başlıklı kampanyada, dünyada sadece 700 tane kalan Akdeniz foku başta olmak üzere, birçok kuş türü, endemik bitki ve canlıya ev sahipliği yaptığı, sadece toprak veya kayaçlardan oluşmadığı, yaban hayatı konusunda büyük önem taşıdığı ve doğal haliyle korunması gerektiği belirtiliyor.
DÜNYACA ÜNLÜ PROFESÖR KARŞI ÇIKTI
Yaban hayatı konusunda dünyanın en önemli bilim insanlarından olan ABD Utah ve Koç üniversiteleri öğretim üyesi ekolog ve doğa koruma bilimci Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, ışıklandırmanın falezlerdeki yaban hayatını yok edeceğini belirterek, iptalini istedi. Prof. Dr. Şekercioğlu, “Bu kabul edilemez bir ışık kirliliğidir. Daha dün ABD Milli Parklar Dairesi’nin 390 bin dolarlık ışık kirliliğini azaltma araştırma fonuna başvurmaya davet edildim. Utah’ın doğal alanlarında zaten az olan ışıkları daha da azaltmayı ve yaban hayatına etkisini ölçmeyi istiyorlar” dedi.
FALEZLER EN ÖZEL OLUŞUMLARDAN BİRİ
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen de Büyükşehir Belediyesi’ne ‘Falezler ışıklandırılmasın’ çağrısında bulundu. Dünyada 36 biyoçeşitlilik sıcak noktası tanımlandığına dikkati çeken Prof. Dr. Sözen, “Bunlardan birisi Akdeniz bölgesidir. Antalya falezleri bu alanın en özel oluşumlarından biridir. Alanın doğallığını bozmayalım, biyolojik çeşitliliğini koruyalım. Bir yaban hayatı uzmanı hemşehriniz olarak istirham ediyorum, bu ışıkları sökün ve bir daha da böyle bir uygulama yapmayın. O falezleri eşsiz, güzel ve değerli kılan şey doğallığı ve barındırdığı yaban hayatıdır” diye konuştu.
EKOLOJİK DENGE BOZULUR
Işık kirliliğinin ekolojik olarak problemli bir konu olduğunu da belirten Prof. Dr. Sözen, “Canlıların gececil olanı var gündüzcül olanı var. Siz geceyi gündüze dönüştürürseniz gündüzcül canlıların bütün ritmini bozarsınız. Falezlerin altındaki mağaralarda binlerce yarasa belirlenmiş durumda. Doğal olarak orada yaşayan sineklerle, güvelerle, böceklerle besleniyor. Işıklar pek çok böcek ve canlı grubunun kendisine çarpıp ölmesine neden olan bir faktör. Sinekleri, böcekleri yapay olarak öldürüp yok ederseniz yarasaların hayatı da tehlike altına girmeye başlar. Zincir kopar, ekolojik denge bozulur” ifadelerini kullandı.
YABAN HAYATI ZENGİN BİR BÖLGE
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Antalya Biyoçeşitlilik Projesi kapsamında falezlerde, Akdeniz foklarının yanı sıra çok sayıda nesli tehlike altındaki bitki ve hayvan türü de bulunuyor. Nesli kritik olarak tehlike altında bulunan Antalya topuzu (Echinops antalyensi) ile yok olma tehlikesi altındaki emzikotu-yalı şincarı (Onosma strigosissima) ve koca havacıva (Alkanna macrophyll) bunlar arasında. Ak andız otu ve sarı banotun, lara çöveni, cüce şebboy, tüylü ferace, serik zarçiçeği, çılbırtı, defne, mersin, akçakesme ve kermes meşesi gibi bitki ve ağaç toplulukları da var. Falezler bölgesi, gökdoğan, kaya kırlangıcı, yalıçapkını, duvar tırmaşıkkuşu, kaya güvercini, atmaca, kızıl şahin, ak kuyruksallayan, küçük kumru, kukumav, peçeli baykuş, ötleğen, kerkenez, boyunçeviren, Arap bülbülü gibi çok sayıda da kuş türünü de barındırıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
(arşiv görüntüler)
– Falezlerin ve ışıklandırılacak bölgenin dron görüntüleri
– Projenin ışıklandırılmış görüntüleri
– Falezlerdeki mağarada yarasalar
– Sualtındaki Akdeniz fokundan görüntü
– Detaylar
HABER-KAMERA: Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA)-
===========================
Ağrıya ve sızılara karşı kullanılan yakı bandı için doğru kullanım uyarısı
KIŞ aylarında genellikle sırt, kol, kas ağrıları için kullanılan yakı ya da ısı bantları yıllardır eczanelerde satılıyor. Adana Eczacı Odası (ADEO) Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, yakı bantlarının uygulandığı bölge için faydalı etkileri olduğunu, buna karşın yanlış kullanımında insan vücuduna zarar verebileceğini söyledi. Eczane dışında bazı işletmelerde el altından sahte yakı bantlarının satıldığını aktaran Yalbuzdağ, “Bunlar ise insan sağlığını gözetmeden üretilmiş sahte bantlardır. İnsan derisinde tahribata yol açabilirö dedi.
Yakı bantları, özellikle çetin geçen kış aylarında vücudumuzda çeşitli sebeplerden dolayı oluşan eklem ve adale ağrılarının hafifletilmesine yardımcı, ilaçlı bezler olarak kullanılıyor. Neredeyse her eczanede bulunabilecek bu bantlar, özellikle orta yaş üzeri kesim tarafından daha sık talep görüyor. İçerdiği maddeler sayesinde insan vücuduna güçlü bir şekilde yapışan bu bantlar, etkisini gösterdikten sonra çıkarılıp, atılıyor. Fiyatı uygun ve ağrılar için pratik çözüm olarak tercih edilen yakı bantlarının kullanımı konusunda uyarılarda bulunan Adana Eczacı Odası (ADEO) Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, faydalı bir ürün olsa da yakının dikkatli kullanılmasının önemli olduğunu söyledi. Yalbuzdağ ayrıca piyasa da sahte yakı bantlarının satıldığını da ifade etti.
‘ALERJİSİ YA DA DERİSİ HASSAS OLANLAR KULLANMASIN’
Yakı bantlarının içerisinde acı biberden elde edilen kapsikumların olduğunu dile getiren Yalbuzdağ, bant yapıştırıldığında yanma hissinin bu kapsikumlar sayesinde ortaya çıktığını belirtti. Yanma sonrası bandın yapıştırıldığı bölgenin lokal olarak ısındığını ve rahatlama etkisinin başladığını dile getiren Yalbuzdağ, bu rahatlamaya karşın yakı bandı kullanırken dikkat edilecek hususların olduğunu söyledi. İnsan cildinde maksimum 2 gün kalması gereken yakı bandının süre aşımında zarar vermeye başlayabileceğini vurgulayan Yalbuzdağ, “Bu durumda deride aşırı hassasiyet, yanma ya da alerjiye neden olabilir. Kuvvetli yapışkana sahip olduğu için bir gün sonra çıkarmak uygun olacaktır. Alerjisi ya da derisi hassas olanlar kullanmamalıdırö dedi.
‘SAHTELERİ PİYASADA EL ALTINDAN SATILIYOR’
Yakı bantlarının eczanelerde satıldığını ve insan sağlığı için kullanılan bu ürünün satın alınacağı tek yerin de eczaneler olması gerektiğini kaydeden Yalbuzdağ, buna karşın piyasada ucuz maliyetle üretilmiş sahte yakı bantlarının başka işletmelerde el altından satılabildiğini söyledi. Vatandaşları eczane dışında bir yerden yakı almaması konusuna uyaran Yalbuzdağ, “Dikkatli olmak lazım. Yapışkanından, etkisinden, kokusundan bir yakı bandının gerçek olup olmadığı anlaşılabilir. Bu noktalara dikkat edilirse ve kullanım şekli doğru anlaşılırsa ortada bir sorun kalmazö diye konuştu.
‘4 GÜN VÜCUDUNDA TUTAN DA YAPIŞIKKEN SICAK DUŞ ALAN DA VAR’
İş yerinde kış aylarının gözde ürünlerinden birisinin de yakı bandı olduğunu kaydeden Eczacı Emine Berat Demirci ise doğru kullanılmış bir yakının vücuda zarar vermeyeceğine dikkat çekti. Ağrılarından şikayetçi olup, yakı almaya gelen her hastayı kullanım şekli konusunda uyardığını belirten Demirci, tüm uyarılara rağmen tatsız durumlarla da karşılaşabildiklerini söyledi. Yakının vücutta bir ya da iki günden fazla kalmaması gerektiğini ifade eden Demirci, “Ama bakıyoruz, 4 gün vücudunda tutanlar var. Yakı bandı vücudunda yapışıkken sıcak duş alanlar varö dedi.
Görüntü Dökümü:
————————-
– Yakı bantının bir kişinin omzuna yapıştırılması
– Kullanım şeklinin yazdığı yakı bandı paketlerinden detaylar
– Adana Eczacı Odası Başkanı Mürsel Yalbuzdağ ile röportaj
– Eczacı Emine Berat Demirci ile röportaj
– Konuyla ilgili iki kadın, bir erkekle vatandaş röportajları
Haber: Can ÇELİK Kamera: Yusuf KANTARLI/ADANA, (DHA)
========================
Telef olan binlerce arısını kazdığı mezara gömüp başında dua etti
ADANA’nın Çukurova ilçesinde geçimini arıcılık yaparak sağlayan Bekir Binici’ye (34) ait 700 kovanda bulunan binlerce bal arısı telef oldu. 280 bin TL zarar ettiğini dile getiren Binici, ölen arılarını mezar kazıp gömerek dua etti. Binici, “Bir insanın evladının öldüğünü duyduğu anki hissi yaşadım. Çok kötü bir his. İşkence yaşamış gibi hissettim kendimi” dedi.
İlçeye bağlı Pirili Mahallesi’nde 7 yıldır arıcılık yapan Bekir Binici, önceki gün arı kovanlarını kontrol ettiğinde 700 kovanında bulunan arılarının yüzde 70’inin telef olduğunu gördü. Arı ölümlerine, çevredeki çiftliklerde kullanılan zirai tarım ilaçlarının neden olduğunu düşündüğünü aktaran Binici, 280 bin TL zarar ettiğini belirtti.
Daha önce de bazı arılarının öldüğünü ve yaptırdığı testler sonucu, ölüm nedeninin tarım ilaçları olduğunu öne süren Binici, “Emeklerim heba oldu. Bir insanın evladının öldüğünü duyduğu anki hissi yaşadım. Çok kötü bir his. İşkence yaşamış gibi hissettim kendimi. Onlar benim her şeyimdi. Artık bu zirai ilaçlar yüzünden arılarımızın ölmesi arıcının kaderi oldu. Her sene aynı durumla karşılaşıyoruz. Bu konuda destek ve çözüm bekliyoruz. Birileri ekmek kazanacak diye birileri ekmeğinden olmasın” dedi.
Binici, telef olan arılarını mezar kazarak gömdü. Arılarının başında dua eden Binici, “Buraya sadece arılarımı gömmüyorum, umutlarımı ve hayallerimi de birlikte gömüyorum” diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
———————–:
– Tarım ilacı sebebiyle öldüğü öne sürülen arılar
– Arıcı Bekir Binici ile röpartaj
– Bekir Binici’nin mezar açıp, arılarını toprağa gömmesi
– Binici’nin ölen arılar için el açıp dua okuması
Haber – Kamera: Güven ÖZGÜL/ ADANA (DHA)
==================
Milli Park’a geziye giden iki arkadaş, kış uykusundan uyanan ayı ile karşılaştı
BARTIN ile Kastamonu sınırlarındaki Küre Dağları Milli Parkı’na lisans öğrencisi Abdülkadir Karagülle (26) ile arkadaşı beden eğitimi öğretmeni Ahmet İbrahim Öztürk, kış uykusundan uyanan ayı ile karşılaştı. Bu anları cep telefonuna kaydeden Karagülle ayıya, “Yeni mi uyandın aslan. Allah’tan başka bir şey isteseydim keşke. Ayı dedim, ayı çıktı. Nasıl bakıyor? Selamünaleykümö diye seslendi.
Bartın Üniversitesi Beden Eğitim Spor Meslek Yüksekokulu yüksek lisans öğrencisi Abdülkadir Karagülle, dün beden eğitimi öğretmeni arkadaşı Ahmet İbrahim Öztürk’ü (25), Bartın’ın Ulus ilçesindeki Küre Dağları Milli Parkı sınırlarındaki Ulukaya şelalesine götürdü. Bir süre şelaleyi izleyen iki arkadaş, ardından üst taraftan gelen ses üzerine gidip, baktıklarında mağaradan kış uykusundan kalkan bir ayının kendilerine baktığını gördü. Bu anları cep telefonu ile görüntüleyen Karagülle, büyük şaşkınlık yaşayarak ayıya, “Yeni mi uyandın aslan. Allah’tan başka bir şey isteseydim keşke. Ayı dedim, ayı çıktı. Nasıl bakıyor? Selamünaleykümö şeklinde seslendi.
‘AYI KONUŞURKEN, KARŞIMIZA ÇIKTI’
Daha önce birçok kez gittiği Ulukaya şelalesine bu kez arkadaşını götürdüğünü söyleyen Abdülkadir Karagülle, “Şelaleye arkadaşımla gittim, şelaleyi izledikten sonra biraz dinlenelim diye oturmuştuk. Arkadaşımla birlikte tesadüfen ayılarla ilgili sohbet etmeye başladık. Sonra tepeye baktığımızda ayıyı gördük. Büyük şok yaşadık. Hemen o anları görüntüye almaya başladık. Ayı bize çok bağırıyormuş, ama biz şelale sesinden duymadık. Sonra fark ettik. Daha önce hiç ayı görmemiştim. İlk kez gördüm. Büyük şaşkınlık yaşadım. Normal şartlarda ayıyı düz bir alanda görseydim, korkardım. Ama ayı ile aramızda büyük mesafe vardı. Biraz rahat olduk. Kış uykusundan yeni uyandığı için ayıya selam vermek istedim. O da bize bakıyordu. Ayı çıkmadan önce ayılarla ilgili çok konuşmuştuk. Keşke başka bir şey isteseydim, olurdu, çok ilginç olduö dedi.
‘KIŞ UYKUSUNDAN UYANAN AYI İLE KARŞILAŞMAK BİZİM İÇİN ŞANS’
Arkadaşıyla birlikte sürekli doğa gezisi yaptıklarını söyleyen beden eğitimi öğretmeni Ahmet İbrahim Öztürk ise, “Çocukluğumuzdan bu yana doğa gezisi yapıyoruz. Dün de şelaleye gittik. Şelaleyi izledikten sonra sohbet ediyorduk, ayılarla ilgili konuşmaya başladık. Abdülkadir bana ayı var deyince, çok büyük tesadüf oldu. Çok şaşırdık. Bartın’da ayıyı görmek bizi çok sevindirdi. Doğal güzellikleri korumamız gerekir. Bu her insanın başına gelecek bir olay değil, ilk kez bizim başımıza geldi. Kış uykusundan uyanan ayı ile karşılaşmak bizim için şans olduö şeklinde konuştu
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
—————–
-Abdülkadir Karagülle’nin ayıya seslenmesi
-Ayı cep telefonu görüntüleri
-İki arkadaşın görüntüleri izlemesi
-Detay görüntüler
-Abdülkadir Karagülle ile röp.
-Ahmet İbrahim Öztürk ile röp.
Haber-Kamera: Ayhan ACAR /BARTIN,(DHA)
=======================
Bir dönem revaçta olan at arabaları unutulmaya yüz tuttu
DÜZCE’de bir dönem revaçta olan, taşımacılıktan servise kadar birçok alanda kullanılan at arabaları, unutulmaya yüz tuttu. Babasının yanında at arabası yapmayı öğrenen ve şimdilerde kendi bahçesine kurduğu atölyesinde hobi olarak at arabası yapan İrfan Hadkatoğlu (75), kendisinden sonra usta yetişmediğini ve Düzce’de el yapımı at arabalarının biteceğini söyledi.
Düzce’de 1980 yılı öncesinde revaçta olan ve düğüne, bayrama, pazara gitmek için kullanılan, özellikle manifaturacıların da nakliye aracı olarak kullandığı at arabalarına olan ilgi, traktörlerin piyasaya girmesiyle azaldı. Düzce’de at arabası yapımıyla uğraşan İrfan Hadkatoğlu, 16 yaşında başladığı mesleğini sürdürmeye devam ediyor. Bugün 75 yaşında olan Hadkatoğlu, 1997 yılında dükkanını kapatmasının ardından, evinin bahçesine kurduğu küçük atölyede hobi olarak at arabası yapımına devam etti. Bir at arabasının tüm parçalarını el emeği ile yapan Hadkatoğlu, babasından öğrendiği mesleğinin kendisinden sonra devam etmeyeceğini söyledi.
‘HER HAFTA 1 ARABA YAPIYORDUK’
Mesleğini babasından öğrendiğini söyleyen İrfan Hadkatoğlu, “Bizim baba mesleğimiz. 1955 senesinde babam bu işe başladı. Ondan sonra biz devam ettirdik. Ben de bu mesleğe 1964 senesinde başladım. Ortaokulu bu yüzden bıraktım. O zamanlar at arabaları çok revaçtaydı. Hızlı gelişiyordu. O zamanlarda her hafta 1 araba yapıyorduk. Yetiştirmek için mecbur gece- gündüz çalışıyorduk. O zamanlar bunlar çok lükstü. Her şeye bu arabalarla gidilirdi. Nakliyeler bu arabalarla yapılırdı. Özellikle manifaturacılar Bolu’ya, diğer illere manifaturalarını çekerlerdi. Perşembe günleri de mahallenin kadınları bir araya gelip at arabası kiralayıp evlerine öyle gelirlerdi” dedi.
‘ÖMRÜMÜZ YETTİĞİ KADAR YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM’
Kendisinden sonra bu mesleği yapacak kimsenin yetişmediğini söyleyen Hadkatoğlu, “At arabasına ilgi 1980 yıllarında bitmeye başladı. Traktörler çıkınca at arabalarına ilgi kalmadı. 1997 yılında dükkanı kapattım. Geldim evimin yanında kendi kendime meşgul oluyorum. Eğlencelik, vakit dolduruyorum. Yapacak bir şey yok. Bütün hepsi el emeği. Makine işi yok. Demiri, ağacı hepsi elden geçiyor. Bu işi benden sonra yapacak kimse yok. Son dem benim. Ömrümüz yettiği kadar yapmaya devam edeceğim” dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————–
İrfan Hadkatoğlu’nun demir döverken görüntüsü
İrfan Hadkatoğlu at arabasının tahta parçaları ve tekerlerini yaparken görüntüsü
İrfan Hadkatoğlu at arabasına çiçek yaparken el boyama görüntüsü
İrfan Hadkatoğlu ile röp ve detaylar
HABER-KAMERA: Tezcan SOLMAZ/DÜZCE, (DHA)
=================================
Rize’de ‘risk azaltma’ planıyla sel afetlerinde can ve mal kayıplarının nedenini belirlendi
İÇİŞLERİ Bakanlığı’nca pilot il seçilen Türkiye’nin en çok yağış alan ili Rize’de, bir yıl süren çalışma ile ‘İl Afet Risk Azaltma Planı’ (İRAP) hazırlandı. Kentte, yüzde 96’sı sel ve heyelanların neden olduğu afetlerde, can ve mal kaybının yaşanma gerekçeleri ortaya konulan planda, hatalı ev ve yerleşim yeri seçimleri, dere yataklarına ev yapılması, jeolojik etüt yapılmadan açılan hatalı yollar, ev yapan vatandaşların hiçbir uzmandan bilgi almadan rastgele yerlere ev inşası gibi tespitlere yer verildi. Vali Kemal Çeber, “Derelerimizin içerisinden ev sökmek istemiyoruz. Bunun için hep beraber mücadele edeceğizö dedi.
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nca İl Afet Risk Azaltma Planı’ çalışmalarının başlatılması için pilot il olarak seçilen Rize’de doğal afetler durumunda risk teşkil eden sorunlar tespit edilerek, ‘İl Afet Risk Azaltma Planı’ hazırlandı. 1 yıldır devam eden çalışmalarda Rize’de sel ve heyelanlarda, risk teşkil eden sorunlar belirlendi. Kentte, yüzde 96’sı sel ve heyelanların neden olduğu afetlerde, can ve mal kaybının yaşanma gerekçeleri ortaya konuldu. 52 kurum ve kuruluş ile kentteki meslek odaları temsilcilerinin de önemli katkı sağladığı çalışma ve analizlerde; hatalı ev ve yerleşim yeri seçimleri, dere yataklarına ev yapılması, jeolojik etüt yapılmadan açılan hatalı yollar, ev yapan vatandaşların hiçbir uzmandan bilgi almadan rastgele yerlere ev inşası gibi tespitlere yer verildi.
VALİ: DERELERİMİZİN İÇERİSİNDEN EV SÖKMEK İSTEMİYORUZ
Rize Valisi Kemal Çeber, kentte il afet risk azaltma planları için bir yıldır çalıştıklarını belirterek, “Rize’nin afet fotoğrafını çektik. Afet risklerini ortaya çıkaran çok kapsamlı ve çok detaylı bir plan ortaya koyduk. Bundan sonra Rize’de yapılacak tüm yatırımlar ‘İl Afet Risk Azaltma Planı’ dikkate alınarak yapılacak. Derelerimizin içerisinden ev sökmek istemiyoruz. Artık her sene sel geldiğinde, o selle beraber giden köprüler, kamu yatırımları ve özel yatırımları istemiyoruz. En önemlisi de can kaybı istemiyoruz. Bunun için hep beraber mücadele edeceğiz. Aynen virüsle mücadele gibi afet mücadelesi de toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir mücadeledir. Toplumsal olarak bu mücadeleyi yapmazsak hiçbir kurumun tek olarak bu yükün altından kalkması mümkün değildirö dedi.
‘RİZE AFETLERDEN ÇOK ÇEKTİ’
Rize’nin afetlerden çok çeken bir vilayet olduğunu söyleyen Vali Kemal Çeber, “Özellikle su kaynaklı doğal afetlerden heyelan, kaya düşmesi ve sel gibi afetlerde Türkiye’de lideriz. Yıllık ortalama 620 civarında irili ufaklı afetimiz oluyor. Bir veya iki büyük afet yaşarız. Maalesef can kayıplarımız da olur. Hem coğrafi özeliklerimiz hem fiziki şartlarımız, Rize’yi ve bu bölgeyi bu anlamda çok zorluyor. Biz de bunun için her türlü tedbiri almak için gayret ediyoruz. Bu yıl ‘afet farkındalık eğitim yılı’dır. İnsanları bilinçlendirme noktasında elimizden gelen ne varsa yapacağız” diye konuştu.
‘RTEÜ’DE HEYELAN UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KURDUK’
Rize Valiliği ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) arasında ‘Afet Farkındalık Eğitim İşbirliği’ protokolü imzalandığını belirten RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman da, “Bizim bir görevimiz de bulunduğumuz toplumun sorunlarıyla ilgilenmek ve çözüm üretmektir. İlimiz afetler konusunda hassas bir il. Her yağmur yağdığında türlü sıkıntılar yaşıyoruz. Çözümler noktasında çalışmalar yapıyoruz. Üniversite olarak yaklaşık bir ay önce Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi kurduk” diye konuştu.
‘HER YAĞMURDA KORKUYORUZ’
Yöre sakini İsmail Topaloğlu, “Burada birazdan bakarsın yağmur yağar, bir afet olur. Bu bölge afetlerden çok çekti. Benim de arazim heyelan sebebiyle zarar gördü. Daha fazla can kaybı, mal kaybı olmadan çözüm bulunması lazımö dedi.
Mehmet Yılmaz ise, “Her yağmurda korkuyoruz, derelerin taşmasından endişe ediyoruz. Yanlış yerlere evler yapıyoruz, fazla yağınca dereler tıkanıyor ve önünde ne varsa zarar veriyor. Artık kalıcı çözümler üretmek gerek” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————
-Taşan dere detayları
-Derelerde selle sürüklenen odunlar
-Taşkın detayları
-Vali Kemal Çeber röportaj
-RTEÜ Rektörü Hüseyin Karaman röportaj
-Vatandaş röportaj
-Muhabir anonsu (arzu erbaş)
HABER-KAMERA:ARZU ERBAŞ/RİZE-DHA
=================================
Karadeniz’de vaka artışında ‘mutant’ virüs etkisi
SAĞLIK Bakanlığı’nın paylaştığı güncel verilere göre nüfusa oranla en çok vakanın görüldüğü ‘Çok yüksek riskli’ kategorisindeki illerin yer aldığı Karadeniz’de önlemler, üst düzeye çıkarıldı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, normalleşme adımlarının zora girdiği bölgedeki vaka artışında, mutant virüsün etkisi olduğuna dikkat çekerek, insan davranışlarındaki ihmallerin değişmemesi nedeniyle yayılımın durdurulamadığını söyledi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın paylaştığı vaka sayısı haritasına göre 6-12 Mart 2021 tarihleri arasında oransal olarak en çok vakanın görüldüğü iller yine Karadeniz Bölgesi’nden çıktı. İl bazlı koronavirüs haritasında geçen hafta 100 bin kişide 348,36 olan Samsun, 458,53’e yükseldi. ‘Çok yüksek riskli iller’ kategorisinde yer alan Karadeniz’de vaka sayısı en yüksek Samsun’u, Sinop, Giresun, Ordu ve Trabzon takip etti. Trabzon’da geçen hafta 100 bin kişide 226,14 olan vaka sayısı bu hafta 222,32’ye geriledi. Trabzon’da vaka sayısında düşüş olsa da yine en fazla vakaların görüldüğü ilk 10 şehir arasında yer aldı. Karadeniz’deki vakaların seyrini değerlendiren uzmanlar, bölgedeki vaka artışında, ‘İngiliz varyantı’ mutasyonlu virüsün etkisi olduğuna dikkati çekerek, insan davranışlarındaki ihmallerin değişmemesi nedeniyle yayılımın durdurulamadığını savundu.
ÖNLEMLER ÜST SEVİYEYE ÇIKARILDI
Başta Samsun olmak üzere, vaka oranı yüksek illerde cadde ve sokaklarda insan yoğunluğu dikkat çekiyor. Vaka artışına aldırış etmeyen bazı vatandaşlar, zaman zaman maske ve sosyal mesafe kurallarını da unutuyor. Bölgede salgın denetim ve kontrollerini üst düzeye çıkararak sürdüren yetkililer, tedbirlere uyulması çağrısında bulunuyor.
‘CİDDİ BİR DEĞİŞİKLİK OLMADI’
KTÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, ülke genelinde vaka sayılarında artış olduğunu, güncel haritaya göre Karadeniz’in yine kırmızı bölge olarak kaldığını söyledi. Bölgede vaka sayısındaki artışa dikkati çeken Prof. Dr. Aydın, “Sinop, Samsun, Gümüşhane ve Tokat’ta sayılar arttı. Diğer şehirlerimizde ise plato yaptı diyebiliriz. Ancak komşumuz Bayburt’ta az olsa da bir artış karşımıza çıktı. Trabzon’da Valilik ve İl Sağlık Müdürlüğü denetimleri artırdı, toplumu bilinçlendirmek adına anonslar yaparak çeşitli ilanlar verdi. Ona rağmen sayımızda ciddi bir değişiklik olmaması bizi başka şeyler düşünmeye sevk ediyorö dedi.
‘VİRÜS DEĞİŞİME UĞRADI AMA İNSANLAR DEĞİŞMEDİ’
Karadeniz’de Covid-19 vakalarının düşürülebilmesi için daha fazla tedbir gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Faruk Aydın, mutant virüsün bölgedeki etkisine değindi. Prof. Dr. Aydın, “Burada en önemli olan şey, Karadeniz’de mutant virüs yaygın şekilde hakim. Virüs değişime uğradığı halde insanlarda bir değişim olmaması, sayıların bu şekilde kalmasına sebep oldu diye düşünebiliriz. Aynı hareketleri yaparak farklı sonuç almak pek mümkün değil. O nedenle toplumdan daha farklı davranmalarını beklemek zorundayız veya Karadeniz bölgesi için ek tedbirler almak zorunda olduğumuzu düşünüyorumö diye konuştu.
‘EK ÖNLEM ALINMASI ŞART’
Virüsün seyahat yoluyla başka bölgelere taşındığı uyarısını da yapan Prof. Dr. Aydın, “Bölge içinde iller arası seyahatlerin mutlaka denetime tabi tutulması gerekiyor. Hatta bölge içerisinde iller arası seyahatlerin de mutlaka denetime tabi tutulması, hatta dışarında bölgemize ve bölgeden dışarıya giriş çıkışların da kontrol altında tutulması bir zorunluluk haline gelmekte. Bütün ülkemizde artan bu sayıların telafisi zor durumlar oluşturmaması, belki kısıtlamalar, sokağa çıkmalar, sektörlerin faaliyetlerinin durdurulması düşünülmese de zorunlu olmayan insanların bu gibi faaliyetlerde bulunmamasını sokağa gereksiz yere çıkmaması kalabalıklara girmemesi gibi ek önlemlerin alınması şart görünüyorö ifadelerinde bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
——————————-
-Prof.Dr. Faruk Aydın röportajı
-Trabzon kent merkezinden görüntüler
-KTÜ Farabi Hastanesi girişi
-Geçtiğimiz yıl Trabzon-Rize istikametinde yapılan Covid-19 denetimleri
-6-12 Mart 2021 tarihli Covid-19 vaka haritası
-Detaylar
Haber-Kamera:Selay SAYKAL/TRABZON(DHA)
====================================
Özel öğrenciler engelli hayvanlara kucak açtı
ANTALYA’nın Finike ilçesinde özel öğrencilerin eğitim gördüğü bir okulda ‘Yaşatan Bahçem’ projesi başlatıldı. Proje kapsamında okul bahçesinde oluşturulan barınakta, engelli ve bakıma muhtaç hayvanların bakımları özel öğrenciler tarafından yapılıyor. Projeyle özel öğrencilerde hayvanseverlik bilinci oluşturulması amaçlanıyor.
Finike’de özel öğrencilerin eğitim gördüğü 15 Temmuz Demokrasi Özel Eğitim Uygulama Okulu’nun bahçesine, belediyenin desteğiyle 7 bölmeli hayvan barınağı yaptıran okul idaresi, hem engelli sokak hayvanlarına sahip çıkmak hem de özel eğitim gereksinimi olan öğrencilere hayvan sevgisini aşılamak amacıyla ‘Yaşatan Bahçem’ projesini başlattı. Öğrencilerin sosyal sorumluluk duygusunu geliştirmenin amaçlandığı projeyle bakım ve tedaviye muhtaç, doğal yaşamlarından uzaklaşmış hayvanları doğal yaşam alanlarına kazandırmak, tedavi edilen hayvanların yuva bulmalarını sağlamak ve seven, koruyan bireyler oluşturmak amaçlanıyor. Proje kapsamında bakıma muhtaç kedi, köpek, tavuk ve kuş gibi hayvanların, özel öğrenciler, okul idaresi ve öğretmenler tarafından bakımları yapılıyor.
KUŞLARA DA YUVA YAPTILAR
Proje kapsamında 3 katlı okul binasının duvarına odun tomruklarından ağaç yapılarak her dalın ucuna da ahşaptan kuş yuvası yapıldı. 22 kuş yuvasının bulunduğu çalışmayı okul idaresi ve öğretmenler belediyeden sağladıkları destekle gerçekleştirdi. Ayrıca sokaktan toplanan atık lastikler de duvara monte edilerek ekilen çiçeklerle okul bahçesine renk katıldı.
Okul Müdürü Nazım Nurdoğan, okulda projeler gerçekleştirmek amacıyla belediye, kaymakamlık ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürüttüklerini belirterek, “Bu çalışmaların birincisinde okulumuza 7 bölmeli hayvanat bahçesi kazandırdık. Sokakta bulduğumuz hayvanlarımızı özel gereksinimli öğrencilerimizle beraber bakımını üstlenmekteyiz. Bakımlarını yaptıktan sonra da farkındalığı daha fazla artırmak amacıyla sosyal medya platformlarını da kullanarak sahiplendirmek istiyoruz” dedi.
‘DOĞA SEVGİSİ KAZANDIRMAYI AMAÇLADIK’
Özel gereksinim gerektiren hayvanları, özel gereksinim gerektiren öğrencilerle tekrar sosyal hayata kazandırmak, hayvan sevgisi aşılamak ve sorumluluk bilincini geliştirmek istediklerini anlatan Müdür Nurdoğan, “Ayrıca üç katlı okul binamıza öğretmen arkadaşlarımız, belediyemiz ve sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla dış cephe duvarımıza 22 gözlü kuş yuvaları monte ettik. Yaz kış kuşlarımıza bir yuva sağlamak ve güzel bir görüntü oluşmasını sağladık. Okulumuzun dış duvarını da ağaç sevgisi, çiçek sevgisi, bahçe sevgisi kazandırmak amacıyla atıl lastikleri boyayarak duvarlara monte ettik. İçine çiçeklerimizi öğrencilerimizle beraber ektik ve okulumuzu güzelleştirdik” diye konuştu.
Proje hakkında bilgi aktaran Müdür Yardımcısı Esra Nogay da şöyle konuştu:
“Okulda göreve başladığımda belediyenin katkılarıyla yapılmış hayvan barınakları vardı. Bunları nasıl daha faydalı hale getiririz diye düşünürken, ‘Yaşatan Bahçem’ adlı bir proje geliştirdik. Kaymakamlığımız tarafından da onaylandı. Projemizin amacı; sokakta bakıma muhtaç rehabilite edilmesi gereken hayvanlarımızı alıp, gerekiyorsa tedavilerini yaptırıp, daha sonra da bakımlarını sağlamak. Bakımlarını sağladıktan sonra da gerekiyorsa doğal yaşamlarına geri göndermek ya da yuva bulmak. Öğrencilerimiz bu konuda oldukça özverili. Gereken ilgiyi gösteriyorlar. Kafeslerimize süslemelerimizi yaptık. Her gün bakımlarını sağlıyoruz. Projemizi bu şekilde de yürütmeyi planlıyoruz. Öğrencilerimiz, velilerimiz, yakın çevremizle beraber.”
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Okul binası genel görüntü
– Okul önünde çocuklarla toplu
– Öğrenciler ders yaparken
– ‘Yaşatan Bahçem’de öğrenciler hayvanlarla ilgilenirken
– Kuş yuvalarından detay
– Röportajlar
HABER- KAMERA: Suat SÖĞÜT/FİNİKE (Antalya), (DHA)-
======================