Esma MURAT, Ömer HASAR / İSTANBUL (DHA)- Sosyal medya platformlarında yalan içerikler her geçen gün artıyor. İçerik üreticileri izlenme ve beğeni alabilmek için denemedik yol bırakmıyor. Geçtiğimiz günlerde Bağcılar’da su satan çocukla ilgili bir video sosyal medyada hızla yayıldı ve videonun kurgu olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Yengin, “Araştırmalara göre sosyal ağlarda bulunan yalan haberler gerçek haberden 6 kat daha hızlı yayılıyor. Vatandaşlarımız sahte içeriklere maruz kalmamak için takip ettiği kişilere güvenmeli” dedi.
Dünyada ve Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya sitelerinde yalan içeriklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde Bağcılar’da su satan çocukla ilgili bir video sosyal medyada hızla yayıldı. Söz konusu video üzerinden sosyal medyada bazı hesaplar prim kasma peşine düştü ve ardından çok konuşulan o videonun kurgu olduğu ortaya çıktı. Olay sonrası sosyal medyada beğeni ve izleme uğruna içerik üreticiler gündeme geldi. İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Yengin ise son zamanlarda sosyal medyada sıklıkla karşılaştığımız yalan içeriklerle ilgili konuştu.
“SOSYAL MEDYADA İÇERİĞİN BEĞENİLMESİ VE İZLENMESİ ÖNEMLİ”
Sosyal medya içerisinde beğeni ve izlenme oranlarının önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Deniz Yengin, “Sosyal medya inanılmaz derece de büyüyor ve genişliyor. Bu genişleme ve büyüme içerisinde üretilen içeriğin beğenilmesi ve izlenmesi önem arz ediyor. Çünkü dijital dünyada var olabilmek çok kolay değil. Dolasıyla dijital dünyada var olabilmek için bazı unsurların oluşması gerekiyor. Bu unsurları ise şeffaflaşma, açık veri, medya okur yazarlığı ve teknoloji okur yazarlığı olarak sıralayabiliriz” dedi.
“SOSYAL MEDYAYI KULLANMAYI ÖĞRENMEMİZ LAZIM”
İzleyicilerin seçici olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Deniz Yengin, “Dijital içerik üretimi ve yönetimi dünyadaki en önemli konulardan biri. Dijital içerik üretimiyle ilgili olarak kitleler kimi zaman takipçilerini etkileyebilmek adına yalan haber, sahte içerik ya da kurmaca hikayeler üretebiliyor. Bu noktada bu sahtekârlığın önüne nasıl geçebileceğimizle ilgili bir yol haritasına ihtiyacımız var. Öncelikle sosyal medyanın kendi içerisinde nasıl kullanılması gerektiğini doğru bilmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
“SAHTE İÇERİKLERE MARUZ KALMAMAK İÇİN SEÇİCİ OLUNMALI”
Araştırmada sosyal ağlarda bulunan bir yalan haberin gerçek haberden 6 kat daha hızlı yayıldığını söyleyen Prof. Dr. Deniz Yengin, “Vatandaşlarımız sahte içeriklere maruz kalmamak için takip ettiği kişilere güvenmeli. Geçtiğimiz günlerde Bağcılar’da su satan çocukla ilgili bir video sosyal medyada hızla yayıldı ve videonun sahte olduğu ortaya çıktı. Bu içerik sahte içeriğe çok güzel bir örnek oldu. Bu aşamada kullanıcılar seçici olmalı. Kullanıcı kimi, neyi, neden ve nasıl takip edeceğini çok doğru bir şekilde belirlerse bu veya buna benzer içerikler bir nebze azalabilir. Çünkü bu tür içerikler tıklama operasyonu oluyor. İnsanlar bu tür içeriklere çok çabuk aldanabiliyor ve merak edebiliyor” diye konuştu.
“TIK TUZAĞINA DÜŞMEYİN”
Sosyal medyada linç kültürünü oluşturup insanları yönlendirmenin çok kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Deniz Yengin, “Bizler duygusal bir toplumuz. Sokakta birinin zor durumda olduğunu gördüğümüz zaman hemen yardım ederiz. Dolasıyla bizler bu tip vicdanı yaralayabilecek içeriklerin sadece tık almak için yalan bir içerik olabileceğini unutmamamız lazım. Sosyal medyada izlenme ve beğeni almak için yapılan bu içeriklere tık tuzağı diyoruz. Bu tür içeriklerin temel noktası ne kadar çok takipçi kazanabilirim ve sosyal medyada ne kadar çok trend topik olabilirim. Sosyal medya fenomenlerini takip ederken biraz seçici olmalıyız. Televizyonda bir içerik üretilirken içeriğin çocuğa etkisinin olup olmadığı bile araştırılıyor. Fakat sosyal medyada böyle bir ölçüm yapmak mümkün olmuyor. Bu da alternatif medyanın kendi içerisindeki özgürlüğünden kaynaklanıyor” dedi.
Sosyal medyanın çok ciddi bir tehlike olduğunu belirten Prof. Dr. Deniz Yengin, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü güç olarak medyayı konumlandırırdık. Şimdi ise beşinci güç olarak dijital medyayı da ekliyoruz. Çünkü dijital medya ne düşünmemiz gerektiğini ne konuşmamamız gerektiğini gündemin ne olması gerektiğini belirliyor.”