HALKLARIN Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeniden gönderilen iddianame, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kabul edildi. 451 kişi hakkında siyasi yasak ve partinin hazine yardımlarının bulunduğu banka hesaplarına bloke konulması istenilen iddianamede, “Siyasi parti tabelası altında parti binalarının örgüt hücresi haline getirildiği tespit edilmiş, dolayısıyla HDP bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir” denildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP’nin kapatılması istemiyle 17 Mart’ta hazırlanan iddianameyi AYM’ye gönderdi. Yüksek Mahkeme, iddianamede eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle ilk iddianameyi iade etti. 843 sayfalık ikinci iddianame ise 7 Haziran’da AYM’ye gönderildi. AYM Genel Kurulu, yaptığı değerlendirmenin ardından iddianameyi kabul ederek, HDP hakkında kapatılma davası açılmış oldu. AYM, tedbir olarak dava sürecinde HDP’nin banka hesaplarına el konulması istemini ise reddetti. Yüksek Mahkemenin kabul ettiği iddianamede, PKK/KCK terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında ülke genelinde HDP binalarında yapılan aramalarda çok sayıda örgütsel dokümanın ele geçirildiği belirtilerek, “Siyasi parti tabelası altında parti binalarının örgüt hücresi haline getirildiği tespit edilmiş, dolayısıyla HDP bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir” denildi.
ÖCALAN’DAN PARTİNİN KURULMASI İÇİN TALİMATLAR
İddianamede, PKK/KCK’nın kuruluş ve siyasi yapılanması ayrıntılı bir şekilde anlatılarak, “Bu anlayış doğrultusunda, başta örgüt lideri olmak üzere oluşturulan ekip ve faaliyetler davalı siyasi partinin kuruluşundan önce ve sonrasında etkisini güçlü bir şekilde hissettirmiştir” denildi. Bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın 7 Aralık 2003 tarihli Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken ile yüz yüze yaptığı görüşmesinde, “Siyasette birazdan üçünüzü ayrı ayrı değerlendireceğim. Üslup ve hitabet önemlidir. Daha yerinde, daha rantabl kullanmalısınız, yerindelik ve zamandalık önemlidir. Kazanmanın yarısı üslup ve hitabettir. Siz çok iyisiniz, hitabetinizi beğeniyorum. Her şeyi fazla açıklıyorsunuz, yerinde ve zamanında açıklayın. İdealinizi yitirmeyin, trajikomik üslubu daha çok siyasileştirmelisiniz. Bırakacağım demeyin, bu halkta güvensizliğe yol açar. Yapacağım deyin, bir iki yılınızı vereceksiniz. Siz de hitabetinize heyecan, hız ve coşku katmalısınız” şeklinde talimatlar verdiği; yine Öcalan’ın partinin kongresine gönderdiği mesajda; “Hepimiz için ortak bir örgüt gerekiyor. 1970’lerden beri bunu istiyoruz. Milliyetçi örgütler bunu hep engellediler. HDK ve HDP doğru bir projedir. Birkaç vekil oraya geçip Taksim sonrası beklenen ‘yeni parti doğdu’ havası yaratabilir. Bu girişim seçimde yüzde 10’u aşabilir. Kendinizi biraz örgütleyip geliştirin. Beni de çok eleştiriyorlar ama yine de muhalefeti içeri alıp kendimi büyütüyorum. Her şeyi PKK’ya danışmanıza da gerek yok” yönündeki sözlerinin, partinin örgütün talimatı ile kurulduğunun kanıtı olduğu belirtildi.
ÖCALAN’IN DEMİRTAŞ, ÖNDER VE BALUKEN İLE GÖRÜŞMELERİ İDDİANAMEDE
İddianamede, bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın, o dönem milletvekilleri olan Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken ile 15 Eylül 2013 tarihli görüşmesine değinildi. Demirtaş ve Öcalan arasındaki görüşmelerle ilgili şu ifadeler yer aldı:
“S.D: Siz söyleyince hatırladım. Osman Baydemir’in de selamları vardı. Görevi teslim etmeye hazırlanıyor. Son aylar için bir öneriniz varsa iletmenizi rica ediyordu.
A.Ö: Belediye için yeni bir aday olmalı tabii, bir de iki dönemden fazla olmaması iyi olur. Osman bey de milletvekilliğine hazırlanmalıdır. Her yerde komünal yaşamı benimseyen, çalışan kimseler olmalıdır. Bu Emine Ayna meselesi neydi?
S.D: Üç yıldır genel çalışmalara katılma konusunda sorunlar yaşıyordu. Kendisiyle ilgili bazı tartışmalarımız var, kararlarımız olabilir.
A.Ö: Üç yıldır nasıl çalışmıyor? Siz daha iyi bilirsiniz, ben bir şey demiyorum. HDP de kongresini yapacak, Ertuğrul- Sebahat Eş Başkanlığı tartışılabilir, öneridir. Yerel seçimlerden sonra grup HDP’ye geçmeyi önüne koyabilir. Genel seçimlere HDP listesi ile girilebilir. HDP Kongresinde de aşkla çalışabilecek yetenekli insanlar alınabilir. Hatta ileride birçoğu vekil olabilirler. Hepsine selamlarımı söylersiniz. Şimdi BDP’ye geçelim. Legal demokratik siyaset olma sıkıntısı var. Şimdilik seçimlere yoğunlaşmalıdır. Kongre alışmalarını ve tartışmalarını başlatırsınız, sonra önerilerim olacak. Aklıma gelmişken Mersin’e neden HDP ile girilmiyor? HDP olması daha uygundur. Eş Başkanlık sistemi her yerde oturtulsun. Eş Başkanlık evrenseldir, eşitlikçidir.”
GÖRÜŞMELERDEN SONRA DEMİRTAŞ HDP EŞ GENEL BAŞKANI OLDU
İddianamede, bu görüşmelerden sonra Selahattin Demirtaş’ın BDP Eş Genel Başkanlığı’ndan HDP’ye geçtiği, 22 Haziran 2014 tarihli kongrede ise HDP Eş Genel Başkanı olduğu, diğer isimlerin de örgüt liderinin talimatı yönünde görevlere getirildikleri belirtilerek, “Bütün bu görevlendirme ve devamındaki görüşmelerin tarihleri dikkate alındığında, örgüt liderinin talimatlarının alınması hususunda üst düzey siyasi parti temsilcilerinin görevli kılındığı, bunun da aralarındaki iltisakın düzeyiyle dikkat çekici olduğu, davalı HDP ile PKK/KCK arasındaki irtibatın net bir şekilde anlaşıldığı anlaşılmıştır” denildi.
DEMİRTAŞ’IN SÖZLERİ İDDİANAMEDE
İddianamede ayrıca Öcalan ve diğer örgüt yöneticilerin HDP hakkında görüşlerini içeren ifadelerine ve HDP’li yöneticilerin terör örgütü lideri hakkında söylediği sözlere yer verildi. Selahattin Demirtaş’ın, değişik tarihlerde yaptığı konuşmalarda, “Bu halkı için 14 yıldır İmralı’da bir beton çukurda direnen Kürt halk önderinin posterini Kürdistan’a asamayacaklar da nereye asacaklar. Buna alışsanız iyi olur. Çünkü daha biz başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini.”, “Bizim başarımız, HDP’nin başarısı ki kendisinin, Sayın Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir. Kendisinin özellikle son 20 yılını adadığı bir projedir.”, “Biz PKK’yı silahlı bir halk hareketi olarak tanımlıyoruz. PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz.”, “Biz Sayın Öcalan’a güveniyoruz. Onun yol haritasının bu ülkeye barış, çözüm getireceğine inanıyoruz.”, “Kürdistan’ın Ortadoğu’nun orta yerinde küllerinden yeniden doğuyor olması bu tarihi günlere tanıklık ediyor olmak bizler açısından heyecan vericidir. Canı gönülden ifade ediyorum ki başkan Apo yakın zamanda halkın özgürlük talepleri ve mücadelesi doğrultusunda özgürleşecektir. Dava için çarpan bir yüreği İmralı’da kayalıklara zincirle kimse bağlayamaz. Sayın Öcalan başkan Apo’ya özgürlük olacaktır.”, “YPG Fırat’ın batısına geçecek, sen de mal mal bakacaksın.” “Müzakere ile savaş durdurulur. Biz müzakere istiyoruz. Hükümetin müzakere için muhatapları BDP, KCK, Öcalan ve PKK’dır” ifadelerini kullandığı belirtildi.
‘KARGAŞA VE İÇ SAVAŞ DENEMELERİ YAPILMIŞTIR’
Yine diğer parti yöneticilerin terör örgütünü öven konuşmalara yer verilen iddianamede, “Halkların Demokratik Partisi genel başkan, eş başkan, milletvekilleri ile merkez karar organı temsilcilerinin, örgüt lideriyle periyodik aralıklarla görüşmeleri, kendisine hitap şekilleri, övgüsüne mazhar olabilmek için sarf ettikleri çaba, her sözünün emir gibi telakki edilmesi, gelişmelere göre faaliyet raporu verilmesi noktasında duydukları sorumluluk dikkate alındığında; görünürde demokratik zeminde siyasi parti faaliyeti kapsamında Kürt halkına özgürlük söylemi kullanılmaktaysa da bunun gerçek amacı gizlemek için yapıldığı aşikârdır. Nitekim demokratik özerklik, öz yönetim, Kobani, hendek olayları ile yaşanan olaylar bu tespitleri teyit eder niteliktedir. Bu olaylarda gerçekleşen eylemlerle kargaşa ve iç savaş denemesi yapılmıştır. Siyasal partiler açısından demokratik hak ve özgürlükleri araçsallaştırmak hakkın kötüye kullanımıdır” denildi.
‘ÖRGÜT LİDERİ HER DAİM OLMAZSA OLMAZLARI OLMUŞTUR’
İddianamede, “HDP yöneticilerinin, söylenenin aksine örgüt lideri her daim olmazsa olmazları (sine gue non) olmuştur. Bu ruh hali sadece eylemlerine değil söylemlerine de hakim kılınmıştır” denilerek, “6- 8 Ekim Kobani olayları ile özerklik ve özyönetim, çukur-barikat-hendek eylemlerine ilişkin davalı siyasi parti eş genel başkanları başta olmak üzere yönetim organları, merkez karar organları, merkez yürütme kurulu ile milletvekillerinin yaptığı açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, örgütün silahlı şiddet gücünün tehdit ve baskı unsuru olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Görünürde tarafsız aracı rolündeki davalı siyasi parti temsilcilerinin, genel başkanın eylem ve söylemlerinin bağlayıcı konumda olması bir yana, Kobani olaylarında meydana gelen ölüm ve yaralanma, yakma eylemlerinden sonra Türkiye Cumhuriyeti devletini ve organlarını savaşın karşı tarafı olarak addedip, tabandaki halk kitlesini devlete karşı kışkırtarak isyana tahrik etmek, gezi eylemlerini hatırlatarak diğer halk kitlelerinden destek almak için sessiz kalınması durumunda daha vahim sonuçların doğacağı baskısı yaratmak gibi bir dizi eylem ve faaliyet yürüttükleri görülmüştür” ifadeleri kullanıldı.
‘TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İLLEGAL AMAÇLARINA LEGAL GÖRÜNÜM KAZANDIRMAK GİBİ BİR MİSYONU OLDU’
HDP’nin, PKK/KCK terör örgütünün ‘Demokratik Özerklik Stratejisi’ni hayata geçirmek adına oluşturulmuş bir siyasi yapı olduğu, yapılan eylemlerden de silahlı terör örgütünün illegal amaçlarına legal görünüm kazandırmak gibi bir misyon yüklendiği iddianamede yer aldı. Yapılan eylemlerin bunu açıkça göz önüne serdiği ve bu konuda belediyelerin büyük bir misyon üstlendiği aktarılan iddianamede, birçok HDP’li belediyenin örgüte lojistik destek verdiği örneklerle anlatıldı. Terör suçları kapsamında görevden uzaklaştırılan HDP’li belediye başkanlarının isimlerinin tek tek yer aldığı iddianamede, bu kişeler hakkında yürütülen soruşturmalar ve haklarında açılan davalar da yer aldı.
‘HERRI BATASUNA’ ÖRNEGİ VERİLDİ
HDP’li yöneticilerin yaptığı çağrılar sonrası Türkiye genelinde yaşanan olaylar ve bu olaylar sonrası ortaya çıkan bilançoların da yer aldığı iddianamede, 21 Kasım 1990’da imzalanan Paris Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine atıfta bulunularak, İspanyol Yüksek Mahkemesi’nin terörü destekleyen Herri Batasuna Partisi’ni kapatma kararı ve AİHM’in, kapatılma kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulmayıp, kararı onayladığı hatırlatıldı.
TEMELLİ KAPATILMA TALEBİ
İddianamede kapatılma istemine dayanak sağlayan delillerin tamamının mevcut olduğu belirtilerek, “HDP adıyla tüzel kişilik kazanan davalı partinin eylemleri devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini teşvik etmiş, bu suçları ve bu suçları işleyenleri övmüştür. Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca zımnen veya açıkça benimsenmiştir. Dolayısıyla HPD bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir. Bu itibarla davalı partinin Anayasa’nın 68/4’üncü maddesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa’nın 69/6 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103/2’nci maddeleri uyarınca temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti doğmuştur” denildi.
451 KİŞİ HAKKINDA SİYASİ YASAK İSTENDİ
İddianamede ayrıca Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sezai Temelli, Mithat Sancar, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu 451 isme, temelli kapatılmaya ilişkin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren beş yıl süreyle siyasi yasak konulması istendi.
Haber: Özkan ARSLAN/ANKARA, (DHA)