Özlem YURTÇU KARABULUT, Kubilay ÖZEV / İstanbul, (DHA) TÜRK Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Belkıs Ilgaz Yalvaç, 7-13 Mart Glokom Haftası nedeniyle körlüğe kadar götürebilen sinsi göz hastalığı glokom hakkında önemli uyarılarda bulundu. Ailesinde glokom olanlarda hastalığın gelişme riskinin 7 kat arttığını söyleyen Prof. Dr. Yalvaç, hastaların çoğuna başka bir sebeple gidilen göz muayenesi sırasında tesadüfen tanı konulduğunu belirtti ve 40 yaş üzeri herkesin glokom açısından bir göz muayenesine gitmesi gerektiğini söyledi.
Halk arasında göz tansiyonu veya “Karasu Hastalığı” olarak bilinen glokom, göz içi basıncın artması sonucu göz sinirlerinde harabiyete yol açıyor. Erken tanı alıp tedaviye başlanmadığında ise yıllar içerisinde körlükle sonuçlanabiliyor. 7-13 Mart Glokom Haftası nedeniyle hastalık hakkında farkındalık oluşturmak için önemli uyarılarda bulunan Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Belkıs Ilgaz Yalvaç, özellikle pandemi döneminde pek çok hastanın kısıtlamalar ve kliniklerin acil hastalar dışındaki hastalara hizmet veremediği dönemler nedeniyle takiplerinin aksadığını belirterek önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Yalvaç, dünyada 78 milyon glokom hastasından 6 milyonunun görme yeteneğini kaybettiğine dikkat çekerek Türkiye’de de 2,5 milyon glokom hastası olduğunun tahmin edildiğini ancak hastaların dörtte birinin teşhis alabildiğini söyledi.
“DÜNYADA 6 MİLYON KİŞİ GLOKOM NEDENİYLE GÖRME YETİSİNİ KAYBETTİ”
Prof. Dr. Yalvaç, “Gözümüzün içerisinde üretilen bir sıvı vardır. Bu sıvı (göz içinde) normal bir gerginlik yani basınç oluşturur. Bu değerlerin üstüne çıkıldığı zaman, gözümüzün arka tarafından beyne giden görme sinirlerine bası gerçekleşir ve glokom hastalığı ortaya çıkar. Glokom aslında dünyada körlük nedenlerinin en önemlilerinden birisidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre yaklaşık 78 milyon kişinin bu hastalıktan dolayı tedavi gördüğünü biliyoruz. Bunlar içerisinde 6 milyon kişi, görme yetisini kaybetmiş durumda. Ülkemizdeki rakamlar da buna paralel seyrediyor. Yaklaşık 2,5 milyon glokom hastası olduğunu tahmin ediyoruz. Bunlarınsa ancak dörtte biri teşhis edilebiliyor” dedi.
“40 YAŞ ÜSTÜ HERKES GLOKOM MUAYENESİNDEN GEÇMELİ”
Hastaların erken teşhis alamama nedenlerine de değinen Prof. Dr. Yalvaç, “Birincisi, birçok göz hastalığı belli semptomlar oluşturarak, hastada bir farkındalık yaratıp hızlı bir şekilde doktora ulaşmasını sağlıyor. Ancak glokomda belirtiler sinsi ilerlediği için, özellikle açık açılı glokom dediğimiz tipinde, hasta tarafından fark edilemeyen erken belirtilerin olduğunu görüyoruz. Bu ise hastanın öncelikle çevresel görmesinin kaybolmasıyla ortaya çıkıyor. Ancak hasta tarafından fark edilemediği için çoğu zaman hastanın başka bir nedenle göz muayenesini yaptırması sırasında, göz hekiminin yapacağı testler sonucu tesadüfen teşhis konuluyor. Yani hasta tarafından erken dönemde fark edilememesi, ancak doktora başvuru olduğu zaman bunun ortaya çıkmaması en önemli problemlerden birisi. Bu nedenle de Glokom Haftası vesilesiyle toplumun bilinçlendirilmesi ve bu konuda risk faktörlerinin daha ön planda olacak şekilde, 40 yaş üzeri kişilerin göz muayenelerine yönlendirilmesi, hastalığa karşı farkındalık yaratmak açısından önemli” şeklinde konuştu.
“ÇEVRESEL GÖRME KAYBI BELİRTİ VERMİYOR”
Merkezi görmenin görsel fonksiyonlar açısından yeterli olduğu için çevresel görmedeki kaybın ancak yapılan testlerde tespit edilebildiğini belirten Prof. Dr. Yalvaç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık açılı dediğimiz ve ağırlıklı olarak gördüğümüz glokom tipinde görüyoruz bunu daha çok. Bir glokom tipi daha var, o da kapalı açılı glokom dediğimiz türünde ise tam tersi olarak aniden göz içi basıncının artışına bağlı olarak göz çevresinde ağrı, bulanık görme, hatta göz dışında da hissedilen bulantı, kusma gibi şikayetlerle hastanın acile başvurulmasına bile yol açabiliyor. Ancak bu tip, glokom vakaları içinde çok düşük bir oranda görülüyor. Vakaların yaklaşık yüzde 10-15 kadarında bu derecede belirtiler görülüyor. Bu nedenle hastaların çoğunda herhangi bir bulgu fark edilmediğini söyleyebiliriz. O nedenle de hastalık atlanıyor. Ancak göz muayenesi sırasında ortaya çıkıyor.”
“YAŞ VE GENETİK FAKTÖRLER ETKİLİ”
Glokomda en önemli risk faktörünün genetik yatkınlık olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Yalvaç, uyarılarını şöyle sürdürdü: “Özellikle yenidoğan bebeklerde ortaya çıkan tipini genetik faktörlerle açıklayabiliyoruz. Ancak erişkinlerde şunu biliyoruz ki, ailede anne baba ve çok yakın akrabalarında glokom olan kişilerde, hastalığın gelişme riski 7 kat daha fazla. Yüksek bir göz içi basıncı ve diğer risk faktörlerinin beraber olması, tedavi edilmediği taktirde hastanın 10-15 yıl içerisinde nihai körlüğe gitmesine yol açıyor. Tam tersi, hasta erken dönemde tıbbi tedavilerine başlayıp gerekli kontrollerini düzenli bir şekilde yaptırdığında ise körlük engelleniyor. Pandemi döneminde glokom hastaları hekimlerine ulaşmakta güçlük yaşadı. Kontrol ve tedavilerden mahrum kaldılar. Bu da evlerinde düzenli olarak kullanmaları gereken ilaçlarında da aksamalara yol açabiliyor. Tedavide ise zaman içerisinde değişiklik yapılması gerekebiliyor. Tıbbi tedavilerin yetersiz kaldığı durumlarda lazer tedavisi ve cerrahi tedaviler uygulanabiliyor. Bu nedenle hastaların ömür boyu göz hekimi kontrolünde kalması gerekiyor. Bazen cerrahi tedavi uyguladığımız hastalarımızın bile belli aralıklarla kontrollere gelip glokom ile ilgili değişimlerinin yapılan analizler sonucu tespit edilmesi gerekiyor. Tanı konulduktan sonra hasta ömür boyu göz hekimi ile bağlantı içerisinde kalmak zorunda.”
FOTOĞRAF