Buğra OLAÇ- Muhammet BAYRAM- Harun ÖZALP/ANKARA, (DHA)- CUMHURBAŞKANLIĞI Külliyesi’nde ‘Dokuma Atlası Sergisi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Geleneksel sanatları günümüze adapte edebilirsek yaşamalarını sağlayabiliriz ama bunu yaparken, geleneksel sanatların ruhunu anlamadan onları ticarileştirmeyelim” dedi.
Anadolu’nun binlerce yıllık dokuma hafızasını gün yüzüne çıkaran ve Türkiye’nin yöresel dokumalarını ilk kez bir araya getiren ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesi kapsamında hazırlanan ‘Dokuma Atlası Sergisi’, Cumhurbaşkanlığı Beştepe Sergi Salonu’nda açıldı. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ile Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören ve çok sayıda davetli katıldı.
‘HAYATIN DÖNÜM NOKTALARI DOKUMALARLA ANLAM KAZANIR’
Emine Erdoğan, Anadolu’nun 7 bin yıl önce başlayan dokuma yolculuğuna yeni kilometreler eklemek için buluştuklarını belirterek, “Bu proje, dokuma sanatımızın belleklerdeki yerini kaybetmeden yoluna devam edeceğinin müjdecisidir. Dokuma insan hayatının yoldaşıdır. Hayatın tüm dönüm noktaları, dokumalarla anlam kazanır. Hayata gözlerimizi açtığımızda, kundak olur bizi sarar. Mendillerin arasında, bayram neşesini saklar. Öpüp başımıza koyduğumuz bayrakta, vatan sevdasına dönüşür. Çeyiz sandıklarına emanet edilenler, annelerin göz nurudur. Alnımızı sürdüğümüz seccadede, kutsalımızı taşır. Hulasa dokuma, sadece ipliklerden ve desenlerden oluşmaz. Yaşamla iç içe geçmiş, hayatın her mahfiline mührünü vurmuş serencamımızdır. Türk dokumacılığı ise milletimizin serüveninden derin izler taşır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde nam salan dokumalarımız, dünyada ‘Türk kumaşı’ diye tanınmıştır” dedi.
“KÜLTÜRÜN ZAYIFLADIĞI YERDE ‘BİZ DUYGUSU’ MEVZİ KAYBEDER”
Erdoğan, geleneksel sanatların yitik birer hazine olmamasının, kendilerinin onları göz önünde tutmalarına bağlı olduğunu belirterek, “‘Bir varmış, bir yokmuş’ diye başlayan masallara karışmamaları için onları yaşatmamız gerekiyor. Ayrıca genç nesillerin, zihnini ve ruhunu bu zengin anlam dünyası ile beslemeliyiz. Dünya ne kadar değişirse değişsin gelenek, sanat, zanaat ve yerel üretim her zaman ayakta kalmalıdır. Bu nedenle Türkiye Dokuma Atlası Projesi’nin hayat bulmasını son derece kıymetli buluyorum. Kültür, doğup büyüdüğümüz evin verdiği aidiyet hissini bulduğumuz, ikinci yerdir, kimliğimizdir. Dolayısıyla kültürel miras, titizlikle muhafaza etmemiz gereken bir birikimdir çünkü kültürün zayıfladığı yerde, ‘biz duygusu’ mevzi kaybeder” diye konuştu.
‘GELENEKSEL SANATLARI TİCARİLEŞTİRMEYELİM’
Her toplumun ürettiği kültürün, bir ırmak gibi dünyanın kültür denizine karıştığını söyleyen Emine Erdoğan, “Medeniyetimizin, tarih boyunca, küresel kültüre büyük katkılar yaptığını takdir edersiniz. Türk dokumacılığı ise kültürel mirasımızın en güzide parçalarından biridir. Bu yerel zenginliği evrensel düzleme taşıyabilirsek ne mutlu bize. Tabi geleneksel sanatların modern zamanlarda tutunacak bir dal bulması çok zor. Trendler ve beğeniler, ışık hızıyla değişiyor ama inanıyorum ki geleneksel sanatları günümüze adapte edebilirsek yaşamalarını sağlayabiliriz ama bunu yaparken, geleneksel sanatların ruhunu anlamadan, onları ticarileştirmeyelim. Bazen geleneksel sanatların, özünden koparılarak, ticari bir meta olarak tekstil ve modada kullanıldığını görüyoruz. Oysa geleneksel sanatları, özüne sadık kalarak, modern tasarımlarla buluşturmak pekala mümkün. İşte bu, Türkiye Dokuma Atlası projemizin de vizyonunu oluşturuyor” dedi.
‘KISIR BİR TASARIM HAVUZUNDAN BESLENİYORLAR’
Dünya tekstil sektöründe israf kültürü devam ederken, diğer yandan yeni bilincin uyandığını kaydeden Erdoğan, “İnsanların organik, doğa dostu ve sürdürülebilir giyim talepleri, çığ gibi büyüyor. Geleneksel dokuma kültürümüzdeki doğa dostu özellikleri, dünyanın ilgisine sunabiliriz. Malumunuz, ülkemiz tekstil sektöründe son derece güçlü bir aktör. Türkiye’nin tekstil gücü, küresel olarak giyim kültürünün yeni değerler kazanmasına katkı sağlayabilir. Tüm dünyada insanlar, kısır bir küresel tasarım havuzundan beslenmeye çalışıyorlar. Otantik olanın değeri kaybolmuş durumda. İşte bu noktada, Türk dokumacılığının ve son derece yetenekli tasarımcılarımızın, yeni bir açılım sağlayacağına inanıyorum. Kültür Bakanlığı’mızın, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri’ne bu yıl sunduğu 6 kültürel değerden biri ‘İpek Böcekçiliği ve İpek Dokuma Kültürü’dür. İnanıyorum ki bu tür çabalar, kültürümüzün uluslararası alanda tanınırlığını daha da artıracaktır inşallah. Elele verirsek çok şey başarabiliriz” diye konuştu.
SERGİ 3 AY AÇIK
Emine Erdoğan’a törende Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından ipek dokuma şal ile Bursa sedir yastığı hediye edildi. Olgunlaşma enstitülerinin yenilenme çalışmalarının bir ürünü olarak hazırlanan ‘Türkiye Dokuma Atlası Projesi’, Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne bağlı İstanbul Sabancı Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsü tarafından yürütülüyor. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin desteği, Marmara Üniversitesi’nin katkılarıyla yürütülen projeye, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ticaret Bakanlığı da katkı veriyor.
Sergi, 3 ay boyunca haftanın 6 günü ziyaret edilebilecek.
FOTOĞRAFLI