İSTANBUL (DHA) – Kadın ve Tarih Kongresi’nde konuşan Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin, “İslâm, kadını ve erkeği cinsiyetine göre değil, iyi insan olmaya göre tanımlamış, onları birbirine tamamlayıcı kılmıştır” dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi ortaklığında çevrimiçi düzenlenen Kadın ve Tarih Kongresi’nin açılışında konuşan Türkiye Belediyeler Birliği ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, kadın ve erkeği birbirinin tamamlayıcısı kılan İslâm medeniyetinin doğru okunmasıyla, kadın meselesinde önemli bir yol kat edileceğinin altını çizdi.
“MEDENİYET TARİHİNİN KADINSIZ YAZILMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Medeniyet, insanlık ve demokrasi tarihinin kadınsız yazılmasının mümkün olmadığına dikkati çekerek konuşmasına başlayan Fatma Şahin, “Tarih kadınsız yazılamaz ama bugüne kadar gelen ataerkil bakış, tarih yazımında kadının yer almaması gibi ciddi bir sorunu ortaya koymuştur. Hâlbuki dünyanın temelinde kadın ve erkekle kurulan bir düzen vardır. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda kadın ve erkeğin eşitliğini, Peygamberimizin hayatını okuduğumuzda kadının toplumun öznesi olduğunu görüyoruz. Ancak 21’inci yüzyılda hâlâ kadının konumunu tartışıyoruz. Kız çocuklarının okutulmasının sorun olduğu, yoksullukta, göçte, savaşta en büyük mağduriyetin kadınların ve çocukların yaşadığı bir dönemi yaşıyoruz. Artık hızlı bir şekilde bu noktaları düzeltmemiz ve kalkınma yolculuğunu ilerletmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İslâm medeniyetinin kadını ve erkeği eşitlik ve adalet ilkesi üzerinde birleştirdiğini, bu bakışın günümüzde de devamı için medeniyetimizin doğru okunması gerektiğini söyleyen Şahin şunları kaydetti:
“İslâm, kadını ve erkeği cinsiyetine göre değil, iyi insana olmaya göre tanımlamış, onları birbirine tamamlayıcı kılmıştır. Tarihe baktığımızda kadınları birçok alanda özne olarak görüyoruz. Vakıf medeniyetimizin arkasında kadın aklı ve potansiyeli vardır. Sadece Gaziantep’te kadınların kurduğu 250 vakıf var ve bunların 25’i bugün hâlâ yaşıyor. Öte yandan milli mücadelede cephenin önünde ve gerisinde mücadele etmiş kadınları biliyoruz. Medeniyet kodlarımız bize bunu sağlıyor. Yapmamız gereken şey var olan kodları bugüne taşıyabilmektir.”
“KADIN MESELESİNE, KALKINA MESELESİ OLARAK BAKMALIYIZ”
Kadın meselesini bir kalkınma meselesi olarak ele almanın zorunluluğuna işaret eden Şahin, “Ekonomik olarak güç kimdeyse onun güçlü olduğu ataerkil dönem sona erdi. Artık akıl dönemindeyiz. Toplumun yarısının aklı, vicdanı ve potansiyeli yok sayılarak hiçbir hedefe ulaşamayız. Bu yüzden kadın meselesine duygusal bir mesele olarak değil bir kalkınma meselesi olarak bakmalıyız” dedi.
Şehir yönetimlerinde de kadın varlığına vurgu yapan Fatma Şahin, “Kadını merkeze alan, kadın dostu, çocuk dostu, aile dostu bir şehrin nasıl inşa edileceğine kafa yormalıyız. Artık altyapı belediyeciliği sona erdi. Sosyal ve kültürel belediyecilik yükselen bir değer. Şehrin aklını, vicdanını kadın ve erkekle birlikte hayata geçirmeliyiz. Pandemi sonrası bilgi ekonomisinin arttığı yeni bir dünyaya ilerliyoruz. Bu nedenle kadının ve erkeğin birbirinin tamamlayıcısı olduğu bir bilgi ekonomisi ve ehliyeti önemseyen bir bakış açısını ortaya koymalıyız” diye konuştu.
“TARİH YAZIMI KADINLARI BİGANE KILMIŞTIR”
Tarih yazımının insan kavrayışının kadınları göz ardı eden bir kavrayış olduğunu belirten Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Tarih yazımı, ‘insanın zaman içindeki bilgisi’ olarak tanımlanır. Tanımdaki bu insan, modern tarih disiplininde beyaz, Avrupalı, yetişkin bir erkektir. Beyaz olmayanları, Avrupalı olmayanları, yetişkin olmayanları ve erkek olmayanları dışlayan bir tarih bilgisi bu tanımda sözü edilen. İnsanların kahir ekseriyetini ihmal ettiği gibi, hayatın pek çok veçhesini de göz ardı eden bir tarih bu. Yaşamın pek çok görünümüne yer vermeyen, varsa yoksa siyaset, savaş, diplomasi diyen bir tarih. Krallardan, ordulardan, devletlerden, devlet adamlarından bolca bahis açan ama çalışmayı, üretmeyi, üremeyi, yaşamayı ve yaşatmayı fiil saymayan bir tarih” ifadelerini kullandı.
Yalnızca savaşan, siyaset yapan, diplomasi ile uğraşanları özne varsayan bu tarihin, tarihsel özne olma istidadıyla yaratılmış tüm insanları dışladığını aktaran Andı, “Hepimiz bilinmek, iyi anılmak, tarih olmak isteriz. Zira bütün varlıklar içinde bir tarihi olduğu idrakine varan yalnızca insandır. Ne yazık ki tarih yazımı bir cinsiyetin, kadınların, yani kabaca insanların yarısının bu bilinme ve anılma arzusuna en başından bigâne kalmıştır. Kadınlar tarih yazımında neredeyse görünmezdir. Tarih disiplinine göre onlar tarih yazmamışlar ve tarihe yazılmamışlardır” dedi.
Unutulmuş, görünmez kılınmış özneleri hatırlatmak ve görünür kılmak için edebiyat ve tarih yazımı üzerinde durmak ve çalışmak gerektiğine dikkati çeken Andı şu değerlendirmelerde bulundu:
“Modern zamanlarda okur toplumları içinde yaşıyoruz. Mensupları olduğumuz bu okur toplumlarında bilinç ve bilinçaltımıza yerleşmiş erkeklik ve kadınlık algıları edebiyat ve tarih yazımı ile oluşuyor. Kaldı ki mesele sadece tarih ve edebiyatta görünmeyen kadını görünür kılmak yahut kadının eksik veya çarpık görünürlüğünü, imgesini düzeltmekten ibaret değil. Toplumsal cinsiyet kavramından hareketle edebiyat ve tarih yazımının cinsiyetlendirilmesi, kavramların cinsiyet içeriklerinin ortaya konulması, insan ve toplum bilimlerinde bize muazzam bir yenileşme ve zenginleşme vaat ediyor.”
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin kurucu vakıflarından ikisinin mühim kadın şahsiyetlerin mirası olduğuna hatırlatan Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Nurbanu Valide Sultan ve Hatice Turhan Sultan tarihimizin unutulmamış, görünmez kılınamamış özne kadınlarından ikisidir. Siyasi güçlerini hayır ve hasenat işleri için kullanmış, banisi oldukları, bugün bile ayakta olan pek çok eser dolayısıyla hayırla yad edilmiş, arkalarında miras olarak da güçlü vakıflar bırakmışlardır. Bu sebeple de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak Kadın ve Tarih Kongresi’nin düzenlenmesine katkı vermekten özel bir mutluluk duyuyoruz. Kongre’nin bu alanda yapılan ve bundan sonra da yapılacak olan çalışmalara değerli bir katkı vereceğine inanıyorum” diye konuştu.
“KADIN, İSLAM İLE ÖZNE OLMUŞTUR”
Kadının toplumdaki statüsü, eş olma durumu, annelik hali gibi konuların tarih boyunca tartışıldığını ve toplumların kültür kodlarına göre bu tanımların farklılıklar gösterdiğini söyleyen İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Oğurlu, tarihin farklı dönemlerinde ve topluluklarında kadına bakışa dair örnekler sundu.
İslâm’ın kadına bakışı üzerinde duran Oğurlu, “Kadın İslâm ile bir nesne olmaktan özne olmaya yükselmiştir. Siyasi ve sosyal hayatın bir parçası haline dönüşmüştür. Evlilik sözleşmesinin tarafı olmuş, kendisine kocasını boşayabilme hakkı verilmiştir. Mal edinme ve onların üzerinde tasarruf edebilme hakkı elde etmiştir. Hz. Peygamber döneminde kadınlarla yönetimle ilgili istişareler yapılmıştır. Ancak Peygamberimizden sonra birçok toplumda geriye gidiş meydana gelmiş, İslâm öncesi cahiliye gelenekleri yeniden ortaya çıkmıştır.” dedi.
Günümüzde kadının insan kimliğinden soyutlanarak cinsel bir nesneye ya da ekonomik hayatın içinde bir üretim parçasına indirgendiğini kaydeden Oğurlu, “Kadın ve erkek öncelikle insan olarak eşit ve değerlidir. Bugün kadına bakış, kendi tarih ve kültürel kodlarımızdan arındırılmış Avrupa merkezli bir bakıştır. Olması gereken ise evrensel ve yerelin birlikte inşa edilmesidir. Kadın ve erkeği bitmeyecek bir çekişmenin parçasına dönüştürmek, kadına yapılacak yeni bir haksızlık olacaktır” ifadelerini kullandı.
Türkiye Belediyeler Birliği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi ortaklığında Zoom platformunda gerçekleştirilen Kadın ve Tarih Kongresi, alanda çalışan akademisyenlerin çabalarını görünür kılmaya ve demokratik tarih yazımı ihtiyacına katkı sunma amacıyla düzenlendi. Tarihte kadının rolü, deneyimleri, kazanımları, başarılarının ele alındığı, daha insani, katılımcı ve demokratik bir tarih yazımına olan ihtiyacın dile getirildiği Kongre’de 16 bildiri sunuldu.