Fatih Altaylı, Habertürk’teki köşesinde elektrik faturalarının neden son dönemde yaklaşık iki katı oranda artış gösterdiğini kaleme aldı. Altaylı, “Bu artış elektrik üretiminden değil dağıtımından kaynaklanıyor.” diyerek zamların sebebinin 10 yıl önce verilen “özelleştirme kararı” ve döviz kurunda yaşanan artış olduğunu yazdı.
Zamların pandemi ile alakalı olmadığını söyleyen Altaylı, “Golü 10 yıl önce yediniz de haberiniz şimdi oluyor.” dedi.
Altaylı’nın bugün yayımlanan yazısı şu şekilde:
“Vatandaşın elektrik faturaları ile ilgili isyanı büyüyünce, ben de son üç yıllık elektrik faturalarımı dizdim önüme.
Son üç yılın diyorum çünkü üç yıl önce evdeki tüm sıcak ışık kaynaklarını, tasarruf amaçlı lede çevirmiştim.
O tarihi milat aldım.
Tüketimler aylık bazda sabit.
Bazı aylar artan, bazı aylar azalan faturalar var.
Biraz da havalara bağlı olarak.
Ama tüketim miktarı aylara göre üç aşağı beş yukarı sabit.
Genel olarak düzenli bir artış eğrisi var.
Ama bu eğri bu yaz başında fena halde bozulup dikleşmiş.
Son birkaç ayda geçen yılın aynı dönemine göre katlanarak artan faturalar var.
Hemen hemen iki katına yaklaşan bazen geçen artışlar.
Şaşırdım mı!
Hayır.
Aksi olsaydı şaşırırdım.
Bu yıl devletin satın aldığı elektriğin fiyatı son yılların en düşüğü olmasına rağmen böyle bir artışı normal bulmam için kafayı yemiş olmalıyım diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu artış elektrik üretiminden değil dağıtımından kaynaklanıyor.
Dağıtım şirketlerinden.
Bakın size çok basit bir hesap anlatacağım.
Mesela İstanbul’un Avrupa yakasının elektrik dağıtımını yapan Bedaş’ı ele alalım.
Bedaş 2012 yılında özelleştirildi.
İlk özelleştirme girişimi başarısız olmuş, 6 milyar dolarlık teklifin sahibi parayı ödeyemeyince ikinci kez satışa çıkmıştı.
İhaleyi, hayli yüksek bir fiyat veren Limak-Kolin-Cengiz Ortaklığı 1 milyar 960 milyon dolarlık fiyatla kazandı.
2 milyar dolar olarak yuvarlayabileceğimiz bedel, o günün dolar kuru ile yaklaşık 3 milyar 600 milyon TL yapıyordu.
Yine şirketin devlet tarafından belirlenen fiyat ve oranlarla kârı o tarihte yaklaşık yıllık 288 milyon TL idi.
Düşük faizli ve yüksek değerli TL ortamında şirket 15 yıllık geliri ile borcunu ve faizlerini geri ödeyebiliyordu.
Ancak o tarihten sonra Türkiye’de işler iyi gitmedi.
Döviz kurları hızlı bir artış trendine girince sistem bozuldu.
2 milyar dolarlık özelleştirme değeri bugünün kuruyla 17 milyar TL ediyor.
Sadece kur farkından kaynaklanan artış 13 milyar TL.
Borç 4 katından fazla artmış.
Ama elektrik fiyatı ve şirketin komisyonu devlet tarafından belirlendiği için şirketin kârlılığı aynı oranda artamamış.
15 yılda faiziyle geri ödenecek borcun sadece kur farkını ödeyebilme süresi 45 yıla çıkmış.
Hadi bu arada kârlılığı da yüzde 100 artmış olsa borcu ödeme süresi hiç faiz ödemese 30 yıl.
Artan faizleri de hesaba katarsan en az 40 yıl.
Yani kur farkından oluşan bu zarar bu şirketleri teknik olarak batırıyordu.
Devlet şimdi haliyle dağıtım şirketlerini kurtarmak için bu şirketlere ek kaynak yaratmak zorundaydı.
Yani anlayacağınız ödediğiniz elektrik faturasındaki artışın pandemi ile falan alakası yok.
Golü 10 yıl önce yediniz de haberiniz şimdi oluyor.
Çok fazla da ağlamayın.
Hele bir nükleer santral devreye girsin.
Siz o zaman bakın elektrik faturalarınıza.
O zamana göz yaşınız kalsın. “
Kaynak: Patronların Dünyası