Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/TOKAT, (DHA)- TOKAT Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Mete Doğan, kaynakların azalmasıyla 2025 yılında Türkiye’de su kıtlığı yaşanabileceğini belirterek, “Bir su politikası geliştirilmesi, bununla ilgili yasal düzenlemeler yapılması faydalı olabilir. Planlamaların ve teknolojik bilgilerin kullanılmasına ağırlık verilmelidir” dedi.
TOGÜ Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Mete Doğan, küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden dolayı ve su tüketimimin artmasının ilerleyen yıllarda Türkiye’de su sıkıntısı çeken ülkeler arasında olacağını söyledi. Doğan, dünyanın 4’te 3’nün su olduğunu belirterek, “Ama bunun büyük bir kısmı tuzlu su. Yüzde 97,5’i. Sadece yüzde 2,5’luk bir kısmı tatlı su. Bunun da yeryüzüne düştükten sonra yüzde altmışın üzerinde buzullarda bulunuyor. Yüzde 30’a yakını yer altı suyu olarak bulunuyor ve bunun da yüzde 1,2’si tatlı su. Canlılar için bizim kullanabileceğimiz su yüzde 0,3, yani yüzde 1 bile değil. Şimdi bir de bu suyun üzerinde kullanım yükü var. Yani biz bunu içiyoruz. Canlılar kullanıyor. Aynı zamanda biz endüstride kullanıyoruz, tarımda kullanıyoruz. Dolayısıyla nüfus arttıkça su üzerindeki bu kullanım baskısından dolayı su gittikçe değerleniyor. Yani tatlı su miktarı artmıyor ama kullanıcısı artıyor. Bu da tabi gelecek için bir problem. Küresel ısınmada tabii ki bu konuda önemli bir problem. Çünkü yağışlarda düzensizlik meydana getiriyor. Aynı günün içinde çok farklı iklimleri yaşıyoruz. Kar yağıyor, şiddetli yağmur yağıyor, güneş açıyor. Bunun sebebi küresel ısınmadan dolayı alçak basınç, yüksek basınç alanlarının artması ve bunlar arasındaki farkın da sonucu şiddetli dönüşümler olabiliyor. Bütün bunlara tabi bir tedbir alınması gerekiyor” dedi
‘SEL ŞEKLİNDEKİ YAĞIŞLARIN FAYDASI YOK’
Son yıllarda yağışların düzensizleştiğini ifade eden Prof. Dr. Doğan, “Özellikle havzalardaki yağış düzensizleştiği zaman akarsularında düzensizleşmesi söz konusu. Sonuçta bu en bariz bir şekilde barajlarımızın zamanında dolmamasına neden oluyor. Bu tabii aksaklıklar küresel ısınmadan dolayı oluşuyor. Normalde mevsimlerdeki sapmanın da herkes farkında. Bunların şiddetlerinin de derece fazla olduğunu da herkes farkında. Dolayısıyla bunlar bizim barajlarımızın dolmamasına, suyun azalmasına neden. Tabi birdenbire sel şeklindeki yağışların da bir faydası yok. Çünkü onlar da toprakta, tuzlulaşmaya, hastalıkların dağılmasına sebep oluyor. Bir de öyle zarar var. Dolayısıyla küresel iklim değişimi suya bu şekilde olumsuz etkiler yapıyor” diye konuştu.
‘ÜRÜN DESENİNİ AYRINTILI PLANLAMILIYIZ’
En fazla su tüketiminin tarımda olduğunu kaydeden Prof. Dr. Doğan şöyle devam etti:
“Tarımda yağmurlama sulamadan, salma sulamadan vazgeçip damla sulamaya geçmek gerekiyor. İkincisi suyu daha az tüketen bitkilere yönelmek gerekiyor. En önemlisi de en uygun bitki, ekolojik olarak nerede yetişmekte Türkiye’de doğru ürünü doğru yerde yetiştirmek için yeni teknolojiler, coğrafya bilgi sistemleri uzaktan algılama gibi bunları kullanarak ekolojik kriterleri. Modelleme çalışmaları yaparak bizim bir ürün desenini ayrıntılı planlamamız lazım, parsel bazında. Sonra inovasyonlar lazım. Yani suyun tüketimini azaltıcı, evlerde kullandığımız musluk teknolojilerinden ya da tuvalet atık suların bulunduğu sistemlerde bazı yenilikler yapmak gerekiyor. Bunun gibi yani hem inovasyon, hem planlama işin içinden çıkabilmek için hatta gerekirse de suyla ilgili yasal düzenlemeleri biraz ağırlaştırmak gerekebilir. Yani suyun har vurup harman savrulmasını önlemek için”
‘SUYU KORUMA YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZ VAR’
Suyun hayat olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu önlemleri almazsak insanlık çok büyük bir krize girebilir. Bir de sadece suyun kullanımı olarak düşünmemek gerekir. Suyun ekosistem hizmetleri dediğimiz önemli şey mesela havanın temizlenmesi toprak oluşumu efendim rekreasyon gibi birçok ekosistem hizmetlerine desteği var. Yani bu ekosistem hizmetleri pek dikkate almıyor insanoğlu ama bu sistemler olmazsa. Zaten hayat olmaz, durma noktasına gelir, biyosferde. Dolayısıyla suyu da koruma yükümlülüğümüz var aynı zamanda. Dolayısıyla bunlara da dikkat etmek gerekiyor. Yani kaynaklar kıtlaştıkça insanoğlu aklını çalıştırarak, inovasyonla, planlamayla bu sorunun üstünde gelmeye çalışacak. Çünkü su miktarını artırmaya da iklimi değiştirme gibi bir şans olmadığına göre bu duruma kendini hazırlayacak”
‘SU POLİTİKASI GELİŞTİRİLMELİ’
Türkiye’nin su kıtlığı ülkeler arasına gireceğini ifade eden Prof. Dr. Hakan Mete Doğan, “2025 kadar Türkiye su kıtlığı olan ülkeler sınıfında olacak, hatta su miktarı daha da düşecek. Yani 2 bin metreküpün altında yıllık insanoğlu için bir su tüketimi var. Bu su tüketiminin altına düştüğünüz zaman su kıtlığı çeken ülkelere giriyorsunuz. Biz şu anda o sınıftayız. Biz bin 500 civarındayız. 2040’a kadar da bu yaklaşık bin 300’lere kadar düşecek. Dolayısıyla bu sıkıntı çekilmiş olacak. Bununla ilgili bir su politikası geliştirilmesi, bununla ilgili yasal düzenlemeler yapılması faydalı olabilir. Planlamaların ve teknolojik bilgilerin kullanılmasına ağırlık verilmelidir” diye konuştu.
FOTOĞRAFLI