İSTANBUL (DHA) – Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin, ebeveynleri ile olan iletişiminin de sınav başarısında etkili olabileceğini kaydeden Barış Tuncer, doğru bilinen yanlışları anlattı. Tuncer, “Çocuklarını başka çocuklar ile kıyaslamayın, eğitim ve sınav sistemi ile ilgili olumsuz konuşmayın, öfke ve kaygı gibi duyguların yoğunlaşmasına neden olacak şekilde yaklaşmayın, kendi hayallerinizi gerçekleştirmek için çocuklarınızı aracı olarak görmeyin. Bu tarz yaklaşımlar, söylemler çocuğun sınav başarısını olumsuz etkileyecektir” dedi.
Üniversite sınavı yaklaşırken, öğrencilerin hazırlık süreçleri kadar, aile bireyleri ile olan ilişkilerinin de sınav başarısı açısından çok önemli olduğunu kaydeden Altınbaş Üniversitesi Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Program Başkanı Öğr. Gör. Barış Tuncer, bu süreçte dikkat edilmesi gereken noktalardan bahsetti. Tuncer, sınava hazırlık döneminde ebeveynlerin çocuklarına karşı sergiledikleri doğru bilinen yanlışlarla ilgili de bilgi verdi.
ÇOCUĞUNUZU BAŞKALARIYLA KIYASLAMAYIN
Birçok anne-babanın çocuklarını, çevresindeki kişilerle kıyasladıklarını söyleyen Tuncer, “Sınava az bir süre kaldı. Öğrenciler çalışmaya devam ediyor. Bu süreçte, özellikle anne-babaların tutumları ve çocuğa karşı yaklaşımları çok önemli. Çünkü sınava hazırlanmak kadar, ebeveynlerin çocuğuyla ilişkisi, hatta diğer aile bireylerinin öğrenciyle olan ilişkisi önemli. Fakat ebeveynlerin, doğru bildiği birçok yanlış var. Bunlardan birincisi, çocuğu başkalarıyla kıyaslamak. Bir çocuğu, kesinlikle başka bir çocukla kıyaslayamayız. Akrabaların, komşuların çocuklarından örnek vererek, ‘o tıp kazandı sen hala otur, çalışma, sınav zamanı geldiğinde görüşürüz’ gibi cümleler kullanmak oldukça yanlış. Bir öğrenci başka bir öğrenciyle kıyaslandığında şevki kırılır, motivasyonu düşer. Çocuk, kıyaslandığı kişi kadar zeki, yetenekli ya da başarılı olmadığını düşünür. Sonrasında ise özgüveni ve özsaygısı düşer. Bu da sınav sürecinde istediğimiz bir durum değil” diye konuştu.
EĞİTİM VE SINAV SİSTEMİ HAKKINDA KÖTÜ YORUM YAPMAYIN
Sınava hazırlık sürecinde eğitim ve sınav sistemine dair yapılan yorumlara dikkat edilmesi gerektiğini belirten Tuncer, “Bu süreçte ebeveynler, sınav ve eğitim sistemi hakkında olumsuz konuşmamalıdır. ‘Öğrencilerin, çocukların başarıları, hayatları veya gelecekleri 3 saatlik bir sınava bağlı’ şeklinde ifadeler doğru değil. Sınavdan, eğitim sisteminden öfkeyle bahsetmek, bu konulara öfkeyle gerginlikle yaklaşmak, sürekli olarak çocuğa kaç gün kaldığını hatırlatmak, hatta çeşitli bahanelerle odasına girip kaç test veya soru çözdüğünü kontrol etmek doğru değil. Çünkü bu tür söylemler ve davranışlar, öğrencinin sınava karşı olumsuz bir tutum sergilemesini ve direnç geliştirmesine, kaygı düzeyinin artmasına neden olacaktır. Yüksek kaygı da sınav başarısını olumsuz etkileyecektir” dedi.
‘SEN’ DİLİ DEĞİL ‘BEN’ DİLİ KULLANARAK İLETİŞİM KURUN
Pandeminin psikolojiye de olumsuz etkileri olduğunu hatırlatan Tuncer, anne-babaların çocuklarıyla iletişim kurarken daha özenli olmalarının faydalı olabileceğini söyleyerek, “Pandemi nedeniyle zor günler geçiriyoruz. Sınava hazırlık süreci de var bunun içinde. Bütün bunlar öfke, korku, endişe gibi duyguları daha yoğun yaşamaya neden olabilir. Dolayısıyla ebeveynlerin mutlaka bu duyguların farkında olmaları, öfkelerini ve kaygılarını çocuklarına yansıtmamaları gerekiyor. Evet, çocuklar ders çalışmadıklarında belki ebeveynlerini kızdırabiliyorlar ama bu gerginlik yaşamadan, çatışma çıkmadan ifade edilebilir. Örneğin, ‘sen’ dilini kullanmak yerine ‘ben’ dilini kullanmak faydalı olabilir. Çünkü sen dili suçlayıcı ve yargılayıcıdır. Çatışma çıkarır ve bir süre sonra iletişim kopabilir. ‘Tembelsin, çalışmıyorsun, sorumsuzsun’ dediğinizde sen dilini kullanmış olursunuz. Ama bunu, ‘Ders çalışmadığın zaman başarısız olmandan korkuyorum, senin için endişeleniyorum’ diyerek ifade edebilirsiniz. Böylece vurguyu kendi üzerinize alarak, yargılamadan karşıdaki kişinin iletişim kurma istediğine hitap edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
KENDİ HAYALLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİRMENİN ARACISI OLARAK GÖRMEYİN
Ebeveynlerin kendi dönemindeki imkanları ile çocuğunkini kıyaslayarak, gerçekleştiremedikleri hayaller için onları aracı olarak kullanabildiklerini ifade eden Tuncer, “Ebeveynler, çocuklarını kendi gerçekleştiremedikleri hayallerine aracı olarak görmemeli. ‘Ben eczacı olmak istiyordum, diş hekimi olmak istiyordum ama okuyamadım, çocuğum okusun’ denmemeli. Her insanın yetenekleri, ilgileri, potansiyelleri farklıdır. Buna göre başarı beklentisi içerisinde olmak gerekir. Sonuçta öğrencinin, kendi ilgi ve yeteneklerine göre meslek tercihini yine kendisinin yapması gerekir” diye konuştu.
BAŞARISIZLIKLARA DEĞİL, BAŞARILARA VURGU YAPIN
Hem öğrencinin hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerin üzerine bu süreçte sorumlulukları yüklendiğini ancak bunların üstesinden çeşitli yollarla gelebileceklerini söyleyen Barış Tuncer, şu tavsiyelerde bulundu:
“Bu süreçte öğrenciler deneme sınavlarına giriyor. Bu deneme sınavları gerçekten çok önemli çünkü öğrenciler bu deneme sınavların eksik oldukları konuları belirleyebilirler. Tabii deneme sınavları, ebeveynler için de önemli. Deneme sınavlarını ve sonuçlarını değerlendiriyor. Bu süreçte öğrenci, bazı deneme sınavlarında başarısız olabilir. Veli ise bu sınavları değerlendirirken, öğrencinin başarısızlıklarını değil başarılarına vurgu yapmalıdır. Örneğin öğrencinin girdiği deneme sınavının sonucunda matematik netleri düşük. Bunu öğrenciyi kırmadan, incitmeden ve onun özgüvenini zedelemeden nasıl dile getirmeliyiz? ‘Bu deneme sınavında matematik netlerin beklediğin gibi gelmemiş olabilir ama Türkçe dersinde oldukça başarılısın, eksikliklerini belirleyip üzerine çalışarak bu derste de başarılı olabileceğine inanıyorum’ diye biliriz. Tabii öğrenciler için de bu çok önemli çünkü deneme sınavları onlar için bir geri bildirim niteliği taşıyor. Dolayısıyla sonuçlarını, rehber öğretmenleri ile değerlendirerek eksik konuları belirleyip, buna uygun bir çalışma stratejisi belirlerse ve buna göre çalışırlarsa bu süreci daha verimli geçirebilirler. Önemli olan çok ders çalışmak değil, etkili, sistematik ve verimli ders çalışabilmek.”