TERÖRİSTLERİN YAKIP, YIKTIĞI SUR’U DEVLET AYAĞA KALDIRDI; HEDEF 5 MİLYON TURİST
DİYARBAKIR’ın merkez Sur ilçesinde PKK’lı teröristler, 2015-2016 yıllarında yaptıkları çukur eylemiyle birçok alanı yakıp, yıktı; cami, kilise ve tarihi mekanların yanı sıra binlerce evi de kullanılamaz hale getirdi. Güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla teröristlerden temizlenmesinin ardından ilçenin yeniden inşası için çalışma başlatıldı. Sur Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Abdullah Çiftçi, çukur eylemleri sırasında 7 bini aşkın konut ve 21 bin kişinin yaşadığı alanın tahrip olduğunu belirterek, “Sur’daki yapılanmanın tamamlanması ve yeni alanların açılmasıyla 5 milyon turisti ağırlamayı hedefliyoruz” dedi.
Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması ve PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi amacıyla 2 Aralık 2015’te Sur içinde kalan Fatihpaşa, Hasırlı, Dabanoğlu, Savaş, Cevatpaşa ve Cemal Yılmaz mahallerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasağın ardından 18 Aralık’ta bordo bereliler, jandarma, polis özel harekat timleri ve güvenlik korucularının katılımıyla ‘Bayrak-12 Sur Müşterek Özel Birlik Operasyonu’ düzenledi. Operasyon, 9 Mart 2016’da sona ererken, 279 PKK’lı etkisiz hale getirildi, 206 barikat kaldırıldı, 7 hendek kapatıldı, 365 el yapımı patlayıcı imha edildi, 504 silah ve bu silahlara ait 48 bin 48 mühimmat ele geçirildi. Çukur eylemleri sırasında PKK’lı teröristler tarafından çok sayıda tarihi mekan ve ev de tahrip edildi.
TOKİ’DEN EVLERİ YIKILANLAR İÇİN YENİ KONUT
Teröristlerin çukur eylemleri sırasında binlerce evin yıkılması nedeniyle yerinden edilenler ve Sur’un yeniden ihyası için projeler hayata geçirildi. PKK’lı teröristlerin evlerini yıktığı kişiler için TOKİ tarafından kentin bazı yerleşim alanlarında yeni konutlar inşa edilirken, Sur için de yeni imar planı hazırlanarak, hem restorasyon hem de inşa çalışmaları başlatıldı.
‘6 MAHALLE TAMAMEN YOK OLDU’
Sur’daki inşa ve restorasyon çalışmalarına ilişkin Demirören Haber Ajansı’na (DHA) konuşan Sur Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Abdullah Çiftçi, Fatihpaşa, Hasırlı, Dabanoğlu, Savaş, Cevatpaşa ve Cemal Yılmaz mahallerinde 7 bini aşkın konut ve 21 bin kişinin yaşadığı alanların tahrip olduğu söyledi. Kaymakam Çiftçi, şöyle konuştu:
“2015 yılındaki çukur eylemlerinden sonra Sur’daki 6 mahallemiz adeta tamamen yok olmuştu. Bu mahallelerimizde 7 bini aşkın konut ve 21 bin vatandaşın yaşadığı alanlar maalesef tahrip olmuştu. Çatışma sürecinin sona erdiği tarihten itibaren Sayın Cumhurbaşkanı’mızın önderliğinde ve talimatlarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinesinde çok yoğun bir çalışma başlatıldı. Koruma amaçlı imar planına uygun olarak ve koruma kurullarından izin alınarak Sur içinde yeniden bir inşa projesi başlatıldı. Bu noktada 506 yeni konut yapıldı. Tamamen müstakil ve avlulu Diyarbakır evleri tarzında. 147 tane iş yeri, 9 otel inşa edildi. Tabi bu çatışma sürecinde ilçede tahrip olan, zarar gören 349 tescilli yapı var. Bunlar sivil tescilli yapılar. Bu sivil tescilli yapıların da restorasyonları yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mız TOKİ marifetiyle yapılmaya başlandı. Şimdiye kadar 249 konutun ihaleleri yapıldı, 106 konutun ihale çalışmaları devam ediyor TOKİ tarafından. Bunlar da tamamlandığında Sur içerisinde yeni yapılar ve restorasyon yapılacak yapılarla beraber bu alanın tamamı ayağa kaldırılmış olacak.”
KELDANİ VE SURP GİRAGOS KİLİSELERİNDEKİ ÇALIŞMALAR YIL SONU TAMAM
Kaymakam Çiftçi, resmi tescilli yapı, cami, kiliselerin de bulundu 18 tarihi yapıda Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce restorasyonun yapıldığını dile getirerek, “Bunların içinde 4 tane de kilise var. Bu kiliselerin en meşhuru Surp Giragos Kilisesi. Daha önce Ermeni Protestan ve Ermeni Katolik kiliselerinin restorasyonu tamamlanmıştı, onlar artık faaliyet verebilecek durumdalar. Keldani ve Surp Giragos kiliseleri de bu yılın sonuna doğru teslim edilecekler ve cemaatlerine hizmet verecek duruma gelecekler” dedi.
‘KURŞUNLU’YU RAMAZAN PROGRAMLARIYLA HAREKETLENDİRMEK İSTİYORUZ’
Daha önce çarpık yapılaşmanın olduğu alan için Diyarbakır mimarisine uygun çalışmalar yürüttüklerini belirten Kaymakam Çiftçi, şunları söyledi:
“Şu anda yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından peyzaj projesi tamamlandı ve ihale aşamasına geçildi. Daha önce İçkale’deki yapılar yıkıldı ve orası tamamen yeşil alana kavuşturuldu, Hz. Süleyman’ın etrafındaki işgaller kaldırıldı. Daha sonra yine şu an Millet Bahçesi olarak kullanılan alandaki işgaller kaldırıldı. Oradaki evler kamulaştırıldı ve 156 dönümlük bir alan Millet Bahçesi olarak Diyarbakır’a hizmet veriyor. Yeni yapılar zaten tamamlandı, önemli bir kısmı ve hak sahiplerine teslim etme aşamasına geldi. 506 konutluk alanda hak sahiplerine teslim noktasında bir çalışma var. Şu ana kadar 300 vatandaşımız bu konutları teslim alma noktasında sözleşmeye imza attı, diğer vatandaşların da sözleşmeyi imzalamalarını bekliyoruz. Sur’daki bu konutların da teslim süreçleri, önümüzdeki 2 ayda başlatmayı hedefliyoruz ve Sur’da ramazan ayıyla beraber kısmi bir açılma bekliyoruz. Kurşunlu Cami’nin etrafını ramazan programlarıyla hareketlendirmeyi hedefliyoruz.”
‘5 MİLYON TURİSTİ GETİRECEK PROJENİN TEMEL YERİ OLACAK’
Kaymakam Çiftçi, tarihi mekanların restorasyonu ve yeni yapıların tamamlanmasının ardından kente 5 milyon turistin gelmesini hedeflediklerini belirterek, “Tamamen yeni vizyonla Sur’un kaybetmeye başladığı cazibe merkezi olma vasfını, ticaret ve turizm merkezi olma vasfını yeniden kazandıracak şekilde hedefimiz olan Diyarbakır’a 5 milyon turisti getirecek projenin en temel yeri burası olacak. Tamamlandığında kafeleriyle sosyal donatı alanlarıyla otelleriyle Millet Bahçesi ve surlarıyla ki surlarda da sayın valimizin önderliğinde yeniden bir diriliş hareketi başladı ve surlarda restorasyon süreçleri devam ediyor. Bunlar tamamlandığında Sur, bambaşka bir vizyonla çok güçlü bir şekilde hem Diyarbakırlılara hem Türkiye’deki bütün vatandaşlara hem de tüm dünya milletlerine hizmet edecek bir hüviyete kavuşmuş olacak. Bu sene hedefimiz, Diyarbakır’da en az 2 milyon turisti ağırlamak; ama Diyarbakır 5 milyon turisti ağırlayabilecek potansiyele ve kapasiteye sahip. Sur’daki yapılanmanın tamamlanması ve yeni alanların açılmasıyla beraber 5 milyon turisti ağırlamayı hedefliyoruz. Bu, hem Diyarbakır’ın kalkınması ve gelişmesi hem de doğu- batı kaynaşmanın sağlanması noktasında çok önemlidir” diye konuştu
Görüntü Dökümü
——-
Muhabir Mehmet Mücahit Ceylan’ın anonsu
Drone görüntüleri
Abdullah Çiftçi’nin röportajı
Kurşunlu Camiinden detaylar
Camii içerisi
Yeni yapılan evlerden detay
Genel ve detay
Haber-Kamera: Mehmet Mücahit Ceylan – Serhat ÖZDEMİR- Burak EMEK /DİYARBAKIR,(DHA)
=========================
ŞIRNAK’IN ‘MAVİ’ KALMA SIRRI; 80 KİŞİLİK EKİPLE ÇALIŞMA
SAĞLIK Bakanlığı’nca açıklanan koronavirüs risk haritasında ‘mavi’ kategoride yer alan Şırnak’ta başarının sırrı ortaya çıktı. İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. İsmail Başıbüyük, her gün 80 kişilik ekiple sahada olduklarını söyledi. Başıbüyük, “80 kişilik 20 ekip her bir ekip 4 kişiden oluşacak şekilde il merkezi ve ilçelerimizde sahada çalışmalar yaptık. Bu ekipler denetimden çok kendi içimizde oluşturduğumuz bilgilendirme ekipleridir. Bir yerde çıkabilecek bir vaka artışı ya da aşılamada ortaya çıkabilecek en küçük bir sıkıntı giderilmesi için çaba gösterildi. Ekipler, sahada halkla birebir temas edip ev ev dolaşıp bilgilendirme yapıyorlar” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen koronavirüs risk haritasında önceki hafta 100 binde 5,76 olan Şırnak’ta vaka sayısı bu haftaki verilerde 100 binde 4,46 olduğu açıklandı. Açıklanan verilerle Şırnak, Siirt’ten sonra Türkiye’de en az vakanın tespit edildiği il olarak belirlendi. Şırnak’ın Türkiye genelinde salgında büyük başarı sağlayan iller arasında olması kentte sevinç yaşattı.
‘SÜREKLİ KIRMIZI ALARM DURUMUNDAYIZ’
Şırnak Sağlık Müdürü Op. Dr. İsmail Başıbüyük, koranavirüsle mücadelede 80 kişilik ekiple her gün sahada olduklarını ifade ederek, ekiplerin yaptığı başarılı çalışmalarla vaka sayısında azalmayı etkilediğini ifade etti. Sürecin başından beri sahada aktif rol oynadıklarını anlatan Başıbüyük, “Valimiz Ali Hamza Pehlivan başkanlığında kurumlar arası sağlanan koordinasyonun sonuçlarını son dönemlerde almaya başladık. Vaka sayılarının düşüşüyle beraber şu anda bu tabloyu korumak için gayret gösteriyoruz. Bu tabloyu korumak için 80 kişilik, 4 kişiden oluşan 20 ekip, il merkezi ve ilçelerimizde şu anda sahadalar. Bu ekipler, kendi içimizde oluşturduğumuz bilgilendirme ekipleridir. Ekipler, ortaya çıkabilecek bir vaka artışı ya da aşılamada ortaya çıkabilecek en küçük bir sıkıntının giderilmesi için çaba gösteriyor. Şu anda bu ekipler aktif olarak sahada vatandaşla birebir temas edip ev ev dolaşıp bilgilendirme yapıyorlar. Unutmamamız gereken kuralları da tekrar tekrar hatırlatıyoruz. Şu anda evet bunun faydasını görüyoruz. İlerde bunun ne kadar faydasını göreceğimizi ise zaman gösterecektir. Sayın valimizin de ifade ettiği gibi sürekli kırmızı alarm durumundayız. Ve bu noktada sürekli sahada hızlı bir şekilde reaksiyon verme gayreti içerisindeyiz” dedi.
‘VİRÜSÜN EN ÖNEMLİ BULAŞ KAYNAĞI YAKIN TEMAS’
Vatandaşların bu normalleşme sürecini pandemi öncesi normalleşme olarak algılamaları konusunda uyarıda bulunan Başıbüyük, şunları söyledi:
“Normalleşmenin adı kontrollü ve denetimli normalleşme olarak geçiyor. Aslında maske, mesafe, hijyen kuralları halen geçerli. Bununla beraber kişilerin özellikle esnafımızın aynı ortamda çok kalabalık kişilerle beraber bir arada bulunmamaları gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki virüsün en önemli bulaş kaynağı yakın temas. Ve beraberinde sıkı ortamlarda, fazlaca kişinin olduğu ortamlarda bir arada bulunmak. Bunun önüne geçmek için lütfen kurallara riayet edip, kuralları tekrar tekrar hatırlayalım. Biz kurallara uyarsak, pandemi öncesi normalle o kadar yakın vaka sayısına ulaşırız. Eğer normalleşmeyi pandemi öncesi hiçbir şey yokmuş gibi algılarsak bunun sonuçları kısa sürede, çok kısa sürede belkide daha önce yaşadığımız vaka sayısının çok üzerine çıkan bir sonuç ile karşılaşabiliriz.”
‘ŞIRNAK İYİ BİR YOLDA GİDİYOR’
Kafe işletmecisi Cengiz Belge, Şırnak’ın mavi renkte olmasıyla iyi bir süreç yaşadıklarını ifade ederek, “Tedbirlere devam ediyoruz. müşterilerimize dezenfektan, maske kontrolleri yapıyoruz. Müşterilerimizi HES kodu ile alıp, oturuyoruz. Önlemlerimizi arttırdık. Müşterilerimiz de duyarlı davranıyorlar. Şırnak iyi bir yolda gidiyor” dedi.
Lokanta işletmecisi Veysel İlhan ise Şırnak’ta maske kurallına çok dikkat ettiklerini belirterek, “Türkiye’de mavi kategoriye girmeyi de çok hak ettik diye düşünüyorum. Hem maske hem mesafe konusunda hiçbir zaman tereddüdümüz olmadı. Herkes üzerine düşen görevini yaptı” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
———
Şırnak Sokaklarından görüntü
Sokaklarda dolaşan insanlar
Parklarda oturan vatandaşlar
İl Sağlık Müdürü Op.Dr. İsmail Başıbüyük, Cengiz Belge ve Veysel İlhan ile röp.
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Sekvan KÜDEN/ŞIRNAK, (DHA)
===========================
ELAZIĞ VALİSİNDEN VAKA ARTIŞI UYARISI: RENK HARİTAMIZ TURUNCUYA, ORADAN DA KIRMIZIYA DÖNEBİLİR
SAĞLIK Bakanlığı’nca açıklanan verilere göre, koronavirüs vakaları haritasında 29.59 oranla sarı renkte olan Elazığ il merkezindeki vaka sayıları, son 3-4 günde artmaya başladı. Elazığ Valisi Erkaya Yırık, vatandaşları dikkatli olması konusunda uyardı. Vali Yırık, “Son 3-4 gündür vaka sayımızın nispeten yükseldiğini görüyoruz. Eğer böyle devam ederse sarı renkli haritamız turuncuya, oradan da kırmızıya dönebilir. Böyle olmasını arzu etmiyoruz” dedi.
Elazığ Valisi Erkaya Yırık, koronavirüs vakalarına ilişkin, Demirören Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. 100 bin kişiye düşen vaka sayında 29.59 oranla ‘orta riskli’ iller arasında yer alan Elazığ’da, vaka sayısının artışa geçtiğine dikkat çeken Vali Yırık, vatandaşları hassas davranmaları ve bilinçli olmaya davet etti.
‘İL MERKEZİNDE VAKALAR ARTTI!’
Son 2 haftada Elazığ’ın bazı ilçelerinde çok vaka görülmediğini ancak, il merkezinde vaka sayısının arttığına işaret eden Vali Erkaya Yırık, “Son günlerde, vaka sayımızın nispeten yükseldiğini görüyoruz. Eğer böyle devam ederse, sarı renkli haritamız turuncuya, oradan da kırmızıya dönebilir. Böyle olmasını arzu etmiyoruz. Vatandaşlarımızın, içinde bulundukları zor durumu unutmadan, aynı hassasiyet ve bilinçle dikkat etmeye devam etmeleri gerekiyor” dedi.
‘VAKA SAYISI DÜŞÜK OLAN İLÇELERDE DE RAKAM YÜKSELEBİLİR’
Elazığ’ın bazı ilçelerindeki düşük vakaların, ileriki günlerde artmasının beklendiğine de dikkat çeken Vali Yırık, şunları söyledi: “Elazığ’ın Baskil, Alacakaya ve Ağın ilçelerinde, 2 haftalık süreçte vaka sayısı azalırken, merkez başta olmak üzere, il genelinde yaklaşık 4 günde vaka sayısında artış oldu. İlçelerdeki azalmanın ise, önümüzdeki günlerde artması bekleniyor.”
YÜKSEK VAKA OLAN İLLERE GİDİŞ GELİŞ RİSKLİ
Vatandaşların, vaka sayısının yüksek olduğu diğer illere gidiş gelişlerinin de Elazığ’daki vaka oranını arttırabileceğine vurgu yapan Vali Yırık, “Özellikle diğer illerdeki sayıların fazlalığı ve vatandaşlarımızın da gidiş gelişlerinden mütevellit, bu sayının artabileceğini değerlendiriyoruz. Vatandaşa uyarımız, lütfen daha duyarlı ve dikkatli olsunlar” diye konuştu.
Görüntü Dökümü
———-
Cadde ve sokaklardan detay
Vali Erkaya Yırık’ın açıklaması
Denetimden detay
Genel ve detay
Haber-Kamera: Ahmet ÇÖTELİ/ELAZIĞ,(DHA)
======================
PALANDÖKEN ETEKLERİNDE KORNİŞ VE PVC PLASTİKLE KAYIYORLAR
KIŞ turizminin gözde merkezlerinden Palandöken’in eteklerindeki mahallede yaşayan ailelerin çocukları, giydikleri kara lastiğin altına koydukları korniş veya PVC plastikler ile karlı sokaklarda kayak yapıyor. Babasının çöpten bulup, getirdiği snowboard tahtasına uygun ayakkabı ve kıyafeti olmadığı için kızağa çeviren Servet Taş, “Tek kişilik kayak tahtasını kızağa çevirerek 4-5 kişi binmeye başladık. Kayak tahtası ile tek başıma kayabilmeyi çok isterdim ama arkadaşlarımla birlikte eğlenelim, diye bu hale getirdim” dedi.
Kış mevsiminin çetin geçtiği Erzurum’da kayak malzemelerini alma imkanı olmayan çocuklar, çöplükte buldukları perde asmaya yarayan korniş ya PVC plastiklerleri kullanıyor. Palandöken Dağı’nın eteklerindeki merkez Palandöken ilçesinin Küme Evler Semti’nde oturan bir grup çocuk, ayakkabılarının altına koydukları korniş ya da PVC plastiklerle kayağın keyfini çıkarıyor. 12 yaşındaki Abdulsamet Kocakaya, kayak takımları olmadığı için kornişle kaydıklarını söyledi. Kendisi gibi arkadaşlarının ailesinin de kayak takımı alacak maddi gücünün olmaması nedeniyle çöpte buldukları ya da pencerelerden çıkardıkları plastik korniş ve PVC’lerle kayabildiklerini dile getiren Kocakaya, “Palandöken’i oturduğumuz eve 1 kilometre uzaklıkta. Her gün gördüğümüz yer ama hiç gitmedik. Palandöken’e gidemediğimiz için burada kornişlerle kayıyoruz” diye konuştu.
Hayallerinde Palandöken’de kaymak olduğunu söyleyen 10 yaşındaki Abdullah Bıyık, “Mahallemizdeki sokaklar karla kaplı. Ayağımıza taktığımız kornişlerle Palandöken’dekiler gibi kayıyoruz. Hayallerimizde Palandöken var ama oraya gitmemiz hayalden öte değil. Dağı her gün evimizden görebiliyoruz ama hep televizyonlardan izliyoruz” dedi.
Mahallede güle oynaya snowboarddan yaptıkları kızakla kayan çocuklardan 10 yaşındaki Servet Taş ise, “Tek kişilik bir snowboardımız vardı. Bunun için ne ayakkabımız ne de kıyafetimiz olmadığı için kızağa çevirip 4 kişi binmeye başladık. Kızağa binmek çok zevkli. Tek başıma kayabilmeyi çok isterdim. Ama arkadaşlarımla birlikte eğlenelim diye bu hale getirdim. Evimizden baktığımızı zaman Palandöken’i görüyoruz ama daha önce hiç çıkıp kayamadım” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR
Turgay İPEK / ERZURUM, (DHA)-
==========
DİYARBAKIR’DA PANDEMİYE RAĞMEN GÜNDE 4 TON CİĞER TÜKETİLİYOR
DİYARBAKIR’da pandemi öncesinde kahvaltılarda bile tercih edilen ve günde yaklaşık 6 ton tüketilen ciğer, koronavirüs nedeniyle lokantalara kısıtlama getirilmesi üzerine 2 tona kadar düştü. Kentin düşük riskli iller arasında yer almasıyla yüzde 50 kapasiteyle çalışmaya başlayan ciğercilerde günlük tüketim 4 tona kadar çıktı. Diyarbakır Lokantacılar, Kebapçılar ve Tatlıcılar Odası Başkanı Haşim Elkaan, “Orana baktığımız zaman, pandemiden önceki oranı yakalama çabasındayız. Şu an yaklaşık 4 tona ulaştık. Bu vakalar olmasaydı şu an ciğerimiz 9 tondaydı” dedi.
Diyarbakırlıların sabah kahvaltılarında bile tercih ettikleri, vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alan ciğer kebabının tüketimi, pandemiyle birlikte getirilen kısıtlamalarla geriledi. Pandemi öncesi günde 6 tona yaklaşan ciğer tüketimi, getirilen kısıtlamalarla birlikte lokantaların sadece paket servisine geçmesiyle 2 tona kadar düştü. Koronavirüs risk haritasında düşük riskli iller arasında yer alan kentte, lokantaların yüzde 50 kapasiteyle tekrar hizmet vermeye başlamasıyla Diyarbakırlıların ilk tercihi yine ciğer oldu. Kısa sürede günde 4 tona çıkan ciğer tüketimiyle, sektörde çalışıp kısıtlama nedeniyle evinde olan personel de işine geri döndü. Diyarbakır Lokantacılar, Kebapçılar ve Tatlıcılar Odası Başkanı Haşim Elkaan, vaka oranlarının böyle düşük seyretmeye devam etmesi halinde hedeflerinin günde 9 ton tüketim olduğunu söyledi.
‘PANDEMİDEN ÖNCEKİ ORANI YAKALAMA ÇABASINDAYIZ’
Elkaan, sadece ciğer kebabı sektöründe Diyarbakır’da 3 bine yakın istihdam olduğunu ifade ederek, “Pandemiden önce 6 tona yakın bir ciğer tüketimimiz vardı. 6 ton demek, 3 bine yakın istihdam demektir. Bu ayrı bir sektördür. Covid-19 salgını meydana geldiği zaman bir seferde 6 tondan 2 tona düştük. İstihdam oranında da yüzde 80’e yakın bir düşüş oldu. 3 binden bine düştü. Vaka sayılarının düşmesi, Diyarbakır’ın mavi seviyede olmasıyla lokantalarımız açıldı. Orana baktığımız zaman, pandemiden önceki oranı yakalama çabasındayız. Şu an yaklaşık 4 tona ulaştık. Bu değil ki bu rakamda kalacağız. İnsanlar da biraz çekiniyor gelmeye, onun da biraz etkisi var. Bazı vatandaşlarımız yine paket servisi almaya devam ediyor. Bu vakalar olmasaydı şu an ciğerimiz 9 tondaydı.” dedi.
‘CİĞER FESTİVALLERİMİZ OLACAK’
Haşim Elkaan, sektörün fabrika gibi çalıştığını ifade ederken, festival düzenlemeyi de planladıklarını belirterek, “Bu yıl ciğerle ilgili bizim çok güzel sürprizlerimiz olacak. Yıl sonunda ciğer festivallerimiz olacak. Coğrafi işaret tescil belgesi almamız az bir süre kaldı. 2022 yılı da dahil olmak üzere dolu dolu bir ciğerle Türkiye bizi görecek. Ciğerimiz sağlıklıdır, güzeldir. Kuzu ciğeridir. Rabbimden hastalığın bir an önce gitmesini diliyoruz. Alın teriyle çalışan insanlarız. Şu an iyiyiz. 9 tonu hedefliyoruz. Türkiye’ye Diyarbakır ciğerinin hakkını vermeye geliyoruz. Lokanta sektöründe 1000’e yakın kayıtlı esnaf var. En küçük esnafımız 5 kişiyi istihdam ediyor. En büyük esnafımız da 120’ye yakın işçi istihdam ediyor. Bu 10 binleri aşan bir rakamdır. Tabi aileleri saydığınız zaman müthiş bir rakamdır. Diyarbakır’da asıl fabrikalar bizleriz” diye konuştu.
‘KISITLAMA DÖNEMİNDE PERSONEL ÇIKARMADIK, VARDİYALI ÇALIŞTIRDIK’
1986’dan beri baba mesleği ciğerciliği sürdürdüklerini belirten Ömer Faruk Deniz, “Pandemiden önce bir yoğunluk vardı. Pandeminin araya girmesiyle birlikte bu bir düşüşe geçti. Sadece paket servisine döndük. Günde ortalama 300 kilo ciğer tüketiyoruz. Pandemi öncesi de yaklaşık 450 kilo ciğer tüketimimiz vardı. Vatandaşlarımız maske, mesafe ve temizlik konusunda daha dikkatli olurlarsa inşallah daha iyi günleri göreceğiz. Kısıtlama döneminde personelimizi çıkarmadık. Vardiyalı bir şekilde herkesin çalışmasını sağladık. Şu an mevcut45 çalışanımız var” dedi.
‘DİYARBAKIR CİĞERİ GERÇEKTEN DE FARKLI’
Spor Öğretmeni Cihat Atay, ciğerin her öğün tercih edilen bir besin olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Diyarbakır’da 7 gün 24 saat tercih edilebilecek bir besin. Sabah kahvaltısında da yenebiliyor. Gece ciğercileri de var. Gecenin istediğimiz vaktinde de yiyebileceğimiz bir besin. Gerçekten Diyarbakır ciğeri dünyada bilinen bir yemek çeşidi. Bütün iller bizim diyor ama Diyarbakır ciğerini gelip yiyerek lezzetini almalarını herkesten istiyoruz. Çünkü Diyarbakır ciğeri gerçekten de farklı. Bunu tatmalarını isterim.”
Diğer müşteriler de pandemiden dolayı lokantalar kapalı olduğu için ciğeri özlediklerini belirterek, “Gastronomi anlamında Diyarbakır denilince ilk akla gelen ciğerdir. Biz de tekrar bir nostalji yapıp ciğerimizi yemeye geldik” diye konuştular.
Görüntü Dökümü
————
Muhabir Emrah Kızıl anons
Köz ateşte kızaran şiş ciğerler
Başkan Haşim Elkaan ile röp.
Şiş ciğerlerin hazırlanması
Ciğerlerin kızartılması
İşletmeci Ömer Faruk Deniz ile röp.
Ciğerlerin masalara dağıtılması
İşletmeden detay
Vatandaşlarla röp.
Ciğer dürümünün hazırlanması
Genel ve detay
Haber-Kamera: Emrah KIZIL-Serdar SUNAR/DİYARBAKIR,(DHA)
======================
BÜYÜK İSKENDER MOTİFLİ YÜZÜK İLE TUNÇ ÇAĞI’NDAN ENDÜSTRİYEL KILIÇ, AVUKATIN KOLEKSİYONUNDA
TOKAT’ın Erbaa ilçesinde, 27 yıldır tarihi eser toplayan avukat Necdet Dilek’in (59) koleksiyonundaki zümrüt taşa negatif işlenmiş, Büyük İskender motifli altın yüzük ile Tunç Çağı’ndan kaldığı öne sürülen bakırdan kılıç dikkat çekiyor.
Erbaa’da 30 yıldır avukatlık yapan 2 çocuk babası Necdet Dilek, tarihi eserlere olan merakını koleksiyonculuğa dönüştürdü. 1994 yılından bugüne Tokat Müzesi’ne bağlı olarak koleksiyonculuk yapan Dilek’in koleksiyonunda toplam 302 eser bulunuyor. Koleksiyonun en nadide eserlerinden Büyük İskender’in zümrüt taşa negatif işlendiği altın yüzük ile dünyanın en eski kılıçlarından biri olan Arslantepe tipi bakır kılıç ise dikkat çekiyor. Özel kutularda banka kasasında muhafaza edilen eserlerden Büyük İskender’in sadece ışık altında görülebilen portresinin işlendiği altın yüzüğün Helenistik döneme ait olduğu tahmin ediliyor. İlk Tunç çağına ait 44,2 santimetre uzunluğundaki bakır kılıcın ise Malatya Müzesi’nde 9, Venedik’te 1 olmak üzere 10 benzeri daha bulunuyor. Birçok eseri, mini müzeye dönüştürdüğü avukatlık bürosunda sergileyen Dilek, artık sadece nadide parçaları koleksiyonuna katmayı düşünüyor.
‘YÜZÜĞÜN BAŞKA ÖRNEĞİ VAR MI BİLEMİYORUZ’
Zümrüt taşa negatif işlenmiş Büyük İskender motifli altın yüzük ve Arslantepe tipi bakır Kılıç’ın koleksiyonunun önemli eserlerinden olduğunu ifade eden Necdet Dilek “Eserlerin tanımında, bilgisini edinmede zorluklar yaşamaktayız. Arsenli Arslantepe tipi, bakır kılıç, Tomas Zimmerman tarafından 2011 yılında dünyanın endüstriyel anlamdaki en eski kılıçlarından biri olarak yayınlanmıştı. Ve yine yayın aşamasına bulunduğumuz Büyük İskender’in portresinin zümrüt taşa negatif işlendiği Helenistik dönem altın yüzüğün teknik itibariyle, taşının özelliği itibariyle, dönemi itibariyle, şu ana kadar bir örneğini göremiyoruz. Buna rağmen de ben hocalarımızdan, yetkililerden, özel müzeler ve Müzeler Genel Müdürlüğümüzden yayını ve sergisi konusunda istediğim, beklediğim ilgiyi ve desteği henüz bulamadım. O makaleyle biraz daha rahat konuşabiliyorum. Kalkolitik dönem olması, yani ilk Tunç çağı olması, arsenli bakır olması, çünkü kendisi atom enerjisi kurumundan yetkililer yine Ankara Müzesi’nden yetkililerle birlikte gelip araştırmasını yaptılar. Ve kendisi makaleyi bilimsel bir zeminde yazdı, hazırladı ancak yüzük hakkında konuşamıyoruz. Yani portre İskender olmayabilir mi? negatif işleme ilk örnek, tek örnek, başka örneği var mıdır onları bilemiyoruz. Bu hususta kapsamlı, ciddi bir yayına ihtiyacımız var. Son dönemde negatif işleme yapan bazı ustalarımız çıkıp güzel eserler üretseler de 2000 yıldan daha önceki dönemde üretilmiş bir eseri halen yapmak mümkün değil. Yani o albeni, o estetik maalesef henüz gerçekleşemedi. Yüzük hakkındaki tek bilgi ilçemiz Erbaa’nın eski ismiyle İskili yeni ismiyle Demirtaş köyünde bulunmuş olması. Oraya ne şekilde geldiğini tabii bilemiyoruz” dedi.
‘YASAL SORUNLAR KAYIT DIŞILIĞI ARTTIYOR’
Zorluklar sebebiyle artık yorulduğunu bu nedenle bundan sonra çok özel parça olmadığı sürece koleksiyonuna yeni eser eklemeyeceğini ifade eden Dilek “Öncelikli olan koleksiyonu, tarihi, tarihi eseri sevmek, sahip çıkmaya çalışmak. Zorluk çok çünkü. Eseri öğrenmek, tanımak anlamında bilgi kaynağı adeta yok. Kendimizi kendimiz geliştirmek, kendi kendimize öğrenmek gibi bir handikapla karşı karşıyayız. Gelinen nokta da zorluklar itibariyle ben yoruldum. Bundan sonra çok özel, çok nadir, farklı bir eser olmadıktan sonra almak, koleksiyona dahil etmek, doğrusu düşünmüyorum. Mevcut elimdekilerin yayınını ve sergilenmesini amaçlıyorum. Bu anlamda birkaç hocamızla görüşmelerim var. Ancak ülkemizde maalesef yeterli değil. Burada da yasada yapılması gereken değişiklikler olduğunu düşünüyorum. Bu hakikat maalesef sıkıntılar getiriyor. Çünkü tescil için müzeye gittiğimizde bir koleksiyoner olarak müzenin öncelikli olarak kendi adına alma, şufa hakkı var. Yine koleksiyoner ancak koleksiyonere devredebiliyorken bu devirde yine Kültür Bakanlığımızın şufa hakkı var. Bu durumda benim gördüğüm kadarıyla kayıt dışılığı gündeme getiriyor. Yoksa zümrüt taşa Büyük İskender’in portresinin negatif işlendiği Helenistik dönem altın yüzük ve yine 5-6 bin yıllık, dünyanın en eski endüstriyel anlamdaki kılıçlarından birisinin koleksiyonumda olması bu benim kendi özverim, kendi mücadelem. Fakat öyle ünik dediğimiz, lokomotif parça dediğimiz eserleri genelde koleksiyonlarda göremiyoruz. Ve maalesef acıdır ki birçok koleksiyon bakır haçlarla, ok uçlarıyla doldurulup sayısal bir çoğunluk görünmekte. Ama özel, nadir, ünik dediğimiz eserler müzelerimizde, koleksiyonerlerimizde maalesef az bulunmakta” ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü:
-Avukatın bürosundan görüntüler
-Müzeye çevirdiği bürodaki eserlerden görüntü
-Altın yüzük ve bakır kılıçın görüntüleri
-Necdet Dilek’in konuşmaları
Haber-Kamera: İbrahim UĞUR/ERBAA (Tokat), (DHA)
=============================
‘KORONAVİRÜSE YAKALANAN DİYABET HASTALARININ ÖLÜM RİSKİ, 3 KAT DAHA FAZLA’
KONYA’da, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Kızılarslanoğlu, koronavirüse yakalanan diyabet hastalarının ölüm oranın yüksek olduğunu belirterek, “Koronavirüste ölüm oranlarının, diyabeti olmayanlara göre 3 kat daha fazla olduğu görülmüş. Bu da gerçekten çok yüksek oran bizim için. Yine diyabeti olanlarda hastalığın daha ağır seyrettiğini, enfeksiyonun daha geç iyileştiğini söyleyebiliriz” dedi.
Akademi Meram Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Kızılarslanoğlu, diyabet hastalarının koronavirüs tedbirlerine daha duyarlı olması gerektiğini belirtti. Koronavirüse yakalanan diyabet hastalarında ölüm ve yoğun bakımda kalma oranlarının yüksek olduğuna dikkat çeken Kızılarsanoğlu, “Diyabeti olan ve özellikle kan şekeri kontrolsüz seyreden bir hasta, koronavirüse yakalanırsa yani böyle bir ağır enfeksiyon geçirirse ikisinin olumsuz etkileri ortaya çıkabilir. Bu hastalarda hastaneye yatış ve yoğun bakıma yatış oranları, ne yazık ki koronavirüse bağlı ölüm oranları daha yüksek. Normal popülasyona göre 3 kat daha fazla oranları var. Bu nedenle diyabet varlığı, koronavirüs varlığını olumsuz yönde etkilemektedir” diye konuştu.
‘VÜCUDUN ENFEKSİYONA KARŞI DİRENCİ AZALIYOR’
Diyabet hastalarının vücudunun enfeksiyona karşı direncinin azaldığını belirten Dr. Kızılarslanoğlu, “Koronavirüs akciğeri tuttuğunda, ağır olarak seyrettiğinde damarlarda küçük küçük pıhtılar oluşturarak ilerliyor. Diyabette de damarlarda pıhtılar oluşturup, damarları etkileyerek, vücutta zararlı etkilere yol açıyor. Bu iki hastalık bir araya geldiğinde damarlarda olumsuz hasarlara yol açmaktadır. Diyabette vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalıyor. Ölüm oranları yükselmektedir. Koronavirüs hastalığında, ölüm oranlarında karşılaştırmalarına bakıldığında, diyabeti olanlarda ölüm oranlarının, diyabeti olmayanlara göre 3 kat daha fazla olduğu görülmüş. Bu da gerçekten çok yüksek bir oran bizim için. Yine diyabeti olanlarda hastalığın daha ağır seyrettiğini, enfeksiyonun daha geç iyileştiğini söyleyebiliriz” dedi.
Görüntü dökümü:
-Kalabalıktan detay
-Doktor muayenesi
– Doktor Burcu Kızılarslanoğlu’nun konuşması
Haber-Kamera: Salih BÜYÜKSAMANCI/KONYA, (DHA)
================================================
KARS’A DÖNEN LEYLEKLER, YUVALARINI YENİLİYOR
HAVALARIN ısınmasıyla birlikte Kars’a geri dönen leylekler, kar yağışı ve rüzgarın dağıttığı yuvalarını yenilemeye başladı.
Her yıl baharla birlikte Kars ve çevresini mesken tutan leylekler, havaların soğumasıyla birlikte göç ettikleri sıcak bölgelerden geri dönmeye başladı. Selim ilçesine bağlı Gelinalan köyündeki elektrik direkleri üzerlerindeki yuvalarına yerleşen leylekler, bir taraftan da kar yağışı ve rüzgarın bozduğu bölümleri onarıyor. İçerisini temizledikleri yuvalarındaki çalı çırpıyı uzun gagalarıyla temizleyen leylekler, araziden topladıkları dalları da büyük bir dikkatle taşıdı. Gelinalan köyü sakinleri, leyleklerin yuvalarını onarmasını büyük bir dikkatle izledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Leyleklerin yuva çalışması
Bir gencin konuşması
Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, (DHA)
=====================================================
NEVRUZ ATEŞİNDEN ATLAYIP, ‘KORONAVİRÜS BİTSİN’ DİLEĞİNDE BULUNDULAR
IĞDIR’da yaktıkları nevruz ateşinden atlayan vatandaşlar, koronavirüsün son bulması ve ateşte yanmasını temenni etti. Evlerinin önünde ateş yakan vatandaşlar, “Koronavirüs ateşte yansın, bitsin artık. Sağlık istiyoruz, hastalıklar ateşle sönsün gitsin” dedi.
Iğdır’da Nevruz Bayramı etkinlikleri başladı. Vatandaşlar evlerinin önünde ateş yaktı. Komşularıyla bir araya gelen vatandaşlar, dilek tutarak yaktıkları ateşin üzerinden atladı. Bu seneki Nevruz Bayramı’nda dileklerinin koronavirüs salgınının sona ermesi olduğunu belirten Temire Tanık, “Bayramınız mübarek olsun, sağlık sıhhat gelsin. Allah o belayı üzerimizden kaldırsın” dedi.
Nevruzun baharın simgesi olduğunu belirten Nazire Tetik, “Nevruz Bayramı baharın gelişini müjdeler. Allah, huzur sağlık getirsin, hastalığı üzerimizden kaldırsın” temennisinde bulundu.
Oya Tanık ise, “Bu hastalığın son bulması için niyet tuttum. İnşallah bu sene bütün hastalıklar üstümüzden gider. Koronavirüs bu ateşte yansın bitsin, artık sağlık istiyoruz” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR
Özkan AYDIN / IĞDIR, (DHA)-
============
DÜŞÜK RİSKLİ VAN’DA, VAKA ARTIŞI TEDİRGİN EDİYOR
SAĞLIK Bakanlığı’nın yayımladığı vaka oranı haritalarına göre ‘düşük riskli’ olarak mavi kategoride yer alan Van’da, vaka sayıları her geçen gün artıyor. Bu durum halkı tedirgin ederken, Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, il dışından gelenler ile kurulan gizli taziyelerin vaka sayılarını artırdığını belirterek, halkı daha duyarlı olmaları konusunda uyardı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, 20- 26 Şubat’ta açıkladığı illere göre vaka sayıları haritasında Van’ın 10,13 olan vaka oranı, 27 Şubat- 5 Mart’ta 17,49’a çıktı. Bakanlığın 6-12 Mart’ta açıkladığı son verilere göre ise kentteki vaka oranının 20,13’e yükseldiği görüldü. Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez vaka sayılarının artmasına il dışından gelenler ile kurulan gizli taziyelerin neden olduğunu söyledi. Vali Bilmez, pandemi ile ilgili mücadelede, halkın ciddi şekilde kurallara uyduğunu ve mavi kategoride kaldıklarını belirterek kentteki tüm ekiplerin gayretli bir çalışma yürüttüğünü söyledi.
BATIDAN GELENLER VAKA ARTIŞINA NEDEN OLUYOR’
Vali Bilmez, vaka artışına batıdaki illerden gelenlerin neden olduğunu belirterek, “Bir diğer neden de bütün yasaklara rağmen taziye evinde değil de evde gizli taziye kuranlar bulaşa neden oldu. Bu taziyelerdeki bulaşın da batıdaki illerden gelenlerin neden olduğunu tespit ettik. Halkımızın bu konuda daha duyarlı olması ve Van’ı mavi kategoride tutmaya gayret etmesini istiyoruz. Kısmen vaka sayımızda bir artış var ama şu an kent genelinin kontrol altında olduğunu söyleyebilirim” dedi.
‘AŞI SIRASI GELENLER AŞILANMALI’
Halkı özellikle taziye ve ev ziyaretleri konusunda duyarlı olmaları, maske, mesafe ve temizlik konusunda dikkat etmeleri için uyaran Vali Bilmez, “Sisteme kayıtlı girilmiş öğretmen ve yaşlılarımızın aşı olması gerekiyor. Öğretmenlerimizde aşı oranımız düşük ama yaşlılarımızda yüzde 65’i yakaladık. Bu sayıyı da yüzde 75’e çıkarmamız lazım. Aşı sırası gelmiş öğretmenlerin ve büyüklerimizin mutlaka aşı olmasını istiyoruz. Eğitim sistemimizin aksamadan yürümesi ve çocuklarımızın özlediği öğretmenlerine kavuşabilmesi için öğretmenlerimizin aşı olması gerekiyor” diye konuştu.
‘VAKA TESPİT EDİLEN YERLER KARANTİNAYA ALINIYOR’
Kentte yer yer vaka tespit edilen köyleri karantinaya aldıklarını da belirten Vali Bilmez, “Biz yer yer vaka tespit ettiğimiz köyleri karantinaya almakta ve okulları kapatmaktayız. Saray ilçemizdeki okullar halen kapalı. Erciş İlçesindeki 3 okulumuz da kapattık. Yani vaka tespit ettiğimiz yerlerde her türlü özel kararlar alıp uygulamaktayız” diye konuştu.
İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mahmut Sünnetçioğlu da vaka sayılarının artığı kentte tedbirlere uyulması konusunda halka uyarılarda bulunarak, “Normalleşme sürecinde yeni dalgaya sebep olmayın” dedi.
‘KURALLARA UYALIM MAĞDUR OLMAYALIM’
Vaka sayılarındaki artış halkı da tedirgin ediyor. Birçok kişi, vaka artışları nedeniyle yeniden kısıtlamaların getirilmesinden endişe duyuyor. Cevdet Saylık, kısıtlamaların en büyük mağdurunun 65 yaş ve üstü kişiler olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Maskeler düzgün takılmadığını için virüs yayılıyor. Virüs yayılınca da kısıtlamalar oluyor. Kısıtlamaların en büyük mağduru da biz 65 yaş üstü vatandaşlar oluyor. Vaka sayıları düşünce biraz rahata kavuştuk. Gezip, dolaşıp toplu taşımadan yararlanıyoruz. Bu çok güzel bir mutluluktur. Şu an vakaların artması bizi tedirgin ediyor. Toplu taşımaya bindiğimizde yanımızda oturan kişilerden tedirginlik duyuyoruz. Her akşam televizyondan vaka durumlarını takip ediyorum. Mavi kategoriden sarı kategori dönüp dönmeyeceğimiz sürekli takip ediyor ve artış olduğunda tedirgin oluyoruz. Karadeniz bölgesindeki ciddi bir artış var. Bu insanlar da tedirgin oluyor. Vakaların artması insanların duyarsızlığından kaynaklanıyor. İnsanlar gizli taziye, düğün ve nişan yapıyor. İnsanlar tedbirlere uymuyor.”
‘YASAKLAR KALKTI AMA HASTALIK BİTMEDİ’
Normalleşme ile kalabalığını artığını belirten Ramazan Tamer ise, “Yasaklar kalktı ama hastalık daha bitmedi. Edremit sahillerinde hafta sonu ciddi bir kalabalık vardı. İğne atsan yere düşmezdi. Bizim bu süreçte biraz daha dikkat etmemiz lazım. Vaka artışları bizleri tedirgin ediyor. Herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Yasaklar kalktı diye kendimizi bırakmamalıyız” diye konuştu.
Nazlı Sancar ise hasta olduğu halde toplumun içine karışan kişilerin, kul hakkına girdiğini ve herkesin tedbirlere uymasını gerektiğini söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————————
-Van kent merkezinden detaylar
-Vatandaşlardan detaylar
-Muhabir anonsu
-Vatandaşlar ile röportaj
-Vatandaşlardan detaylar
-Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez ile röportaj
-Van kent merkezinden genel görüntü
Gülay KUYUCU- Orhan AŞAN/VAN, (DHA)-
=========================================
OKUL BAHÇESİNDE BESLENEN TAVŞANLAR, ÖĞRENCİLERİN MASKOTU OLDU
VAN’ın Tuşba ilçesindeki özel okul yönetimi, öğrencilere hayvan sevgisini aşılamak için sahiplendikleri 10 tavşanı anaokulunun bahçesinde beslemeye başladı. Anaokulu öğrencileri, teneffüslerde bahçede, öğretmenleriyle tavşanlara havuç yedirip, elleriyle besliyor.
Eğitim- öğretime 2019 yılında başlanan, Tuşba ilçesindeki 200 öğrencisi ve 30 öğretmeni olan özel okulda, öğrencilere hayvan sevgisini aşılamak için çalışmalar yapılıyor. Hayvanlarla çocukların bir arada olduğu proje kapsamında, anaokulu bahçesinde tavşanlar beslenmeye başlandı. Okul idareci ve öğretmenleri tarafından özenle bakılan tavşanlar, teneffüse çıkan anaokulu öğrencilerinin de maskotu oldu. Minikler, havuç, ot ve ekmek kırıntıları ile besledikleri tavşanlarla ilgili şarkı söyleyip, oynayarak, zaman geçiriyor.
‘ÇOCUKLARA HAYVAN SEVGİSİNİ AŞILIYORUZ’
Kolejin müdür yardımcısı Selin Öztürk, hayvanlarla çocukların iç içe olduğu proje kapsamında okul bahçesinde tavşan beslediklerini belirterek, “Bu projeye ilk başta 2 tavşanla başladık. Daha sonra tavşanlarımız çoğalmaya başladı. Yavrular küçükken, bizim anaokulu öğrencilerinin elinde büyümeye başladılar. Çocuklarımıza doğa, hayvan sevgisini aşıladığımızı düşünüyoruz. İlk başta çocuklarımız belki çekinerek yaklaşıyorlardı; ama zamanla hayvan sevgisini aldıkları için kolay bir şekilde adapte oldular. Şimdi elleriyle besliyorlar tavşanlarımızı. Havuç yediriyorlar, marullarla besliyorlar. Şu an yaklaşık 10 tavşanımız var. Tabi yerin altında tüneller kazıyorlar. Orada da küçük yavruları var. O yavruların sayısını şu an tam olarak bilmiyoruz. Onlar biraz büyüdükçe yeryüzüne çıkıyorlar. O zaman tam sayıyı tespit edebileceğiz” diye konuştu.
‘TAVŞANLARLA OYNARKEN, BAŞKA DÜNYALARA GİDİYORLAR’
Kolejin kurucularından Necmettin Çeliker ise çocukların psikolojik gelişimleri için hayvan sevgisini aşılamaya çalıştıklarını anlatarak, “Geçen yıl tavşanların yanında bir de güvercin ve civcivlerimiz vardı. Çocuklar bunları besliyorlardı kendi elleriyle. Koruyup kolluyorlardı, takip ediyorlardı gelişimlerini. Dolayısıyla bu da onlardaki şefkat ve sahiplenme duygularının ortaya çıkmasına vesile oluyordu. Tabi bu yıl pandemiden dolayı diğer hayvanlarımızı göndermek durumunda kaldık. Sadece tavşanlarımız mevcut. Çocuklarımız tavşanlarla oynarken başka dünyalara gidiyorlar. Çok haz alıyorlar, çok mutlu oluyorlar. Çocukların mutlu oldukları kadar biz de bu hayvanları sevmekten mutlu oluyoruz. Çocuklarımızın şefkat duyguları da bu vesileyle gelişiyor. Okul sadece kuru bilgilerin edindiği bir yer olmamalıdır. Böyle olduğu zaman sadece öğretim oluyor. Eğitim olabilmesi için kişilerin bazı öğrendiklerini davranış biçimi haline getirmesi, duyguların gelişmesi ve kendi başına iş yapma yeteneğinin gelişmesi şarttır” dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————
-Kolejden görüntü
-Öğrenciler
-Anaokul tabelası
-Anaokul bahçesinde beslenen tavşanlardan detaylar
-Tavşanlara yiyecek veren okulun korucularından Necmettin Çeliker
-Anaokul öğrenciler
-Öğrenciler, tavşanlarla oynarken
-Tavşanlara marol veren görenciler
-Detaylar
-Okulun Müdür Yardımcısı Selin Öztürk ile röportaj
-Kolej’in korucularından Necmettin Çeliker ile röportaj
-Yiyecek yiyen tavşanlar
-Tavşanlarla oynayan çocuklar
-Tavşanlarla ilgili şarkı söyleyen öğrenciler
Behçet DALMAZ/VAN, (DHA)-
==============================