Fatih Emrah ERDOĞAN/BALIKESİR, (DHA)-Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü mezunu olan Ceren Uçaryılmaz (26), üniversite son sınıfta yakalandığı kanseri yenip, sağlığına kavuştu. Koç Üniversitesi’nde ‘hücresel ve moleküler tıp’ alanında yüksek lisans yapan Uçaryılmaz, kanser hastalarına umut olacak çalışmalar yapıyor. Ceren Uçaryılmaz, “Hastalığı yaşamış biri olarak yeni bir kemoterapi ilacıyla yan etkisi daha az, güçlü tedavi yöntemlerine ihtiyacımız var” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencisi Cemre Uçaryılmaz’a, 2 yıl önce, mezuniyetine 1 ay kala, kemik kanseri teşhisi koyuldu. Uçaryılmaz, başlanılan tedavi ve ailesi ile arkadaşlarının desteğiyle hastalığı yendi. Ceren Uçaryılmaz yaşadığı süreci şöyle anlattı:
“Gittiğim doktorlar önce pek teşhis koyamadılar. Sıkıntılı dönemlerdi. Daha sonra tesadüfi bir şekilde, rastgele yolda düştüm ve canımın çok acımasından dolayı kaldırıldığım hastanede çekilen tomografi çok büyük bir kitlenin bulunduğu belirlendi. Teşhis kemik kanseri olarak koyuldu. Bu, tam benim okuldaki son dönemimde oldu. Aralık ayında ameliyatıma girdim, bir ay sonra mezun oldum. Hem finallerime çalışıyordum hem de tedavimi sürdürüyordum. Mezuniyet telaşım var. ‘Okulu bitirebilecek miyim?’ diye düşünürken, bir yandan da ameliyatlar, kontroller, kemoterapi hazırlıklarıyla günler geçiyordu.”
‘TAMAM, ARTIK BİR TEŞHİSİM VAR’
Sıkıntılı günlerin ardından hastalığına teşhis konulduğu için sevindiğini söyleyen Cemre Uçaryılmaz, “Çok ağrı çektim. Ne olursa olsun dedim ki; ‘Tamam, artık bir teşhisim var. Her ne olursa olsun tedavinin ardından ağrım geçecek.’ Bu beni çok mutlu eden bir şeydi. Karalar bağlamadım. Üzüldüm tabii ki, ‘Neden böyle bir şey oldu, neden beni buldu?’ diye düşündüm. Ama bunların artık çözümü var. Kanser artık bulunan çok fazla ilaç ve tedavi yöntemiyle kontrol edilebiliyor” diye konuştu.
AİLEM VE ERKEK ARKADAŞIM HEP YANIMDAYDI
Kanser hastalığının tedavisi sırasında tıbbi yöntemler kadar moral ve motivasyonun da etkili olduğunu hatırlatan Uçaryılmız, “Ailem ve erkek kardeşim sürekli yanımdaydı. Babamı, altı ay önce kaybettik. Hayattayken babamın desteği, bize olan sevgisi kanserle mücadele dönemimde en iyi ilaç oldu. Arkadaşlarım hep yanımdaydı. Erkek arkadaşım; bütün tedavi sürecimde İstanbul’da çalıştığı halde Bursa’da bulunduğum hastaneye geldi. Ne zaman ameliyat olacak olsam her sabah elimi tuttu. Beraber ameliyathaneye indik. Bu tarz destekler sayesinde kendinize güven geliyor. Diyorsunuz ki, ‘Ne olursa olsun bu insanlar, benim yanımda.’ Doktorlar en iyi tedavi yaparken annem, kardeşim, erkek arkadaşım da ne olursa olsun benim yanımda olacaklar. Her daim bütün zorlukları benimle beraber göğüsleyecekler. Psikolojik olarak çok zor bir süreç ama benim geçirdiğim ameliyatlar çok zordu. 5 tane ameliyat geçirdim. Omurgamdan çok sıkıntı çektim. Bacağımdan çok sıkıntı çektim. Eşyaları kaldıramadım, kullanamadım. Üzerimi kendim değiştirip, giyinemedim. Lavaboya gidemedim. Duş alamadım. Erkek arkadaşım bana psikolojik olarak destek verirken, annem her zaman elim ayağım oldu. Her gece yanımdaydı. Ağrım olduğunda sürekli elimi tuttu ve yatağımdan kaldırdı, yatağa geri yatırdı. Her şeyime yardım etti. Annem olmazsa, erkek arkadaşım olmasa ben şu an bugünleri yaşıyor olamazdım” dedi.
AKADEMİSYEN OLARAK ÇALIŞMALARIMA DEVAM ETMEK İSTİYORUM
Hastalığı atlattıktan sonra kanser tedavisine yönelik çalışmalar yapmaya başladığını ifade eden Cemre Uçaryılmaz, “Moleküler biyoloji ve genetik bölümü mezunuyum. Bugüne kadar hep sinirsel hastalıklar üzerine çalışmak istiyordum. Stajlarımı bunun üzerine yaptım. Ama bu yaşadığım olaylardan sonra dedim ki, ‘Ben okulda bu hastalığın eğitimini aldım ve nasıl bir sıkıntı olduğunu biliyorum, bundan sonra bu hastalığı çözmeye kendimi odaklayacağım.’ Koç Üniversitesi’nde hücresel ve moleküler tıp alanında yüksek lisans yapmaya başladım. Şu an mide kanserinde ilaç direnci üzerine çalışıyorum. ‘Neden kemoterapi alan hastaların bazılarında yanıt iyi olurken, bazılarında kötü oluyor?’ sorusuna cevap bulacak araştırma yapıyoruz. Bundan sonra da akademisyen olarak çalışmalarıma devam etmek istiyorum. Amacım, kanserin yenilebilir bir hastalık olduğunu göstermek. Yeni bir kemoterapi ilacı bulmak ya da hangi hastalar, hangi ilaçlarla daha iyi tedavi olur? Bu hastalıkla daha kolay, yan etkisiz nasıl atlatılır? Çözüm odaklı tedavileri nasıl bulabiliriz? gibi soruların cevabını bulacak bilimsel çalışmalar yapmak istiyorum” diye konuştu.
MORALİMİZİ HİÇ BOZMADIK
Kızına, kanser teşhisi konulduğunda ne ile karşılaşacaklarını bilmediklerini söyleyen anne Figen Uçaryılmaz da doktorların çabası ve doğru yönlendirmesiyle tedavinin başladığını anlattı. Bu süreçte karamsarlığa kapılmadıklarını söyleyen Figen Uçaryılmaz, “Hastalığı hiç konuşmadık. En zorlu tedavi sürecinde sohbetlerimiz; kızımın yüksek lisansı ya da doktorayı nerede yapacağı oldu. Cemre her zaman bilim insanı olmak isterdi. Bütün eğitim hayatı süresinde destekledik. Boğaziçi moleküler biyoloji genetik seçerken de aklında sinirsel hastalıklarla ilgili çalışma yapmak vardı. Gelin görün ki kader onu farklı bir alana çekti. Şimdi kanser alanında araştırma yapıyorlar. Kızımın her zaman destekçisiyim” dedi.
FOTOĞRAFLI