NORMALLEŞMEYE EN YAKIN İLLERDEN ŞIRNAK’TA, ‘1 MART’ BEKLENTİSİ
SAĞLIK Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, her 100 bin kişide 3,91 kişi ile Hakkari’den sonra en iyi durumda olan Şırnak, normalleşmeye en yakın kent olarak öne çıkıyor. Şırnak’taki taksici, lokantacı ve pastaneciler ile kafe ve halı saha işletmecileri, 1 Mart itibarıyle normalleşmenin başlamasını beklediklerini söyledi.
Sağlık Bakanlığı’nın il bazında açıkladığı haftalık tabloda Şırnak, 8-14 Şubat’ta her 100 bin kişide 7,82 kişiyle nüfusa oranla vaka sayısı en düşük şehir oldu. 15-21 Şubat’ta açıklanan tabloda ise 3,91 kişi ile Hakkari’den sonra vaka sayısı en düşük il oldu. Vatandaşların salgınla mücadeleye desteği, alınan sıkı önlemler, güvenlik güçlerinin denetimleri ve sağlık çalışanlarının özverili gayretleri, kentte vaka sayısının gerilemesini sağladı. İkinci sıraya düşmesine rağmen vaka sayısındaki gerilemenin devam etmesi ve 4 puanlık düşüş, kenti normalleşmeye en yakın iller arasında gösteriyor. Vaka sayısındaki istikrarlı düşüşle halk ve esnaf da 1 Mart’ta başlayacak kademeli normalleşme takviminde yer alma beklentisine girdi. Şırnaklı taksi şoförleri ile lokanta, pastane, kafe ve halı saha işletmecileri 1 Mart itibariyle normalleşmenin başlamasını talep etti.
‘ŞIRNAK, NORMALLEŞMEYE HAZIR’
Kentte taksicilik yapan İbrahim Koldaş hafta sonu kısıtlamalarının gevşetilmesi gerektiğini belirterek, “Pandemide kısıtlamalardan dolayı çalışamıyoruz. Şırnak halkı pandemi sürecinde kurallara uydu ve Türkiye genelinde Şırnak ve Hakkari ilk sıralarda. Vaka sayılarının düşmesinden dolayı normalleşme olmasını talep ediyoruz. Şırnak halkı şuanda normalleşmeye hazır. Biran önce kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi.
Kafe işletmecisi Mehmet Ali Bektaş, pandemiyle beraber zor günler geçirdiklerini ifade ederek, “Dört gözle 1 Mart’ı bekliyoruz. Temizliğimizi güzel bir şekilde yapmışız, yapmaya da devam edeceğiz. Biran önce Mart’ın gelmesini ve normalleşmeye dönülmesini bekliyoruz. Vatandaşlarımız, maske, mesafe ve hijyen kurallarına çok dikkat ettiler. Türkiye genelinde 81 il arasında birinci sıradayız. Şırnak ve Hakkari’de vakalar çok düşmüş. Allah’ın izniyle daha da düşecek. Hep beraber maske, mesafe ve temizlik kurallarına dikkat ettiğimiz sürece vakaların daha da düşeceğine inanıyoruz” diye konuştu.
‘ŞİMDİ VİRÜSÜN VAR OLDUĞUNA İNANIYORUZ’
Annesini koronavirüs nedeniyle kaybeden Hamit Şevişoğlu da “Şimdi virüsün var olduğuna inanıyoruz. Halk olarak epey bir bilgilenmemiz lazım. Yasaklara uymamız lazım. Kısıtlamalara uymamız lazım. Kışın özellikle kapalı ve kalabalık ortamlarda oturmamamız lazım. Birbirimizi korumamız lazım. Çünkü bu virüs fakir veya zengine değil, tüm dünyaya yayılmış. Kısıtlamaların azalması gerekiyor. Açık havada birbirimize fazla yaklaşmayacağız. Ben bir vatandaş olarak vatandaşların kesinlikle kurallara uymasını tavsiye ediyorum. Birbirlerine dikkat etsinler. Bu koronavirüs nedeniyle milyonlarca insan öldü, hastalandılar. Hastaneler doldu taştı. Annemi kaybettik. Abim 50 gün içinde ancak bu hastalıktan kurtuldu. Bence biraz daha kısıtlamaların devam etmesi gerekiyor. Evet maddi olarak sıkıntılar yaşıyoruz ama yaşamdan önemli değil. Biz Şırnaklılar olarak gurur duyuyoruz kendimizle. Biz kurallara çok güzel uyduk. Bütün yasaklamalara, kısıtlamalara uyduk. Dikkatli olduk” ifadelerini kullandı.
Halı Saha işletmecisi Soner Som ise, “Kurallar çerçevesinde halı sahamızı kapattık. Uzun süredir mağdur durumundayız. Sporseverlere bunu bir türlü kabul ettiremedik, anlatamadık. Biran önce halı sahaların açılmasını nasıl ki spor liglerinde maçlar yapılıyorsa halı sahalarda da o heyecanın yeniden başlamasını istiyoruz. Bir halı saha işletmecisi olarak bize düşen bir görev varsa yapmaya hazırız. Ateş ölçer, dezenfektan, maske konusunda gerekli önlemleri alabiliriz. Yeter ki bize böyle bir imkan sağlansın. Biz de bir an önce işletmemizi açalım. Bu konuda hazırız” ifadelerini kullandı.
Lokantacı Ahmet Deniz, hayatın artık normale dönmesini beklediklerini kaydederek, şunları söyledi:
“Müşterilerimin içeri alınmasını istiyoruz. Sağlık Bakanımızın açıkladığı gibi, vakası düşük iller normalleşebilecek. Bundan dolayı iki haftadır çok iyi bir şekilde hazırlıklarımızı yapıyoruz. Biran önce normalleşmesini istiyoruz. Maskelerimizi takıyoruz. Tüm masalara dezenfektanlarımızı koyuyoruz. Hijyen konusunda sıkıntımız yok. Masalar arası mesafelerimizi ayarladık. Sağlık çalışanlarımız buraya geldiklerinde söyledikleri her şeyi yaptık. Bunun karşılığını da aldık. Şırnak’ta vaka sayıları baya bir düştü.”
Görüntü Dökümü
———
Şırnak’tan detay
Sokaklardaki vatandaşlar
Taksi durağı, lokanta, kafe, Halı sahadan görüntü
Röportajlar
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Sekvan KÜDEN/ŞIRNAK, (DHA)
============================
1400 YILLIK OTELDE, KÜLÜN GÜBRE OLARAK KULLANILDIĞI YAKIT SİSTEMİ
MARDİN’de bulunan 1400 yıllık otelde, külünün gübre olarak kullanıldığı, mısır küspesi ile marangoz atıklarının yüksek basınçta sıkıştırılması sonucu elde edilen ve ‘pelet’ denilen kapsül şeklindeki yakıt kullanılmaya başlandı. Otel müdürü Nejbir Kaya, ısıtma sisteminde çevreci sistem ile 1 ton peletten 5 kilo kül elde ettiklerini belirterek, “Bu külü de gübre olarak kullanıyoruz. Mardin’in tarihi dokularına zarar vermemek adına bu ürünü kullanıyoruz. Buradaki en büyük avantajımız, doğayı korumamız” dedi.
Mardin’de 1400 yıl önce inşa edilen ve Cumhuriyet döneminin de mimarisini yansıtan otelin ısıtma sisteminde yeni bir döneme geçildi. Marangoz ve ahşap inşaat malzemelerinin atıklarıyla mısır küspelerinin fabrikada yüksek basınçla sıkıştırılarak elde edilen ‘pelet’ denilen kapsülün 1 tonu, yakıldıktan sonra yaklaşık 5 kilo kül bırakıyor. Bu kül de çöpe atılmak yerine, gübre olarak kullanılabiliyor. Mardin’in tarihi dokusuna zarar vermemek için bu yakıtı tercih ettiklerini ifade eden otelin müdürü Nejbir Kaya, otelin bütün ısınma ihtiyacını bu yakıtla karşıladıklarını söyledi.
‘DOĞALGAZ VE KÖMÜRE GÖRE DAHA EKONOMİK’
Çevreye zarar vermeyen bir ürün kullandıklarını dile getiren Kaya, “Geriye kalan külü de çiçek ve bitkiler için gübre olarak kullanılıyor. Duman çıkarmıyor ve çevre dostu. Doğalgaz ve kömüre göre hem daha ekonomik hem de daha ekolojiktir. Türkiye’de yeni olduğu için pek bilinmiyor. Peleti Diyarbakır’ın Bismil ilçesinden temin ediyoruz. Tonunu 1200 TL’ye alıyoruz. Normalde bildiğimiz gibi kalorifer ve doğal gazlarda atık buharlar, havalar olur. Burada bizim en büyük avantajımız doğaya olduğu için burada herhangi bir duman söz konusu değil. Doğaya zararlı hiçbir etkisi olmuyor. Aynı şekilde bizim için de çok rahat bir sistemi var. Yaklaşık bir ton peletten 5 kilo kül elde ediliyor. Bu külü de gübre olarak kullanıyoruz. Mardin’in tarihi dokularına zarar vermemek adına bu ürünü kullanıyoruz. Buradaki en büyük avantajımız doğayı korumamız. Bu ürünü herkese de tavsiye diyorum. Pelet, inşaat kalıpçılarının atık maddeleri, mısır küspeleri ve marangozların atıklarıyla fabrikada sıkıştırılarak elde ediliyor. Bu madde pelet kazanında işlem görerek sıcak suyu borulara aktarıp otelimizin sıcak su ihtiyacını karşılıyor” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
———-
Otelin dıştan görüntüsü
Otelin avlusu
Otelden detay
Kazan sairesi
Peletlerin kazana atılması
Peletten detay
Röportaj
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Selim KAYA/MARDİN, (DHA)
================================
VAKA ORANININ HER HAFTA AZALDIĞI BİNGÖL’DE, SAĞLIK EKİPLERİNİN ‘AŞI’ MESAİSİ
SAĞLIK Bakanlığı’nın il bazlı açıkladığı haftalık vaka sayılarında Bingöl, önceki haftaya göre, yaklaşık 8 puan daha düşerek, her 100 bin kişide 18,45 kişi ile ilk 10 kent arasında yer aldı. Bu düşüşte önemli rolü olan sağlık çalışanları, hem soğuk hem de koronavirüs ile mücadele ederek, köy köy gezip, aşılama çalışmalarını sürdürüyor. İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre, kent genelinde 12 bin 990 Covid-19 aşısı uygulandı. Merkez Gökçekanat ve Genç ilçelerine bağlı Bahçeli köylerinde aşılama çalışmalarını sürdüren, filyasyon ekibinde görevli Sinem Burkay, olumsuz hava koşullarından dolayı bazen çok zorlandıklarını ama koronavirüsle mücadeleye devam ettiklerini söyledi.
Sağlık Bakanlığı’nın il bazından açıkladığı haftalık tabloda Bingöl, 8-14 Şubat verilerinde her 100 bin kişide 26,81 kişiyle yer alırken, bu rakam 15-21 Şubat tarihlerinde tabloya yaklaşık 8 puanlık düşüşle 18,45 olarak yansıdı. Bu düşüşte önemli bir rol üstlenen sağlık çalışanları, koranavirüsle mücadeleyi dondurucu soğuğa rağmen köy köy gezerek sürdürüyor. Yaşlı vatandaşların aşılama çalışmalarını sürdüren filyasyon ekipleri, zorlu arazi şartlarında kimi zaman araçların ulaşamadığı bölgelere de yürüyerek giderek aşılama yapıyor.
‘KAR VARKEN BİRAZ DAHA SIKINTILIYDI’
İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre kent genelinde 12 bin 990 koronavirüs aşısı uygulanırken merkeze bağlı Gökçekanat ve Genç ilçesine bağlı Bahçeli köylerinde aşılama çalışmalarını sürdüren filyasyon ekibinde görevli Sinem Burkay, olumsuz hava koşullarından dolayı bazen çok zorlandıklarını ama koronavirüsle mücadeleye devam ettiklerini ifade ederek, “Evde aşı olma hakkı olan vatandaşlarımıza evlerinde aşı yapıyoruz. Vatandaşlarımıza aşı yaptıktan sonra bir süre beklememiz de gerekiyor. Herhangi bir yan etki olursa müdahale edebilmemiz için bekliyoruz. Genel bilgilendirme yapıyoruz. Müdahale gerektirmeyen yan etkilerinden bahsediyoruz. Aynı zamanda ikinci dozun tekrar yapılması gerektiğini, tarihini ve nasıl randevu alacaklarından bahsediyoruz. Hastalarımıza bunları anlatıyoruz. Kar varken ve fazlayken biraz daha sıkıntılıydı ve zorlanıyorduk ancak şuan karlar erimeye başladı” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
———-
Sağlık ekiplerinin köylere gelmesi
Aşı yapması
Sağlık taramasından detay
Sağlık Müdürlüğü’ne ait aracın zorlu arazi şartlarında ilerlemesi
Sinem Burkay’ın konuşması
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Aziz ÖNAL/BİNGÖL,(DHA)
==============================
IĞDIR’DA 50 MİLYON TON TUZ REZERVİ BULUNDU
IĞDIR’ın Tuzluca ilçesinde, 3 girişimci tarafından bulunan 50 milyon ton tuz rezervi sevindirdi. Tuz dağının içerisine kepçelerle giren işçilerin kamyon kamyon çıkardığı tuz, karla mücedele ve hayvancılıkta kullanılıyor. Girişimcilerden Selahattin İlter, “Buradan çıkarılan tuz hayvancılık ve karayollarında kullanılıyor. Malum kış şartlarından dolayı karayolları tuzu kar ve buzla mücadelede kullanıyor. Yurtdışı olarak şimdilik Gürcistan’a ihraç ediyoruz” dedi.
Adını barındırdığı tuz madenlerinden alan Tuzluca ilçesinde, 3 girişimci, yeni bir tuz madeni tespit etmek amacıyla 2 yıl önce kentin güney doğusunda bulunan dağlık alanda çalışma başlattı. Dağlık arazide yapılan 2 yıllık sondaj çalışmaları sonucunda, yaklaşık 50 milyon ton tuz rezervi bulundu. Şimdilik çıkarılan tuzu karayolları karla mücadelede ve hayvancılıkta kullanılıyor. Yıllık 100 bin tonun üzerinde üretim kapasitesine sahip tesiste üretilen tuz Gürcistan’a da ihraç ediliyor. Yapılan kazının ardından rezerve ulaşmanın ve üretime geçmenin sevinci irezinde olduklarını söyleyen işletme ortaklarından Selahattin İlter, “2019’da ruhsatımızı aldık, bu sene de işletmemize başladık. İncelemelerde bulunan heyetin belirlediği verilere göre tuz rezervimiz 30 ile 50 milyon ton civarında. Bunun üzerine çalışmalarımıza başladık. Bu sene üretime başladık. Şimdilik karayolları ve besiciye hitap ediyoruz. Mağarada patlatma usulü ile çalışıyoruz, çıkardığımız ürünleri tesisimizde çekerek kırma eleme makinalarından geçirip, karayolları hayvancılar yoğunlukta olmak üzere her türlü İsteğe göre siparişlerimizi teslim ediyoruz. Şu anda kış olması nedeniyle tuzlarımız karayolları ekipleri tarafından yollarda kullanılıyor. Yurtdışı olarak şimdilik Gürcistan’a ihraç ediyoruz” diye konuştu.
Tuzun çıkarıldığı mağarının sağlık için çok faydalı olduğuna değinen İlter, “Astım ve bronşiti olan, ayaktaki mantar rahatsızlığı bulunanlar için burası bulunmaz bir yer. Zaman zaman gelip tuz mağarasında duranlar oluyor, özellikle astım hastaları gelip durdukları zaman günlerce tüp kullanma gereği duymadıklarını söylüyorlar. Üretimimiz oldukça sağlıklı, içerisinde kesinlikle herhangi bir katkı maddesi yok. Olduğu gibi kayayı alıp makineye vurduktan sonra torbalanarak tüketicinin kullanımına sunulur” dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-İş makinesinin mağarada kayaları kırarak kamyon yüklemesi
-Kamyonun yüklü bir şekilde mağaradan çıkışı ve imalathaneye boşaltması
-İmalathanden genel ve detay görüntüler
-Tuzların makinelerden dökülmesi
-Görevlinin tuz dolu çuvalları istiflemesi
-İşletmeci Selahattin İlter ile röp
-Tuz mağarasının dıştan drone ile havadan çekilmiş görüntüleri
(KJ:Haber: Suat DENİZ – Kamera: Oktay POLAT/ IĞDIR, (DHA)
===============================
KARS’TA LEYLEKLER, KARA RAĞMEN YUVALARINA DÖNDÜ
‘BAHARIN müjdeleyicisi’ olarak adlandırılan leylekler, Kars’a gelerek, kar altındaki yuvalarına yerleşti. Selim ilçesinin Kekeç köyünde leyleklerin beyaz örtüye rağmen yuva yapması, bölge halkını şaşırttı.
Her yıl kış mevsimini sıcak ülkelerde geçirmek için göç eden leylekler, bu yıl Kars’a erken geldi. Soğuk ve karlı havaya rağmen 1 hafta öncesinden Selim’in Kekeç köyün gelen iki leylek karla kaplı yuvalarına kondu. Önce yuvadaki karları temizleyen leylekler daha sonra yuva hazırlığına başladı. Arada bir kanatlanıp çevreyi dolaşan leylekler, bitki örtüsünün karla kaplı ve haaların soğuk olması nedeniyle zor anlar yaşıyor.
Leylekler, bir taraftan kar ve soğukla mücedele ederken kış mevsimi boyunca yuvalarını mesken tutan kargalarla iç içe yaşamak zorunda kaldı.
FOTOĞRAFLI:
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Leylekler karlı yuvalarında
-Yuvanın yakınında duran kargalar
(KJ:Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, (DHA)
===========================
AĞRI’DA BUZ SARKITLARI, 3 METRE OLDU
Ağrı’da, kar yağışının ardından soğuk havanın etkili olmasıyla çatılardaki buz sarkıtlarının boyu, 3 metreye ulaştı. Deniz seviyesinden 1650 metre yükseklikteki kent merkezinde, çatılarda oluşan dev sarkıtları görenler ise şaşırıyor. Çamaşır asmak için balkona çıkan Esma Demir, buz sarkıtlarını göstererek, “Demir parmaklık gibi” dedi.
Bu yıl sıcak geçen Ağrı’da son yağan kar etkili oldu. Beyaza bürünen kent merkezinde kar yağışı ile birilikte yerleşim alanlarının çatı saçaklarında buz sarkıtları 3 metreyi buldu. Kazım Karabekir Mahallesi Hürriyet Caddesindeki evinin balkonuna çamaşır asmak için çıkan Esma Demir gördüğü manzara karşısında şaşkına döndü. Karşı tarafın görünmeyecek şekide çatıdan azayan sarkıtları cezaevindeki demir parmaklıklara benzeten Demir, “Havalar soğuk olduğu için balkonu fazla kullanmıyoruz. Çamaşır asmak için çıktığımda gördüğü manzara ile şaşkına döndüm. Çatıdan sarkan buzlar balkonun her tarafını kaplamıştı. Tıpkı cezavindeki demir parmaklıkları andırıyor” diye konuştu.
Ağrı Belediyesi’ne bağlı itfaiye ekipleri, yoğun kar yağışının ardından ev ve iş yerlerinin saçaklarında oluşan buzları kazma ve kürekler ile kırıyor. Ekipler, gün boyu çalışarak insan hayatını tehdit eden yüzlerce ton buzu kırarak imha ediyor. Soğukların hükümn sürdüğü Ağrı’da bir çok kişi araçların donmaması için geceleri battaniye ya da naylonlarla sararak önlem alıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Parklarda bulunan çardaklarda oluşan buz sarkıtları görüntüsü
-Diyadin kanyonlarında oluşan buz sarkıtları detay görüntüler
-Ağaçlardaki buz detay görüntüler
-Binaların çatılarından sarkan ve demir parmaklıkları andıran metrelerce buz sarkıtları detay görüntüler
-Evin balkonunda çamaşır toplamaya çıkan vatandaş esma demir detay görüntüler
-Vatandaş Esma Demir röportaj
-Dışarda brandalarla sarılmış arabalar detay görüntüler
Haber-Kamera: Ramazan DEMİR / AĞRI, (DHA)
==========================
TERÖRİSTLERİN KORKULU RÜYASI; ‘ŞİMŞEKLER TABURU’
Van’da İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde 1996 yılında kurulan ‘Şimşekler Taburu’nda görevli güvenlik güçleri, omuz omuza vererek yaz-kış demeden operasyonları aralıksız sürdürüyor. Van Güvenlik Korucuları Şehit ve Gazi Aileleri Federasyonu Başkanı Ayhan Kahraman, başarılı operasyonlarla teröre büyük darbe vuran ‘Şimşekler Taburu’nun teröristlerin korkulu rüyası olduğunu belirtti.
Şimşekler Taburu, 25 yıl önce Van İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde kuruldu. Terörle mücadelede en ön saflarda yer alan güvenlik korucuları, coğrafi koşulları zor bölgelerde bir yandan kar ve soğuk hava ile mücadele ederken, diğer tarafında da teröristleri bulmak, etkisiz hale getirmek ve kullandıkları sığınak ve barınakları imha etmek için güvenlik güçleri ile birlikte operasyonlara katılıyorlar. Ülke genelinde bugüne kadar 3 binin üzerinde güvenlik korucusu şehit olurken, 48 şehit veren Şimşekler Taburu ise coğrafi koşulları zor, etrafı dağlarla çevrili ve kar kalınlığının yer yer yarım metreyi aştığı kırsal bölgedeki operasyonların yanı sıra teröristlerin tuzaklarını ortaya çıkarmak için de büyük çaba sarf edip mayın arama tarama çalışması yapıyor.
‘HAİNLERİN İNLERİNE GİRİYORUZ’
Güvenlik korucuları ile birlikte operasyona çıkan Van Güvenlik Korucuları Şehit ve Gazi Aileleri Federasyonu Başkanı Ayhan Kahraman, İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde kurulan ‘Şimşekler Taburu’nun teröristlerin korkulu rüyası olduğunu söyledi. Güvenlik Koruculuğu teşkilatı mensubu olmaktan büyük bir onur ve gurur duyduğunu belirten Kahraman,” Bizler ülkemizin üçüncü büyük silahlı gücü olup, bölücü terör örgütü mensuplarına yönelik yapılan operasyonlarda ve vatan savunmasında her zaman en ön saflarda askerimiz ve polisimiz gibi yerimizi almış ve her zaman hazır olma ülküsünü kendine şiar edinmiş neferleriz. Bu teşkilat mensubunun her bir bireyi vatan uğruna serden geçmiş ve gerektiğinde canını seve seve feda edebilecek canlardır. Güvenlik Korucuları, bu terör örgütü mensubu olan hainlerin inlerine girilmiş her operasyonda var oldular ve var olmaya devam edecekler. Bizler, Devletimizin bize görev buyurduğu Suriye’de vardık, Şırnak’ta, Van’da, Hakkari’de ve Hatay’da da varız ve var olmaya devam edeceğiz. Milattan önce 209’da Metehan’ın kurduğu köklü Türk Ordu sisteminin disiplin terbiyesini içinde barındıran bu teşkilat dosta güven, düşmana korku salmaya muktedirdir. Türk Ordusu muazzam gücüne rağmen hiçbir zaman, aman dileyene zulüm yapmamış bir teşkilattır” dedi.
‘TERÖR ÖRGÜTÜ, 13 KARDEŞİMİZİ HUNHARCA KATLETTİ’
Kahraman, Irak’ın Kuzeyi’ndeki Gara Bölgesi’nde mağarada 13 sivilin, teröristler tarafından alçakça şehit edildiğini de hatırlatarak, “10 Şubat 2021’de başlatılan Gara operasyonu buna kanıttır. Bu muazzam güç yaptığı hiçbir operasyonda sivilleri hedef almamış. Aksine onların can güvenliğini her zaman birinci öncelik kabul etmiştir. Ancak bölücü terör örgütü, gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş ve bu hareketi ile ne kadar alçak, zalim olduğunu bir kez daha göstermiştir. Amaçlarının kan ve gözyaşı olduğunu kanıtlamış ve neticede 13 kardeşimizi hunharca katletmiştir. Bu menfur olayı her Türk vatandaşı gibi güvenlik korucularını da derinden üzmüştür. Ama neticede biz dağların kartalları operasyonlara çıkmış ve vatan savunmasında yerimizi almış bulunmaktayız. Şehit edilen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Güvenlik Korucularından oluşan ‘Şimşekler Taburu’nun operasyon görüntüleri
-Güvenlik korucularının operasyona çıkması
-Güvenlik korucularının karlı dağlarda operasyon gerçekleştirmesi
-Operasyona çıkan güvenlik korucularından detaylar
-Karlı dağlarda gerçekleştirilen operasyondan detaylar
-Güvenlik korucularından detaylar
-Ellerinde ağır makinalı silahların olduğu güvenlik korucularından detaylar
-Muhabir anonsu
-Güvenlik korucularının karlı dağ yamaçlarında gerçekleştirdiği operasyondan detaylar
-Güvenlik korucularının alan taramasından detaylar
-Van Güvenlik Korucuları Şehit ve Gazi Aileleri Federasyon Başkanı ve Şimşekler Tabur Komutanı Ayhan Kahraman ile röportaj
-Güvenlik korucularının mayın taramasından detaylar
-Güvenlik korucularının operasyonundan detaylar
Haber: Behçet DALMAZ-Orhan AŞAN/VAN, (DHA)
====================================================
PROFESÖRDEN ‘ÇÖL TOZU’ UYARISI: VİRÜS HAVADA DAHA FAZLA KALIR, MASKE TAKILMALI
AVRUPA’yı etkisi altına alan çöl tozlarının, hafta sonu yoğunluğu azalarak, Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, çöl tozlarının yoğun olacağı yerlerdeki vatandaşa kapı ve pencereleri kapatmaları uyarısında bulundu. Çöl tozları nedeniyle virüsün havada daha fazla kaldığını belirten Şenyiğit, “Çöl tozlu bölgelerde virüsler, daha fazla risk teşkil edebilir. Dışarı çıkmamız gerekiyorsa maskeye daha fazla dikkat etmemiz ve mümkün olduğunca dışarıda daha az durmamız gerekir” dedi. Şenyiğit ayrıca Avrupa’daki mutasyonlu virüsün çöl tozlarıyla gelemeyeceğini de vurguladı.
Kuzey Afrika üzerinde oluşan alçak basınç sistemiyle havalanan çöl tozları ve kumlar, yüksek basınç alanında bulunan Avrupa’yı etkisi altına aldı. Çöl tozlarının hafta sonu ise yoğunluğu azalarak, Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, çöl tozlarının KOAH hastası, bronşit ve astımı olanlarda atak sıklığını artırabildiğini söyledi. Prof. Dr. Şenyiğit, çöl tozlarının yoğun olacağı yerlerdeki vatandaşa kapı ve pencereleri kapatmaları uyarısında bulundu. Kronik rahatsızlığı olanların daha dikkatli olması gerektiğini dile getiren Şenyiğit, “Bronşiti, alerjisi ve astımı olan hastaların biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor. Eğer o bölgede çöl tozları çok aktifse bu nasıl belli olur? Pencereden baktığınız zaman bulanık bir hava varsa o zaman çöl tozlarının o bölgede etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde pencere açılmayacak, kapılar açılmayacak, zaten sokağa çıkma kısıtlaması da var hafta sonu. İvedi bir ihtiyaç için dışarı çıkmak gerekiyorsa o hastanın kendisi dışarı çıkmayacak, mutlaka başkasını gönderecek ve ihtiyacını öyle giderecek” diye konuştu.
‘ÇÖKME HIZI YAVAŞLAYAN VİRÜS, HAVADA DAHA FAZLA ASILI KALIYOR’
Çöl tozlarının etkisiyle çökme hızı yavaşlayan virüslerin, havada daha fazla asılı kaldığını ve bunun da daha fazla risk teşkil ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Şenyiğit, “Lütfen, çöl tozları eğer yaşadığımız bölgede etkinse havada kendini belli ediyorsa dışarı çıkmayalım. Alerji, astım, KOAH varsa çok dikkatli olmamız gerekiyor. Virüslerin çökme hızını etkileyen farklı etmenler var. Mesela rutubetli, nemli havalarda virüslerin çökme hızı daha yavaşlıyor ve dolayısıyla bulaşıcılığı da artıyor. Bundan dolayı çöl tozlarının yoğun olduğu bölgelerde, virüslerin havada daha fazla kalacağını ve daha fazla risk teşkil edeceğini düşünüyorum. Bu nedenle hafta sonu eğer dışarı çıkmamız gerekiyorsa maskeye daha fazla dikkat etmemiz, mümkün olduğunca da dışarıda daha az durmamız gerekiyor” dedi.
‘ÇÖL TOZLARI, AVRUPA’DAKİ MUTASYONLU VİRÜSÜ TAŞIMAZ’
Avrupa’daki mutasyonlu virüsün çöl tozlarıyla gelemeyeceğini de vurgulayan Prof. Dr. Şenyiğit, “Çöl tozlarının olduğu ortamda eğer virüsü pozitif olan bir hasta varsa öksürmeyle beraber virüs, o ortamda biraz daha uzun süre kalabilir. Avrupa’dan o mutasyonlu virüslerin çöl tozlarıyla birlikte gelmesi beklenmez” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR
Mehmet Mucahit CEYLAN- Serdar SUNAR/ DİYARBAKIR, (DHA)-
========
EŞİ VE BABASI ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE ENİŞTESİNDEN ŞİKAYETÇİ OLMUŞTU, TAKİPSİZLİK KARARI VERİLDİ
KONYA’da, eşi Mustafa Arslan’ı (36) ve babası Bekir Dağdeviren’i (68) iş yerlerinde pompalı tüfekle vurarak, öldüren eniştesi Şenol Yasak (39) hakkında olaydan 1 gün önce kendilerini tehdit ettiği için şikayette bulunan Melek Arslan’ın başvurusuna takipsizlik kararı verildi. Arslan’ın avukatı Ali Gündoğdu, ”Savcılığın değerlendirmesine göre, bu olayda tehdit olması için ‘Gidin, söyleyin, onu öldüreceğim’ demesi gerekiyormuş; ama bu doğru değil. Amaç, ‘tehdit’ten ceza alması değil. Bu kadının korunması için aile, kendisini siper etmiş, biz de bu ailenin korunmasını istedik. Şimdi aileden 2 kişi öldü, aile paramparça oldu. Karara itiraz edeceğim” dedi.
Konya’da yaşayan, evli ve 2 çocuk annesi Halime Yasak, işsiz olan 17 yıllık eşi Şenol Yasak’tan şiddet gördüğü için geçen yılın Eylül ayında 15 yaşındaki oğlunu da yanına alıp, Muğla’daki akrabasının yanına gitti ardından boşanma davası açtı. Ekim ayında Şenol Yasak’a boşanma davasıyla ilgili tebligat ulaştı. Tebligat ile eşinin Bodrum’daki adresini öğrenip, yanına giden Şenol Yasak, boşanmayı reddettiğini ve barışmak istediğini söyledi, olumsuz cevap alınca da eşini, çalıştığı iş yerinde tüfekle rehin aldı. İhbar üzerine gelen jandarma, Halime Yasak’ı kurtardı. Gözaltına alınan Şenol Yasak ise sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaklaşık 1 ay cezaevinde kalan Yasak, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Şenol Yasak, cezaevinden çıktıktan sonra eşinin ailesi ve bacanağı Mustafa Arslan’dan, Halime Yasak ile barışmaları konusunda aracı olmalarını istedi, olumsuz cevap alınca da tehdit etti.
OLAYDAN 1 GÜN ÖNCE GÖZALTINA ALINIP, SERBEST KALDI
Şenol Yasak, 12 Ocak günü akşam saatlerinde, oto tamircisi kayınpederi Bekir Dağdeviren’in evine gitti. Yasak, iddiaya göre, evin önünde kayınbiraderleri Miraç ve Enes Dağdeviren ile mobilya ustası bacanağı Mustafa Arslan ile tartışıp, tehdit etti. Şikayet üzerine gözaltına alınan Yasak, ifadesinin ardından gece yarısı serbest bırakıldı.
MONTA GİZLENEN TÜFEKLE ÇİFTE CİNAYET
Şenol Yasak, 13 Ocak günü saat 16.30 sıralarında, montunun içine sakladığı pompalı tüfekle bacanağı Mustafa Arslan’ın Şefikcan Caddesi’ndeki iş yerine gitti. Yasak, içeri girer girmez tüfekle Arslan’a ateş ederek, öldürdü. Daha sonra iş yerine ait kamyoneti alan Yasak, bu kez de kayınpederi Bekir Dağdeviren’in iş yerine gitti. Yasak, dükkan önünde karşılaştığı kayınpederine pompalı tüfekle ateş açıp, karnından ağır yaraladı. Yasak, içeri girip, öldürmek istediği kayınbiraderi Enes Dağdeviren tarafından engellendi. Şenol Yasak, çevredekilerin müdahalesiyle etkisiz hale getirildi. İhbarla gelen sağlık görevlilerince ambulansla Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Bekir Dağdeviren, doktorların tüm çabasına rağmen kurtarılamadı. Şenol Yasak ise polis ekiplerince gözaltına alındı. Olay anları da iş yerlerinin güvenlik kameralarına anbean yansıdı. Şenol Yasak, sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
‘TEHDİT’ ŞİKAYETİNE TAKİPSİZLİK
Öldürülen Mustafa Arslan’ın eşi Melek Arslan’ın, olaydan 1 gün önce Şenol Yasak’ın gözaltına alınmasına bağlı olarak kendisini de tehdit ettiği için yaptığı şikayetle ilgili Cumhuriyet Savcılığı’nca takipsizlik kararı verildi. Kararı eleştiren Melek Arslan’ın avukatı Ali Gündoğdu, ”Müvekkillerim bu konuda 5- 6 kez farklı şekillerde şikayet etti. Savcılık değerlendirme yapıyor, en son şikayet 12 Ocak’ta yapılıyor. İnsanlar şikayette bulunuyor. Şikayet ederken de maksatları; birileri yargılansın, ceza alsın, diye değil. Kendilerini korumak için şikayette bulunuyorlar. Kısacası ‘Bu adamdan bizi koruyun’ diyorlar. Kolluk kuvvetleri ve savcılığa yapılan şikayetler dikkate alınmıyor. Ertesi gün ise fırsatını bulup, sakin bir şekilde tasarlayıp, bacanağını öldürüyor, oradan bacanağının arabasına binip kayınbabasını öldürüyor” dedi.
‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ’
Karara itiraz edeceklerini belirten avukat Gündoğdu, ”Adam daha nasıl tehdit etsin? Her şey belli, öldüreceğini söylüyor, tehditler ediyor. Arabalarının önünü kesiyor. Daha önce Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşanan olaylar var. Sistemde her şey var. Bu aşamada ailenin bu adamdan korunması gerekirken, bu adamı salmışlar ve bulabilse 2 kişiyi daha öldürecek. Buna rağmen konuyla ilgili takipsizlik kararı geldi. Savcılığın değerlendirmesine göre, bu olayda tehdit olması için ‘Gidin, söyleyin, onu öldüreceğim’ demesi gerekiyormuş ama bu doğru değil. Amaç, ‘tehdit’ten ceza alması değil. Bu kadının korunması için aile kendisini siper etmiş, biz de bu ailenin korunmasını istedik. Bunu da başaramadılar. Şimdi aileden 2 kişi öldü. Aile paramparça oldu. Ben bu karara itiraz edeceğim. Bu konuyla alakalı ihmal kesinlikle var. Defalarca karakola müracaat etmiş bu aile, ‘Bizi koruyun’ diyorlar, herhangi bir girişim yok. Olaylar esnasında yine koruma girişimi olsa ‘tamam’ diyeceğiz ama yok. Bu noktada biz suç duyurusunda bulunacağız” diye konuştu.
Görüntü dökümü
-Mustafa Arslan’ın Şenol Yasak tarafından öldürülme anı güvenlik kamerası
– Olay yerinden detay
-Aile Avukatı Ali Gündoğdu’nun konuşması
Haber-Kamera:Salih BÜYÜKSAMANCI/KONYA, (DHA)